Abdülbari Atvan: Haziranda Şam’a Yüklenecekler

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

ANAFİKİR’in Notu: Aşağıdaki yazıyı okuyunca haklı olarak aklınıza çok önemli bir soru

takılacak. Bu sorunun cevabını Anafikir yazılarında vermeye çalıştığımızı dikkatli okuyucularımız mutlaka fark etmişlerdir. Soru şu: Emperyalistler ile Ortadoğu bölgesindeki işbirlikçilerinin önümüzdeki aylarda Suriye’ye karşı girişecekleri yeni operasyon veya saldırıyla “açılım süreci”nin bağlantısı nedir? İşte bu bağlantıyı aşağıdaki yazıyı okuyunca daha kolay kurabiliriz. Suriye’ye karşı sonuca doğru giden bir saldırı hazırlığının yapıldığını son zamanlarda Suriye’nin düşmanlarınca düzenlenen toplantılardan, ABD Dışişleri Bakanı’nın bölgeye çok sık gelip gitmesinden ve “açılım süreci”nin aniden hızlandırılmasından anlamak mümkün. “Açılım süreci”nden beklenen, her şeyden önce, bölgedeki Kürt hareketlerinin Suriye’nin bölünmesi işinde aktif olarak rol almasının sağlamasıdır. Bu hareketlerin bütün dikkatleri ve güçleri Suriye operasyonuna yönlendirilerek ABD’nin stratejik Ortadoğu politikasının çok önemli bir parçası olan Suriye’nin parçalanarak kontrol altına alınması süreci tamamlanmaya çalışılacaktır. Türkiye’deki “açılım süreci”nin de bu politikanın hayata geçirilmesinde önemli bir manivela görevini yerine getirmesi hesabının yapılmakta olduğu bilinmeyen bir şey değildir.

“Evdeki hesap çarşıya ne kadar uyacak”, bunun cevabı bu operasyona karşı direnecek güçlere de bağlı…

***

Abdülbari Atvan: Haziranda Şam’a Yüklenecekler

22 Nisan 2013 Pazartesi

Ürdün muhtemelen, muhalefeti silahlandırma ve Suriye’nin derinliklerine militanların akışını sağlayacak en geniş kapı olacak. Bu kapı; Arap raporlarının çoğunun, gelecek Haziran ayında gerçekleşeceğini işaret ettiği, “büyük ve belirleyici Şam savaşına’’ bir hazırlık kapısı olacak.  

Abdulbari Atvan

El-Quds El-Arabi

Arap yetkililerin ve liderlerin, ABD Başkanı Obama ile görüşmek için, aceleyle düzenlenmiş olan Beyaz Saray ziyaretleri gerçekleşirken; ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel de, Amerikan yapımı F15 ve F16 uçaklarının gelişmiş modellerini ve hedeflerini daha kesin bir şekilde vurabilen modern füzeleri satmak için Arap başkentlerine gezi turuna çıktı. Bununla birlikte, Arabistan Krallığının da 10 milyar dolarlık silah alım anlaşmaları yaptığı haberleri de var.

Abudabi Emirliğinin Veliaht Prensi Şeyh Muhammed Bin Ziyad, Beyaz Saray’ı ilk ziyaret edenlerden. Ardından Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Suud El-Faysal geliyor. İki gün sonra da Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani’nin ve ardından Ürdün Kralı Abdullah’ın Beyaz Saray’ı ziyaret etmesi bekleniyor. En son ziyaretçi de Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olacak.

Bu beş ziyaretçinin ortak paydaları, ilk olarak Suriye ve ikinci olarak da İran’ın nükleer enerji dosyalarıdır. Amerika’nın bu iki dosya ile ilgili mutlaka bazı projeleri vardır. Dolayısı ile bu iki dosyanın acil bir şekilde bu yetkililer ve hükümetleri ile tartışılması ve her tarafın bu iki dosya ile veya hepsi ile ilgili rollerinin ve fonksiyonlarının belirlenmesi lazım. İran nükleer dosyasını bir kenara bırakalım, en azından şimdilik. Bu toplantıların daha çok Suriye krizi ile ilgili olduğuna inanıp bu sorunun daha sıcak ve acil olması nedeni ile bunun üzerine odaklanalım. Bu konuda sürekli gelişmelerin de ardı ardına geldiğini hatırlatmak zorundayız. İstanbul şu an, rejimi devirmek adına hızlanmanın “Yol Haritasını” belirlemek, savaş cephelerindeki donukluğu kırmak ve ılımlı muhalefeti silahlandırma konularını konuşmak için Suriye Dostları grubunu misafir ediyor.

Ürdün muhtemelen, muhalefeti silahlandırma ve Suriye’nin derinliklerine militanların akışını sağlayacak en geniş kapı olacak. Bu kapı; Arap raporlarının çoğunun, gelecek Haziran ayında gerçekleşeceğini işaret ettiği, “büyük ve belirleyici Şam savaşına” bir hazırlık kapısı olacak.

Ürdün’deki asker sayısı günden güne, haftadan haftaya şişiriliyor. Bazıları silahlı muhalefete askeri eğitimler vermek için, bir kısmı da Suriye içlerindeki kimyasal silah depolarını ele geçirmek için buradalar. Ürdün Kralı Abdullah, bu gazeteye (Quds), İsraillerin ve Batılıların, kimyasal silahların cihadçı grupların eline –özellikle Nusra Örgütü- geçmesinden ve İsrail’e karşı kullanılmasından endişe duyduklarını belirti. Kral bunun ardından; Benyamin Netenyahu, Amerikan uyduları tarafından gece gündüz takip edilen Suriye’deki 8 depoyu “cerrahi” bir işlemle vurma sürecindeydi dedi. Bu adımın atılmasını engelleyen Amerika olmuş (belki de Ürdün baskısı ile). Amerika bu adım yerine Ürdün’e -17 bin civarında askeri eğitmek ve silahlandırmak suretiyle- kimyasalları ele geçirmek için yüksek özellikli birlikler göndermeyi tercih etti.

Bir yıl önce Ürdün; Suriye’nin Ürdün ile güneydoğu sınırında, Amerika’nın liderliğinde 19 devletin katılımı ile bir tatbikat gerçekleştirmişti. Bu tatbikatın hedefi, kimyasal silah depolarını ele geçirmek için eğitim yapmak idi. Bu da demek oluyor ki, Suriye’ye giriş planları, Amerikan asker sayısının 20 bine yaklaşması ile tamamlanmış olacak.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad –Al Akhbariya kanalında yayınlanan, birden fazla tarafa birden fazla mesaj vermek için iyi bir şekilde hazırlanmış ve özellikle Türkiye ve Ürdün’e üstü örtülü tehditler içeren söyleşisinde- ülkesine yönelik yakında olabilecek işgalden bahsetti. Parmakları, suçlu olarak Ürdün’ü gösteriyordu. Aynı zamanda Ürdün’e, bu işgale herhangi bir şekilde katılımı ve Ürdün sınırını kullanarak Suriye’ye militan ve silah akışını sağlama konularında uyarı yapacak, belgelerle yüklü iki yetkili gönderdiğini de açıkladı.

Amerika’nın nasıl uygulanacağı konusunda, müttefiki olan Körfezdeki ülkelere, Ürdün’e ve Türkiye’ye danışmaya çalıştığı bu yeni planın, doğası hakkında bir şeyler bilmek şimdilik zor görünüyor. Bunlar askeri sırlardandır. Velâkin önceden tahmin edebileceğimiz gelişmelerin başında: Suriye toprakları dâhilinde, özellikle Deraa ve civar bölgelerinde bir çeşit güvenlik kemeri oluşturacak ve silahlı muhalefete üs olacak tampon bölge kurulması olabilir. Daha fazla açıklamak gerekirse bu olası tampon bölgenin özellikleri hızlı bir şekilde kristalize olacak. Muhalefetten yüzlerce militanın Ürdün’deki kamplarda, Amerikalı ve İngiliz uzmanlar tarafından eğitilmesinin ardından, muhalefet, bu bölgede uçuşa yasak bölge fikrini empoze edebilmesi için anti-tank ve anti –uçak füzelerine ihtiyaç duyacak. Irak işgalinden önce olduğu gibi.

Suriye’nin güneyinde, Golan Tepeleri boyunca ve işgal altındaki Filistin sınırında kurulacak bu tampon bölgenin iki esas amacı vardır:

İlk olarak: Özgür Suriye Ordusunun kontrol ettiği ve Gassan Hito’nun liderliğindeki Geçici Hükümete bir merkez olacak güvenli bir bölge yaratmak.

İkinci Olarak: Cihadçı grupların işgal altındaki Filistin sınırlarına ulaşmalarını ve İsrail hedeflerine yönelik roket-füze saldırılarını ve şehadet operasyonlarını engellemek.

İkinci amaç daha önemli olanıdır. Arap hükümetleri; cihadçı grupların rejim ile savaşan en belalı gruplar olduğu konusunda Amerika ve İsrail’i ikna etti. Bu nedenle şimdilik onlarla karşı karşıya gelmek belki de hata olacaktır. Cihadçı grupların -Golan ve Filistin sınırlarına yakın yerlerde- varlığının İsrail’de yarattığı endişe; bu tampon bölgeyi yaratıp, herhangi bir cihadçı –özellikle Nusra örgütünün- unsurun bu bölgeye girişini engelleyerek nötralize edilebilir.

Yapılmaya ve uygulanmaya çalışılan planlar –Amerikan Arap ortaklığında- Suriye dosyası ile başa çıkma resmini şekillendirmek için de olabilir. Aynı zamanda bu devletler arasında, her uygulama için ikinci, üçüncü ve dördüncü “iletişim grupları” olduğunu da vurgulayalım. İsrail’in asıl taraflardan biri olduğu bu grupların planlarına karşı mücadele verebilmek için, planlamanın özellikleri tahmin edilemiyor. Ve biz burada Suriye-İran-Rusya ittifakından ve Lübnan’daki askeri kolu olan Hizbullah’tan bahsediyoruz.

Bu Amerikan planları kağıt üzerinde çok iyi hesaplanmış olabilir velakin kimse bunun pratikte-sahadaki doğru tercümesi yapamaz. Bölgedeki gidişat, ne kadar dikkatli ve hesaplı bir şekilde hazırlanılmış olunursa olunsun “elle” kontrol edilemez. Tampon bölgenin kurulması halinde, Nusra örgütünün bu bölgeye sızamayacağını ve kaliteli modern silahlara ulaşamayacağını kim garanti edebilir? Afganistan’da, yüzlerce resmi asker, silahları ile birlikte saf değiştirerek Taliban hareketine katıldığı gibi aralarından bazıları NATO güçlerine karşı şehadet operasyonları da gerçekleştirdi.

Ürdün’deki kardeşlerimiz; üç istihbarat örgütüne (Amerikan, Ürdün, Afgan) nüfuz eden ve Khost’ta 8 Amerikan liderini öldüren Doktor Humam El-Belawi’yi hatırlayacaklar. El-Kaide örgütünde ileri gelenlere ve Molla Ömer’e suikast gerçekleştirmek için Ürdün muhaberatınca göreve alınan Prens Haşimi’yi (kralın kuzeni) ve hikâyenin geri kalan kısmını da hatırlayacaklardır.

Pişirilen yemek kıvamına gelmeye başladı. Kokusu da havada süzülüyor. Ziyafet önümüzdeki iki ay içinde yapılabilir ve bu ziyafet tüm ihtimallere açık!

Çev: Hasan Sivri

medyasafak.com

 

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir