Cheng Enfu ile röportaj/Çeviren: Cem Kızılçeç

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Çin’deki Yedi İdeolojik Eğilimi Doğru Ele Almak ve Sosyal  Bilim Alanındaki Araştırmalarda Bağımsız

Bir Biçimde Yenilikler Yapmak Üzerine…

Cheng Enfu ile röportaj…

Çeviren:  Cem Kızılçeç

Not: Aşağıdaki  kişisel akademik tartışma amaçlı yazı Çin kamuoyunda, akademik v.b  düşünce  alanında  var olan çeşitli  ideolojileri incelemekte ve ÇKP içindeki „politik kanatlar“ ile ilgili bir değerlendirme yapmaktadır. Yazı Cheng Enfu’nun kurumsal kimliği ile yaptığı bir açıklama değildir.  Bu röportaj  Temmuz 2012 de Çin’de Guangming Daily adlı önde gelen bir günlük gazetede yayınlanmıştır.

Çin’deki  Marksizm  Akademisi Başkanı  Professor Cheng Enfu ile röportaj: Bilindiği gibi Marksizm  Akademisi 2005 yılından bu yana  Çin Sosyal Bilimler Akademisi  adlı –hükümete think-tank hizmeti sunan bir  kurum bünyesinde faaliyet göstermektedir.

Cheng  Enfu hakkında bilgiler: 1950, Şangay  doğumlu, doktora çalışmaları eğitmeni,  Merkezi Halk Kongresi  milletvekili, Marksizm Akademisinin akademik başkanı ( Ç.N Çin’de bu tür kurumlarda bir de  politik sorumlu bulunmaktadır). Bu sorumlulara  genellikle başkan yardımcısı ünvanı  verilmektedir.

Cheng  Enfu partinin çeşitli konularda, özellikle ekonomik sorunlarla ilgili olarak toplantılara davet ederek görüşlerini  aldığı, Çin’de ve Japonya’daki çeşitli etkili gazetelerde Çin’in dördüncü nesil iktisatçıları arasında önde gelen bir figür ve Çin’deki en yaratıcı iktisatçılarından biri olarak değerlendirilmektedir. Cheng  Enfu bu akademinin başkanı sıfatıyla çeşitli görevleri yürütmektedir.

Soru:  Sayın C. Enfu, sıkı bir  politik inancın önkoşulunun ideolojik netlik olduğu açık. Sizce bugün Çin’deki düşünce yaşamında hangi ideolojik eğilimler bulunmaktadır? Bunların temel düşünceleri nelerdir? Sizce Çin sosyalizminin gerekleri çerçevesinde felsefi ve sosyal bilimler alanındaki çalışmalar, hangi yolu ve tarzı izlemelidir?

C.E :  Kanımca Çin’de gerçekte bugün yedi önemli ideolojik eğilim bulunmaktadır. Bunlar : Neoliberalizm, Demokratik Sosyalizm, Yeni Sol, Eklektik Marksizm, Ortodoks Marksizm, Geçmişi Canlandırmaya Dönük Eğilim ve Yenilikçi Marksizm. Burada toplumsal  ideolojik eğilim terimini nötr bir kavram olarak kullanıyorum, kanımca Marksizm üzerine çeşitli farklı yorumlar da ideolojik eğilim olarak nitelenebilirler.

Soru:  Britanya’da 1870 lerde ciddi bir ekonomik kriz yaşanmıştı. Bu günlerde T.H. Green ilk kez bir yandan Britanya’daki Liberal geleneği muhafaza eden, öte yandan da devletin ekonomik yaşamda etkin bir rol oynamasını mümkün kılacak ekonomiye  devlet müdahelesini öngören teoriyi ortaya atmıştı. 1890 yıllarından itibaren Liberal parti içinde ve dışında  kendilerini “kollektivistler“ olarak adlandıran  çok sayıda radikal aydın, eşitlikçi ve dayanışmacı yeni bir toplum kurma düşüncesini savunmuşlardı. O günlerde bunların savunduğu teorinin halk içinde yaygın kullanılan adlandırılması Neoliberalizm olmuştu. Sizin “neoliberalizm“ kavramınız neleri içermektedir?

BİRİNCİ AKIM  :

C.E:  Neoliberalizm tekelci kapitalist sınıfın ideolojisini, ekonomik teorisini ve politik önerilerini temsil etmektedir. Neoliberalizmin dört teori ve politikası vardır.

Birincisi, Neoliberalizm ekonomik yaşamı kuralsızlaştırmadır (de-regulation). Neoliberalizm, ekonomik hayatın ve bölüşüm ilişkilerinin devlet tarafından planlanmasının ekonomik özgürlüğü tahrip edeceğini ve “ekonomik insanın” iştiyakını öldüreceğini savunmaktadır. En iyi sonucun alınabilmesi için piyasanın özgürce faaliyet göstermesi gerekmektedir.

İkincisi,   Neoliberalizm ekonominin özelleştirilmesini savunmaktadır. Ancak özelleştirme koşullarında serbest pazarın işlevleri en iyi bir biçimde ortaya çıkabilir. En etkin işletme tipi özel mülkiyet altındaki işletme tipidir, kamusal kaynaklar özelleştirilmelidir. Neoliberalizm kamusal kaynakları, devlet mülkiyeti altındaki sektörü ve devlet kurumlarını en aza doğru indirme veya sıfırlama çabası içindedir. Çin‘de de bunlar toprakların, işletmelerin, okulların, posta hizmetlerinin, madenlerin, kamu tesislerinin ve ulaşımın tümünün özelleştirilmesi gerektiğini savunuyorlar.

Üçüncüsü, Neoliberalizm ekonomik yaşamı liberalleştirmeyi savunmaktadır. Ekonomik ve politik alandaki faaliyetlerde en temel ilke, özgür tercihe saygı olmalıdır. Şahsi mülkiyet edinmede, ticaret yapmada, tüketimde ve istihdamda (çalışma yaşamında) sınırsız özgür haklara sahip olmak gerekmektedir. Fakat Neoliberalizm emeğin özgür dolaşımına karşı çıkmaktadır. Onun ekonomik yaşamın liberalleştirilmesi teorisinin ardındaki gerçek ABD‘ nin hakimiyetinde yürüyen bugünkü adaletsiz ekonomik küreselleşmeyi ve dünyadaki adaletsiz eski ekonomik düzeni korumaktır.

Dördüncüsü, Neoliberalizm servetlerin kişiselleşmesini savunmaktadır. Refah devletine ve işçilerin ve diğer emekçi kitlelerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine karşı çıkmaktadır. Ve  bu yaklaşımı, onun en tipik özelliğidir. Bütün bunlara karşın kanımca Neoliberalizmin bu nitelikleri Çin içindeki ve dışındaki akademik çevrelerde yeterince  net bir biçimde ortaya koyulmamaktadır. Çin’de, Neo-liberalizm, asgari ücret ve işçiler ile işveren arasındaki iş sözleşmeleri gibi yasalara da karşıdır. Neo-liberalizme ve  1990‘lardaki Washington  ekonomik doktrinine (Washington Consensus)  angaje olduğunu söyleyeceğimiz bu akıma bağlı olanlar sayıca azdır fakat giderek daha fazla  etkilerini arttırmaktadırlar.

Bana göre, PekinÜniversitesi profesörleri Zhang Weiying ve Yao Yang Çin’deki Neoliberalizm en önde gelen temsilcileridir.

İKİNCİ AKIM; Demokratik Sosyalizm 

Soru: Demokratik Sosyalizmin  dünyada genel olarak yönlendirici ideolojide çoğulculuğu savunduğunu  biliyoruz. Demokratik Sosyalizm ilk kez  Eduard Bernstein tarafından  1899 yılında  Sosyalizmin Önkoşulları kitabında ortaya atılmıştı. Haziran 1951‘de de Sosyalist Enternasyonal yaptığı kuruluş konferansında  kuruluş ilkeleri olarak Demokratik Sosyalizmin Amaçları ve Görevleri başlıklı bir  açıklamayı karar altına almıştı. Bu toplantıda  Demokratik Sosyalizm net bir biçimde ideolojik-politik programatik bir başlık haline getirilmiş ve açıkça Bilimsel Sosyalizme karşı konumlandığını ortaya koymuştu. Sizce Demokratik Sosyalizmi nasıl ele almalıyız?

Demokratik Sosyalizm, sosyal demokrat, sosyalist ve işçi partilerinin uluslararası alanda  Sosyalist Enternasyonalin ideolojik sistemlerini tanımlayan bir kavramdır. 20.yüzyılın başlarında Batılı toplumlarda kapitalist reformist bir ideoloji yaygın hale gelmiş ve oradan dünyadaki çeşitli ülkelere de yayılmaya başlamıştır. Bu akımın kaynağı  Birinci Sosyalist Enternasyonalin sağ kanadıdır ve kurucu babası  ve “Demokratik Sosyalizmin“  temel düşüncelerini oluşturan Eduard Bernstein‘dır.Bu akım Bernstein revizyonizmini ve Keynes‘in iktisadi teorilerini kendi kök kaynakları ve bileşenleri olarak görmektedir. Günümüzde Demokratik Sosyalizm yalnız bir teori olarak değil, aynı zamanda bir pratik türü olarak değerlendirilebilir. Demokratik Sosyalizmi benimseyen partiler 1920 lerden itibaren iktidar partileri haline gelmişler veya diğer partilerle sıra içinde, kimi zaman o kimi zaman diğerleri, kapitalist ülkelerde/uluslarda iktidarı yönledirmektedirler. Böylece dünyadaki değişimlere büyük etkilerde bulunmaktadırlar.

Birincisi, Demokratik Sosyalizm Marksizmin yönlendirici ideoloji olarak alınmasına karşı çıkmaktadır. Demokratik Sosyalizm dünya görüşleri alanında ve yönlendirici ideoloji alanında çoğulculuğu, çeşitli farklı köklerden çıkmış ve ilerlemiş olan sosyalist düşüncelerin çoğulculuğunu savunmaktadır.

İkincisi, Demokratik Sosyalizm burjuva sınıfına özgü olan çok partili politik sistemi, ve partilerin dönüşümlü bir biçimde ülkeyi yönetmesini savunmaktadır. Bu inancı benimseyen çeşitli adlarla faaliyet gösteren partiler, içlerinde var olmuş olan işçi sınıfına özgü nitelikleri tasfiye etmişler, etmektedirler ve Marksizmin örgütsel ilkesi olan demokratik-merkeziyetçilik ilkesine karşı çıkmaktadırlar. Çin’deki, Demokratik Sosyalist akım  Çin Komünist Partisi‘nin bir çıkar grubu olarak kendine özgü özel çıkarları bulunduğunu ve iktidardaki tek güçlü parti olması nedeniyle yolsuzlukları önlemesinin mümkün olmadığını iddia etmektedirler.

Üçüncüsü,  Demokratik Sosyalizm, sosyalizmin, üretim araçlarında kapitalist özel mülkiyet kaldırılmaksızın gerçekleştirilebileceğini savunmakta ve sosyalist toplumun sosyalist doğasını belirleyen şeyin üretim araçlarının mülkiyet yapısının asli nitelikleri olduğu görüşüne karşı çıkmaktadır.

Dördüncüsü,  Demokratik Sosyalizm toplumsal gelişmede komünizm hedefinden vazgeçmiştir; bu akıma göre komünizm nihai bir hedef olarak sadece ütopik bir idealdir ve bunun yerine sosyal adalet, özgürlük, demokrasi ve dünya barışını içeren bir toplumsal sistem hedefi için mücadeleyi önermektedir. Bu sistem, özgürlük, eşitlik ve adalet gibi burjuva  akılcılığının ve burjuvazinin etik ilkelerine dayalı  olacaktır.

Pekin Renmin Üniversitesi profösörü Xie Tao, ve  Ulusal Savunma Üniversitesi profösörü Xin Ziling Çin’de bu eğilimin önde gelen temsilcileridir, bunların dergisi Yanhuangchunqiu’dir.

ÜÇÜNCÜ AKIM : YENİ SOL

Yeni Sol  akım teorik açıdan olgun olmayışı nedeniyle belirli koşullarda kolaylıkla aşırılık eğilimlerine kayabilir.

Soru: 1960‘lı yılların başlarında Çin, Japonya ve ABD’de üniversite öğrencileri ve gençler arasında devrimi destekleyen bir eğilim, Yeni Sol akımını oluşturmaya başladı. Bugün Çin‘de de var olan bu akımın ideolojik örüntüsünün 1990’larda oluşturulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu ideolojik örüntü içinde birbiri ile çatışan iki yön göze çarpmaktadır: Birinci yönde kendi kendine konuşan bir Liberalizm, diğeri ise keskin bir Yeni Sol yön. Siz Yeni Sol  akım üzerine neler söyleyebilirsiniz?

Yeni sol akımın temeli gevşek bir gruplaşmaya dayalı bir aydın akımı olmasıdır. Bu akım gazetelerde ve web üzerinden kamuoyu yaratmaya, akademiyi ve politik alanı etkilemeye  çalışmaktadır. Yeni sol akımın birçok üyesi yurtdışında eğitim görmüş veya halen yurtdışında yaşayan aydınlardan oluşmaktadır. Bu akımın önemli bir teorik mücadele organı Ütopya adlı web sitesidir. Wuyouzhixiang (www.wyzxsx.com).   Bu akımın önde gelen ismi Pekin Üniversitesi Aeronotic ve Astronotik Bilim dalı profösörü Han Deqiang dır. Bu akımın ilk kurucusu olan Han Deqiang Marksizm üzerine doktora yapmıştır, fakat kendisi Marksist değildir;  o sosyalist kamu mülkiyetini destekleyip,  Neo-liberalizmi eleştirmesine rağmen, emek değer teorisi ve tarihsel materyalizme karşı çıkmaktadır.

Neoliberal akım ile yeni sol arasındaki üç fark:

Birincisi yeni sol, Çin’in derinleşen piyasa reformları süreci içinde kontrolü elinde tutacak güçlü bir hükümetin gerekliliğini savunmaktadır. Bu düşünce 1993 yılında Wang Shaoguang ve Hu Angang tarafından yazılmış olan Çin‘de Devlet İktidarının Gücü  Raporu‘na yansıtılmıştı. Bu rapor, merkezi devlete ait vergilerle yerel vergileri birbirinden ayıran 1994 Ocak ayındaki vergi reformunu tetikledi. O zamandan beri bu reformun, Çin toplumu üzerinde uzun erimli önemli  bir etkisi olmuştur. Oysa bu konuda neo-liberaller, devletin piyasa ekonomisini teşvik etmek için kendi gücünden vazgeçmesi gerektiğini savunuyorlar.

İkinci olarak yeni sol, kapitalist küreselleşmeyi eleştirmekte ve bunun kapitalizmin Çin’de geniş bir şekilde yayılmasına neden olduğunu öne sürmektedir. Onlara göre Çin’deki sosyal sorunların –küreselleşme, uluslararası sermaye ve piyasa ekonomisi gibi– asıl kökleri Çin‘in dışında olan şeylerdir. Fakat bu konuda neo-liberaller iç nedenler üzerinde ısrar etmektedirler ve onların bu  toplumsal sorunlara önerdikleri çözüm, daha fazla piyasalaştırma, özellikle siyasi ve ekonomik anlamda  neo-liberal reformların yapılmasıdır.

Üçüncüsü, yeni sol, piyasalaştırma reformlarının, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun büyümesi sonucunu verdiğini savunuyor. Ekonomik eşitliği vurguluyor ve her ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme düşüncesine karşı çıkıyor. Onlara göre Marksist ve komünist yeniden bölüşüm düşüncesinin tümüyle reddedilmesi acımasız ve ahlâksızcadır;  bu da yeni solun güçlü bir ahlâki bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.

Oysa Neo-liberallere göre gelir eşitsizliği piyasalardan değil, birinci olarak başta yolsuzluklardan ve ikincisi siyasi güç ve yetkilerin kötüye kullanılması ile para ve maddi menfaat edinme çabasından  doğmaktadır. Neo-liberallere göre bunlar  asıl olarak  siyasi  diktatörlüğün sonucudur.

Yeni solcular, emekçilerin yanında yer almak için ellerinden gelen herşeyi yapmalarına rağmen, eleştirileri ve önerdikleri politikalar genellikle gerçekleştirilebilir değildir; bu ise gerçek yaşamda uygulanmalarının mümkün olmadığı anlamına gelmektedir. Bununla birlikte yeni solun  bazı görüşleri Çin toplumunu olumlu şekilde etkilemiştir. Örneğin, ABD’de siyaset bilimi doktorası alan Profesör Cui Zhiyuan, Nanjie Köyü‘ndeki vaka çalışması ile kolektif işletmelerin daha yüksek verimliliğe sahip olmalarının nedenini göstermek için oyun teorisi ve matematiksel-iktisat  yöntemini kullanmıştır.

Dördüncü akım: Eski Çin İdeolojilerinden Destek Yaratmayı  Hedefleyen Eğilim

 

Eski Çin’i kutsayan bu akım antik kralları ve Çindeki eski bilgeleri, kişiliğin en üstün idealleri ve Çin‘deki antik toplumu da ideal toplum olarak görmektedir. Bu eğilim Çin’deki diğer bütün toplumsal düşünce eğilimlerine sızarak yükselen bir akım konumuna gelmiştir. Canlandırmacılar, eski bilgelerin siyasi düşüncelerini ve felsefi görüşlerini adeta taparcasına benimsemekte; Konfüçyus’un müşfik yönetim ve sıradan insanların ön planda tutulmaları fikrini övmekte ve Taoizm‘in doğal, zincirsiz ve özgür ruhunu savunmaktadırlar. Aynı şekilde Antik etik anlayışı da benimsemekte ve yardımseverlik, adalet, ritüeller, bilgelik ve kamuya hizmet anlayışını üstün tutmaktadırlar. Bu akımdakiler mükemmel bir bilimsel sosyalist etiğin, Konfüçyüsçülük‘ün özünün gelişmesi sonucu olabileceğini öne sürmektedirler. Bu akım, Konfüçyüsçülük‘ün sosyalist bir topluma uygun olduğuna ve muhtemelen insanlığın, Doğu‘da ve Batı‘da gelişmiş en ilerici düşüncelerinin kristalleşmesi olduğuna inanmaktadır. Onlara göre, Konfüçyüsçülük’ün kökeni ve uygulamaları, yalnızca Çin sosyalizminin hızlı ve sağlıklı ilerlemesini garantilemekle kalmayıp, aynı zamanda Marksist teorileri de devrimcileştirecektir. Böylece onlar Konfüçyüsçülük’ün, dünyayı komünist topluma götürecek bir deniz feneri olduğunu düşünüyorlar.

Canlandırmacılığın önde gelen temsilcileri Deng Xiaojun ve Jiang Qing’dir. Deng Xiaojun, 1995 yılında Sichuan People’s Publishing House tarafından yayınlanan Konfüçyanizm ve Demokratik Fikirlerin Mantıksal Bileşimi kitabının yazarıdır. Bu kitaptaki, teorik yönelimine ve ana mantığına bakıldığında, Konfüçyüsçülük’ün aslında modern demokratik fikirlerle uyumlu olduğu sonucuna varıyordu. Bu nedenle ona göre Konfüçyüsçülük ve demokratik fikirler mantıklı bir şekilde birleştirilebilir ve birleştirilmelidir.

Yeni Konfüçyüsçülük‘ün en etkili sözcüsü olarak bilinen Jiang Qing, 2003’de SDX Joint Publishing Company tarafından yayınlanan Siyasi Konfüsyüsçülük adlı kitabında, Çin’deki Konfüçyüsçülükde,  zihin – doğa hakkındaki Konfüçyüsçü teorilerin yanı sıra, siyasi bir Konfüçyüsçü geleneğin de bulunduğunu ileri sürmektedir. Ve Konfüçyüsçülükteki  bu siyasi gelenek, Batı siyasal düşünce geleneğinin yerini alabilecek ve Çin’in mevcut siyasi gereksinimlerini karşılayabilecek büyük bir kaynaktır. Jiang Qing, yukarıdaki teorisini anlatırken aynı zamanda Deng Xiaojun teorisini de eleştirmekte ve reddetmektedir.

Hatta bazı canlandırmacı işadamları, uluslararası pazarları ele geçirmek için yüzmilyonlarca insanı yurtdışına göç ettirmemiz gerektiği şeklinde saçma bir fikri ortaya atmışlardır. Aslında, kanımca Konfüçyüsçülük siyasi (veya devlet) düzeyinde değil, yalnızca sivil toplum ve kişisel düzeyde canlandırılabilir ve canlandırılmalıdır.Onların çabalarının Çin’in ulusal köklerinin korunması açısından belirli bir meşruiyeti, geçerliliği ve belirli ölçüde bir yararı olduğunu kabul edebiliriz fakat kesin olarak söyleyebileceğimiz şey şudur:  Canlandırmacı eğilimin düşünce teorilerinin ileriye dönük herhangi bir sonuç getiremeyeceği kesindir.

BEŞİNCİ AKIM : Eklektik Marksizm

Eklektik Marksizme karşı doğru bir tutum almalıyız.

Soru: Engels’in “Anti-Dühring“ , “Klasik Alman Felsefesinin Sonu ve Ludwig Feuerbach“ adlı iki eseri ve Lenin’in “ Materialism ve Ampirio-criticism” adlı eseri Marksist Felsefenin özünü ortaya koymaktadır. Bu eserler doğru anlaşılmadıkça Marksist Felsefenin temel ilkelerinin doğru bir biçimde anlaşılamayacağı; doğru / bilimsel bir dünya görüşü ve yaşam felsefesi  oluşturulamayacağı açıktır.“Eklektik Marksizm“ terimi  birçok dergide ve söylemde sık bir biçimde kullanılmaktadır. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Eklektik Marksizm Çin’deki ideolojik eğilimlerden biridir. Bu  düşünceye ve sahip olduğu metodolojiye yakından baktığımızda baş (temel) çelişme ile ikincil çelişmeler arasında ayrım yapmadığını, bunları net bir biçimde ortaya koymadığını görebiliyoruz. Veya bunların bir çelişmenin asli yanı  ile ikincil yanı arasında ayrım yapmadıklarını söyleyebilirim. İlkesiz bir biçimde birbirine tamamen karşıt olan bakış açılarını mekanik bir biçimde harmanlamaya çalışmaktadırlar. Bunlardan bazıları Batıdaki burjuva iktisadının temel bazı teorilerine büyük bir değer atfetmektedirler, böylece mesela bencilliği insanın doğası olarak kabul etmekte ve bu iktisadın egoist/bencil ekonomik insan hipotezini tümüyle savunmaktadırlar. Hatta bunlar  toplumda sosyal tabakalar arasında toplumsal işbirliğine ve kamusal refahın artışına katkıda bulunacak yegane şeyin ekonomik insanın bencilliği  olduğunu savunmakta, işçilerin sömürülmelerini hiç dikkate almadan tamamıyla mülk sahipleri adına konuşmaktadırlar. Bu eğilimi dört hipotez başlıklı uzun makalemde eleştirmiştim. ( Ç.N bu makale tarafımızdan Türkçe’ye çevrilmiş bulunmaktadır; incelemek isteyenlere gönderebiliriz.)

Bu eğilim tek yanlı bir biçimde etkinliğe vurgu yapmakta ve  eşitlik hedefini gözardı etmektedir.  Merkezi Parti  Okulunda çalışan bir profesör olan  Wang Dongjing,  Dong Degang ve Wang Changjiang’ın bu eğilimin temsilcilerinden olduğunu söyleyebilirim. Bunların Partinin kurumları tarafından çeşitli eleştiriler aldığını da söyleyebilirim.

Wang Dongjing bir yandan Marksizme karşı çıkmazken, öte taraftan modern burjuva iktisadının Çin’in ekonomik reform ve açılma strateji gelişimine yol gösterebileceğini savunmaktadır. Fakat kendisi aynı makalesinin sonuç bölümüne Deng Xiaoping Teorisi ve Jiang Zemin  düşüncesine büyük değer verdiğini de eklemiştir. Bu nedenle Eklektik Marksizmin bir figürü olarak sınıflandırılması doğrudur.

Merkezi Parti Okulu Felsefe Bölümü eski müdür yardımcısı Dong Degang da “Mülkiyet konusuna ilişkin olarak zihinlerimizi daha da özgürleştirmeliyiz“ (1) başlıklı makalesinde: Çin’in reform stratejisinin üretici güçleri özgürleştirme çizgisini ve bunun yanısıra halkın çıkarlarının gözetilmesi kriterlerini doğru bir şekilde uyguladığını ve mülkiyet yapısındaki değişiklikleri  bu kriterlere  göre kararlaştırdığı yorumunu getirerek, bu doğrultuda da  ekonominin kamu-dışı sektörünün payını arttırdığını vurgulamıştır. Dong Degang bu yorumunda Çin’in reform stratejisinin, sosyalizmin temel özelliklerinden biri olan kamu mülkiyetinin egemenliği  kriterini dikkate almadığını  savunmaktadır.  Oysa bu  yorum  yalnızca kişisel bir temennidir. Dong Degang, bu yazısında  hatalı bir biçimde  “sistemde düzeltmeler ve değişiklikler yaparken, sosyalizmin amaçlarına ve sosyalist yola bağlı kalmanın, zaten sosyalizmi gerçekleştirmek anlamına geldiğini“ ve bunun yeterli olacağını  belirtmiştir.

Dong Degang, ekonomide  kamu sektörü ile kamu dışı sektörü arasındaki oran konusunda endişe etmememiz gerektiğinin altını çizmektedir. Ona göre, bunun yerine üretici güçleri geliştirme temelinde, ekonomik kalkınmanın meyvelerini halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılır hale getirmeye ( halkın çıkarlarını kollamaya) daha fazla önem vermeliyiz. Dong Degang,  ekonomik kalkınmanın meyvelerinin halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılması düşüncesinin  sosyalizmin ortak refaha  ulaşma amacına eşit olduğunu savunuyor. Fakat bence bu  “ekonomik kalkınmanın meyvelerinin halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılması“  hedefi soyut bir ortak refah kavramıdır. Çünkü bu hedef tanımı sosyalizmin temel özellikleri olan kamu mülkiyetinin egemen konumda bulunması  ilkesini ve herkese emeğine göre şeklindeki bölüşüm ilkesini yok saymaktadır.

Marx’ın, kamu mülkiyeti kavramı ile değiştirilebilir olarak kullandığı benzer bir fikre dayanan sosyal mülkiyet kavramı, halkın üretim araçları mülkiyetine sahip olması ve bunların üretimde kullanılmalarını ifade eder. Biz, bugünkü tarihsel koşullarda bunları (kamu mülkiyeti kavramı ile sosyal mülkiyet kavramını) kesin bir biçimde ayırıp, birbirinin karşısına koyamayız. Devletin ortadan yok olmasından önceki bugünkü sosyo-tarihsel koşullarda,  halkı temsil eden kuruluşlar ancak, “proletaryanın yönetici sınıf olarak örgütlendiği” sosyalist  devlet olabilir.

Sosyal mülkiyet kavramının, katı bir şekilde kamu mülkiyeti kavramına karşıtlık içinde  tanımlanması halinde, sosyalist kamu mülkiyetini esas alan bir sistemi öne sürmek için gerekli temelden yoksun kalırız ve ülkedeki sosyalist ekonominin yönlendirici sektörü olarak devlet mülkiyetini savunamayız. Eski Sovyetler Birliği ve Çin‘in sosyalist uygulamaları, kamu mülkiyetine dayalı sosyalist sistemin, kapitalist sistemden daha üstün olduğunu yeterli bir şekilde kanıtlamıştır.

Kamu mülkiyeti altındaki  sektörün ülke ekonomisi içerisindeki payının azalmasının, gerçekten Parti’nin iktidarının temelini zayıflatmayacağı doğru mudur? Açıkçası benim hesaplamalarıma göre, Çin’in ulusal ekonomisinde devlet ekonomisinin oranı 1/3’den aşağı düşerken, özel ekonomi ve yabancı ekonomilerin oranı, 2/3’e çıkmıştır. Bu durum toplumsal servetin giderek bir kaç kişinin elinde yoğunlaşmasını getirecektir. Oysa Deng Xiaoping ileri yaşlarında bizi, “ Çin’de kutuplaşma çizgisi  başarılı olamaz  yalnızca sosyalizm Çin’in sorunlarını çözebilir” (2) diyerek uyarmıştı.

(1) Dong Degang. Mülkiyet sorununda zihnimizi daha da özgürleştirmeliyiz. makalesi http://news.163.com/08/0229/08/45RUN67600012I5M.html.

 (2) Çin Komünist Partisi Literatürü Araştırma Merkezi .2004. Deng Xiaoping Döneminin Tarihçesi (1975-1997). Cilt.2: 1317. Beijing: The central literature press.

Merkez Parti Okulu Parti İnşa Bölümü yöneticisi Wang Changjiang, Merkez Parti Okulu’nun desteği ile çıkan Study Times dergisinin 534. sayısında “Parti‘nin kendi özel çıkarları olduğu nesnel bir gerçekliktir” başlıklı bir makale yayınladı. Onun bakış açısına göre, ancak ve ancak Parti’nin çıkarlarının varlığını pratik içinde ve gerçekçi biçimde kavradığımızda, toplumdaki çeşitli çıkarlar arasındaki ilişkiyi, özellikle halkın çıkarları ile onların temsilcisi olarak Parti’nin çıkarları arasındaki ilişkiyi nesnel olarak inceleyebilir ve ancak böyle bir anlayışla Parti’nin çıkarlarını doğru bir şekilde uygun bir konuma yerleştirebiliriz. (3)

Bu görüş, açıkça “Komünist Manifesto”nun ilkelerine ve Çin Komünist Partisinin parti tüzüğüne aykırıdır. Komünist Manifesto’ya göre, Komünist Parti’si, bir bütün olarak proleteryanın çıkarlarının dışında, herhangi bir farklı çıkara sahip olamaz. Aksine, Çin Komünist Partisinin tüzüğüne göre, partinin can-ı gönülden halka hizmet konusunda ısrarcı olması gerekir. Çin Komünist Partisi’nin, işçi sınıfının ve halkın ezici çoğunluğunun çıkarları dışında veya bu çıkarların üzerinde hiçbir özel çıkarı olmamalıdır.

Eklektik Marksizm ekonomik ve siyasi reformlar sürecinde, eleştirilerimizin başlıca hedeflerinden biridir. Gerçek Marksizmin ve Çin Komünistlerinin büyük stratejisi olan – Çin’e özgü sosyalizmin gerçek anlamda ne olduğunun ortaya konulabilmesi için, eklektik Marksizm düşüncesinin eleştirilmesi önemlidir.

(Ç.N: Çin’de 33 idari bölüm (eyaletler, özerk bölgeler ve özel yönetim bölgeleri yani (Hongkong/Makao ), bu idari bölümlerin hepsinde birer Parti Okulu bulunmaktadır. Bu okulların işlevi, parti ve devlet kadrolarının teorik ve pratik alanlarda eğitimidir. Bu okullar özgün yanlarının yanısıra mevcut üniversitelere benzer bir akademik yapıya ve kadroya sahiptir).

ALTINCI AKIM

Gelenekselci veya Ortodoks Marxism

Ortodoks Marksizmin önde gelen medya aracı Mao’nun Bayrağı adlı web sitesidir. Bu web sitesi, Mao Zedung’un bayrağını yükseltme çağrısı yapmaktadır. Burada parti içi ve dışından birçok eski kadro/memur olduğu gibi yaşlı kuşak akademisyenler de bulunmaktadır. Bu akımın önde gelen temsilcileri arasında Bai Yang ve (Çin Ulusal İstatistik Bürosu eski yöneticisi) Li Chengrui bulunmaktadır. Bai Yang’ın “Mao Zedung’un Bayrağını Savunalım” başlıklı metni, bu akımın manifestosu niteliğindedir.

İlk olarak, Mao Zedung Düşüncesinin yönlendirici konumu yeniden sağlanmalıdır. Bu akımın asıl hedefi ülke anayasasını ve Parti program ile parti tüzüğünü savunmaktır. Onlara göre 1980 lerden bu yana partide savunulan 4 Temel ilke arasında en önemlisi Mao Zedung Düşüncesine bağlılık olarak görülmelidir. Dipnot 4

Çünkü bu ilke ÇKP nin varlığının temeli ve onun ülkeyi yönetmesinin ve ülkeyi enerjik bir biçimde canlandırmasının temelidir. Tabii ki aynı zamanda bu ilke, gelişme ve yenileşme çabalarının itici gücü olmalıdır.

(3) Wang Changjiang: Partinin kendi özel çıkarları olduğu nesnel bir gerçekliktir. Study Times dergisi,  no. 534.

4*Dört Temel İlke Şöyledir: Sosyalist yola bağlı kalmak; Sosyalizmin inşasında Parti önderliği ilkesine bağlı kalmak; Marksizm-Leninizm ve Mao Zedung Düşüncesi’ne bağlı kalmak ve Halkın Demokratik diktatörlüğü ya da proletarya diktatörlüğü ilkesine bağlı kalmak. Deng Xiaoping’e göre reformlar süreci boyunca bu dört büyük ilkeye büyük bir dikkat gösterilmeli ve en az 2050 yılına kadar bu ilkelere sıkıca bağlı kalınmalıydı.

İkincisi Mao Zedung’un mercek altına alınan ve “aşağılanan”  ileri yaşlarında yazdıkları ve yaptıkları  (ÇN: genellikle ölümünden önceki son yedi yıl kastediliyor) adil bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Başkan Mao Zedung’un bu yılları aslında en parlak yıllarıdır ve o tüm yaşamını halka hizmete ve komünizm için mücadeleye adamıştır. Adil bir değerlendirme, esas olarak onun önderlik ettiği Kültür Devrimi’ni pratik, gerçekçi, nesnel bir biçimde değerlendirmelidir.  Bu partimizin ihmal etmemesi gereken temel bir görevdir. Çeşitli olağanüstü karmaşık nedenlerden dolayı Kültür Devrimi, herşeyi yıkmak ve topyekün iç savaş ortamı yaratmak gibi, Mao Zedung’un da belirttiği ciddi hatalar yapmıştır. Bununla birlikte Kültür Devrimi’nin genel yönelimi, ilkeleri,  politikaları ve asıl ruhu tamamen doğrudur.

Üçüncüsü, Başkan Mao ve Mao Zedung Düşüncesi dinamik bir biçimde incelenmelidir. Deng Xiaoping, Başkan Mao olmaksızın yeni Çin‘in olamayacağını özellikle vurgulamış ve ayrıca Mao Zedung Düşüncesi’nin, Partinin birkaç kuşağını iyi bir şekilde eğittiğini belirtmiştir. Mao Zedung Düşüncesi’nin bayrağını kuşaktan kuşağa sonsuza kadar yükseklerde dalgalandırmalıyız. Ancak, Ortodoks Marksistlere göre 1990’lardan bu yana, Başkan Mao ve Mao Zedung Düşüncesinin yaygınlaştırılması çabası  zayıf ve güçsüz kalmıştır.

Dördüncüsü, Mao Zedung’un olumsuzlanarak şeytanlaştırılması ciddi bir biçimde eleştirilmelidir. Başkan Mao’nun zihninde, halk tanrıdır ve  halkın kalbinde Başkan Mao kızıl güneştir. Geçtiğimiz 30 yıl içinde, resmi çevrelerde Başkan Mao’nun son yıllarının tamamen inkâr edilip eleştirilmesine rağmen, sivil toplumda sıradan insanlar, kendiliğinden dalga dalga bir “Mao heyecanı” yaratarak Başkan Mao‘nun anısına çeşitli şekillerde faaliyetler yürüttüler. Ancak, bazı sözde elitler kamuoyundaki bu eğilime  karşı  defalarca savaşmış ve Başkan Mao‘yu olumsuzlayarak şeytanlaştırmak için ardarda tepkiler göstermişlerdir. Ortodoks Marksistlere göre Li Rui ve Yuan Tengfei, bu şeytanlaştırma davranışının temsilcileridir. (5)

Bu geleneksel Marksist düşüncenin olumlu etkisi ve önemi, özellikle neo-liberalizm, demokratik sosyalizm ve eklektik Marksizm‘den gelen bazı yanlış fikirleri, sert ve çarpıcı bir biçimde eleştirmesidir. Fakat  eleştirilerinin bazıları, özellikle Kültür Devrimini savunan görüşleri, çok ileri gitme eğilimindedir. Eleştirilerinde ana hedef ve diğer ikincil hedefler  arasında ayrım yapmaksızın topyekun eleştiriyi  benimsemektedirler. Hedef aldıklarının  isimlerini açıklayarak  eleştirme taktiğini benimsemektedirler. Ve bu akımı destekleyen yaşlı akademisyenler, yerli ve yabancı literatürü izlemede yeterince iyi değildirler. Bu nedenle yazılarının aşırı derecede eleştiri içerdiği, fakat yeterli üretken yaratıcılıktan yoksun oldukları görülmektedir.

(5) Bai Yang.  Mao Zedung’un bayrağını ölünceye kadar savunalım http://mzd.wyzxsx.com/Article/Class18/201007/3361.html.

Yedinci Akım:  Yenilikçi Marksizm Akımı

Yenilikçi Marksizm‘in akademik temsilcisi, eskiden Çin Sosyal Bilimler  Akademisi‘nin  (CASS) Başkan Yardımcısı olan ve şimdilerde de CASS‘da özel danışman olarak görev yapan ünlü ekonomist Liu Guoguang’dır. Bu satırların yazarı da, bu alanın önde gelen akademik  temsilcilerinden  biri olarak gösterilmektedir. Kanımca  Yenilikçi Marksizm,  temel yönü ve teorileri açısından Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi‘nin çizgisi ile uyumludur.

Birincisi, yenilikçi Marksizm akımı  benimsediği yol gösterici ideoloji  açısından, Çin’de Marksizmin önderlik  konumda bulunmasında  ve bu konumunu korumasında  ısrar etmektedir. Elbette, yol gösterici ideoloji formülasyonu, doğal olarak farklı sosyalist ülkelere göre değişmektedir. Vietnam‘da Ho Chi Minh Düşüncesi, Küba‘da Jose Marti Düşüncesi ve Kuzey Kore’de Kim Il Sung‘un Juche Fikri şeklini almaktadır. Bana göre Çin’de – bazı bitmez tükenmez isim listeleri kullanmak yerine – Çin’in yol gösterici ideolojisinin formülasyonu, tek bir cümlede birleştirilmelidir – Çin‘in yönlendirici  ideolojisi Marksizm-Leninizm ve onun Çin‘e özgü biçimde yerelleştirilmiş teorileridir. Çünkü bugünkü haliyle devam eden uygulamada sürdürülen  ifade biçimi akademik çevrelerde yer yer bir alay vesilesi haline gelmiştir.

Ç.N :  Çin  Komünist Partisi (ÇKP) Marksizm-Leninizm, Mao Zedung Düşüncesi, Deng Xiaoping Teorisi ile önemli Üç Temsil düşüncesi ve Gelişmeye Bilimsel Bakış Açısı Düşüncesini eylem ve teorik  temellerinin kılavuzu olarak almaktadır.Yazar bunu kastediyor.

İkincisi, siyasi sistem anlamında, yenilikçi Marksizm,  Çin işçi sınıfının siyasi partisinin önderliği ilkesine bağlıdır. Çin‘in Marksistleri, doğası bakımından Komünist Partisinin işçi sınıfının öncüsü olduğu ilkesi ile demokratik merkeziyetçilik örgütsel ilkesine ve  sosyalist davaya önderlik etmede Komünist Partinin önderliği ilkesine bağlı kalmalıdırlar. Bugünkü aşamada Komünist Partisi önderliğindeki çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemi demokratik merkeziyetçiliğin bir biçimidir. Komünist Parti önderliğindeki çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemi, Komünist Parti ve onun yönetimi altındaki ülke için temel bir örgütsel ilke ve kurum ve bunun yanı sıra aynı zamanda Parti içindeki ilişkileri ve Parti ile Parti dışındaki insanlar ve kurumlarla olan ilişkileri doğru şekilde ele almanın da politik ölçütüdür.

Üçüncüsü, ekonomik sistem sorunu alanında yenilikçi Marksizm, Çin’de üretim araçları üzerinde kamu mülkiyetinin egemen konumunun korunması konusunda ısrar etmektedir. Temel ekonomik sistem açısından sosyalizm ve kapitalizm arasındaki esas fark üretimin toplumsal mülkiyet altında olan yapısıdır. Kamu mülkiyetinin hem nitel hem de nicel  avantajlarıyla güçlü bir devlet ekonomisi biçiminde egemen olması, güçlü bir ülke ve sosyalizmin inşasında çok önemli bir rol oynar ve ayrıca halkın daha iyi koşullarda yaşamasına hizmet eder. Bu nedenle, Komünist Partisinin  devlet sistemine önderliğini  de içeren siyasi, ideolojik  ve toplumsal üstyapıya hizmet edecek olan şey bu  sosyalist niteliği taşıyan bir ekonomik temelin varlığıdır.

Dördüncüsü,  yenilikçi Marksizmi, nihai amacı bakımından ele alırsak: Yenilikçi Marksizm  Çin’in, sosyalizmin  nitelikleri ve ilkeleri  şeklinde tanımladığımız  teoriye  bağlı kalması gerektiğine inanmaktadır. (Ç.N. Sosyalizmin  nitelikleri ve ilkeleri  teorisi, Çine Özgü Sosyalizm  olarak anılan teorik sistemin içerdiği 15 alt teoriden biridir.)

Bu teori sömürü ve kutuplaşmayı ortadan kaldırırken, üretici güçleri özgürleştirmeyi ve  geliştirmeyi sonuçta üretici güçlerin muazzam ölçüde ilerlemesiyle sosyalizme dayalı ortak bir refah düzeyine ulaşmayı ve komünizmi gerçekleştirmeyi  savunmaktadır. Söz konusu  teoriye göre  bu amaca ulaşma süreci  uzun bir  tarihsel evrim ve sosyalist sistemde uzun bir yenilik süreci olacaktır.

Marksizm akademisi  tarafından yayınlanan  Marksizm Araştırmaları Dergisi (Studies on Marxism)  ve Marksist Makalelerden  Seçmeler  Dergisi, (Marxism Digest) bu  yenilikçi Marksizmi temsil eden yayınlardır. Özellikle ikinci dergi yenilikçi Marksizmin teorik bakış açılarını ortaya koyma üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, Marksizm Araştırmaları Ağı (myy.cass.cn) adlı web sitesi de yenilikçi Marksizmin teorik dinamiklerini  yansıtmaktadır. Diğer iki uluslararası akademisyenle birlikte benim editörlüğünü yaptığımız Uluslararası Eleştirel Düşünce (Routledge Press ) ve Dünya Ekonomi Politik İncelemeleri (Pluto Press) adlı İngilizce dergiler de Yenilikçi Marksizmin uluslararası medyadaki temsilcileridir.

Kanımca, Çin’de  teorik yenilik ve araştırma çabası veya politikalar  oluşturulması çabası   “dış dünyanın koşulları” da dikkate alınarak, fakat sonuçta nihai olarak Çin’deki duruma dayandırılmalıdır. Politika oluşturmada doğru öncelik sıralamasını seçerken – dışa açılma ve reform stratejisini veya Çin’in  kalkınmasıyla ilgili diğer önemli politikaları yürütürken –  birinci öncelikle ülke içindeki  ve dış dünyadaki durumu (çağı) doğru anlamak  gerekmektedir. İkincisi bunun  ardından bazı özgün spesifikasyonları tanımlayarak belirli bir öncelikli politika belirlenmeli, üçüncü aşama olarak bu politikayı uygulamaya sokarak  doğruluğunu pratikte sınamak gerekir.

Eğer  bu sıralama  tersine çevrilirse, örneğin politikaların sınanması sadece zihinde yürütülürse, ya da yetkililer, bu zihinsel sınamaları, kendi istekleri ve özlemleri doğrultusunda olumlu olarak değerlendirir ve uygulamaya geçirmeye girişirlerse, kanun ve yönetmeliklere dayandırılmadan oluşturulan bu politikalar genellikle,  sonraki uygulamalarda, birçok sakıncalara yol açacaktır.

ÇİNDE MARKSİZMİN YENİLENMESİ

Kısacası, Çin’de, Marksizmin yenilenmesi, şu  temel ilkeleri dikkate almalıdır: Yenilemede bir yandan “Marksizm temel, ulusal miras kök ve Batılı düşünce araç olmalıdır”; öte yandan  bu yenileme  çabası  dünyadaki durumu ve dünyanın sosyal gerçekliğini dikkate almalı, ÇKP’nin önderlik konumunu ön planda tutmalıdır. ‘‘Kapsamlı bir yenileme“  ancak bu ilkeler çerçevesinde olabilir.

Yenilikçi Marksizmin bakış açısını ve hangi alanlarda önemli bir rol oynayabileceğini daha da netleştirirsek, şunu söyleyebiliriz:  Sosyalizmin ve onun bilimsel gelişmesinin 21. yüzyıldaki yönü, bir “kurumlar sistemi” geliştirmeye ve mükemmelleştirmeye odaklanmalıdır.

BU KURUMLAR NELERDİR ?

Birincisi,  ekonomik sistemin inşası bakımından Çin’e özgü sosyalizm yaklaşımına göre,  ekonomik sistemi iyileştirme çabalarımızda   kamu mülkiyetinin egemen konumda olacağı, bunun yanında farklı mülkiyet biçimlerinin de yanyana bulunabileceği  bir yol izlenmelidir. Temel ekonomik sistem açısından sosyalizm ile kapitalizm arasındaki esas fark üretim araçlarının  toplumsal mülkiyet altında olduğu  yapıdır. Bu  önermemiz  Deng Xiaoping’in savunduğu şeyi  başka bir biçimde ifade etmekten başka bir şey değildir.  Bu nedenle Deng Xiaoping teorisinin sistemi ile tamamen uygunluk içindedir.

Kamu mülkiyetinin sahip olduğu hem nitel hem de nicel  avantajları taşıyan  güçlü bir devlet ekonomisinin var olması ve  bu sektörün egemen olması ve bunun yanında aktif  ve iyi işleyen  bir kolektif mülkiyet  işletmeleri ve kooperatifler  sektörünün bulunması  güçlü bir ülkenin  ve sosyalizmin inşasında çok önemli bir rol oynar ve ayrıca halkın daha iyi koşullarda yaşatılmasına hizmet eder. Bu nedenle de böylesi bir ekonomik sistem üstyapı açısından bakıldığında sosyalist üstyapının ekonomik temelini oluşturmaktadır.  Ayrıca, böylesi bir ekonomik sistem Jiang Zemin’in de belirtmiş olduğu gibi, o üstyapının ana parçası olan, Çin Komünist Partisi’nin önderliğinin /iktidarının da ekonomik temelini oluşturur.

Çin, şimdilik üretici güçlerinin genel olarak azgelişmiş olması nedeniyle üretim araçlarının kamusal mülkiyetini hemen tam anlamıyla gerçekleştirmeye girişememektedir, fakat  buna karşın çeşitli özel sektör dallarını teşvik etme çabası sürdürülürken de  kamu mülkiyeti sektörünün  egemen konumu korunmalıdır.

Ancak ve ancak sosyalist piyasa ekonomisi koşullarına ve  kamu mülkiyetinin egemen konumda olması ilkesine bağlı kalındığı takdirde,  servetlerin  ve gelirin bölüşüm  sisteminin  “herkese  emek katkısına göre ” şeklindeki  sosyalist ilkenin yönlendirdiği ve hakim olduğu  bir bölüşüm sistemi olmasını güvence altına alabiliriz. Ancak ve ancak böylece servetlerin  ve gelirin bölüşümünde iyileştirmeler yapabilir, böylece ortak refah, eşitlik ve adaletin sağlanması ve kalkınmada insanı merkez alan bilimsel görüşün uygulanmasını gerçekleştirebiliriz. Bunu başardığımız takdirde bütün bunlar katılımcı demokrasi için ekonomik temeli oluşturacak ve aynı zamanda bize sağlıklı ve hızlı ekonomik ve sosyal gelişmeyi başarma olanağını sağlayacaktır.

(Ç.N. Çin’de ÇKP “herkese emek katkısına göre” şeklindeki sosyalist bölüşüm ilkesinin yanısıra, emek dışındaki diğer ekonomik faktörlerin katkıları karşılığında bölüşümden pay almalarını meşru görmektedir, sermaye, teknoloji vb) fakat asıl bölüşüm ilkesinin “herkese emek katkısına göre” olması gerektiğini savunmaktadır.

İKİNCİ KURUM

İkincisi, siyasi sistem sorununda Çin’e özgü sosyalizm, “üç öge ve dört katman” sistemini geliştirip, ilerletmelidir. Bu da, şu üç ögenin organik birliği konusunda ısrarcı olmak anlamına gelir: ÇKP’nin önderliği, halkın ülkenin efendisi konumunda kalmasında ısrar etmek ve üçüncü olarak, devlet işlerini yürütürken hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmak.

Bu, aynı zamanda dört  katmanı yani, Çin Komünist Partisi’nin önderliğindeki  halk kongreleri sistemini; ikincisi, çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemini; üçüncüsü, etnik azınlıklar için bölgesel özerklik sistemini ve Hongkong ve Makao için “tek ülke iki sistem” politikasını  ve  dördüncüsü, özerklik ilkesine dayalı olarak taban demokrasisi sistemini  desteklemek ve geliştirmek demektir.

Bütün bu politik sistemler, sosyalist siyasal sistemimizin öz-gelişme ve iyileşme sürecini ilerletme açısından dayanacağımız sistemlerdir. Bu sistemler aynı zamanda katılımcı demokrasi teorisini içeren – katılımcı demokrasi halkın demokratik diktatörlüğü teorisinin önemli bir içeriği ve tarzıdır- halkın demokratik diktatörlüğü sistemimizi sağlamlaştırmamızı sağlayabilmektedirler.

Çin’de Komünist Partisi’nin işçi sınıfının öncü kolu olması ilkesine, ülkeyi yönetmede demokratik merkeziyetçilik ilkesine ve sosyalist davaya öncülük etmede Komünist Parti’nin önderliği ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Karşı karşıya olduğumuz yeni bilimsel ve teknolojik devrim çağında işçi sınıfı hâlâ ileri üretici güçlerin temsilcisi ve ileri üretim ilişkilerinin somutlaşmış hali ve işçi sınıfı hâlâ kapitalizmi yıkma, sosyalizm ve komünizmi inşa etme tarihsel misyonuna kendilerini adamış insan grubudur.

Çin’de yeni toplumsal gelişmeler ile birlikte çeşitli sosyal sınıf ve katmanların ortaya çıktığı ve bir arada yaşadığı yeni koşullarda Komünist Partisi, işçi sınıfının öncüsü olma niteliğini korumalı ve işçi sınıfına yürekten güvenmeli ve ona dayanmalıdır.

Demokratik merkeziyetçilik, içinde bulunduğumuz tarihsel aşamada hem Komünist Partisinin, hem de ülkenin yönetiminde temel örgütsel ilke ve kurumumuzdur. İçinde bulunduğumuz tarihsel aşamada uyguladığımız Komünist Partisinin önderliğinde çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemi de demokratik merkeziyetçilik ilkesinin uygulamasının bir biçimidir.  Demokratik merkeziyetçilik ilkesi aynı zamanda parti içi ilişkileri ve Parti ile parti dışı kitlelerle ilişkilerimizi doğru yürütmede dayanacağımız temel ilkemizdir.

(Ç.N. Çin’de ÇKP dışında toplam üyeleri 2 milyon olan 8 parti iktidarı paylaşmakatdır.)

ÜÇÜNCÜ KURUM : Kültürel sistem  ve sosyalist kök değerler sistemi.

Üçüncüsü, kültürel sistem açısından, Çin‘e özgü sosyalizm, Marksizmin ruhuma sadık olan bir  sosyalist kök değerler sistemini geliştirmelidir. Sosyalist kök değerler sisteminin ilkeleri  Marksizmin  ruhuna sahip olmalı ve bu sistem Marksizmin çeşitli diğer  toplumsal düşünce ve pratikleri daha iyi yönlendirmesini sağlayabilmeli, böylece Marksizm kültürel gelişme ve kültürel zenginleşme çabalarımızda daha etkili olmalıdır. Marksizm, bilimsel bir dünya görüşü ve metodoloji ve aynı zamanda sosyalist hareketin teorik temeli olarak Çin‘e özgü sosyalizm pratiğimizi yönlendirmelidir. Marksizmi kılavuz olarak benimsemek demek,  Marksizmin evrensel ilkelerini bugünkü tarihsel aşamadaki  Çin’in gerçeklikleriyle birleştirmek, aynı zamanda yeni durumları incelemek, yeni deneyimleri kavramak ve karşımıza hayatın çıkardığı yeni sorunları çözmek anlamına gelir. Marksizm güçlü ve kalıcı akademik canlılığı ve pratik yol gösterici gücü ile kendisini diğer düşünce ve akımlara  kapatmayan, bilimlerin ilerlemesi ve pratiğin zenginleşmesi ile gelişen ve ileriye giden, bilimsel bir sistemdir, ve aynı zamanda güçlü ve kalıcı bir akademik canlılığa ve  pratikte de yönlendirme gücüne sahiptir.

DÖRDÜNCÜ KURUMSAL SİSTEM: Toplumsal yönetim sisteminin iyileştirilmesi.

Toplumsal yönetim  sisteminin  inşasında ve iyileştirilmesinde  Çin‘e özgü sosyalizm “bir yapı, üç etkileşim ve dört mekanizma” olarak tanımladığımız sistemin  kurumlaştırılması ve geliştirilmesini içermelidir.

Birincisi, her şeyden önce, uyum içinde bir sosyalist toplumsal yapının inşası görevi,  4 mekanizma içeren sosyal yönetim sistemimizin geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu dört mekanizma  “parti komitelerinin önderliği ilkesi, hükümet organlarının sorumluluk alması ilkesi, hükümet dışı toplum desteğinin sağlanması ilkesi  ve toplumsal  katılım ilkelerdir.“ (7)

(ÇN: Parti komiteleri bir parti örgütünün seçilmiş yönetim kurulu anlamına gelmektedir.)

İkincisi,  parti önderliği altında yürüttüğümüz  toplumsal  yönetim sistemimizde  iyileştirmeler yapmalıyız.  Böylece toplumdaki  farklı  çıkarların koordinasyonunda, taleplerin  ifade edilmesini kolaylaştırmada,  toplumda meydana gelen çekişmelerin  uzlaştırılması ve  birey ve grupların haklarının korunmasında daha bilimsel ve etkili mekanizmalar oluşturmalıyız.  Bu hedeflere ulaşabilmek için  hükümetin yönetim işlevi ile toplumun kendi sorunlarını çözmek için öz- koordinasyon çabasını  daha iyi birleştirebilmeliyiz.Bu, aynı zamanda  hükümetin yönetimi ile toplumun öz- özerkliği  arasındaki tamamlayıcı ilişkiyi  doğru ele almak anlamına gelmektedir.

(7) 16. ÇKP Kongresinden Bu yana Seçilmiş Önemli Belgeler, 2.Bölüm  the Central Literature Publishing House, 2008,  s.662.

Çin’de sosyalist demokratik sistemimiz henüz mükemmel olmadığı için (bunun sosyo-tarihsel nedenleri bulunmaktadır) sosyalizmi iyi kavramamış olan bazı insanlarımız kapitalizmin demokrasiye ve sosyalizmin de otokrasiye eşit olduğunu düşünebilmektedir.  Bu durum karşısında bizler sahip olduğumuz sosyalist demokratik sistemi iyileştirmeyi düşünmeksizin, yalnızca neoliberalizmin, sosyal demokrasinin ve demokratik sosyalizmin ikiyüzlülüklerini eleştirmekle kendimizi tatmin etmeye çalışırsak, Batı demokrasisine tapıncı besleyen toprağın ortadan kaldırılması imkansız olacaktır. Sosyalist ülkeler için Batı demokrasilerini aşmanın yollarından biri, sürekli çabalarla katılımcı demokrasi, sosyal adalet ve ekonomik gelişme alanında diğer ülkelere kıyasla daha büyük başarılar elde etmek ve böylece sosyalizmin kapitalizme göre sahip olduğu üstünlükleri pratikte sergileyebilmektir.   Son dönemlerde  geliştirdiğimiz  Gelişmede  Bilimsel  Bakış  Açısı  Düşüncesi,  Uyum İçinde Bir  Sosyalist Toplum İnşası Düşüncesi  ışığında  ve ekonomimizin  sağlıklı ve hızlı geliştiği  bugünkü  koşullarda bunları başarma yeteneğine tümüyle sahibiz. Gorbaçov’un izlediği “demokratik sosyalist reformlar” çizgisini izlemek kesinlikle ülkemize ve halka felaket ve sefaletten başka birşey getirmeyecektir. Çin bu hatayı tekrarlamamalıdır.

Ayrıca, belirtmem gerekir ki, Çin’de sosyalizmin yönü ve kaderi yenilikçi Marksizm okulunun Çin’in akademik çevrelerinde ve politikacılar arasında ana düşünce akımı haline gelip gelmemesine bağlı olacaktır.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir