KHK’ler ile kapatılabilecekler- Ömer Faruk Eminağaoğlu

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Mevcut anlayışa göre, bir olağanüstü hal KHK’sı ile siyasi partiler de, Anayasa Mahkemesi de kapatılabilecektir.

                                                         Ömer Faruk Eminağaoğlu

 

Olağanüstü hal ilan edildiğinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar kurulu, olağanüstü hal KHK’sı çıkarabilmektedir.

Bu ad altında KHK’lar çıkartılırken, Anayasa’nın 15 inci ve İHAS’ın da 15 inci maddesindeki koşullara bağlı kalınma zorunluluğu vardır.

Bu KHK’lar, ilan edilen olağanüstü hal gereklerini aşan hükümler içeremez.

Bu nitelikte çıkarılan olağanüstü hal KHK’leri hakkında Anayasa’da, Anayasa Mahkemesine iptal davası açılamayacağı belirtilmiştir.

Bu KHK’lar, TBMM’de görüşülüp yasalaştıktan sonra, bir yasa hakkında söz konusu olan başvuru yolları, doğal olarak bu KHK’lar için de söz konusudur.

***

Bu KHK’lar, TBMM İçtüzüğünün 128 inci maddesine 1996 yılında eklenen bir hüküm uyarınca, en geç otuz gün içinde TBMM Genel Kurulunda görüşülmek ve karara bağlanmak durumundadır.

Bu süre içinde TBMM Genel Kurulu’nda karara bağlanmamanın yaptırımının ne olacağına yönelik, açık bir düzenlemeye ise mevzuatta yer verilmemiştir.

***

Anayasa Mahkemesi, geçmişteki vermiş olduğu kararlarında yerinde olarak, “olağanüstü hal KHK’larının iptali hakkında açılan davalarda, KHK adı altındaki bu düzenlemelerin adına bakarak, adında olağanüstü hal KHK ibaresi geçmesi nedeniyle, bu ad altındaki KHK’lara iptal davası açılamaz diyerek, başvuruyu hemen reddetmeyeceğini” belirtmektedir.

Açılan davalarda, düzenlemenin içeriğine bakacağını; olağanüstü hal KHK’sı adı altındaki düzenlemenin içeriğinin, olağanüstü hal ilanı gerekleri kapsamında kalması durumunda, böyle bir KHK’ya karşı Anayasa uyarınca iptal davası açılamayacak olması nedeniyle başvuruyu ancak bu durumda reddedeceğini söylemektedir.

***

İptal başvurusu konusunda, düzenlemenin adına değil içeriğine bakarak yapacağı incelemede, eğer olağanüstü hal ilanının gerekleri aşılarak düzenleme yapılmış ise, olağanüstü halin böyle bir düzenlemeyi gerekli kılmadığı, bu durumda olağanüstü halin gerektirmediği konulardaki KHK’ların TBMM’nin kabul ettiği bir yetki yasasına dayanarak çıkarılabileceği, böyle bir yetki yasasının da olmadığını ifade ederek, bu gibi olağanüstü hal KHK’larını geçmişte hep iptal etmiştir.

Olağanüstü hal KHK’ları yoluyla, yasalarda kalıcı değişiklikler yapılmasını, yine bu KHK’larda olağanüstü hal ilanına yol açan konular dışında düzenlemeler yapılmasını, Anayasa Mahkemesi kararlarında, olağanüstü hal ilanını gerektirmeyen, hatta olağanüstü hali kalıcı kılan, olağanüstü hali süreli olmaktan çıkartan, süresiz kılan düzenlemeler olarak ta niteleyerek, iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 424, 425, 430, 285 sayılı KHK’lar hakkında 1991, 1992 ve 2003 yıllarında bu doğrultuda kararlar almıştır. Yine, çıkartıldıktan sonra TBMM Genel Kurulu’nda onbeş yıla yakın bir süre görüşülmeden yürürlükte kalan bir KHK’yı da yine bu şekilde iptal etmiştir.

***

Bir hukuk devletinin, anayasal sistemin, hukukun üstünlüğü yoluyla korunma zorunluluğu, Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını ortaya çıkarmıştır.

Olağanüstü hal KHK’sı demek, olağanüstü hal süresince hükümetin her istediği konuda her türlü düzenlemeyi yapabilmesi demek değildir.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ifade ettiği gibi, olağanüstü hal KHK’ları yoluyla Anayasa’ya aykırı düzenlemeler yapılabilmesi, anayasaya aykırı tedbirler alınabilmesi demek hiç değildir.

Olağanüstü hal ilanı durumunda çıkarılacak KHK’ların hangi içerikte olabileceği, Anayasa’da ortaya konulmuş olup, olağanüstü halin de tabi olduğu bir hukuk vardır.

Bunun koşulları da anayasa ve yasalarda açıkça gösterilmiştir.

Olağanüstü hal durumunda asla bu koşullara bağlı kalınamaz gibi bir sonuç veya görüş söz konusu edilemez.

Olağanüstü hal durumunda, anayasa ve yasalarda olağanüstü hal ile ilgili tabi olunan bu kuralların dışına asla çıkılamaz.

***

15 Temmuz sonrası 20 Temmuz tarihinde ilan edilen olağanüstü hal bağlamında bu güne kadar 667-676 sayılı olmak üzere on adet olağanüstü hal KHK’sı çıkartılmıştır.

Bu KHK’lara karşı Anayasa Mahkemesinde, ya 110 milletvekili tarafından ya da ana muhalefet partisi TBMM grubu tarafından, iptal davası açılabilmektedir.

Bu KHK’lardan şimdiye kadar sadece 678 sayılı KHK’nın belli hükümlerine, CHP TBMM Grubu tarafından bir adet iptal davası açılmıştır.

CHP TBMM grubunun iptal konusu ettiği madde veya hükümlerin içeriği CHP tarafından kamuoyuna açıklanmamıştır.

Dava konusu edilen hükümlerin olağanüstü hal ilanı gereklerini aşan konuları da kapsadığı yolunda basında haberler yer almıştır.

Bu haberlerden hareketle, Anayasa Mahkemesi’nin, söz konusu davayı reddetmekle, daha önceki görüşlerini değiştirdiği, düzenlemenin içeriğine değil, adına bakmayı yeterli gördüğü gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, düzenlemenin adına bakarak, böyle bir davanın görülemeyeceği gerekçesiyle ret kararı vermiş olup, karar gerekçesi henüz bilinmemekte, CHP’de dava dilekçesini kamuoyuna açıklamamaktadır.

***

Olağanüstü hal süresince, olağanüstü hal KHK’sı adı altında yapılan bir düzenlemenin içeriğine bakılmadan, bu içeriğinin olağanüstü hal ilanı gerekleri kapsamında kalıp kalmadığı hiç bir biçimde incelenmeyip, başvurunun Anayasa Mahkemesince reddedilmiş olması ve bu durumun sonuçları son derece ağırdır.

İktidar, bu KHK’larla Anayasa’ya aykırı düzenlemeler yapıldığını bizzat Adalet Bakanı’nın ağzından ortaya koymaktadır ki, böyle bir durum Anayasa Mahkemesince incelenip denetlenmemektedir.

Böylece olağanüstü hal süresince Anayasa, olağanüstü hal KHK’ları yoluyla fiilen askıya alınmaktadır.

Anayasada güvence altına alınan hak ve özgülüklerin tamamı, Anayasaya aykırı biçimde olağanüstü hal KHK’ları yoluyla kısıtlanabilecek, askıya alınabilecek, yasaklanabilecektir ki, çıkartılan KHK’larla da bu yolda düzenlemeler de yapılmaktadır.

Anayasa’da düzenlenen kurum ve organların, bu KHK’lar yoluyla yürütme karşısındaki bağımsızlık veya özerkliği rahatlıkla ortadan kaldırılabilmektedir.

Olağanüstü hal süresince bile olsa, terör örgütü ile ilgili bir konuda, yine olağanüstü hal ilanına neden olan bir konuda, bir dernek, vakıf, şirket gibi tüzel kişilikler, ancak mahkeme kararı ile faaliyetten alıkonulabilir ve mahkeme kararı ile kapatılabilir.

Oysa çıkartılan bu KHK’lara bakıldığında, hükümet her konuda kendisini tam yetkili görmüş ve KHK’larla istediği biçimde hareket etmiş, daha sonra ise yine istediği tüzel kişilikler ile ilgili yeni KHK’lar çıkartarak yaptığı işlemi geri almıştır.

***

Anayasal sistemi, Anayasa’nın üstünlüğünü, hukukun üstünlüğünü korumakla görevli olan Anayasa Mahkemesi, ben bir düzenlemenin içeriğine değil adına bakarım demekle yetinerek, varlık nedenini unutmuştur.

Bu kararın sürmesi demek, Anayasa Mahkemesi’nin tamamen devre dışı kalması demek anlamına da gelecektir.

Bir yasa konusu olabilecek ve yasa ile çıkartılınca da, anayasaya aykırı hükümler içermesi durumunda doğal olarak Anayasa Mahkemesince iptal edilecek bir düzenleme, artık bu yola başvurulmadan, yasa yerine bir olağanüstü hal KHK’sı yoluyla çıkartılabilecek, böylece düzenleme KHK olarak yürürlükte kaldığı süre boyunca Anayasa Mahkemesi de devre dışı kalacaktır ki, bakıldığında böyle de yapılmaktadır.

Çıkartılan bir KHK ile anayasal organlar, olağanüstü hal ile sınırlı olsun veya olmasın kaldırılsa, ne yapılabilecektir.

Anayasa Mahkemesi, iktidara işte bu fırsatı da sunmuştur.

Hatta hükümet, Anayasa’ya aykırı KHK çıkartmayı normal gördüğüne göre, Anayasa ile birebir aynı konuda hüküm içeren, Anayasa ile çatışan bir KHK da çıkartma yoluna gitse, bu KHK ile de Anayasa Mahkemesinin görevlerini veya bu görevlerinden bir kısmını, süreli veya süresiz olarak bu mahkemenin elinden alsa, bu mahkemenin elinden aldığı bu görevleri, hükümet kendi bünyesinde toplasa, örneğin dernek, vakıf kapatır gibi, FETÖ ile ilgili diyerek, birçok siyasi partiyi de kapatsa, Anayasa Mahkemesi; Anayasa’da, Anayasa’nın 69 uncu maddesi uyarınca bu konularda görevli olan ben isem de, konu bir olağanüstü hal KHK’sı ile yapılmıştır, yapabileceğim bir şey yok mudur diyecektir…

Bu bakış açısı ile AKP, bir tek kendisini FETÖ dışında bırakıp, tüm siyasi partileri FETÖ kapsamı içine sokup, olağanüstü hal KHK’larıyla siyasi parti de kapatabilecektir. Anayasa Mahkemesi de bu durumu seyredecektir…

Oysa Anayasa’nın 148/son maddesine bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin görevleri sadece ve sadece Anayasa ile düzenlenebilir. Anayasada düzenlenen bu görevlere de dokunulamaz.

Anayasa Mahkemesinin görevleri, bir KHK ile bu mahkemenin elinden alındığında, parti kapatmalarla bu yola başlandığında Anayasa Mahkemesi olağanüstü hal KHK’ları görev alanım dışındadır görüşünü sürdürdüğünde o zaman ne yapılabilecektir.

Hatta bir süre sonra iktidar bu mahkeme de FETÖ ile ilgili diyerek, bu kapsamdaki bir KHK ile bu mahkemeyi de kapatsa Anayasa Mahkemesi, ben sadece düzenlemenin adına bakar, adında olağanüstü hal KHK’sı yazıyorsa, hiç bir şey yapamam mı diyecektir…

Kendi sonunun gelmesine de seyirci mi kalacaktır…

***

Anayasa Mahkemesi Kuruluş yasasına aykırı biçimde, kişisel suçlarda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin, bir Anayasa Mahkemesi kararı bile olmadan yerel adli mercilerce tutuklanması, Anayasa Mahkemesi Başkanının da yine geçmiş görevlerinde çalıştığı kişilerin yine bu bağlamda tutuklanmış olması, bu mahkemede hükümetin beklentisine aykırı herhangi bir işlem halinde, bu mahkemenin de FETÖ soruşturması kapsamına sokulacağı ve mahkeme mensuplarının da tutuklanacağı düşüncelerine haklılık payı kazandırmıştır.

Bu tablo ise, Anayasa Mahkemesinin hukukla bağdaşmayan söz konusu KHK ret kararını ortaya çıkarmıştır.

***

Siyasi partileri kapatma görevi sadece Anayasa Mahkemesine aittir. 1961 Anayasası döneminde de, 1982 Anayasası döneminde de bu durum aynıdır.

12 Eylül darbe yönetimi boyunca 1961 Anayasası yürürlükte kalmıştır. Ancak darbe konseyi, 1980 yılında 2324 sayılı Yasa çıkarmış olup, bu yasadan da anlaşılacağı üzere, anayasaya aykırı olarak aldıkları her karar 1961 Anayasası değişikliği sayılmıştır. Kararlarına da anayasa yargısı yolu kapatılmıştır.

Darbe konseyi bir süre sonra 1981 yılında 2533 sayılı yasa ile mevcut siyasi partilerin feshine ilişkin yasa çıkartarak, mevcut siyasi partileri feshetmiştir.

Bu siyasi partiler ancak 1992 yılında çıkartılan bir yasa ile açılabilmiştir.

Şimdi AKP hükümeti, olağanüstü hal KHK’ları ile Anayasa’ya aykırı düzenlemeler yapabilirim dediğine ve de yaptığına, hatta yargı yoluyla kapatılabilecek diğer tüzel kişilikleri bir olağanüstü hal KHK’sıyla kapattığına ve Anayasa Mahkemesi de, bu durumu ben anayasal yönden denetleyemem dediğine göre…

Şimdi bir olağanüstü KHK’sı ile, başta anamuhalefet partisi olmak üzere tüm siyasi partileri kapatma yoluna gitse, Anayasa Mahkemesi böyle bir durumda; bu düzenleme anayasaya aykırıdır, böyle bir düzenleme yapılamaz, böyle bir KHK çıkartılamaz diyerek, hukuka uygun olan önceki kararlarına dönecek midir…

Önceki kararlarına dönecekse, o zaman mevcut ret kararını neden vermiştir…

Hukuka uygun önceki kararlarına dönmeyerek sistemi AKP faşizmine, AKP’nin iki dudağı arasına, AKP’nin tek parti yönetimine teslim mi edecektir…

AKP’nin olağanüstü hal KHK’ları yoluyla Cumhurbaşkanının görevlerini artırma yoluna giderek, bu yöntemle fiilen başkanlığı bile getirmesine de sessiz mi kalacaktır…

Anayasa’yı, Anayasa’nın üstünlüğünü, hukukun üstünlüğünü korumakla görevli Anayasa Mahkemesi, bu bakış açısıyla, bu yorumuyla, kendi sonunu getireceği gibi, mevcut Anayasa’nın da bütünüyle yok olmasına mı neden olacaktır…

***

Gönül isterdi ki, CHP’nin TBMM grubu tüm KHK’lar için Anayasa Mahkemesine başvurmuş olsun. Ancak CHP TBMM Grubu tüm KHK’lar için Anayasa Mahkemesine başvurmamıştır. Onlar da sadece Anayasa Mahkemesinin kararı, bu dönemde bu KHK’lar hakkında acaba ne yönde dedirtecek sınırlılıkta bir başvuru yapmakla yetinmişler, hukuka bağlı bir iradeyi kararlılıkla tüm KHK’lar karşısında ortaya koymaktan geri durmuşlardır.

CHP yönetiminin, AKP hükümeti ile mutabık kalınan noktalarda iptal davası başvurusu yapmadığı kamuoyuna yansımıştır.

Bu bilgi son derece manidardır.

Evet, AKP’nin bu tutum ve uygulaması karşısında, tüm siyasi partiler için, hele de AKP karşısında en etkin duruş göstermesi gereken CHP için de, olağanüstü hal süresindeki hükümetin tutumu ve Anayasa Mahkemesinin kayıtsızlığı, bir kapatma riskini öne çıkarmaktadır.

Ancak bu risk geri adım atmayı değil veya kararsızca durmayı değil, daha kararlı bir biçimde yürümeyi gerektirmektedir.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir