Reyinde Hür Olan Adaylıkta Hür Olur Mu?-Av. Mehdi Bektaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Seçmen, “Reyimde hürüm kimse karışamaz!” der durursa da onun da ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hayattan, ailesinden, çevresinden edindiği ön kabulleri vardır. Seçmen eğilimleri çok zor değişir. Seçimlerde sağcının solcuya, solcunun sağcıya, milliyetçinin ayrılıkçıya, ayrılıkçının milliyetçiye, dincinin laike, laikin dinciye oy verdiği pek görülmez. Çoğu da “Ben beni bildim bileli şu partiye ailecek oy veririz,” der, işin içinden çıkar.

Partiler, bunu bildiklerinden, seçmeni etkilemek için ya tüm yurttaşlara bir dizi vaatte bulunurlar, düşünce, din, mezhep, kültür ayrımı yapmayacaklarını, adil ve eşit davranacaklarını anlatırlar ya da belirli bir sınıfa, belirli bir çevreye, düşünce, inanç ve etnik gruba seslenir dururlar.

Reyinde hür olan insan adaylıkta hür müdür? İstediği herhangi bir partiden aday olması öyle kolay mıdır? Bu iş pek kolay olmasa gerek! Önce o partinin siyasi duruşuyla, hedefleriyle, değerleriyle uyuşacaksın, sonra parti yönetiminin, üyelerinin, seçmen kitlesinin benimseyeceği, içinden gelerek oy verebileceği biri olacaksın!

Politik olmayan, yaşama ideolojik bakmayan insanlar arasında bu tür adaylıklar sıkça görülür. Öyle ki milletvekili, belediye başkanı olmak için her yolu deneyen, sövdüğü lideri, partiyi birdenbire öven adaylar türeyiverir. Bu bilinen, ülkemizde sıkça görülen bir durumdur. Kimi partiler, partiye oy ve parasal katkı sunacaklarını düşündükleri bu kişileri aday gösterirler, listelerinde yer verirler.

Üzerinde durduğumuz bu değil, elbette kişilerin şu veya bu partiden aday olmasına bir şey diyemeyiz, çünkü bu insanların tercihidir. Yalnız geçmişte siyasi bir hareketin içinde yer almış, sorumluluklar üstlenmiş, bedeller ödemiş kişiler, bu kadar rahat davranabilir, tercihte bulunabilir mi?

Bu insanlar, adları Ali, Veli ya da Hasan olduğu için mi, yoksa geçmiş konumuna bakılarak ve belirli bir çevreyi etkileyeceği düşünülerek mi aday gösteriliyor diye sormak ve düşünmek geremez mi? İdeolojik düşünen, politik olan, geçmişte siyasi bir oluşum içerisinde yer alan insanların, geçmiş siyasi görüşüyle taban tabana zıt bir siyasi oluşumda yer almasını politik nedenlere bağlayanlar, açıklayanlar olabilir; ancak, geçmiş aidiyet içerisinde genel bir kabul görüp görmediğine, geçmişin siyasi çevresinde bir burukluk, tepki yaratıp yaratmadığına bakmak, sormak gerekmez mi? Bu İnsanlarda, siyasi arkadaşlarının üzülmesini, içinde bir burukluk yaratmasını önlemek duygusu, ortak düşünceler uğruna yaşamını yitirmiş, toprağa düşmüş yoldaşlarına karşı bir vefa borcu yok mudur? Yoldaşlarını incitmeden, geçmiş değerlerle hesaplaşmadan, geçmiş ve güncel çevresiyle bağını koparmadan bu adaylık nasıl olabilir diye düşünmek gerekiyor!

Milletvekili seçilme olanakları var mıdır, bilemiyorum. Aday oldukları parti barajı geçse bile aday oldukları seçim çevresinde milletvekili çıkaracak kadar oy almaları gerekmektedir. Bu arkadaşların aday gösterildiği yerlerde bu ihtimal pek görünmüyor.

Herhalde bunların hesabını, muhasebesini yapmışlar olmalılar ki, gemileri yakmışlar, ideolojisi, amaçları farklı bir hareketin değirmenine su taşımak için yola çıkmışlar.

Bu tür tartışmalar gündeme çıktığı zaman, çoğu kez “geçmişten ne kaldı ki?” derler. Bende, “At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” derim. Bizlere üzüntüsünün kaldığı kesin de, bunlara ne kalır bilmem!

                                                                           Av. Mehdi BEKTAŞ

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir