Mehmet Uysal’ın Demokrasi Yazısı İçin…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Editörün Notu: Yazarımız Mehmet Uysal’ın “Demokratların Birliği İçin”

başlıklı yazısını yayınlarken siz değerli okuyucularımızdan bu yazı hakkındaki görüşlerinizi iletebileceğinizi belirtmiştik. Yazarımız M. Tanju Akad, bu yazı hakkındaki düşüncelerini Mehmet Uysal’a iletti.  M. Uysal da Tanju Hocamızın düşünceleriyle ilgili kendi görüşlerini ortaya koydu. Bu iki görüşü anafikir’de yayınlayarak bundan böyle sitemizde yayınlanan yazılarla ilgili okuyucularımızın daha fazla görüş belirtmelerinin önünü açmak istiyoruz. Böylece ideolojik tartışma ortamının geliştirilmesine hizmet etmeyi amaçlamaktayız.

***

Mehmet Tanju Akad’ın görüşleri:

Mehmet Uysal’ın Demokrasi Yazısı İçin…

Sayın Hocam,

Yeni bir toplumcu düzen arayışını tartıştığınız demokrasi yazınızı okudum. Aklıma gelen bazı hususları size iletmek isterim.

Öncelikle, meselelere küresel planda bakış günümüzde elbette ki gerekli bir şey olmakla birlikte, bunun önemli bir sakıncası (daha doğrusu tehlikesi), yerel veya ulusal mücadelelerin geri plana atılması anlamına gelebilecek olmasıdır. Küresel çapta bir mücadelenin koordine edilmesi karşı çıkılacak bir şey değildir ama tarih boyunca bunu yaptığını ileri süren herkes öncelikle kendi çıkarlarının peşinde koşmuştur ki, buna 2. ve 3. “enternasyonaller” de dahildir.  Bugün de bazı liberaller “mali sermayeye karşı ancak küresel mücadele olabilir” diyerek ulusal/yerel mücadeleleri baltalamaktadır. Halbuki önce ulusal/yerel çapta mücadele gelişmeden küresel mücadeleyi kim yapacak? Kanımca küresel değil yerel bazda mücadeleye odaklanmak gerekir (ama küresel dayanışma olursa karşı çıkılmaz tabii – sadece samimiyetine dikkat etmek gerekir). Mücadeleyi yürütenler güçlerinin artması oranında ister istemez küresel yaklaşımlar edinmek zorunda kalacaktır.

Bu nedenlerle küresel mücadele fikrinin daha uzunca bir süre (ya da bunu yürütecek güçlü iradeler teşekkül edinceye kadar) sadece (ütopik) bir fikir olduğunu ve pratiği engellememesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçi her şey bir düşünce, hatta ütopya ile başlar ama geçmişte, küresel olan ideolojiler ve politikalar (dinler, sömürgecilik, hatta “demokrasi”) halklara genellikle iyilikten çok kötülük getirmiştir.

Keza, küresel çapta ortak paydanın bulunamayacağı veya bulunursa da etkili olamayacağı kanısındayım. Belki çok büyük yıkımlar yaşanırsa buna yaklaşılabilir. Doğanın tahribi veya iklim felaketi bu yönde bir etki yapabilir.

Gene, “ortak özlemleri olan demokrat insanlar” konusunda da yaklaşımınızın aşırı iyimser olduğu kanısındayım. Böyle bir kesim mutlaka vardır ama çok azınlıktadır. Buna inandığını söyleyecek olanların çoğunun da riyakar olacağını ve kendi ülkelerinin/gruplarının/sınıflarının çıkarlarını öne alacaklarını tarih bize göstermektedir.

Bir başka husus da – gelecekte dünyada makul bir yaşam olacaksa bunun pastanın büyümesiyle değil, üretim ve tüketim modelinin değişmesiyle gerçekleşeceğini düşünmekteyim. Çünkü pastanın büyümesi dünya kaynaklarının daha hızlı tahribi anlamına gelir. Ama 5 yıldızlı otel yerine ekolojik bir köyde tatil yaparak mutlu olunabilirse, dünya kaynakları üzerindeki baskı azalmış olur.

Ortak akıl konusuna gelince, tarihte bunun emsali yoktur. Bundan sonra olabileceğine dair herhangi bir emare göremiyorum ama tabii bu benim eksikliğim olabilir.

Demokratik duyarlılığı bütün bunlar için bir ön koşul olarak getirmişsiniz ki buna katılırım elbet ama bu şayet olsaydı zaten değindiğiniz sorunlar o kadar büyük olmazdı.

Bütün bunlardan hareket ederek, demokratik bir dünya düzeninin ancak yerel/ulusal mücadelelerin gelişmesiyle mümkün olabileceği kanısındayım. Geçmişte de her ileri hareket önce küçük bir veya birkaç bölgede öne çıkıp oradan dünyaya yayılmıştır. İletişim alanındaki tüm gelişmelere ve halklar üzerinde uygulanan bazı ortak emperyalist politikalara rağmen her bölgenin son tahlilde kendi gerçekliği içerisinde yaşamaya devam edeceğini öngörüyorum ama tabii ki belki şeyleri gözden kaçırmama neden olan önyargıların esiri olabilirim. Bu her zaman mümkün. Kısacası, burada daha olası gördüğüm şeylerden söz ettim. Yoksa geleceği gören birer kahin değiliz elbet.

Bize verdiğiniz düşünce malzemesi için kendi adıma teşekkür ederim. İnsanların olumlu bakışlara ve ütopyalara ihtiyacı olduğu da yadsınamaz. Bu nedenle benim gibi bir gamlı baykuşun kusuruna bakmayacağınızı umarım.

Saygı ve en iyi dileklerimle…

 Mehmet Tanju Akad

***

 

Mehmet Uysal’ın cevabı:

Merhaba Mehmet Bey,

AnaFikir editörü arkadaşımız, yazıyı siteye koyarken, bence çok isabetli bir ifade kullanarak; “Yazarımız Mehmet Uysal’ın aşağıda okuyacağınız yazısı, yeni bir tartışmaya altlık oluşturacak mahiyettedir. Bu tartışmaya katılarak düşüncenizi iletirseniz seviniriz” demiş. Ben de editörümüz ile aynı doğrultuda yaklaşarak; düşüncelerinizi paylaşmanıza ancak ve ancak sevinebilirim, “kusura bakmak” da ne kelime. Çünkü kapsamlı, derin, isabetli ve paylaşan kitlesi geniş düşünceler, başka bir deyişle “ortak dil”, bu tartışmalar içinde oluşur. Hep “demokrat ortak akıl”ın oluşturulup çalıştırılmasından yana birisi olarak, başka türlü düşünüp davranmak da benim açımdan abes olur.

Sadede gelirsek; yazınızdaki endişe/eleştirilerinize, paragraflar itibariyle aşağıda cevap vermeye çalıştım.

Yazınızda, “Öncelikle, meselelere küresel planda bakış günümüzde elbette ki gerekli bir şey olmakla birlikte, bunun önemli bir sakıncası (daha doğrusu tehlikesi), yerel veya ulusal mücadelelerin geri plana atılması anlamına gelebilecek olmasıdır. … küresel mücadele fikrinin daha uzunca bir süre (ya da bunu yürütecek güçlü iradeler teşekkül edinceye kadar) sadece (ütopik) bir fikir olduğunu ve pratiği engellememesi gerektiğini düşünüyorum.” diyorsunuz

Yazımın 4. bölümünde, “Öte yandan, dünya toplumunu baz almasının doğal sonucu olarak, dünyanın demokratik modellenmesi çalışmasının organizasyonu olarak ortak akılın da dünya çapında oluşması gerekmektedir. Ortak aklın dünya çapında oluşması için, dünyanın siyaseten ve hukuken ulus toplum biçiminde yapılanmış olması  göz önüne alınarak, ortak akıl organizasyonları da ulus bazında gerçekleştirilir ve ulusal ortak akıllar arasında yapılacak ortak çalışma oragnizasyonlarıyla küresel ortak akıl şekillenebilir. Ulusal ortak akıllların yapacağı demokratik dünya modeli  tasarımları, küresel ortak akıl zeminine getirilip tartışılır ve bu tartışmalar sonucunda son şeklini alır.”  demiştim. Bu ifademin, sizin “yerel veya ulusal mücadelelerin geri plana atılması” ve “pratiğin engellenmesi” endişelerinizi gidereceğini düşünüyorum. Bununla birlikte, bu söylediklerimi biraz açmak gerekirse; dünyanın siyaseten ve hukuken ulus toplum/devletler halinde yapılanmış olması gerçekliği nedeniyle; “küresel demokratik toplum modelleri”, yerelin (ulusların) kendine özgü koşullarına yerel (ulusal) siyasi-hukuki mekanizmaların işleyişi içinde uyarlanacağı gibi, ulusal siyasi-hukuki mekanizmaların işleyişi ile hayata geçirilebilecektir. Küresel demokratik toplum modellerinin hayata geçmesi, bir küresel koordinasyon gereğini ortaya çıkaracak ve bu gereklilikten ortaya çıkan uluslararası mekanizmalar/yapılanmalar, “ulus-ötesi küresel irade”nin alt yapısını oluşturacaktır. Kuşkusuz, bu sürecin pratik işleyişinin ayrıntıları, konuyla ilgili çalışmalar sırasında yapılacak değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkacaktır.

Özetlemek gerekirse; dünyanın ulus toplum/devletler halindeki mevcut siyasi-ekonomik-hukuki yapılanması, demokratların “küresel düşün yerel davran” demesini gerektirmektedir. Ancak küresel düşüncelerin yerele (ulusala) uyarlanması ve uygulanması, zaman içinde “küresel düşün küresel davran”a götürecektir. Tıpkı, küresel liberal “yeni dünya düzeni”nin, küresel düşünüp, yerel (ulusal) davranarak, dünyayı liberal bir köy haline getirmesinde olduğu gibi.

Yazınızda,“Keza, küresel çapta ortak paydanın bulunamayacağı veya bulunursa da etkili olamayacağı kanısındayım. Belki çok büyük yıkımlar yaşanırsa buna yaklaşılabilir. Doğanın tahribi veya iklim felaketi bu yönde bir etki yapabilir. … Gene, “ortak özlemleri olan demokrat insanlar” konusunda da yaklaşımınızın aşırı iyimser olduğu kanısındayım.”diyorsunuz.

Bence, “refahın, adaletin, barış ve dostluğun, sevgi ve aşkın her yerde olduğu bir toplumsal düzen özlemi ve istemi (yaşama hakkı)” demokratlık için gerekli, yeterli ve objektif bir ölçüdür. Başka bir deyişle, yaşama hakkından yana olmayan hiç kimse “demokrat” olarak nitelenemez ya da “ben demokratım”  diyen hiçbir kimse doğrudan veya dolaylı olarak “ben yaşama hakkından yana değilim” diyemez. Bu durumda, mevcut dünya görüşü ne olursa olsun, “ben demokratım” diyen herkesin bu “yaşama hakkından yana olmak” ölçüsünü taşıdığını, bundan dolayı yerel/küresel bütün demokratların bu temel ortak paydaya sahip olduklarını varsaymanın aşırı iyimserlik olmadığını düşünüyorum. Somut bir örnek vermem gerekirse; ben, yakın zamanda yaşadığımız “Gezi Direnişi”nde, her görüşten milyonlarca insanı bir araya getiren şeyin; “refahın, adaletin, barış ve dostluğun, sevgi ve aşkın her yerde olduğu bir toplumsal düzen özlemi ve istemi (yaşama hakkı)” ortak paydası olduğunu düşünüyorum.

Son olarak, mevcut düşünce yapısı ne olursa olsun, “ben demokratım” diyen herkesin “yaşama hakkından yana” olduğu varsayılmazsa,  güçlü bir demokratik siyaset, bu amaçla demokratların birliği arayışı için dikkate değer bir adım atılamayacağını düşünüyorum. 

Yazınızda,“Bir başka husus da – gelecekte dünyada makul bir yaşam olacaksa bunun pastanın büyümesiyle değil, üretim ve tüketim modelinin değişmesiyle gerçekleşeceğini düşünmekteyim. Çünkü pastanın büyümesi dünya kaynaklarının daha hızlı tahribi anlamına gelir. Ama 5 yıldızlı otel yerine ekolojik bir köyde tatil yaparak mutlu olunabilirse, dünya kaynakları üzerindeki baskı azalmış olur.”diyorsunuz.

Okumuş ve değerlendirmiş olacağınız üzere, yazımın ana teması, “güçlü bir demokratik siyaset için demokratların birliğinin ilkeleri” arayışı olup, bu nedenle doğal olarak yazımda “Refah olabilmesi için her şeyden önce toplumsal gelirin sürekli arttırılması, yaygın deyişle ‘pastanın büyütülmesi’ gerekir.” demekle ve böylece “pastanın büyütülmesi (toplumsal gelirin arttırılması)”nı bir ortak payda olarak tespit etmekle yetindim. Kuşkuşuz demokratların birliğinin ana zemini olacak olan “demokratik ekonomi (üretim, bölüşüm, tüketim) modeli”, “demokrat ortak akıl” tarafından  tasarlanırken, üretimde dünya kaynaklarının ekonomik kullanımı; tüketimde “tükettiğin kadar güçlüsün, büyüksün” –marazi- kültürü yerine, “(örneğin) ihtiyacın kadar tüket” –sağlıklı- kültürünün yayılması esas alınacak, esasen gelirin adil bölüşümü, bu kültürün yaygınlaşmasının yolunu açacaktır.

Yazınızda, “Ortak akıl konusuna gelince, tarihte bunun emsali yoktur. Bundan sonra olabileceğine dair herhangi bir emare göremiyorum…” diyorsunuz.

Kullandığım “ortak akıl” ibaresinin, tarafınızca nasıl anlaşıldığını tam olarak anlayamadım. Ancak, benim “ortak akıl” ile kastettiğim şey; birden fazla insanın, belli bir konu hakkında, belli bir sonuca ulaşmak amacıyla düşünsel çaba harcamak üzere bir araya gelmesidir.  Bu çerçevede, birden fazla insanın düşünsel çabalarının ürünü oldukları için; siyasi, ekonomik, hukuki, bilimsel, kültürel vs. her türlü örgütlenme bir ortak akıl organizasyonu olup, gerek oluşum gerekse karar alma süreçleri de bir ortak akıl faaliyetidir. Yazımda, “Demokrat aydınların, çalışmaya, çeşitli toplum kesimlerininorganize olduğu sivil toplum örgütlerini temsilen katılmalarının, demokratik dünya toplumu modellerinin kitleselleşmesi parametresini gerçekleştirebileceğini düşünüyoruz…Tüm toplum kesimlerinin duyarlılıklarını taşıyan aydınların organize çalışması olacağı için, bu bir ‘ortak akıl organizasyonu’ olacaktır.” derken de kastettiğim budur. Umarım “ortak akıl” meramımı açıklayabilmişimdir.

Yazınızda, “Bütün bunlardan hareket ederek, demokratik bir dünya düzeninin ancak yerel/ulusal mücadelelerin gelişmesiyle mümkün olabileceği kanısındayım. Geçmişte de her ileri hareket önce küçük bir veya birkaç bölgede öne çıkıp oradan dünyaya yayılmıştır.” diyorsunuz.

Yukarıdaki; yazının 4. bölümüyle ilgili açıklamalardan sonra, bu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.

Diyeceklerim şimdilik bundan ibarettir. Sürç-ü lisan ettikse affola.

Selam ve saygılarımla.

Mehmet Uysal

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir