Siyasi partiler, artık demokrasinin değil, din sömürüsünün vazgeçilmezleri olursa…Ömer Faruk Eminağaoğlu

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Her türlü sömürüye hayır.

Hem de sonuna kadar hayır.

 

Güç sahipleri ayakta kalabilmek için, Cumhuriyetin değerlerini her yönden sömürüyor.

İster iktidarda, ister muhalefette olsun, yönetimler için bu tutum asla değişmiyor.

 

Daha en sıcak gündeme gelirsek, Ensar Vakfı’nda yaşananlar ülke gündeminden düşmüyor.

Ensar Vakfı konusu iktidar ve ana muhalefet partisi arasında ciddi tartışmalar yaratıyor.

Ancak ne yaşanırsa yaşansın, din bütün siyasi partilerin yapısına sızmış durumda.

 

Siyasi partiler, din ile ilgili konularda, belli noktadan sonra susmayı tercih ediyor.

Bu durumun artık, üniversitelerin, hukuk kurumlarının, partilerde gelecek beklentisi içinde olanların bile ortak tutumuna dönüştüğü görülüyor.

Yine ne acı ki, siyasi partilerin de, artık demokrasiler için değil, din sömürüsü için vazgeçilmez oldukları görülüyor.

 

Baktığımızda, Kutlu Doğum Haftası gibi, ne olduğu belli olmayan, dinin sonuna kadar sömürüldüğü bir hafta, Türkiye’de 1989’dan bu yana kutlanıyor.

Oysa hiç bir dini gün miladi takvime göre kutlanmıyor.

Bu hafta ile ilgili ise 1994 yılında öyle bir takvim ayarlaması yapılıyor ki, bu hafta kutlamaları 1994 yılından bu yana miladi takvime göre yapılmaya başlanıyor!

Böylece kutlamalar, 23 Nisan’ın olduğu haftaya denk getirilip, o hafta da sabitleniyor!

Öte yandan kutlamaların her ne hikmetse 1994 yılındaki Çiller hükümeti döneminde bu şekle sokulduğu görülüyor.

Bu hafta yine her ne hikmetse halen Atlantik ötesinde bulunan bir cemaat başının doğduğu haftaya da denk geliyor!

 

Laiklik, gerçekte bir egemenlik konusu ve sorunu.

Egemenliğin kaynağının kime ait olduğu sorusuna verilen yanıt, laikliğin tanımını oluşturuyor.

Laiklik, egemenliğin gökte değil, yerde olması.

Egemenliğinin kaynağı yerde olunca, kural koyanın kim olduğu sorusu da yanıtını buluyor.

Bu yolla konulan kurallara tabi olunmakta, yönetim de bu kurallara göre gerçekleştiriliyor.

Bu kurallara göre hak ve özgürlüklerden yararlanılıyor.

Din ve vicdan özgürlüğü de, kişisel alanda yaşanan bu hak ve özgürlüklerden, sadece bir tanesini oluşturuyor.

 

23 Nisan’da, egemenlik ulusun oldu ve böylece laiklik için temel bir adım atıldı.

İşte bu duruma duyulan hazımsızlık, din sömürüsü üzerinden bu uydurma haftayı yarattı.

 

2016 yılı kutlamalarında, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakfının yanında, Çankaya Belediyesinin ve de Ensar Vakfının olduğu görülüyor.

CHP Genel Başkanı, kutlamalara katılma iradesinin, Diyanet İşleri Başkanlığının bu yıl politikleşmesi gerekçesi nedeniyle değiştiğini ifade ediyor.

Laiklik konusunda iktidar ve muhalefet söylemde ayrılsalar bile, eylemsel olarak farklı hareket etmeyince, Çankaya Belediyesinin de aynı yerde, aynı etkinlikte olduğu görülüyor.

 

Çankaya Belediyesi’nin, Ensar Vakfı’nın yer aldığı etkinliğe katıldığı ortaya çıkınca, Belediye anılan vakfın etkinlikte olduğunu bilmediğini açıklayarak, etkinlikten çekildiğini ifade ediyor.

Yani buradan çıkan sonuç, Ensar Vakfı olmasa, uydurulan böyle bir haftaya ilişkin etkinlikte bulunmaktan rahatsızlık duymadığı, böyle bir haftayı sorgulama gereği bile duymadığı.

Görülen o ki Ensar Vakfı’nın etkinlikteki varlığı, Çankaya Belediyesinin bu etkinlikten ayrılması için can simidi oluyor.

Aslında yapılan açıklamadan, Çankaya Belediyesinin amacının, etkinlikten ayrılmak olmadığı, Ensar Vakfı ile yanyana görünmemek olduğunu anlaşılıyor!

 

Öte yandan CHP Genel Başkanı’nın, 2016 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine, Diyanet İşleri Başkanı’nın bu yıl politikleşmesi nedeniyle katılmadığı ifade ediliyor.

Yani karşı konulan böyle bir haftanın, bu hafta nedeniyle de bir sömürünün yaşanması değil.

Bakıldığında CHP genel başkanlığının, taa 2010’dan bu yana kesintisiz biçimde bu etkinliklerin içinde olduğu görülüyor.

Genel merkez başka telden, Belediye başka telden, başka gerekçelerden hareket ediyor, kimse işin aslını sorgulamıyor.

 

Yasak faaliyetler içinde olan, bu nedenle ülke gündeminden düşmeyen Ensar Vakfı ile Çankaya Belediyesi’nin faaliyet birlikteliği kuşkusuz kabul edilemez.

Çankaya Belediyesi’nin de, hiç bir belediyenin de, partiler dahil herhangi bir tüzel kişinin veya herhangi bir oluşumun da, hiç bir şekilde din sömürüsü ile hareket etmesi elbette düşünülemez.

Yozluğun, yobazlığın, din sömürüsünün hangi parti altında yapılırsa yapılsın varlığı asla kabul edilemez.

 

Özrü kabahatinden büyük olan Çankaya Belediyesi, etkinlikten çekilme gerekçesi olarak, Ensar Vakfı’nın etkinlikte yer aldığını bilmediği dışında, dinin temelinin ahlak olduğu gerekçesine de dayanıyor.

Yani Ensar Vakfı’nın ahlak ile çatışan durumda olduğunu da ifade etmek istiyor.

Böylece, kendisini de ahlak ile çatışmayacak biçimde, adında yeter ki din olsun, din adı kullanılsın, öyle bir durumda kendisini o konunun hizmetinde gördüğünü ifade etmekten çekinmiyor.

Yani artık belediye, halkın değil, dinin hizmetinde…

Hem de temeli, ilke ve değerleri laiklik olan bir CHP’li belediye.

Hem de Çankaya Belediyesi

Eh ne demeli…

Nereden nereye

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir