ABD/NATO’nun Kafkaslardaki Güç Kaybı… Haluk Başçıl

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

ABD-AB/NATO bloğunun Gürcistan ve Ukrayna üzerindeki (dolayısıyla da Kafkaslarda) gücünü

yitirmesi, BOP’un Güneybatı (Ortadoğu) politikalarının önemini daha da attırıyor. Suriye’nin yanı sıra Türkiye’yi de ‘‘Balkanlaştırma Politikaları’’nın hedefi haline, ‘‘cephe ülkesi’’ konumuna getiriyor.

Rusya’nın 5 gün süren yoğun bombardımanı altında ezilen ve ABD-NATO’nun da bu duruma seyirci kalması üzerine Gürcistan’ın ABD yanlısı Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili 9 Ağustos 2008’de Rusya’ya ateşkes çağrısında bulunur.

Mihail Saakaşvili AB temsilcilerinin önerdiği ateşkes taahhütnamesini, AB yetkililerinin gözetiminde imzalar. Ateşkes anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte Güney Osetya ve Abazya Cumhurbaşkanları “Uluslararası hukukun bütün kuralları çerçevesinde bağımsızlığa erişeceğiz…, buna doğru birlikte adım atacağız” açıklamasında bulunurlar.  26 Ağustos’ta Rusya Federasyonu bu iki ülkenin bağımsızlıklarını onaylar. Böylelikle Gürcistan Abazya ve Güney Osetya topraklarını kaybeder.

Son 15 yılda gerçekleştirilen NATO’nun Sırbistan’ı,  ABD’nin Irak’ı, Fransa’nın Orta Afrika’yı, ABD’nin Afganistan’ı işgal eden, egemenliklerini çiğneyen ABD –AB ülkeleri Gürcistan’ın egemenliğine sahip çıkıyor görünürler.

  • ABD Başkanı George Bush ise ‘Gürcistan hükümeti, bir barış anlaşmasının unsurlarını kabul etti… Hemen ateşkesin ardından Rusya, çatışma bölgesinden güçlerini çekmeli, askeri statükoyu 6 Ağustos’tan önceki duruma çevirmeli ve güç kullanmaktan kaçınacağı sözü vermeli” açıklaması ile ABD’nin kayba uğradığını kabullenir.
  • ABD Dışişleri Bakan sözcüsü Robert Wood “Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in Abazya ve Güney Osetya’yı tanıma kararı bizim için kabul edilemez” açıklamasını yapar.
  • Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier “Bu adım egemen bir komşu ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal etmektedir. Bu bizim için kabul edilemez bir durum.Abhazya ve Güney Osetya’daki krizlerin çözümü böylece daha da zor bir hal almıştır”  diyerek ABD’ye destek verir.
  • İsveç Dışişleri Bakanı ‘Hiçbir ülke bir diğer ülkeye askeri müdahalede bulunma hakkı yoktur’ diye açıklamalara katılır.

Saakaşvili’nin savaş sonrası yaşadığı hezimetin altında kalkması ve iktidarını sürdürebilmesi için Batı kapitalizmi Gürcistan’a (AB 1 milyon avro, Almanya 1 milyon, Hollanda 500 bin avro, Avusturalya’da 1 milyon Avustralya Doları vb) maddi yardımda bulunur.

Anti ABD politikalarına destekler veren Latin Amerika ülkeri ise farklı tutum alırlar:

  • Venezuelle Cumhurbaşkanı Hugo Chavez, “Rusya, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdı. Biz Rusya’yı destekliyoruz. Rusya haklı. Kendi çıkarlarını savunuyor” açıklamasında bulunur ve bu ülkeleri tanıyabilecekleri söyler.
  • Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega Nigaragua’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıdığını bildirir.

Savaşın Politik Sonuçları

ABD ve Rusya arasında Kafkaslarda süren güç mücadelesinde ABD ve Saakaşvili, Rusya’yı daha da sıkıştırmak, etkinliğini zayıflatmak, bölgede halklarının gözünde küçük düşürmek, iç-dış politikada Saakaşvili’nin konumunu güçlendirmek vb. nedenlerle Osetya ‘kumarını’ oynar. Ancak, Güney Osetya kumarında yaptıkları hesap hatası sadece Kafkaslardaki dengeleri altüst etmekle kalmaz, ABD’nin Avrasya stratejine de önemli bir darbe indirir.

Kafkaslarsa, ABD ve Rusya arasında süren ekonomik ve politik rekabetin yol açtığı Gürcistan-Rusya çatışmasında kaybeden Gürcistan ile birlikte ABD-AB olur:

1.           Gürcistan’ın Kayıpları:

  • Güney Osetya ve Abhazya’nın tamamen kaybedilmesi,
  • Toprak bütünlüğünü politikalarının iflası,
  • Askeri ve ekonomik alt yapısının tahrip edilmesi,
  • Saakaşvili’nin hem kendi halkı hem de bölge devletleri açısından büyük bir prestij kaybına uğraması olarak sayılabilir.

Kısacası Gürcistan’ın Kafkasya bölgesindeki ABD destekli etkinliği, Rusya karşıtı politikaları büyük darbe alır.

2.           ABD-NATO’nun Kayıpları:

  • Kendi güçlerini olduğundan fazla abartarak, Rusya’nın gücünü de olduğundan küçük göstererek oluşturdukları her şeyi yapabilme konumunda olmadıklarını,
  • Bulgaristan ve Romanya’yı NATO katarak, Ukrayna ve Gürcistan/ Abazya’yı da kapsayacak şekilde Karadeniz’i NATO gölüne çevirme politikalarının geçersizliğini,
  • NATO’nun Kafkaslara doğru genişletilmesi politikalarının yürümeyeceğini gösterir.

   Ayrıca Rusya’ya karşı aldıkları:

  • Rusya ile yürütülen “stratejik” müzakereleri askıya alınması,
  • Rusya’nın bazı uluslararası tartışmadan dışlanması, 
  • DTÖ girmesinin önlenmesi,
  • NATO eylem programlarına Gürcistan’ın dâhil edilmesi,
  • ABD savaş gemilerinin Gürcistan limanları ziyaret etmesi ya Gürcistan’ın “bütün” toprakları üzerinde NATO devriyeleri uçuşları yapması gibi yaptırım kararlarını da uygulayamazlar.

ABD-AB/NATO ittifakının yanlarına çektikleri ülkeyi koruyamamaları işbirlikçi diğer bölge ülkelerinde güven bunalımı, hayal kırıklığı yaratır.  Rusya’nın kendine daha fazla güven duymasına ve daha atak politikalar izlemesinin yolunu açarak ABD-AB/NATO ittifakının Avrasya stratejilerini bölge ülkelerine daha önceki kadar kolaylıkla benimseyecekleri bir siyasal durumu açığa çıkarır. Kısacası Gürcistan savaşı tartışmasız bir şekilde ABD’nin jeopolitik açıdan söylendiği kadar güçlü olmadığını ortaya koyar. Rusya’nın bölge ülkeleri üzerindeki ağırlığı 2008 Ağustos’u sonrasında eskiye göre daha da artar. Daha da önemlisi Rusya’nın eski gücüne kavuşmaya ve ABD-AB gibi bir güç haline gelmeye başladığını da gösterir.

3.           Rusya’nın Kazanımları:

 ‘5 Gün Savaşı’ndan politik başarıyla çıkan Rusya, bölgede üstünlük gücünü attırır ve daha geniş hareket alanı kavuşur. ABD Güney Kafkaslara kendi politikalarını dikte ettirme etkisini kaybederken, Rusya’nın Ukrayna ve Orta Asya ülkeleri üzerindeki ağırlığı ise artar. Rusya bölgenin yeniden biçimlendirilmesi doğrultusunda stratejisini, hedeflerini ve taktikleri yeniden biçimlendirir:

  • ABD-AB ittifakının bölge sorunlarının (Yukarı Karabağ ve Güney Osetya krizlerinin) AGİT, (Abazya krizinin de) Birleşmiş Milletler zemininde çözülmesi çalışmalarına katılmayı 2009’de sonlandırır.
  • Bölgede yaşanan sorunların ABD çıkarlarına uygun olarak çözümü için oluşturulan uluslararası yapılar yerine, Rusya kendi lehine olacak şekilde bölge ülkeleri ile birlikte hareket etmeye, buna uygun bölgesel yapılanmalara yönelir. Bu doğrultuda Batı kapitalizminin bölgedeki etkinliğini asgari düzeye indirecek şekilde bölge ülkelerine, Türkiye ve İran’a daha çok yaklaşır.
  • Bölgede barış ve güvenlik politikalarında ABD’nin hareket alanını daraltma, ABD işbirlikçisi (Gürcistan, Ukrayna vb) ülkeleri kendi yanına çekmeye, Azeri Ermeni sorununda gözlemci olarak Ermenistan’ı kendisine tabi kılma ve Yukarı Karabağ’da barış sürecine el koyarak Azerbaycan’ı stratejik ortak konumuna getirme politikalarına yönelir.
  • Ermenistan Türkiye sınırındaki Gumri, İran sınırındaki Meghri ve Erivan yakınındaki askeri üslerdeki yaklaşık 5.000 kişilik askeri varlığına ilaveten yeni bağımsızlığını kazanan Güney Osetya ‘da Tskhinvali ve Djava, Abazya’nın da Soukhoumi ve Otchamtchira deniz üsleri ile askeri konumunu daha da arttırır. Bölgede barışın NATO’nun genişlemesi ile değil Rusya ile sağlanacağının mesajını verir. Ayrıca Güney Kafkaslardaki 3 olan devlet sayısını, bağımsızlığını tanıdığı Güney Osetya ve Abazya ile birlikte 5’e çıkararak bölge politikaları üzerindeki ağırlığını da arttırır.
  • Rusya bölgede yeni ekonomik projelere de yönelir. Kuzey-Güneykoridorunda Azerbaycan ve İran ile birlikte demiryolu hattı projesi geliştirilir. Bu hattın Hindistan’a kadar uzanacabileceği söylenmektedir. Ermenistan’da yeni nükleer tesis projesi geliştirilir. Türkiye ve İran ile birlikte yeni bir doğal gaz boru hattı Mavi Akım II planlanır. Böylelikle Rusya enerji politikalarının ikinci aşamasına Güney Kafkasları dahil edecek politikalara girişir. Ayrıca, daha önceki yıllarda şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Rusya topraklarının Bayy-ps edilerek 1990’lı yıllarda oluşturulan çok taraflı BTS Bakou-Tbilissi-Soupsa, BTC Bakou-Tbilissi-Ceyhan, BTE 5 le gazoduc Bakou-Tbilissi-Erzeroum (BTE) gibi Kafkas projelerinde de etkili konuma gelmeye yönelir. 

Türkiye Gürcistan Askeri İlişkileri

ABD-NATO’nun Kafkasya planları doğrultusunda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1997’de Gürcistan’ı ziyaret ederek askeri eğitim alanında işbirliğini öngören bir dizi anlaşma imzalar. Askeri işbirliği 14 Mayıs 1998’de Türk-Gürcü Ortak Deniz Tatbikatı, Türkiye’nin eski bir Sovyet Cumhuriyeti ile ortak düzenlediği tatbikat ile bir adım daha ileriye taşınır.

Bir dizi yoğun karşılıklı ziyaretler sonrasında Gürcistan bölgede Rus etkinliğini azaltmaya yönelik “Karadeniz Barış Gücü Taburu”nun kurulması ve bu çerçevede Türk askerlerinin Abhazya’da görevlendirilmesi önerir.

Askeri işbirliği Gürcü ordusunun eğitilmesi ve silah sağlanmasıyla giderek artar. ABD-NATO’nun Kafkasya stratejisine Türkiye’nin de dâhil olması, bölgedeki tarihi-kültürel ve siyasi varlığını bu doğrultuda harekete geçirmesi Rusya’yı rahatsız eder.  Nitekim Rusya – Gürcistan savaşında Türkiye’nin Gürcistan’ın yanında yer alması Rusya’nın tepkisine yol açar. Rus İzvestiya Gazetesi ; “Gürcistan’ın son dört yılda savunma bütçesinin 30 kat arttığı…. Türkiye’nin Gürcistan’ın savunma harcamaları için 45 milyon dolar yardımda bulunduğu…, ABD’nin de 40.6 milyon dolar hibe ettiği…. Türkiye çok sayıda gelişmiş silah ve mühimmat sağladığı… Türkiye’nin Gürcistan’a vereceği silahlar arasında 100 araç, 50 adet PZRK tipi füze rampası, Kılıç 2 ve Doğan savaş gemileri, SkyWatcher hava erken uyarı sistemi, 80 adet MP5 otomatik silah, 1800 M72 el bombası, 10 milyon adet mermi, 160 MP5A3 silahı olduğunu açıklar.’’

Dolayısıyla savaşın sorumlusu olarak ABD ve Türkiye’yi gösterir. Rusya’nın sert eleştirisini Türkiye hükümeti duymazdan gelir.Türkiye, Rusya-Gürcistan savaşı (Kafkasya Krizi) sırasında Rusya ile ABD arasında sıkışıp kalır. Bu sıkışıklıktan çıkmak için 2008 Ağustos’unda, R. T. Erdoğan, Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu, kısaca Kafkas İttifakı’nı zemininde Kafkas ülkelerinin bir araya gelerek sorunların diplomatik yolla çözülmesini önerir. Başbakan Erdoğan, ziyaret ettiği Rusya’da Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin’e bu öneride bulunur. Tam desteklerini alır. Ardından Gürcistan ve Azerbaycan’a yaptığı ziyaretlerle önerisini bu ülkelere de iletir. Azerbaycan ziyareti öncesi yaptığı açıklamada Ermenistan’ın da ittifaka davet edileceğini açıklar.

Gürcistan geliştirilen bu öneriyi Ankara Büyükelçisi vasıtasıyla “ Türkiye’nin iyi niyetli girişimlerini anlıyoruz ama toprak bütünlüğümüzü tartışmalı yapacak böylesi adımlar yarar değil, zarar getirir” diyerek reddeder.

ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza’da ‘Türkiye’nin bu ani İttifak /Paltform teklifine şaşırdığını ve haberi olmadığını’ ifade eder. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nden Richard Lugar da “Kafkas Paktı bize sorulmadı, Rusya Gürcistan’dan çekilmedikçe, barış ve istikrar sağlanmadıkça bu tür fikirlerin hayata geçirilmesi mümkün değil” diyerek ABD’nin tavrını açıklar.

Erdoğan’ın önerisinin ne anlama geldiğini Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen açıklar: “…böyle bir girişimden bir tek Rusya memnun kalabilir. Çünkü bu yolla bölgedeki nüfuzunu artırabilir. …Siz, Rusya’nın da dâhil olacağı bir pakt önerdiğiniz zaman bu bölgede yeniden Rus nüfuzunun yayılmasına öncülük etmiş olursunuz. Bu çok yanlış olur. …Rusya öteden beri o bölgenin (Kafkasya) kendi arka bahçesi olduğunu ifade ediyor. Rusya’nın gerçek sınırlarının eski Sovyet sınırlarının dış sınırı olduğunu söylüyorlar. Bu ülkenin gerçek anlamda bağımsız, egemen devlet olduğunu içine tam sindirememiştir. Şimdi siz bu pakt fikriyle Rusya’nın yeniden bu düşüncelerine kuvvet veriyorsunuz, Rusya’nın yayılma politikasına yol açıyorsunuz” diyerek bu politikaya karşı çıkar.

ABD’nin açıkça karşı çıkması ve Rusya-Gürcistan, Azerbaycan-Ermenistan ve Türkiye-Ermenistan arasındaki gerginliklerden dolayı Başbakan Erdoğan’ın, Kafkaslarda rol kapma girişimine yönelik önerisi karşılık görmez.

Obama Dönemi…

ABD, Obama iktidarıyla birlikte,  Beş gün Savaşı’nda doruğa ulaşan Bush’un Soğuk Savaş jargonu terk ederek, Rusya ile ikili ilişkilerde farklı bir politik tarza yönelir. Bu doğrultuda,  Rusya ile diyalogların pozitif zeminde sürdürülmesi, Moskova ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi doğrultusunda Rusya pazarının Amerikan sermayesine ve yatırımcılarına açılması, enerji hatlarının Rusya dâhil olmak üzere çeşitlendirilmesi vb politikalara ağırlık verir. Bu politika SSCB’nin yıkılmasından sonra ABD’nin Kafkasya izlediği Rusya’yı devre dışı bırakmaya yönelik politikaların terk edilmesi anlamına geldiği belirtilmektedir. Ayrıca Washington Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğiyle bölgeye yerleşme planları geri plana atılır.

ABD-AB bloğunun Kafkas politikaları 2012 Eylül’ünde yapılan Gürcistan seçimlerinde Batı yanlısı Saakaşvili’nin Rus yanlısı olduğu belirtilen Bidzina Ivanişvili karşısında seçimleri kaybetmesi ile önemli bir darbe daha alır.

Rusya-Gürcistan 5 gün savaşı sonrasında ABD-AB/NATO birlikteliğinin Kafkaslardaki destekçileri Gürcistan, Ukrayna’yı kaybetmesi, Rusya’nın bölgedeki egemenliğini arttırması (Afrika’nın kuzeyinde Fas’dan başlayıp, doğuya doğru Kuzey Afrika ülkeleri, Körfez dahil olmak üzere Orta Doğu ülkeleri, Kafkasya ve Orta Asya’yı içine alan, Çin sınırına kadar uzanan) GOP projesinin Güneybatı Asya (Ortadoğu) ayağını daha da önemli hale getirir. Yakın tarihlerde yapılan Gürcistan ve Ukrayna seçimleri sonrasında ABD-AB/NATO’nun Suriye’ye yönelik daha saldırgan politikalar izleyeceklerinin açık belirtilerine şahit olunuyor.

Bölgemizde son dönemde hızlanan politik ve askeri gelişmeler:

  • İsrail-Hamas çatışması,
  • Irak’ta Kürt ve merkezi hükümet güçlerinin karşı karşıya gelmesi,
  • NATO’nun ülkemize Patriot füzelerini yerleştirmesi,
  • İsrail savunma bakanının politikayı bırakacağını açıklaması,
  • ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Washington Post’ta bu hafta içinde yayınlanan makalesinde ABD’nin Suriye konusunda daha etkin rol alması gerektiğini savunması,

Bölgesel bir çatışma olasılığını arttıran gelişmeler olarak görülebilir.

ABD-AB/NATO bloğunun Kafkasya politikalarındaki başarısızlıklarını Orta-Doğu’da; (Kafkasların ve Orta-Asya’nın Güney kapılarını oluşturan) Türkiye-İran üzerinden Kafkasların- Orta Asya’nın ‘Balkanlaştırılması’ politikalarına daha fazla ağırlık vermelerine yol açacak gibi görünüyor. Bu durumda ülkemiz GOP’un ‘Orta Doğu’nun Balkanlaştırılma Politikaları’ ile karşı karşıya kalabilecektir.

Haluk Başçıl

Kaynakça:

  1. Le Caucase du Sud, un an et demi après la « guerre des cinq jours » GAÏDZMINASSIAN

13 février 2010

  1. Gürcistan-ABD-İsrail ilişkilerinin geleceği, Le Monde Diplomatique, http://www.ajanskafkas.com/haber,21421,gurcistanabdisrail_iliskilerinin_gelecegi.htm
  2. 2008 Güney Osetya Savaşı  http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCney_Osetya_Sava%C5%9F%C4%B1_(2008)
  3. Geopolitique de l’UE face a l’Eurosie, www.bardosfeltoronyi.eu
  4. Avrasya Koridoru: Boru Hattı Jeopolitiği ve Yeni Soğuk Savaş, Michel Chossudovsky, http://www.timeturk.com/tr/2008/09/03/avrasya-da-yeni-soguk-savas.html
  5. Yeni Şafak, http://yenisafak.com.tr/politika/Default.aspx?t=20.08.2008&i=135418
  6. soL – Haber Merkezi, Condoleezza Rice yazdı: ‘Bugünün Karl Marx’ı İran’dır’
Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir