Alternati̇f Baro Kurma Hevesi̇ – Av. Mehdi Bektaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

 AKP iktidarı, Reislerinin talimatları doğrultusunda, cemaatler meclisindeki çoğunluklarına güvenerek, “milliyetçi” geçinen partinin desteğini alarak, toplumsal muhalefetin önde gelen meslek kuruluşlarını bölüp parçalayarak hak, özgürlük ve demokrasi mücadelesini durdurmak, direnişlerini kırmak için harekete geçer, ilk sıraya Baroları alır, TTB, TMMOB, TEB  gibi meslek kuruluşlarının da  hedefte olduğu yazılı ve görsel basında vurgulanır.  

 

Barolara yönelik ilk iş Avukatlık Yasası’nın bazı maddelerini değiştirmek olur. Türkiye Barolar Birliği’ne baroların göndereceği delege sayısı ikiden dördeher üç yüz üye için seçilecek bir delegelik hakkı 5 bin üyeye çıkarılır.  31.12.2019 itibariyle toplam 127.691 avukatın kayıtlı olduğu barolardan 5. bin üyeyi aşan üç baro vardır. Kayıtlı avukat sayısı olarak 46.052 ile İstanbul17.958 ile Ankara, 9.612 ile İzmir  Bu baroları, 4.757 ile Antalya, 3.757 ile  Bursa, 3.059 ile Adana2.680 ile Konya, 2.362 ile  Mersin, 1.908 ile Gaziantep1.868 ile Kocaeli, , 1.809 ile Kayseri, 1.539  ile Şanlı Urfa, 1.527 ile Muğla 1.526 ile Diyarbakır, 1.360 ile Denizli, 1.346  ile Hatay, 1.300 ile Samsun,  1.265 ile Balıkesir, 1.245 Aydın, 1.229 Eskişehir, 1.118 Manisa baroları izlemektedir. Üye sayısı en az olan 42 ile Tunceli, 89 ile Gümüşhane, 91 ile  Kilis bulunmaktadır.  Çoğu baronun kayıtlı avukat sayısı binin altındadır. Böylece avukat sayısının yoğun olduğu baroların delege sayısı tırpanlanarak düşürüldü, az sayıda avukatın kayıtlı olduğu 42 baronun delege sayısı artırıldı. İstanbul’un 143 olan delege sayısı 13’e, Ankara’nın  57 olan delege sayısı 7’ye, İzmirin 30 olan delege sayısı 5’e  düşürüldü,  42 avukatın kayıtlı olduğu Tunceli Barosunun delege sayısı 2’den 4’e yükseltildi.  Böylece, TBB’ne gönderilecek delege sayısını ve yapısını değiştirilerek, üye sayısı az baroların TBB’nin kongresinin  oluşumunda, yönetim organlarının seçilmesinde etkin olması yolu açıldı, avukat sayısı az olan barolarda iktidarın ağırlıklı yönlendirmesi olacağı düşünülerek Anayasal kuruluş olan Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin etkinliğinin kırılması hedeflendi.    

 

İktidar bu düzenlemeyle yetinmeyerek 5 binden fazla avukatın kayıtlı bulunduğu barolarda, 2 bin avukatın bir araya gelerek yeni baro kurmasının yolunu açtı, İstanbul’da 23, Ankara’da 8, İzmir’de 4 baro kurulması olanağını yarattı.  

   

Bu değişikliklerdeki amaç,  insan haklarına dayalı, hukukun üstünlüğünü, demokratik, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan, iktidarın dini değerleri kullanarak Türk Devrimine karşı yaptığı saldırılara itiraz eden, yargıya başvurarak dava açan, açılmış davalara katılan, teslim olmayan, haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı direnen baroları etkisizleştirmek, yandaş yapamadıkları  baroları ve  Türkiye Barolar Birliğini (TBB) ele geçirmek, haksız ve hukuksuz uygulamalarına destek olmasını   sağlamaktır.  

 

Yapılan düzenlemeyle ve iktidar desteği ile Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Reisten yediği zılgıtı sineye çeken,  zılgıtı çekeni Fetullahçı Çetenin Amerikancı darbe girişimini önleyen lider olarak  sunan,  iktidara yanaşarak yeniden seçilme olanağı yakaladığını sanan TBB. Başkanına güneş doğmuş gibi görünmektedir, ancak bu durum baroları bölen, avukatlık mesleğini yerlere düşüren kara bir lekedir.   

 

Bu kara lekeyi temizlemek, baroların bölünmesine, parçalanmasına izin vermeyen, ayrı barolar kurmaya heves etmeyen, Baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin Anayasal bir kuruluş olarak hukukun üstünlüğüne bağlı, çağ dışı iktidarlara karşı duran bağımsız kuruluşlar olarak kalmasını isteyen avukatların önde gelen görevidir,  demokratik laik Cumhuriyete karşı tarihsel vefa borcudur.   

 

1136 sayılı Avukatlık Yasası’nda değişiklik yapan 26 maddeden oluşan 15 Temmuz 2020 tarih ve 7249 sayılı yasanın 21 maddesinin iptali için CHP Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. İptali istenen yasaya göre 2020’nin Ekim ayında barolarda genel kurul yapmak, yönetim organlarını ve TBB delegelerini seçimle belirlemek durumundadır. Anayasa Mahkemesiiptal davasının esasına girmeden önce yasanın yürürlüğünü durdurması beklenirken, 1 Ekim 2020’de başvuruyu esastan görüşeceğini duyurmuştur. Bu iyi bir gelişmedir. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve işleyişi,  2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile  yargıçların seçimi AKP liderinin, icranın ve devletin başının ve Mecliste çoğunluğu bulunan iktidar partisinin insafına bırakılmış ise de,  “bu günün yarını olacak, iktidarlar gelip iktidarlar gidecek” diyerek,  devletin, ülkenin ve milletin geleceğini  düşünerek karar vermelerini umut etmek hakkımızdır. Anayasal bir kurum olan meslek kuruluşlarının yapısını, işleyişini bozan, işbirliği ve dayanışmayı ortadan kaldıran, serbest meslekleri iktidara bağımlı kuruluşlara dönüştüren, “Temsilde adalet ve yönetimde istikrar” ilkesini çiğneyen bu düzenlemeyi  iptal etmek hukuki davranış olacaktır, aksi durum muktedire boyun eğmektir ki kabul edilemez.  

  

Bu işin başka bir yönü Anayasa Mahkemesinin iptal başvurusuna ilişkin kararını beklemeden, bazı avukatların büyük bir hevesle kayıtlı üye sayısı 5 binden fazla olan Ankara, İstanbul, İzmir’de ikinci baroları kurmak için harekete geçmesidir.  İki bin avukatı toplayamadıkları basında yer almış ise de son günlerde İstanbul’da iki bin imzanın tamamlandığı ve TBB Yönetim Kurulu’nun kuruluş için yetki belgesi verdiği haberleştirildi. Ankara’da girişimin sürdüğü, Ankara 2. No’lu Barosu Kurucuklar Kurulu adayları olarak TBB. 27416 Sicil Nolu Av. Yakup ERİKEL, 29834 Sicil Nolu Av. Ali Aydın AKPINAR, 51212 Nolu Av. Eyüphan KORKMAZ,  93088 Nolu Av. Mehmet Hakan YILMAZ, “Ankara 2.No’lu Barosuna Nasıl Başvurulur?” başlıklı 3 sayfalık bilgi  notu ile 12 sayfalık “Ankara 2 No’lu Barosu”  başlıklı bir bildiriyi kargo ile avukatlara göndermiştir.  

 

 Avukat bürolarına kargo yoluyla gönderdikleri başvuru notuyla, kamuda ve özel olarak çalışan avukatları alternatif baro kuruluşuna katılmaya davet etmektedirler.   

 

Bildirilerinde, avukatlığın kadim meslek olduğunu söylüyorlar, hukukun üstünlüğünü, meslek itibarını, güzel konuşmayı ise kutsal saydıkları savunma hakkını korurken kullanılan kelimelerin gücü olarak anladıklarını belirtiyorlar, avukatların en önemli özelliğinin bağımsızlıkları olduğunu vurgulayarak, hukuk devletinin temel kurucu unsuru olan savunma görevini yerine getirirken; güçlerini Hukuk Devleti, Yargı Yetkisi, Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü, Mahkemelerin Bağımsızlığı, Adil Yargılanma hakkından aldıklarını açıklayarak, tecrübelerini adalet hizmetine ve toplumun faydasına tahsis eden avukatlar olarak serbest olmak, özgür olmak, bağımsız olmak gibi özellikleri vurguluyorlar. 

 

Adalet Arayışında, Adalete Giden Yolda En Önemli Unsur Avukattır diyerek, “Adalet Mülkün, Savunma da Adaletin Temelidir” sözünü ekleyerek, “…mevcut barolarımız bu eksiklerin giderilmesinde yapıcı bir gayret içerisinde değildir. Hakların korunması, ihlallerin önlenmesi amacıyla faaliyet göstermesi gereken savunma makamı çok yönüyle eksik kalmaktadır. Bir meslek örgütü olan Baroların savunmaya yön vermesi, Avukatların sorunlarını tespit ederek çözüm üretmesi, kişilerden ve ideolojilerden bağımsız olarak tam bir hukuk nosyonuyla hareket etmesi, baskı grubu olarak ihlaller karşısında hukuku savunması gerekirken, mevcut Baro sistemimizdeki tıkanıklık hepimizin malumudur. Ülkemizde hukuk fakültesinin sayısı, eğitimin niteliği, staj sürecinin doğru planlanmaması,  stajyer ve mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın sorunları her geçen gün mesleğimizin itibarını azaltmakta, toplumda mesleğimize ilişkin olumsuz bir algı oluşturmaktadır….Hukuk eksenli, savunma odaklı, hukuk dışı tüm etkilere kapalı, siyasetten uzak bir baro kurmak bizler için bir fırsat ve sorumluluktur. Hukukçu ve savunmanın temsilcisi olarak bizler, bu yasal düzenlemenin siyasal tartışmalar dışında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.… Yeni  Baromuz mesleki barışa, toplumsal hizmete, mesleğin gelişimine katkı sağlayacağına inancımız tamdır. Zira eleştirilerin, çözümlerin, alternatiflerin, çok sesliliğin, seçimlerin, özgür iradenin olduğu her ortam değişime, dönüşüme ve gelişime imkan sağlar. Bu gün Avukatlık mesleğini yeniden ele alıp geleceğe taşımak için kurgulama,  meslektaşlarımız, hukuk ve hukukçu adına hayaller kurma zamanıdır” saptamaları yaparak, Hz. Mevlana’nın “ …Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım,  Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…” sözlerini aktararak alternatif baro kurmak için yola çıkmışlar.  Yeni baronun, bir ilkler barosu olacağı, etik kurallarının bulunacağı, meslektaşların değerlerini savunmaktan asla vaz geçmeyeceği, hukukla siyasetin çizgisini ayıracaklarını, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara göre mesleğin şartlarını geliştirmek ve gurup olarak yöneticiler karşısında onların menfaatini takip edeceklerini, baro olarak mağdur edilen, hukuki yardıma ihtiyacı olan kadın, yaşlı, engelli, çocuk gruplar ile dezavantajlı grupların hukuki haklarının takibi, hukuk devletinin gereği olan ilkelerinin korunmasında hukuk nosyonları ile toplum aklına katkı, demokrasi hukuk devleti, insan hakları, inanç ve ifade özgürlüğü gibi Anayasa’da tanımlanan temel hak ve özgürlükler ile tüm dünya insanlığını ilgilendiren değerlerden; çevre hakkı, hayvan hakları ve uluslararası hukuk sözleşmelerinin yanında durarak bu değerlerin korunması, bu ilkelerin savunulması olacaktır” demektedirler.    

 

Bu saydıkların çoğu ve hatta fazlasını barolarımız yapmaktadır. Baroların, Barolar Birliğinin internet sitelerine girildiğinde, belirttikleri sorunları çözmek için kurullar, komisyonlar kurulduğunu, işlevsel olduklarını görülür. Bu işler için yeni bir baro kurmaya gerek yoktur. Maksadın, yargının, avukatların, halkın sorunu çözmek olmadığı, ele geçiremedikleri baroların karşısına yeni bir baro olarak çıkarak,  iktidara destek vermek için çabaladıkları görülüyor.  

 

Avukatların çoğunluğunu temsil etme gücünü eline geçiremeyenler, “küçük olsun bizim olsun” mantığı ile iktidar destekli alternatif baro kurmaya soyunmuşlarNe yaparsa yapsınlar, iş birlikçileri olsa da  avukatların mesleki birliğini ne yerelde ne de birlik merkezinde dağıtamayacaklardır; çünkü barolarda yönetimde olan çoğunluğu temsil eden anlayış, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsız ,yargıcın tarafsız olma ilkesine, demokrasiye, laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlıdır. Bu anlayışı çökertmek öyle pek kolay değildir, düşleyenler ham hayal görüyor.     

 

Bu düşüncedeki avukatları anlamak bayağı zor. Öncelikle avukatlığın toplumumuzda kadim bir meslek olmadığını, avukatlığın ilk olarak 1875, savcılığın 1879 yılında hukuka girdiğini biliyorlar mı? Hukukla siyaseti ayıracağız demek nasıl bir şey. Siyaset yönetme sanatı, hukuk düzen demektir. Yönetmeyi bilmeyen hukuk düzenini nasıl koruyup sürdürecek? Bilindiği gibi siyasetin bir dar bir de geniş anlamı vardır. Dar anlamda siyaset, seçimlerle iktidara gelerek genel olarak devleti ve yerel yönetimleri yönetmeye talip olmadır.  Geniş anlamda siyaset ise, ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal sorunları konusunda toplumu bilgilendirerek, devleti yöneten siyasi iktidarı söz, yazı, toplantı ve yürüyüşlerle uyararak, etkileyerek, yönlendirerekekonomik, sosyal, siyasalkültürel, düşünsel yönden halkın ve ülkenin gelişiminamaçlayaetkinlikler bütünüdür. Dar anlamda siyaseti siyasi partiler, siyaset yapmak için bir araya gelmiş kişi ve gruplar yaparken, geniş anlamda siyaseti dernekler, sendikalar, vakıflar, meslek kuruluşları, üretici ve tüketici birlikler, kooperatiflertoplu veya bireysel olarak gerçek kişiler yapabilirBuna meslek siyaseti de denir. Dar anlamda siyasete destek vermek bu çevreye kapalı iken,  bu yasak kaldırılmış, derneklerin, sendikaların, meslek kuruluşların partilerle işbirliği yapmalarının yolu açılmıştır. Bunu bile bile kendilerinin meslek siyaseti yapmayacağını söylemeleri büyük bir aldatmaca ve kandırmacadır. Her konu siyasetin içindedir, siyaset dışı bir alan yoktur. Hele bu iktidar döneminde, eğitim, sağlık, güvenlik, adalet, kültür, din, spor gibi toplumu ayrıştırmaması için siyaset dışında kalması gereken alanlar bile siyasetin merkezine oturtulmuştur. Siyasi iktidarın Barolara ve meslek kuruluşlarına yönelik operasyonları tam olarak siyasidir. İktidar meslek kuruluşlarına, iktidara destek olmadı diye siyasi operasyon çekecek, gücünü Anayasadan ve üyelerinden alan Barolar ve meslek kuruluşları buna karşı hak mücadelesi vermeyecek, susacak. Demokrasilerde böyle bir düşünce ve davranış olabilir mi?   

 

 Yine bu avukatlar, kişilerden ve ideolojilerden bağımsız bir baro düşünüyorlarmış. Kişilerden neyi kastettiklerini anlamak zor. Bilindiği ide düşünce, loji bir alanda çalışma, araştırma, inceleme demektir. İdeoloji, bilimsel düşünme anlamındadır. Bilimsel düşüncede idealizm ve materyalizm olarak iki ana kuram (teori) vardır. İdealizm kuramı, bilgide düşüncenin temel olduğunu, tinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunur, materyalizm ise her şeyin maddeden oluştuğunu, bilinçte dahil olmak üzere bütün görüngelerin maddi etkileşim sonucu oluştuğu tezindedir, beden madde ise vicdan düşüncedir yani ruhtur derBu nedene düşüncesiz yani ideolojisiz yaşam olmaz. Yani baro üyesi avukatların ideolojisiz olduğunu, ideolojisiz baro kurup yöneteceğini  düşünmek saflıktır. Öyle saflıktır ki bir baro kuruluşunda bile, İslam’ın önde gelen mutasavvıflarından olan Hz. Mevlana’dan söz aktarmak gereğini duymuşlardır. Bu nedenle ideolojilerden bağımsız sözü gerçeği ifade etmez, çünkü ideolojisiz insan olmaz.  Sosyalist olmak, liberal olmak, bir dine ve mezhebe, etnik gruba, bir topluluğa  ait olmak, ideolojiktir. İnsan düşünce birliği içinde olmadığı kişilerle, gruplarla nasıl bir araya gelir, ortak mücadele yürütür. Ortak mücadele, tüm konularda olmasa bile belirli konularda bir araya gelmekle, davranmakla olur.  

 

Farklı düşünce ve inanca sahip olsalar da  avukatlar, insan haklarına dayalı, hukukun üstünlüğünü, demokratik, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni savunma, iktidarın dini değerleri kullanarak Türk Devrimine karşı yaptığı saldırıları önlemek,  haksız ve hukuksuz uygulamalarına karşı direnmek, mesleğin saygınlığını, ağırlığını korumak konusunda düşünce birliği içinde olmak durumundadır.  

   

Bu nedenle sudan gerekçelerle, avukatların birliğini bozarak, laik ve cumhuriyetçi meslek kuruluşumuzu dinci iktidara payanda yapmayı düşleyenlere, “Ana gövdeden kopan uzuv çürür, derde deva olmaz” özdeyişiyle  seslenmek, yol yakınken alternatif baro kurmak hevesinde vazgeçmelerini istemek,  bu günün yarını, dinci iktidarın sonu vardır demek isterim.  

 

Anayasa mahkemesi kararı beklenmeden başvuru yapanlara, bu başvuruya onay vererek örgütlenme çalışmasını başlatan TBB’nin başkanı ve yönetimine sormak isterim ki aceleniz ne? Anayasa Mahkemesi kararından önce kurulursanız, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verse bile  her koşulda meşruluk kazanacaksınız, yeni barolar kurulmayı yöneticiler seçilmeyi garanti etmiş olacak, “Atı ÇalaÜsküdar’ı Aştı” denilecek, peki o zaman sizi oraya seçip gönderen demokratik laik çevrenin ahından nasıl kurtulacaksınız, insan içine nasıl çıkacaksınız, başta ben olmak üzere bayağı merak edenleriniz olacaktır, size bakıp “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyenler kuşkusuz çoğalacaktır.  26.09.2020  

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir