Ali Alfatlı’nın konuşma metni

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bugün burada, Türkiye Devrimci Hareketi’nin en mütevazı, sabırlı, sevecen ve direngen bir yoldaşının, sevgili NASUH ABİ’nin veda töreni için toplandık.

1968’de girdiği Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yer aldığı DEV-GENÇ ve daha sonra 12 MART Faşizmine karşı mücadele ettiği THKP-C içinde birlikte mücadele ettiği arkadaşları NASUH MİTAP’ın bu özelliklerini yakından tanıdılar. 12 MART döneminden sonra, cezaevinden çıktıktan sonra da devrimci gençlik hareketinin örgütlenmesinde, faşist saldırılara karşı gençliğin devrimci eyleminin birliğinin sağlanmasında en ön saflarda yerini aldı. 1977 1 Mayıs’ından itibaren yer aldığı DEVRİMCİ YOL içinde, 12 Eylül faşizminin tüm ülkeyi bir silindir gibi ezdiği günlere kadar mücadelenin en önündeydi. 12 Eylül faşizminin işkencehanelerinde azmini, kararlılığını sürdürdü. Hiçbir arkadaşını töhmet altında bırakacak bir davranışta bulunmadı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yaptığı savunmalarda devrimciliğin ne olduğunu dosta düşmana anlatmaktan geri durmadı:

“DEVRİMCİLİK İNSANIN İNSANLIĞA SAHİP ÇIKMASIDIR.

Kıran kırana çıkar çatışmalarının yaşandığı; her gün yığınla haksızlıkların olduğu; sömürünün, yoksulluğun, baskıların ve çaresizliğin kol gezdiği; doğruyla-yanlışın, iyiyle-kötünün, güzelle-çirkinin, ezenle-ezilenin karşı karşıya olduğu günümüz toplumunda insan ve toplumu ilgilendiren sorunlar karşısında tarafsız olmak ya da ilgisiz olmak insan olmamakla eş anlamlıdır.

Devrimcilik, bu sorunlar karşısında insan duyarlılığının bilinçli ve coşkulu bir şeklidir.

Devrimcilik, haklıyla haksızın çatıştığı yerde haklıdan yana; sömürenle sömürülenin çatıştığı yerde; sömürene karşı sömürülenden yana olmaktır. İyiyi, güzeli, doğruyu istemektir.

Bilgiyle bilgisizliğin, bilimle boş inanç ve hurafelerin, karanlıkla aydınlığın, ezenle ezilenin çatışmasında devrimcilik; bilgiden, bilimden, aydınlıktan, ezilenden yana olmaktır. Bu tavrı açık olarak ve coşkuyla ortaya koymaktır devrimcilik. Daha iyi, daha güzel, daha mutlu bir dünya ve yaşam için insanı ve insanlığı onurlandıran, yücelten bir duyarlılık ve coşkudur devrimcilik.

 

İnsanlık, tarihin bütün çağlarında bu duyarlılık ve coşku sayesinde ilerleyebilmiştir.

Gelişme, her türlü ve her alanda olumluya doğru değişme, insanın devrimci eylemi sayesinde olabilmiştir.

Düşüncede, bilimlerde, sanatta, ahlakta, siyasette, ekonomide, toplumsal alanda, her türlü insan etkinliğinde gelişmeyi; olumluya, iyiye ve güzele doğru değişmeyi devrimciliğe borçluyuz.

Devrimciler insanın toplumsal eşitsizliklerden, baskı ve sömürüden kurtulduğu koşullarda çok daha özgür ve mutlu olacağını; yabancılaşmadan ve yalnızlaşmadan kurtulmuş insanın toplum ve bireyle ilişkilerinde bugünün sınıflı toplumlarında hayal edilmesi bile zor bir yüksek tatmin ve mutluluk düzeyine ulaşacağını savunurlar. İnsana da ancak böylesinin yakışacağını;  insanın insanlığını ancak böyle keşfedip yaşayacağını söylerler. Devrimcilik insanın insanlığa sahip çıkmasıdır.

Devrimci olduğum,  ülkemin iyiliğini ve güzelliğini istediğim için; faşizme karşı olduğum, demokrasi istediğim için; yoksul halkımızın çıkarlarını savunduğum, sömürüye, baskıya, zulme karşı olduğum için;

Ülkeme ve halkıma aydınlık bir geleceği layık gördüğüm, sömürüsüz, baskısız, özgür, kalkınmış, bolluk, eşitlik ve kardeşlik içinde mutlu bir gelecek istediğim için; 12 Eylül rejiminin öfkesine maruz kaldım. Cinnet haline yükselmiş bu öfkenin insanlık dışı şiddetine maruz kaldım ve  ‘12 Eylül adaleti’ne teslim edildim.

İşte yargılanmamın nedeni budur.

İnanıyorum ki; tarih ve halkımız 12 Eylül şiddetine araç edinmiş ‘12 Eylül adaleti’ni kesinlikle reddedecek, mahkûm edecektir.

Ben devrimciyim. 12 Eylül şiddeti, yaşadığım onca eziyet ve işkenceler düşünce ve inançlarımı yok edememiştir. Ülkeme ve yoksul halkıma beslediğim güzel duyguları içimden söküp alamamıştır, gönlüm hala iyiye, güzele, insanlığa, özgürlüğe, barışa, eşitliğe, kardeşliğe, sosyalizme; ülkemin bağımsız, özgür ve aydınlık geleceğine olan inançla doludur.”

Bizler de bu inançla seni bugün birlikte mücadele ettiğin  SABAHATTİN KURT’un, HÜSEYİN CEVAHİR’in , MAHİR ÇAYAN’ın , sevgili oğluna ismini verdiğin ERTAN SARUHAN’ın  ve faşizmin katlettiği yüzlerce yoldaşının yanına uğurluyoruz.

Biliyoruz ki sen, bizim en karanlık günlerimizde yönümüzü gösteren kutup yıldızımızdın. Ve bu yumruklu yıldız hiç sönmeyecek,  NASUH MİTAP kalbimizde hep yaşayacak…

Ali Alfatlı

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir