İsrail 1030 gün sonra ‘İtznatlut’* dedi

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

22 Mart 2013 Cuma – Aksam.com.tr,  Mahmut Gürer

İsrail, kanlı Mavi Marmara baskını için üç yıl sonra, Türkiye’den özür diledi. Netanyahu Erdoğan’ı bizzat aradı. Erdoğan özürü kabul etti. İsrail ölenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi kabul etti

Mavi Marmara baskınının neredeyse üç yıl sonra İsrail-Türkiye arasındaki kriz, ABD Başkanı Barack Obama’nın devreye girmesiyle çözüldü. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak özür diledi. Erdoğan kabul etti.

Özür haberini ilk veren Obama oldu. Obama, Ortadoğu turunun İsrail ayağının son gününde Ürdün’e gitmek için uçağına binerken Netanyahu ve Erdoğan’ın bir telefon görüşmesi yaptığını açıkladı.

KONTEYNER İÇİNDE

Obama Ürdün’e gitmek için uçağına binmeden önce Netanyahu Obama’nın da içinde bulunduğu askeri konteyner içinden Erdoğan’ı aradı. Netanyahu görüşmede İbranice “Özür dilerim” anlamına gelen “İtznatlut” kelimesini kullandı. Konuşmada Erdoğan’ın İsrail’den büyük tepki gören, “Siyonizm” açıklamaları da konu edinildi. Netanyahu, Erdoğan’ın Danimarka gazetesindeki röportajında “siyonizm ile ilgili tutumunu” yumuşatmasının memnuniyet verici olduğunu vurguladı. Erdoğan da, Netenyahu’nun bu açıklamasına, Yahudi halk ile hiçbir sorunu olamayacağını ifade ederek yanıt verdi.

GAZZE TAAHHÜDÜ

İsrail, Kasım ayında Hamas ile imzalanan anlaşma gereğince, “sınır kapılarının açılması ve insanların ve malların geçişine izin verilmesi”ni taahhüt etmişti. İsrail şimdiye kadar imzalanan anlaşmaya uymuştu. Netenyahu Erdoğan ile yaptığı telefon konuşmasında, bu durumun süreceğini taahhüt etmesinin yanısıra, İsrail’e insani yardım gönderilmesi konusunda da Türkiye ile işbirliği yapma söz verdi. 30 dakika süren görüşme sırasında Obama da Başbakan Erdoğan ile konuştu.

İsrail’in resmi açıklamasında ise şu ifadeler yer aldı:

“Netanyahu, yaralanmalarına ya da hayatını kaybetmelerine neden olabilecek bir hataya sebebiyet vermiş olmaları dolayısıyla Türkiye halkına özürlerini bildirdi.”

İsrail, baskında yaşamını yitirenlerin aileleri ile yaralananlara tazminat ödemeyi kabul ederken, Gazze başta olmak üzere Filistin’e insani yardım ulaştırılması konusunda da çalışmaları devam ettirme kararı aldı.

DAVALAR DÜŞECEK

İsrail gazetesi Jarussalem Post’un haberine göre Türkiye’nin Mavi Marmara baskınına karışan askerlerle ilgili suçlamaları düşüreceği konusunda Netanyahu ile Erdoğan’ın görüş birliğine vardığı ifade edildi.

Özür hazırlığı üç ay sürdü

İsrail Ankara’dan en üst düzeyde özür dilerken konuya ilişkin çalışmaların yaklaşık 3 aydır devam ettiği, özür metninin zaman zaman ABD üzerinden zaman zaman da iki ülkenin ikinci katip düzeyinedeki Büyükelçilikleri aracılığıyla müzakere edildiği öğrenildi.

AKŞAM’ın diplomatik kaynaklardan edindiği bilgilere göre Washington yaklaşık 3 ay önce tarafları barıştırmak için çalışma başlattı. Bu çalışma ABD’nin Ankara ve Tel Aviv Büyükelçilikleri tarafından yürütüldü. Sürecin başlamasına müteakip iki ülke doğrudan diyaloga geçti. Diyalog ikinci katip düzeyindeki Büyükelçilikler aracılığıyla yürütüldü. Obama’nın İsrail ziyaretinin hemen öncesinde taraflar Netanyahu’nun özür metninin üzerinde uzlaştı. Ankara İsrail’den Gazze ablukasının hafifletilmesine ilişkin uzlaşının devam ettirileceği sözünü aldı İsrail’in tazminat ödemesi konusunda da uzlaşıya varıldı. Taraflar tazminat miktarını Dışişleri Bakanlıkları arasında yapılacak müzakereler sonucunda netleştirilmesini kabul etti.

Nakış gibi işlendi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu özurle ilgili ilk açıklamasında “3 yıl nakış gibi işlenen bir sürecin sonucunu aldık. İsrail Türkiye’nin tüm taleplerini karşıladı. İlkeli tutum sergiledik ve İsrail yalnızlaştığını hissetti. İsrail’in hukuk çizgisine gelmesi barış için önemli” diye konuştu…

***

Öcalan, Gülen’e selam söyledi

Okan KONURALP – Faruk BALIKÇI 23 Mart 2013

ABDULLAH Öcalan’la İmralı’da görüşen 2’nci ve 3’üncü BDP heyetinde de yer alan İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder… Öcalan’la İmralı’da gerçekleşen 3’üncü görüşmeye ilişkin önemli bir ayrıntıyı… paylaştı…  

ÖCALAN DÜZELTMESİ

Önder ilk olarak, Milliyet gazetesinde “İmralı tutanakları” adıyla yayınlanan ikinci görüşmeye ait haberde yer alan başta Fethullah Gülen ve Said-i Nursi ile ilgili bölümlerle ilgili “teknik” görüşünü açıkladı. Önder, “Örneğin Bediüzzaman Said-i Nursi’nin doğduğu köyün Ermeni köyü olduğunu söylemek, Bediüzzaman Ermeni şeklinde verilmiş… Bağlamından kopartılarak verilmiş” dedi. Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan şekli nedeniyle bir düzeltme ihtiyacı hissettiğini vurguladı: “Sayın Öcalan, Nevruz alanında okunan mesajının ‘Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları” diyerek başlayan bölümde de vurguladığı gibi ‘Herkese karşı barış diline ve bu yaklaşıma özen gösterilmesi gerekir. Herkes için demokrasi ve barış talep ettiği bir noktada, kimseyi dışlamam ve rencide etmem söz konusu değildir, düşünülemez’ vurgusu yaptı.”

HRANT DİNK’LE AYNI

Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın, “Türkiye’de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Sıradan lobiler değil. ABD’de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik müdahale ediyorlar. Ermeni lobisi etkili, 2015’te gündem olmak istiyorlar” ve “Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu’da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesinde elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar” diye basına yansıyan ifadelerine de açıklık getirdi.

BDP’li Önder, “Sayın Öcalan ‘Fethullah Gülen meselesi ile Ermeni halkıyla ilgili söylenenler kesinlikle büyük bir tahrifat ve yanlış zemine oturtma. Benim söylediğimle Hrant’ın (Hrant Dink) söylediği aynıdır. ‘Lobiler’ derken Hrant’ın da hayatında en çok yakındığı şey lobilerdi, kendisi de bunu söylüyordu’ sözleriyle Ermenilere ve diğer kimliklere de özel bir vurgu yaptı.

GÜLEN NE DEMİŞTİ

Fethullah Gülen, Öcalan ile PKK’nın silah bırakması hedefiyle yürütülen yeni müzakere sürecinin kamuoyuna yansımasının hemen ardından ocak ayının ilk günlerinde kamuoyuna “Sulhta hayır vardır” başlığıyla duyurulan bir değerlendirme yapmıştı. Hz. Muhammed’in Mekke’lilerle yaptığı Hubeydiye Antlaşması’na atıf yaptığı değerlendirmesinde Gülen, “Ülkenin parçalanmasına meydan vermemek lazım. Devletimizin bir devlet-i aliyye olması istikametinde yoluna devam etmesini sağlamak lazım. Devletler muvazenesinde muvazene unsuru olmasını sağlamak lazım. Bu kadar vâridâtı, getirisi olan bir şey karşısında bazen kafamıza uymayan şeylere de katlanabiliriz” demişti.

NASIL BAŞLAMIŞTI

Abdullah Öcalan’ın “Bağlamından kopartılmış” dediği sözleri ise kamuoyuna özetle şöyle yansımıştı: “Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı. Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı. Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir.”

Kamuoyuna yansıyan bu ifadelerin ardından Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak, “İftiradan ibaret bu haksız ve mesnetsiz iddialar tutanakta isimleri geçtiği belirtilen kişi ya da kişilerin kurgusundan başka bir şey değildir” açıklaması yapmıştı.

‘30 akil adam’ demiş

SIRRI Süreyya Önder, Öcalan’ın “sınır dışına çekilin” çağrısı sonrası izlenecek yolda önemli aşamalardan biri olarak gösterilen “Akil İnsanlar” konusunda da Öcalan’ın düşüncesini açıkladı. Önder, “Öcalan, ‘Bağımsız vicdani akla sahip 30 insan olmalı. Bize yakın olması şart değil’ dedi. Önder, kendisinin “Akil İnsanlar” listesinde ise İsmail Beşikci’yi ilk sıraya koydu. Önder, “Çorumlu bir Türk olarak Kürtlerin hakları için ‘gık’ bile demeden yıllarca bedel ödedi, hapis yattı. Bağımsız vicdan böyle bir şeydir” dedi. Mithat Sancar ile eski Diyarbakır Askeri Savcısı Ümit Kardaş isimlerini de ekledi.

Hürriyet

***

Bu sefer Suriye’nin istediği oldu: BM’den kimyasal silah soruşturması

Birleşmiş Milletler, Salı günü Halep’te düzenlenen kimyasal silah saldırısı için Suriye yönetiminin yaptığı başvuruyu kabul etti.

Suriye’nin, geçtiğimiz Salı günü Halep’in Han El Esal bölgesinde düzenlenen kimyasal saldırının soruşturulması konusunda bağımsız ve tarafsız teknik bir heyetin oluşturulması talebine BM’den olumlu yanıt geldi.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun yaptığı açıklamada Suriye yönetiminden gelen resmi talep üzerine BM’nin Suriye’deki çatışmalarda kimyasal silah kullanımıyla ilgili iddiaları araştırmaya karar verdiğini söyledi. Ban Ki-mun, soruşturmanın sadece Halep’teki iddiaları kapsayacağını belirtti.

Suriye ve Rusya’nın istediği oldu

Soruşturmanın açılması kararıyla Suriye ve Rusya’nın istediği olmuş oldu.

Suriye Ulusal Koalisyonu da Halep’te Ordu tarafından düzenlendiğini iddia ettiği iki kimyasal silah olayının araştırılması için BM’ye bir mektup göndermişti. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı güçler de BM’nin bu olayları araştırmasını istiyordu. Rusya’nın BM daimi elçisi Vitali Çurkin ise bu iddiaları “propaganda balonu” olarak nitelerken, Han El Esal’de düzenlenen kimyasal silah saldırısına yoğunlaşılmasını istedi.

Geçtiğimiz Salı günü Suriye yönetimi muhaliflerin Halep’in Han El Esal bölgesine düzenlediği kimyasal silah saldırısında 25 kişinin hayatını kaybettiğini ve 100’ün üzerinde de yaralının olduğunu açıklamıştı. Suriye Enformasyon Bakanı Umran Zubi, saldırıyı “çok tehlikeli bir gelişme” olarak nitelerken, saldırıdan muhalifleri destekleyen Türkiye ve Katar’ı sorumlu tutmuştu.

(soL- Dış Haberler) Cuma, 22 Mart 2013

 

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir