Graham E. Fuller, 15 Temmuz Gecesi Neredeydin?- William Engdahl (*)

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

 New Eastern Outlook 13 Ağustos 2016

Fuller bir kez daha kişisel blog sayfasında, Fethullah Gülen’in ve Türkiye’deki darbe girişiminin arkasında olduğunu inkâr etme telaşında. Blog yazısı, himayesi altındaki Gülen için derme çatma bir methiye niteliği taşıyor ve şunlar söyleniyor: “Gülen apolitik, daha ziyade Sufi, mistik bir sosyal gelenekten geliyor…”

Türkiye’de 15 Temmuz’da gerçekleşen başarısız darbe girişimi hakkında çok şey yazıldı. Erdoğan hükümeti, girişim nedeniyle Saylorsburg-Pennsylvania’da yaşayan Fethullah Gülen’e işaret etti ve resmen, Türkiye mahkemelerinde yargılanması için iade edilmesi talebinde bulundu. Şu ana kadar Washington bu talebi reddediyor. Türkiye içinde polis ve güvenlik güçleri ülke çapında kitlesel bir soruşturma yürütürken, hemen hemen her gün Fethullah Gülen Hareketi’nin (Türkçe’de, Fethullahçı Terör Örgütü kısaltması olarak FETÖ) arkasında CIA’nin ve ABD ordusunun oynadığı kilit role işaret eden detaylar ortaya çıkıyor. Şu anda Türk medyası, 15 Temmuz gecesi Gülen’in akıl hocası, CIA’in “eski” adamı Graham E. Fuller’in, bir diğer “eski” CIA görevlisi ve Fuller’in yakın ortağı Henri J. Barkey ile birlikte,  Marmara Denizi’nde, İstanbul’a yirmi dakika uzaklıktaki adalardan birinde bulunan lüks bir otelde olduğunu aktarıyor.

Washington 15 Temmuz’daki darbe girişiminde herhangi bir şekilde dahli olduğunu kati surette reddetmeye devam ederken, Türk medyası önemli ABD’li figürlerin muhtemel darbe örgütçüleri olarak işin içinde olduğunu ortaya koyan detaylı bilgiler açığa çıkarıyor. Bu kişiler arasında NATO’nun Uluslararası Güvenlik Desteği Gücü (Afganistan) Komutanı, General John F. Campbell da var. Yeni ortaya çıkan bazı ifşaatlar, eski CIA çalışanı, şimdi Bernard L. olarak bilinen Henri J. Barkey ile, sürgündeki Fethullah Gülen’in evine 26 mil, yahut PA-33 yolundan 30 dakika mesafedeki Bethlehem’de bulunan Lehigh Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Bertha F. Cohen’in de adını veriyor.

İstanbul’da yayınlanan Yeni Şafak gazetesine göre, 15 Temmuz darbe gecesi Henri Barkey ve çoğu yabancılardan oluşan on yedi kişilik bir grup, İstanbul dışındaki Adalar’da yer alan Splendid Palas otelinde kapıları kilitlenmiş bir odada saatlerce toplantı yaptı ve otel personelinin tanıklığına göre darbeyle ilgili gelişmeleri kapalı kapı görüşmelerinin arasında TV’den izledi. Gazete, İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele ve Siber Suçlarla Mücadele biriminden bir kaynağın da aktardıklarına yer verdi. Bu kaynağa göre de Barkey darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz gecesi otelde üst düzey 17 isimle birlikte toplantı halindeydi.

Otel yönetimine göre Barkey, özel bir odada 16 Temmuz sabahına kadar süren bir toplantı yaptı. Otel personeli polise, “darbe girişimini televizyon kanallarından izlediler” diye ifade verdi.

Graham E. Fuller de mi?

Bilgi sahibi bağımsız Türk gazetecilerinden gelen başka raporlar, darbe gecesi Barkey’nin yanındaki grup üyeleri arasında CIA’in eski üst düzey yetkilisi ve Fethullah Gülen’in akıl hocası, CIA’in eski Türkiye masası şefi Graham E. Fuller’in de olduğunu söylüyor. Bu şaşırtıcı olmayacaktır. Fuller ve Barkey’nin her ikisi de Langley’den eski CIA ortaklarıdır. Her ikisi de uzun süredir Türkiye’nin meseleleriyle ilgilenmiştir. Hatta birlikte “Türkiye’nin Kürt Sorunu” başlıklı bir kitap yazmışlardır.

Gerçekten de yakın zamanda bir şeyler, 78 yaşındaki kurnaz CIA emeklisi Fuller’in canını yakmış gibi görünüyor. Fuller, teşkilattan yıllar önce, CIA bağlantılı RAND kuruluşuna uzandığı zaman emekli olduğunu iddia ediyor. Ancak Boston Maratonu bombalaması sırasında gölgeden çıkarak, bu olayla suçlanan iki Çeçen kardeşle bağları olduğunu reddetmeye çabalamıştı. Fuller daha sonra Tsarnaev kardeşlerin bir amcasının olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştı; geçmişte Dick Cheney’nin Orta Asya’daki Halliburton firmasında çalışmış olan “Ruslan Amca”, yahut Ruslan Tsarnaev, Fuller’in kızıyla evlenince bir süreliğine Fuller’in evine ikamet etmişti. Yeterince tuhaf olan bu hikâye “tesadüf”tü elbette… Ancak eğer Fuller spot lambalarının kendisine yönelmesine istemediyse, çenesini kapatıp meselenin unutulmasını beklese daha iyi yapardı. Yaptığı şey kıdemli bir CIA ajanı için pek de profesyonelce değildi.

Şimdi Fuller bir kez daha kişisel blog sayfasında, Fethullah Gülen’in ve Türkiye’deki darbe girişiminin arkasında olduğunu inkâr etme telaşında. Blog yazısı, himayesi altındaki Gülen için derme çatma bir methiye niteliği taşıyor ve şunlar söyleniyor: “Gülen apolitik, daha ziyade Sufi, mistik bir sosyal gelenekten geliyor. Gülen, laik yükseköğrenim de dâhil olmak üzere yavaş, derin sosyal değişime ilgi gösteriyor… geçen hafta Erdoğan’a karşı denenen ve dramatik bir şekilde başarısız olan darbe girişimine bakınca, bunun arkasındaki beynin Gülen olmasının muhtemel olmadığına inanıyorum.” Benim bildiğim kadarıyla Erdoğan hiçbir zaman Gülen’i “darbenin arkasındaki beyin” olarak adlandırmadı. Gülen’in şebekelerinin darbe girişiminin gerçekleştirilmesinde kilit roller oynadığını söyledi. Kelimeyi cömertçe kullanacak olursak işin beyinleri başka yerlerdeydi; Tampa-Florida’daki Centcom merkezlerinde ve Langley-Virginia’da oturuyorlardı.

Fuller’in Gülen’i önemsizleştirme yönündeki acemice çabasına karşın, CIA destekli Gülen örgütünün 1990’larda Sovyetler Birliği’nin çökmesi sonrasında büyük bir hızla Orta Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetleri de dâhil olmak üzere geniş bir alanda, Türkiye’den Rusya’daki Çeçenistan ve Dağıstan’a, Özbekistan ve Kırgızistan’dan Çin’deki Şincan’a kadar Gülen okulları kurabildiği biliniyor.

Fuller 1999 yılında RAND’deyken, ABD’nin Orta Asya’daki çıkarlarının hem Çin’e hem de Rusya’ya karşı ilerletilmesi için Müslüman güçlerin kullanılmasını savunuyordu. Bir açıklamasında şöyle demişti: “İslam’ın evrimine kılavuzluk etme ve düşmanlarımıza karşı onlara yardım etme politikası Afganistan’da Ruslara karşı mükemmel bir şekilde işledi. Aynı doktrinler halen Rus gücünden geriye kalanları istikrarsızlaştırmak ve özellikle Orta Asya’daki Çin nüfuzunu dengelemek için kullanılabilir.”

Fuller’in “Türkiye’nin Yeni Jeopolitiği: Balkanlardan Batı Çin’e” isimli kitabı 1993 yılında, Gülen örgütünün Orta Asya’dan pek çok Müslüman Türkî Uygur’a ev sahipliği yapan, Batı Çin’in Şincan eyaletine uzanan coğrafyada yerel elitlerin çocuklarını hedef alan bir dizi okul kurduğu esnada yayınlanmıştı. 1990’ların ortaları itibariyle, Sovyet sonrası Boris Yeltsin döneminin kaosu arasında yetmiş beşi aşkın Gülen okulu Kazakistan, Tacikistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve hatta Dağıstan ve Tataristan’a yayılmıştı.

2011 yılında, “Türk CIA’i” denilen MİT’in eski dış istihbarat başkanı ve 1990’larda dönemin başbakanı Tansu Çiller’in baş istihbarat danışmanlığını yapmış olan Osman Nuri Gündeş, yalnızca Türkçe olarak çıkan bomba bir kitap yayınladı. O tarihte 85 yaşında ve emekli olan Gündeş, 1990’lı yıllarda Orta Asya çapında yayılan Gülen okullarının “ana dilde konuşan İngilizce öğretmenleri” kisvesi altındaki yüzlerce CIA ajanı için bir zemin sunduğunu açığa çıkarmıştı. Gündeş’e göre Gülen hareketi, yalnızca Kırgızistan ve Özbekistan’da 130 CIA ajanına alan açmıştı.

 Tam ifşaat?

Fuller daha sonra, “Bana öyle geliyor ki çok fazla propaganda yapıyorsun” dedirten bir şeyi kabul ediyor ve şöyle yazıyor: “Tam ifşaat: Devlet sicillerinde benim 2006 yılında Gülen’in ABD’ye yaptığı yeşil kart başvurusu hakkında bireysel bir yurttaş olarak kaleme aldığım ve Gülen’in ABD’ye güvenlik tehdidi teşkil ettiğine inanmadığımı belirten bir mektup yazdığım bulunabilir…”

Elbette Langley ajanları tabiatları itibariyle hiçbir zaman “tam ifşaat” yapmaz. Fuller, mektubunun 31 yıl CIA’de çalışmış ikinci bir isim olan George Fidas ve dönemin Türkiye’deki ABD Büyükelçisi, CIA üyesi olduğu ileri sürülen Morton Abramowitz’le birlikte yazdığını gizliyor. FBI’ın eski Türkçe çevirmeni ve “muhbircisi” Sibel Edmonds, İstanbul’dan Rusya Federasyonu geneline ve Çin’e kadar uzanan Türki dünya çapında suçlu bir “derin devlet” gündemini ilerletmek için Türkiye dışındaki ağları kullandığını fark ettiği, ABD Hükümeti içindeki karanlık bir entrikanın parçası olarak Graham E. Fuller’in yanında Abramowitz’in de adını zikrediyor. Edmonds’un belgelediği ağ, Afganistan çıkışlı eroin kaçakçılığına da kayda değer bir düzeyde dâhil olmuş durumda ve bu belki de Gülen’in büyük servetinin sebeplerinden biri.

Fuller ayrıca Gülen’in daimi Yeşil Kart özel statüsü alması için gerçekleştirdiği başarılı CIA müdahalesine ABD Dışişleri Bakanlığı’nın karşı çıktığını da gizliyor. O tarihte Dışişleri Bakanlığı avukatları şunu demişti: “Gülen hareketinin büyük miktarda parasının hareketin projelerini finanse etmek için kullanılması nedeniyle, onun Suudi Arabistan, İran ve Türkî hükümetlerle gizli anlaşmalarının olduğu yönünde iddialar var. CIA’in bu projelerin finanse edilmesinde ödeme ortaklığı bulunduğu yönünde şüpheler var.”

Graham E. Fuller’in Türkiye’deki son CIA-Gülen darbe girişimine dâhil olduğu fikrine inandırıcılık kazandıran bir şey de, CIA’de görev yaptığı esnada 1980’lerde, CIA’in Pakistan’daki İslamcı cihatçıların terör eğitimini denetlemek üzere Usame bin Ladin isimli genç bir Suudi’yi istihdam ettiği, Sovyetler Birliği’ne karşı Afganistan’da mücahitlerin yürüttüğü gerilla savaşında kilit bir rol oynamış olan Fuller’in başka bir ifadesi.

Fuller’in blogunda alışılmamış bir itirafta bulunmasının amacı açık bir şekilde, kendisinin de, himayesi altındaki Gülen’in de darbeyle bir ilgisi bulunmadığını düşündürmek. O halde şu soruyu sormalıyız:  “Graham E. Fuller, 15 Temmuz gecesi neredeydin?”

2 milyar doları olan general

Başarısız darbede Türk ordusunu yönlendiren temel askeri figür hakkındaki ayrıntılar da ortaya çıktı. Erdoğan’a yakın bir gazete olan Yeni Şafak’a göre ABD’nin Afganistan Komutanlığı ISAF’ın kısa süre önce istifa etmiş olan şefi General John F. Campbell, geçtiğimiz Mart ayında, ilan edildiği gibi bahçesine çiçek ekip golf oynamak için istifa etmemişti. Sekiz ay önce, darbenin Türk askeri liderliğini istihdam etmek üzere kendisine örtülü bir görev verilmişti. Erdoğan o tarihte hâlihazırda, Gülen ülkenin ve temel kurumlarının kontrolünü ele geçirecek şekilde, açıkça gözden çıkarılmıştı. Aktardıklarına göre Campbell Mayıs ayından darbe gününe kadar Türkiye’ye en az iki gizli ziyaret gerçekleştirmişti.

Bir o kadar ilgi çeken şey ise gazetenin, iddialara göre Campbell’ın planlanan darbe için Türk askeri yapısının çarklarını beslemek üzere 2 milyar dolarlık bir nakit finansmanını nasıl denetlediğine ilişkin ayrıntılar sunması. Gazetenin yazdığına göre Birleşik Afrika Bankası’nın (UBA) Nijerya kolu, darbecilere giden para havalelerinin merkez üssüydü: “Bir grup CIA personeli tarafından Nijerya’dan Türkiye’ye milyonlarca dolar transfer edildi. CIA’in 80 kişilik özel ekibine dağıtılan para, darbe yanlısı generalleri ikna etmek için kullanıldı.”

2 milyar dolara muhtemelen çok sayıda generali satın alabilirsiniz. Aynı haberde aktarıldığına göre kaynaklar, CIA’in Gülen cemaatinin Türkiye’nin orta ve doğu kısımlarındaki güçlü varlığını planlanan darbe için kullanıldığını söylüyor. Yeni Şafak haberi, yakalanan kişilerin darbeci askerlerin İncirlik üssündeki Türk subaylar arasından nasıl istihdam edildiğine dair tanıklıklarını aktarıyor: “Aynı zamanda ‘bizimle hareket edecek olanlar’ diye kategorize edilmiş olan destekçilere dev miktarda para temin edildi. Bu kategorideki bütün askerler ve subaylar, FETÖ’nün (Gülen örgütünün) adanmış üyeleri olarak görüldü.

Türkiye’den bağımsız gazeteci kaynakları bana CIA’in Türk ordusuna sızmasının on yıllar içinde, Gülen liderliğindeki bir Türkiye’ye karşı çıkabilecek milliyetçi Kemalist generallerin tasfiye edilmesi sürecinin parçası olarak gerçekleştiğini söyledi. Bu raporlara göre ordunun alt kademelerinden Gülencilere, subaylık kademelerine gelebilmeleri için, bütün orduya giriş sınavlarının soruları gizlice verildi. Bu kaynaklar 15 Temmuz öncesinde Türk ordusunun üst rütbelerinin yarısının Gülenci generallerin elinde olabileceği tahmininde bulunuyor.

Gülen ve örgütü hakkında ortaya çıkan tablonun, Graham E. Fuller’in çizdiği “apolitik, daha ziyade Sufi, mistik bir sosyal gelenek” tablosuyla pek az ilgisi var.  Gerçekte Gülen 1990’ların sonunda Türk gizli polisi Gülen’in kapalı kapılar ardında verdiği bir vaazın ses kayıtlarını ortaya çıkardığı zaman ABD’ye kaçmak zorunda kalmıştı. Aktarıldığına göre o tarihte Gülen, en yakın takipçilerine şunları söylüyordu: “Sistemin arterleri içinde, kimse sizin varlığınızı fark etmeden, bütün iktidar merkezlerine erişene kadar ilerlemeniz gerekir… Tamam olacağınız ve koşulların olgunlaşacağı zamanı, bütün dünyayı omuzlayıp taşıyabileceğimiz ana kadar beklemeniz gerekir… Türkiye’deki bütün devlet iktidarını elde ederken, bu zamanı beklemeniz gerekir…”

Dunford’un acele yolculuğu

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türkiye ve Erdoğan hükümetinden gelen bütün dumanların arkasında gerçek bir ateş olmalı. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph ‘Savaşçı Joe’ Dunford acele içinde, 31 Temmuz’da Türkiye’ye öngörülmeyen bir ziyarette bulunma kararı aldı.

Darbe girişiminden beri ilk kez 29 Temmuz tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkça, ABD Merkez Komutanlığı şefi General Joseph Votel’i “darbecilerle yan yana durmakla” suçladı. 28 Temmuz günü Washington’da bulunan Aspen Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunda bir konuşma yapan Votel, Türkiye’deki tutuklu askerlere işaret ederek “Kuşkusuz pek çok Türk liderle, özellikle de askeri liderlerle ilişkilerimiz vardı. Yolumuza devam ederken bu ilişkilerin nasıl etkileneceği konusunda kaygılarım var” demişti. Erdoğan’ın buna yanıtı ise “Bu kararı almak sana düşmez. Sen kimsin? Haddini bil!” oldu.

Erdoğan’ın yola nasıl ve kimlerle devam edeceğine, Türkiye’yi NATO’dan resmen çıkarıp çıkarmayacağına, Rusya Devlet Başkanı Putin’le olan görüşmesi sonrasında Türkiye’nin Esad’ın devrilmesi girişimlerine olan desteğini çekip çekmeyeceğine ve Rusya’yla yakınlaşma, Batı’dan uzaklaşma içine girip girmeyeceğine bağlı olarak, ABD’nin bütün bir Ortadoğu’dan Avrasya’ya, Rusya ve Çin’e kadar uzanan bütün bir jeopolitik durumu, bir zamanların kibirli komplocuları için, CIA’in yaşlı ve sıkıcı reisleri için ve himayeleri altındaki Gülen için bir felakete dönüşebilir. Önümüzdeki aylar, tahayyül edilemez şekillerde kritik olacaktır.

Çev: Selim Sezer

medyaşafak

(*)Editörün notu: 1944 Amerika doğumlu olan F. William Engdahl, Politika ve ekonomi konularında Princeton ve Stockholm üniversitelerinde eğitim görmüş. Ekonomi, jeopolitika, gıda güvenliği, enerji ve uluslararası ilişkiler konularında çeşitli dergilerde makaleler yazıyor. Savaş Yüzyılı: Anglo- Amerikan Petrol Politikaları ve Yeni Dünya Düzeni adlı kitabın da yazarı olan F. William Engdahl, Almanya’da yaşıyor.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir