Pakistan’ın İstikrarsızlaştırılması

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

06 Ocak 2013 Pazar

Chossudovsky bu analizinde ABD’nin BOP projesi çerçevesinde Pakistan’ı balkanlaştırma projesini ve Belucistan’daki zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının bundaki etkisini ele alıyor…

Prof. Michel Chossudovsky

Global Research

Yazarın notu:

Washington’un niyeti, rejim değişikliği şeklindeki dar amacından da öteye gidiyor. ABD politikalarının temeli, merkezi hükümeti zayıflatma ve kırılmaya uğratmaya dayanıyor.

“Terörizme karşı küresel savaş” etiketi altında yapılan Amerikan insansız uçak saldırıları bu sürecin bir parçasıdır.

Bu makale, Aralık 2007’de ilk kez yayınlandığında bir ulus devlet olarak Pakistan’ın, Benazir Butto suikastından sonra tarihsel çöküş süreci üzerinde odaklanmaktaydı.

Washington, Pakistan’da beş yıldan beri iç savaş ve bölünme senaryoları hazırlamaktaydı. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi (NIC) ve CIA’nın 2005 yılında hazırladığı ortak rapora göre Pakistan, “iç savaştan, tam bir Talibanlaşma ve ülkenin nükleer silahları üzerinde kontrol mücadelesinden olumsuz etkilendiğinden” 2015 itibarıyla başarısız bir devlet olmakla cezalandırılacaktır.

Sovyet-Afgan savaşının başlamasından bu yana Pakistan istihbaratını (ISI) kullanan ABD istihbaratı, el Kaide’yi ve onun uzantıları olan farklı örgütleri destekledi.

 

“Talibanlaşma” ABD’nin düzenlediği örtülü operasyonların doğrudan sonucudur

NIC-CIA raporunda zikredilmeyen şey, -terörist gruplara verilen örtülü destek ve pilotsuz uçak saldırıları da dahil- istikrarsızlaştırma sürecinin uzun süredir devam eden ABD istihbaratının öncülük ettiği operasyonun bir parçası olduğudur.

ABD çizgisi sosyal, etnik ve mezhebi bölünmeler ile Pakistan’ın dağılmasını sağlayacak her türlü siyasi kutuplaşmayı kullanmakta ısrarlı. Bu operasyon anlayışı, Afganistan ve İran’la ilişkilere Amerikan savaş planları tarafından dayatılmaktadır.

Michel Chossudovsky, 27 Aralık 2012

Benazir Butto’nun bir suikasta kurban gitmesi Pakistan’ın bir ulus olarak dağılma sürecine girmesi ve istikrarsızlaştırılmasına katkıda bulunan koşulları meydana getirdi.

Vekalet yönetiminin yeni liderlerle reforme edilmesi konusunda ısrarcı davranan ABD destekli rejim değişikliği süreci, şu an rafa kaldırılmış durumda. Pakistan kamuoyunda itibar kaybeden General Perviz Müşerref, iktidarda uzun süre kalamaz. Ama aynı zamanda “uluslararası toplum” tarafından desteklenen ve 2008’de yapılması planlanan sahte seçimler, zamanında yapılacak olsa bile meşru kabul edilemez; bu nedenle ülkeyi çıkmaza sürüklemesi kaçınılmazdır.

Benazir Butto suikastına ilişkin bilgilerin ABD’li yetkililer tarafından paylaşıldığına dair göstergeler mevcut:

Aylardır Bush-Cheney ikilisinin ve bunların müttefiklerinin, yayılmaya ve “terörizme karşı savaş” meselesini tüm bölgede derinleştirerek Pakistan üzerindeki siyasi kontrollerini güçlendirmek için manevra yaptıkları biliniyordu.

Yorumcular ve yetkililer tarafından bilinen farklı Amerika’nın hayata geçirdiği istikrarsızlaştırma planları, Pakistan ordusunu/askeri gücünü devre dışı bırakmak için önerildi.

Butto suikastı, beklenen bir şeydi. Amerikan yetkilileri arasında Perviz Müşerref ya da Benazir Butto’ya suikast düzenleneceği konusunda raporlar elden ele dolaşmaktaydı. (Larry Chin, Global Research, 29 Aralık 2007)

Politik çıkmaz

Askeri yönetim altında yaşamların sürdürülmesinin sağlanmasına ilişkin bir bakış açısıyla birlikte “Rejim değişikliği” Amerikan dış politikasının artık temel dayanağı olmaktan çıkmıştır. Pervez Müşerref rejimi bütün bunların üstesinden gelemez. Washington’un dış politika çizgisi, Pakistan’ın bir ulus olarak Balkanlaşması ve parçalanmasını bilfiil teşvik ediyor.

Yeni siyasi liderlik bekleniyordu ancak büyük ihtimalle daha önceki ABD sponsorlu yönetimle ilişkiler açısından farklı bir şekilde olacaktı. Hepimiz Washington’un, ulusal çıkar meselesine hiç değinmeden itaatkar ve uysal bir liderliği gündeme getireceğini bekleyebilirdik, şu an “ademi merkeziyetçilik” aldatmacası altında merkezi hükümetin zayıflatılması ve Pakistan’ın kırılgan federal yapısının dağıtılmasına katkıda bulunurken aynı zamanda ABD’nin emperyal çıkarlarına hizmet edecek bir liderlik.

Siyasi çıkmaz kasıtlı olarak yaratılan bir şeydir. Bu, ABD’nin, Pakistan devletinin yapılarında yolsuzluk ve yozlaşmayı teşvik eden, halen üzerinde çalıştığı dış politika ajandasının bir parçasıdır. Pakistan ordusu ve istihbarat aygıtı tarafından gerçekleştirilen yönetim şekli, ABD ordusunun Pakistan’da daimi mevcudiyeti de dahil, ABD müdahalesinin daha doğrudan formlarıyla yer değiştirecektir.

Bu genişletilmiş askeri varlık, Ortadoğu-Orta Asya’nın jeopolitik durumunun dayattığı bir şeydir ama aynı zamanda Washington’un Ortadoğu savaşını daha geniş bir alana yayma yönündeki planları tarafından da dayatılmaktadır.

ABD, Pakistan’da birkaç üsse sahiptir. Ülkenin hava sahasını kontrol etmektedir. Son rapora göre: “ABD özel kuvvetleri, yerel kontrgerilla güçleri ile gizli kontr-terör birimlerini destekleme ve onlara eğitim imkanları sunma çabalarının bir parçası olarak Pakistan’daki varlığını daha da genişletecektir.” (William Arkin, Washington Post, Aralık 2007).

Pakistan’da giderek artan askeri varlığın haklı ve mazur gösterilmesi, şu an “terörizme karşı savaş”a dönüşmüş durumdadır. Aynı zamanda kontr-terörizm programını meşrulaştırmak için Washington, “teröristler”e sağladığı gizli destekle bu süreci güçlendirmektedir.

Pakistan’ın Balkanlaştırılması

Daha 2005 yılında ABD Ulusal İstihbarat Konseyi ve CIA, “Belucistan’daki mevcut bölgelerarası rekabetin ülkeyi iç savaşa sürükleyeceği bir dönemde” Pakistan için Yugoslavya benzeri bir kader öngörmüştür. ” (Energy Compass, 2 March 2005).

NIC-CIA raporuna göre Pakistan 2015 yılında “başarısız bir devlet” olarak ilan edilmekle cezalandırılacaktır, bunun nedeni iç savaş, tam bir Talibanlaştırma ve nükleer silahlarının kontrolü için verilen mücadeledir”.( Pakistan’ın eski İngiltere büyükelçisi Wajid Shamsul Hasan, Times of India, 13 February 2005).

“Uç veren demokratik reformlar, değişmez siyasi elit ve radikal İslamcı partilerden oluşan muhalefet saflarında çok küçük değişikliklere yol açacaktır. NIC-CIA raporundan alıntı yapan eski bir diplomatın ifadesine göre “ülkede devam eden gürültülü hengame ikliminde merkezi hükümetin kontrolü, sadece Pencap bölgesi ve bir de Karaçi’nin ekonomik merkeziyle sınırlı kalacak”tır.

Hasan kaygılı bir şekilde sordu, “asker kökenli yöneticilerimiz benzer bir program üzerinde mi çalışıyor yoksa Ulusal İstihbarat Konseyi CIA ile işbirliği içerisinde yıllar içerisinde oluşturulan farklı değerlendirme raporlarından elde edilen bir şeyin üzerinde mi çalışıyorlar? (age)

Pakistan’ın askeri ve istihbarat gücünün dominant rolüyle karakterize edilen süreklilik, ülkenin Balkanlaştırılması ve siyasi bozulması lehine parçalanarak un ufak edilmiştir.

Washington’un sürdürmek istediği NIC-CIA senaryosuna göre: “Pakistan, on yıllar boyu yürütülen yanlış ekonomi ve siyasi politikaları, üzerinde bir türlü anlaşmaya varılamayan siyasi kararları, hukuksuzlukları, yolsuzluklar ve etnik sürtüşmeler nedeniyle kolay kolay kendine gelemez.” (age)

ABD, sosyal, etnik ve mezhebi bölünmeler ve siyasi çekişmeleri kışkırtmayı sürdürmektedir. Buna Pakistan’ın parçalanması da dahildir. Bu tarz bir eylem şekli, ABD tarafından Afganistan ve İran gibi ülkelere yönelik savaş planlarıyla dikte edilmektedir.

ABD’nin Pakistan’a yönelik bu politikaları, Büyük Ortadoğu projesi dediğimiz Ortadoğu ve Orta Asya’yı kapsayan bölgede uygulananlara benzemektedir. Örtülü istihbarat operasyonları tarafından desteklenen Amerikan stratejisi, etnik ve mezhebi çekişmeleri kışkırtma konusunda ısrarcıdır. Merkezi hükümet kurumlarını zayıflatırken ayrılıkçı hareketleri finanse etmekte ve kışkırtmaktadır.

Daha geniş amacı ise ulus devleti kırılmaya uğratmak ve Irak, Suriye, İran, Afganistan ve Pakistan’ın sınırlarını yeniden çizmektir.

Pakistan’ın petrol ve gaz rezervleri

Pakistan’ın büyük petrol ve gaz rezervleri, büyük ölçüde Belucistan eyaletinde bulunmakta olup buradaki boru hatları da, Anglo-Amerikan ittifakı tarafından oldukça stratejik bir koridor olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bu durum, Pakistan’ın militarizasyonunu gerektirmektedir

Belucistan, Pakistan’ın kara kütlesinin yaklaşık %40’ını oluşturmakta olup büyük mineral yatakları kadar önemli petrol ve doğal gaz rezervlerini de içinde barındırmaktadır.

İran-Hindistan boru hattı koridorunun Belucistan üzerinden transit geçiş yapması kararlaştırılmıştır. Belucistan ayrıca, dünyanın günlük petrol tedarikinin %30’unun karşılandığı Hürmüz geçidinden çok da uzak olmayan Arap denizindeki Gwadar bölgesinde yer alan limana da sahip olup büyük ölçüde Çin tarafından finanse edilmektedir. (Asia News.it, 29 Aralık 2007)

Pakistan 25,1 trilyon metreküpü bulan ispatlanmış gaz rezervlerine sahip olup bunun 19 trilyonu Belucistan’da bulunmaktadır. Belucistan’daki yabancı gaz ve petrol müteahhitleri BP, İtalya’nın ENI’si, Avusturya’nın OMV’si, Avustralya’nın BHP’sidir. Pakistan’ın devlete bağlı olarak çalışan PPL dahil gaz ve petrol şirketleri (ki bu PPl adlı şirket Belucistan’da Sui petrol sahalarında en geniş paya sahiptir) IMF ve Dünya Bankası gözetiminde özelleştirilmeye başlamıştır.

Oil and Gas Journal (OGJ)’ye göre Pakistan’ın ispatlanmış petrol rezervleri 300 milyon varil olup bunun büyük bir bölümü Belucistan’da bulunmaktadır. Belucistan’ın petrol rezervlerine ilişkin yürütülen diğer tahminler, denizde ve karada olmak üzere toplamda 6 trilyon varili bulduğu ifade edilmektedir. (Environment News Service, 27 Ekim 2006) .

Belucistan’daki ayrılıkçılara örtülü destek

Belucistan’ın stratejik enerji rezervleri, ayrılıkçı ajandayla doğrudan ilgilidir. Bildik bir model takip edildiğinde Beluci isyancıların İngiltere ve ABD tarafından desteklendiğine ve kışkırtıldığına ilişkin bir takım göstergeler bulunmaktadır.

Ulusal Beluci Direniş Hareketi, Belucistan’ın Pakistan tarafından istila edildiği 1940’lara kadar gider. Mevcut jeopolitik bağlamda ayrılıkçı hareket, yabancı güçler tarafından ele geçirilme sürecini yaşamaktadır.

İngiliz istihbaratı, Belucistan’daki ayrılıkçı harekete gizli destek vermekle suçlanmaktadır (bu haraketin ilk kıpırtıları Pakistan ordusu tarafından bastırılmıştır). Haziran 2006’da Pakistan Parlamento Savunma Komitesi, İngiliz istihbaratını “İran sınırlarındaki eyaletlerde [Belucistan] bulunan isyancıları kışkırtmak”la suçlamıştır. (Press Trust of India, 9 Ağustos 2006). On İngiliz milletvekili, İngiltere Gizli Servisi’nin Beluci ayrılıkçılara yönelik gizli desteğiyle ilgili olarak Parlamento Savunma Komitesi’nde düzenlenen basına kapalı oturuma katılmışlardır (age). Ayrıca CIA’in raporları ve Mossad’ın İran ve Güney Afganistan’daki Beluci isyancılara yönelik desteği de mevcuttur.

İngiltere ve ABD’nin her iki tarafı da desteklediğine dair bir izlenim oluşmuş olabilir. ABD, Pakistan ordusuna F-16 jetleri vermekte ve bu uçaklar, Belucistan’daki Beluci köylerinin bombalanmasında kullanılmaktadır. Bu esnada İngilizlerin ayrılıkçı harekete yönelik gizli desteği (Pakistan Parlamento Savunma Komitesi’ne göre) merkezi hükümetin zayıflatılmasına katkıda bulunmaktadır.

ABD’nin kontr-terörizm faaliyetlerinin amacı, egemen devletleri istikrarsızlaştırmak amacıyla “Kurtuluş orduları”na gizli destek ve eğitim imkanı sağlamaktır. Kosova’da Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (KKO) 1990’larda eğitilmesi, Pentagon’la anlaşma imzalayan MPRI (Profesyonel Askeri Kaynaklar) adlı özel bir güvenlik şirketine emanet edilmiştir.

Beluci Kurtuluş Ordusu (BLA), uyuşturucu ticareti tarafından finanse edilen ve CIA ile Alman istihbarat örgütü Bundes Nachrichten Dienst (BND) tarafından desteklenen Kosova Kurtuluş Ordusu (Kosovo Liberation Army-KLA)’ya çok enteresan bir şekilde benzemektedir.

BLA, 1999’daki askeri darbenin hemen arkasından doğmuştur. Bu hareketin 1940’ların sonlarında ortaya çıkan ayrılıkçı Beluci direniş hareketiyle elle tutulur bir bağlantısı yoktur. BLA’nın liderliğini saran bir gizlilik halesi bulunmaktadır.

İran, Pakistan ve Kuzeybatı Afganistan’da Beluci halkı gayet iyi durumda

Washington, Pakistan’daki Beluci bölgelerinin İran’daki ve Kuzeybatı Afganistan’daki bölgelerle entegre olabilecek “Büyük Belucistan”ın ortaya çıkışını teşvik etmektedir. Bu nedenle İran ve Pakistan’da siyasi parçalanma süreci sürmektedir.

“ABD, Beluci nasyonalizmini İran’ın Sistan ve Belucistan bölgelerindeki isyan hareketini sahnelemek için kullanmaktadır. “Afganistan’da ‘teröre karşı savaş’, Beluci militanlığının itibar kazanmasına zemin hazırlamak için kullanılmaktadır. (Bkz. Global Research, 6 Mart 2007).

Askeri eğitimci Yarbay Ralph Peters, Armed Forces Journal adlı derginin 2006 Haziran sayısında belirsizliğe mahal vermiyecek şekilde Pakistan’da “Büyük Belucistan” ya da “Özgür Belucistan” şeklinde ayrı bir ülke kurulmasına götürecek bir parçalanmanın uygun olacağını ifade eden bir yazı kaleme almıştı. Bu sonuncusu, Pakistan ve İran Belucistanı’nı tek bir siyasi yapıda birleştirebilirdi.

Peter’e göre Pakistan’ın Kuzey Batı Sınır Eyaleti’nin, etnik ve dilsel benzerlik nedeniyle Afganistan’a katılması gerekiyordu. Büyük ölçüde Amerikan siyasetini yansıtan bu parçalanma önerisi, Pakistan’ın şu an sahip olduğu toprakların yarısından fazlasının elinden çıkması anlamına geliyor. Pakistan, Arap Denizi’ndeki sahil şeridinin geniş bir bölümünü de kaybedebilir.

Harita her ne kadar Pentagon’un resmi doktrinini temsil etmese de NATO Savunma Akademisi’nde önde gelen askeri görevlilerin eğitim programında okutulmaktadır. Bu harita, benzeri diğer haritalar gibi, büyük ihtimalle Ulusal Savaş Akademisi’nde okutulduğu gibi askeri planlama dairelerinde de okutulmaktadır. (Bkz. Mahdi D. Nazemroaya, Global Research, 18 Kasım 2006)

“Yarbay Peters, son olarak Dışişleri Bakanlığı içerisindeki İstihbarat Dairesi Kurmay Başkan Yardımcılığı görevinden emekli olmadan önce, ABD dış politikası ve askeri dergiler için yazdığı çok miktardaki strateji yazılarıyla Pentagon’un önde gelen kalemlerinden biri olmuştur. (Ibid)

Bu ayrılıkçı eğilimlerin sadece Belucistan’la sınırlı olmadığı, not etmeye değer bir durum. Sind eyaletinde de ayrılıkçı hareketler bulunmakta olup bunların önemli bir bölümü General Pervez Müşerref’in Pencap ağırlıklı rejimine karşı muhalefetin merkez üssü konumundadır. (Daha fazla ayrıntı için bkz. Selig Harrisson, Le Monde diplomatique, Aralık 2006)

“Güçlü ekonomik tedavi”: Pakistan’ın Merkezi hükümetini zayıflatmak

Pakistan federal eyaletin transferine dayalı bir federal yapısı bulunmaktadır. Federal bir mali yapı altında merkezi hükümet, eyalet merkezli programları destekleyen bir bakış açısıyla finansal kaynakları eyaletlere transfer etmektedir. Ocak 1990’da Yugoslavya’da olduğu gibi, IMF’nin dayatmalarıyla bu transferler dondurulduğunda federal mali yapı çökmektedir:

“Yugoslavya Federasyonu’ndaki cumhuriyetlere transfer ödemeleri olarak gitmesi gereken devlet gelirleri bunun yerine Belgrad’ın borç yönetimine verilmiştir. Eyaletler, büyük ölçüde kendi hallerine bırakıldılar. Bütçe kesintileri, federal gelirlerin borç yönetimine yönlendirilmesini gerektirmekte olup Belgrad tarafından eyaletlere ve Otonom bölgelere yapılması gereken transfer ödemelerinin askıya alınmasına neden olmaktadır.

Reformcular Yugoslavya’nın federal mali yapısını ve ölümcül bir yara almış olan federal/siyasi kurumlarının nihai olarak bir çırpıda çöküşünü planlamıştır. Belgrad’la otonom bölgeler arasındaki finansal damarları keserek reformlar, de facto olarak eyaletlerin ayrılmasına neden olan etnik bölünmeler ve ekonomik faktörlere dayanan ayrılıkçı eğilimleri harekete geçirmiştir. (Michel Chossudovsky, The Globalization of Poverty and the New World Order, Second Edition, [Sefaletin Küreselleşmesi ve Yeni Dünya Düzeni, ikinci baskı] Global Research, Montreal, 2003, Bölüm 17.)

2005 tarihli Ulusal İstihbarat Konseyi’nin CIA ile ortaklaşa hazırladığı raporun Pakistan için Yugoslavya benzeri bir kader çizme babında Balkanlaşma ve siyasi çözülmenin bir nedeni olarak “ekonomik kötü yönetim”in etkilerine işaret etmesi, hiçbir şekilde tesadüfi değildir.

“Ekonomik kötü yönetim”, merkezleri Washington’da bulunan finansal kurumlar tarafından IMF’nin yapısal ayarlama programına tam olarak riayet edilmediğinden kaynaklanan kaosu tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Gerçekte “yanlış ekonomi yönetimi” ve kaos, her zaman hiper enflasyonu körükleyen ve borçlu ülkeleri aşırı sefalete sürükleyen IMF-Dünya Bankası reçetelerinin bir sonucudur.

Pakistan, tıpkı Yugoslavya gibi IMF’nin ölümcül “ekonomik tedavisi”ne tabi olmuştur: 1999 yılında Generel Pervez Müşerref’i askeri hükümetin başına getiren ani darbe, Pakistan’a empoze edilen sert tasarruf tedbirlerinin ve devalüasyonu da kapsayan İMF ekonomik paketinin bir parçasıydı. Pakistan’ın dış borcu, 40 milyar dolar civarındadır. IMF’nin “borç azaltma” programı, tamamen devletin kar eden kuruluşlarının yabancı sermaye güçlerine çok ucuza gidecek satış ve özelleştirilmeye bağlıydı. (Satılacak olan kurumlara Belucistan’daki gaz ve petrol tesisleri de dahildi).

Müşerref’in Finans Bakanı, Wall Street tarafından iş başına getirildi ki bu hiç de alışılmamış bir uygulama değildir. Askeri idareciler de Wall Street’in emir ve buyruklarıyla atanmaktaydı. Örneğin Citigroup’un Başkan yardımcısı ve aynı zamanda bu grubun Küresel Özel Bankacılık’ın da başı olan Şevket Aziz, bu emri verenlerin başında geliyordu. ( Bkz. WSWS.org, 30 Ekim 1999). CitiGroup Pakistan’da en büyük yabancı ticari bankacılık kurumudur.

ABD’nin örtülü istihbarat operasyonlarının doğasında “gelişmekte olan ülkeler” isimli ülkelerin farklı bölgelerinde uygulanmakta olan net benzerlikler mevcuttur. Askeri darbelerin organizasyonu da dahil olmak üzere bu örtülü operasyonlar, genellikle IMF ve Dünya Bankası’nın empoze ettiği makro ekonomik reformlarla senkronize edilmiştir. Bu çerçevede Yugoslavya’nın 1990’da çöken federal mali yapısı, büyük bir sefalete ve yüksek dozlu etnik ve sosyal bölünmelere yol açmıştır. 1991’lerin ortasında meydana gelen ABD ve NATO destekli “iç savaş”, İslami grupları buraya çektiği gibi Bosna, Kosova ve Makedonya’daki ayrılıkçı paramiliter ordulara gizli desteği kanalize etmiştir.

Benzeri bir “iç savaş” senaryosu CIA ve Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından Pakistan için de uygulamaya konulmuştur: Ayrılıkçı “kurtuluş orduları”nı, “Büyük Arnavutluk”u kışkırtma noktasında çok köklü tecrübeleri olan Amerikan istihbarat servislerinin bakış açısından Kosova’ya uygulanırken “Büyük Belucistan” da Pakistan’ın Kuzeydoğu Belucistan Eyaleti’ne uygulanmaktadır. Benzeri şekilde KLA (Kosova Kurtuluş Ordusu), Washington tarafından seçilmiş bir model olup Belucistan eyaletine uyarlanacaktır.

Benazir Butto suikastı

Benazir Butto Rawalpindi’de suikasta uğradı ki bu kent sıradan bir kent değildir. Rawalpindi, Pakistan Silahlı Güçleri ve İstihbarat Örgütü’nün merkez üssüne ev sahipliği yapan bir şehirdir. İronik olarak Butto, ülkenin elit güçleri ve askeri polis tarafından kontrol edilen ve sıkı bir şekilde korunan bir kent merkezinde suikasta kurban gitti. Rawalpindi, siyasi rekabetlere sızan Pakistan istihbaratının yoğun olarak bulunduğu bir yerdir, dolayısıyla onun burada suikasta kurban gitmesi rastgele bir olay olarak değerlendirilemez.

Batılı medya hiçbir kanıt serdetmeden ve koro halinde sadece Pakistan hükümet kaynaklarından alıntı yaparak El Kaide’nin rolüne vurgu yaparken Pakistan istihbaratının muhtemel rolü üzerinde de durmuştur.

Bu yorumların zikretmediği şey, ISI’nin El Kaide’yi Amerikan istihbaratı adına gözetleme işinde anahtar bir rol üslenmiş olmasıdır. Basında çıkan haberler, iki önemli ve iyi belgelenmiş gerçeği ıskalamışlardır:

1. ISI, halen CIA ile sıkı bağlarını sürdürmektedir. ISI, CIA’in bir asalağıdır.

2. El Kaide CIA’in bir ürünüdür. ISI, El Kaide’ye örtülü bir destek sağlamakta olup bu noktada da Amerikan istihbaratına vekalet etmektedir.

El Kaide ve/ya da ISI’nın bu suikasta adının karışmış olması, Amerikan istihbaratının ya olayın farkında olduğu ya da suikast komplosuna karışmış olma ihtimalini güçlendiriyor.

medyasafak.com

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir