Sovyetler Birliği’nin Yıkılma Nedenleri

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Nasıl Bir Sosyalizm? (*)

2-3 Kasım 2017’de S. Petersburg’da gerçekleştirilen 19. Komünist ve İşçi Partileri Uluslararası Toplantısı‘nda Vietnam Komünist Partisi Dış İlişkiler Başkanı TRAN DAC LOI’nin yaptığı konuşmayı yayınlıyoruz. Ekim Devrimi’nin Dünya tarihi içindeki yerinin vurgulanması ve “Sovyetler Birliği’nin yıkılış nedenleri” üzerine değerlendirmeleri ve “günümüzde nasıl bir sosyalizm” sorusuna verilebilecek dikkat çekici cevapları içermesi yönünden önemli bir konuşma.

 

Sevgili Yoldaşlar

1.Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin 19. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısına ev sahipliği yapmak için gösterdiği büyük gayreti çok takdir ediyor sıcak karşılama ve misafirperverliğiniz için içten teşekkürlerimizi sunarız. Büyük Ekim Sosyalist Devrim’in yüzüncü yılı vesilesiyle bu tarihi kentte olmaktan özellikle memnunuz.

 

Yoldaşlar,

  1. Yüz yıl önce, Büyük Ekim Sosyalist Devrimi insanlık için yeni parlak bir geleceği başlattı–sosyalizm çağı –toplum insanın insan tarafından sömürülmesinden kurtuldu, toplum bütün milliyetler arasında eşitlik temelinde, milliyetler ve insanlar, bir toplum ilerici ve insani değerlere yöneltilmişti. Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla Avrupa’daki en geri kalmış ülkelerden biri, ekonomik, bilimsel, kültürel ve askeri süper güce dönüştü; köleliği ve yoksulluğu yaşamakta olan yüzlerce milyon işçi ve köylü toplumun ve ülkenin efendisi haline geldiler. İşsizlikten kurtarılıp, tüm insanlara ücretsiz konut, eğitim, sağlık hizmeti ve haysiyetli şekilde yaşamaları sağlandı.

Sovyetler Birliği ve kahraman halkı, 27 milyon insanı ve ulusal zenginliğin neredeyse 1 / 3’ünü kurban ederek, İkinci Dünya Savaşı’nda insanlığın faşizmden kurtulmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin güçlü desteği, 20. yüzyıldaki emperyalist saldırılara ve ırkçılığa karşı, sömürgecilik ve yeni-sömürgeciliğe karşı dünyanın diğer birçok ulusunun ulusal kurtuluş mücadelesinde zaferlerini sağlamıştır.

Sosyalist sistemin varlığı ve özellikle sosyal adalet ve ilerleme alanındaki belirgin üstünlüğü, kapitalist yönetici sınıfın, işçi sınıfı ve insanlar lehine birçok taviz ve uzlaşmayı kendi ülkelerinde kabul etmesi için, özellikle de refah sisteminin geliştirilmesinde önemli bir faktör olmuştur. Kısacası, Ekim Devrimi yalnızca Rus halkının değil, aynı zamanda dünyanın daha iyiye gidişini de sağlamıştır. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Lenin sadece büyük bir vizyoner değildi, o aslında insanlığın yeni geleceğinin yaratıcısıydı.

 

  1. Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkelerin ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü bütünüyle kaçınılmaz değildi. Ayrıca, bu çöküş objektif nedenlerden kaynaklanmadı, gerçek şu ki sosyalist ülkeler her zaman emperyalist ve gerici güçlerin sürekli saldırılarının ana hedefi oldular (bu 20. yüzyılın Tarihince ispatlandı, özellikle II. Dünya Savaşı zaferinde Sovyet halkı tarafından ispatlandı ve Vietnam ve Küba halkının emperyalist saldırganlığa karşı zaferlerinde).

Çöküşün Ana sebebi, Marksizm-Leninizm’den hem sol hem de sağ sapma içindeki CPSU (SBKP çn.) liderliğinin öznel hatalarıdır, bu hatalar Lenin’in defalarca uyardığı gibi revizyonizm, komünist kibir, “sol çocukluk hastalığı”, oportünizm ve ihanet biçiminde ortaya çıkmıştır.

Komünist kibir ve sol sapma, kendisini sosyalizmin “yenilmezliği” ve “sosyalizmin zaferi” hakkındaki sonuçlara veya Sovyetler Birliği’nin daha 1960’larda ” topyekûn komünizmin inşasına” hazır olduğu ya da 1980’lerde “ileri düzeyde gelişmiş sosyalizm” aşamasına girdiği

Şeklinde ortaya koymuştur. Oysa kapitalizmin sahip olduğu potansiyelleri ve ayakta kalma kapasitesi küçümsendi, Lenin’e göre, “kapitalizm 100 kat daha güçlü bir kuvvetle karşılık verecekti”.

Bu 60’lı yıllardan sonra yeni sosyalist inşa dönemi için gerek duyulan teorik, politikalar ve partini ve devletin kadro yetiştirme çalışmalarında durgunluğa neden olmuştu. Sonuç olarak, 70’li ve 80’li yıllarda ülke sosyo-ekonomik, siyasi ve kültürel-ideolojik gelişmeyle ilgili dinamiklerini kaybetmiş, aşırı merkezileşme ve bürokratikleşme parti, devlet ve siyasi sistemi çalışan halktan ve gerçeklikten uzaklaştırmıştır.

“Perestroyka” reformu vaat ettiği gibi “daha fazla sosyalizm” getirmedi.  Tam aksine, esas olarak CPSU liderliğinin oportünizmi ve CPSU liderliğinin ihaneti nedeniyle sosyalist süper gücün çöküşüne yol açtı. Bu, olay sol sapmanın sosyalist inşanın engellenmesine neden olabileceğini, ancak sağ sapmanın sosyalizmin yok olmasına yol açacağını göstermiştir; (bu) Lenin’in “sağ doktriner hataların”  “sol-sapma hatalardan ” bin kat daha tehlikeli olduğu düşüncesini kanıtlamaktadır.

 

  1. Bununla birlikte, Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkelerin ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü “tarihin sonu” anlamına gelmez; bu sosyalizmin artık geçerliliğini yitirdiği anlamına gelmez. Pek çok burjuva akademisyenin Asya ve Latin Amerika’da “zincirleme “ sosyalist çöküşler olacağı tahmini gerçekleşmedi. Tam tersine, Vietnam, Çin ve Laos reform ve yenilenme süreci boyunca sosyalizmi güçlendiren ve sosyalizme yönelen muazzam bir sosyo-ekonomik gelişme sağladılar. Küba ve Kore (DPRK) emperyalizm tarafından sürdürülen kuşatmaya, ambargo ve kalıcı sabotaja rağmen, sosyalist devletlerini sımsıkı savunuyorlar.

Solun Latin Amerika’da yükselişi “21. yüzyıl sosyalizmi”  akımını ilerletme gayreti de, günümüzde sosyalizmin canlılığını göstermektedir. Karşılaşılan birçok güçlükler ve zorluklara rağmen, komünist ve işçi partileri 90’lı yılların krizini atlatmış ve birçok ülkede sosyal adalet ve sosyalizm mücadelesinde aktif olarak yer almışlardır. Devam eden ekonomik, sosyal ve ekolojik küresel krizler, özellikle eşi benzeri görülmemiş düzeyde bir eşitsizlik ve sosyal güvensizlik, çağdaş kapitalizmin derin çelişkilerini ve anti-hümanist, anti-ilerlemeci niteliğini daha net bir şekilde ortaya koymakta, toplumsal eşitlik ve sosyalizmin gerekliliğini, önemini ve değerlerini bugünkü dünyada bir kez daha vurgulamaktadır. Bu nedenle, Ekim Devriminin fikirleri ve bayrağı insanlık için devam etmekte ve hatta günümüzde daha da güncel gereksinim haline gelmektedir.

 

  1. Bugün yaşadığımız dünya, 100 yıl hatta 30 yıl öncesinden çok farklı. Temel çelişkilerin yapısı, özellikle de bunlardan sınıf çelişmesi ile ilgili olan, neredeyse aynı kalmıştır. Fakat sınıf çelişmesi ile ilgili olan da, dış görünüm, biçimleri önemli ölçüde farklıdır çünkü ekonomi, toplum, çalışma koşulları ve özellikle de işçi sınıflarının kendisinin yapısındaki derin değişiklikler ortaya çıkmıştır. Sosyal ilişkilerin sistemleri, bilgi ve enformasyon sistemleri de radikal değişikliklere yol açmıştır. Özellikle, sosyalist sistemin çöküşü nedeniyle, işçilerin ve halkların politik bilincini geliştirmek ve onları harekete geçirme sorunu çok karmaşık hale soktu.

Kapitalizmin şiddetlenen ideolojik saldırısı arttı ve yükselen “sivil toplum” akımı ile depolitizasyon ve halkın bölünmesi hızlandı,  milliyetçi popülizm ve aşırıcı güçler gelişti.

Bunlar, diğer sorunların yanı sıra, günümüzde halkların mücadelesinin seviyesinin sermayenin sömürü ve egemenlik seviyesine karşılık verebilmekten çok uzak olmasına yol açtı.

Sermayenin sömürüsü ve egemenliğinin daha da sistemleşmesi ve küreselleşmesiyle birlikte kurbanlarının daha fazla parçalanması gerçekliğine katkıda bulunmuştur. Bunun yanında, toplumlarda bugün direniş ve mücadele biçimlerine ilişkin genel tutum da geçmiş döneme kıyasla farklıdır. Aynı zamanda, kapitalist sınıf, krizle karşı karşıya olmasına rağmen, birçok ülkede ve global düzeyde üretim ve dağıtım, finans, bilgi ve enformasyonların yanı sıra politik kurumlar, askeri ve güvenlik sistemleri üzerindeki tekelci kontrolünü ve egemenliğini güçlendirmeye devam ediyor. Lenin’in tanımladığı gibi, “devrimci durum koşulları”, çoğu ülkede henüz mevcut değil.

 

  1. Yeni koşullar, Lenin belirlediği gibi, “tüm ulusların sosyalizme aynı şekilde ve aynı yoldan ulaşamayacağı” gerçeğinin göz önüne alınması gerektiğini ve nihai sosyalist hedefe bağlı kalınmak kaydıyla yeni stratejileri ve taktikler arayışı içinde olmamızı gerektiriyor.

Marksizm-Leninizm, önümüzdeki dönemde mücadelemizin aydınlatılması için ana ideolojik temelimiz olmaya devam etmeli, ancak dogmatizmin bütün biçimlerinden, “sol” ve bilhassa sağ sapmadan kaçınarak her ülkede “somut şartların somut analizi” temelinde yaratıcı bir biçimde geliştirmek ve uygulamak zorundayız.

Yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılamak için yenilenme ve devrimci siyasi partilerin inşasına özel olarak odaklanılmalı ve çabalar ortaya konmalıdır. İşçi sınıfının öncüsünün (partinin) temel doğasını korurken, çağdaş toplumlardaki işçi sınıfının yapısındaki değişimlere yanıt verecek yeni yollar bulmalıyız. Demokratik merkeziyetçilik ilkesini korurken, aşırı merkeziyetçilik ve bürokratikleşmenin tehlikelerini de aşmaya ihtiyacımız olduğu ve partinin her zaman en militan, ahlaklı ve bilge insanları kendi saflarına alabilmesi için parti içi demokrasiyi iyi bir şekilde uygulamamız, Lenin ve Ho Chi Minh’in tanımladığı gibi, “zamanın zekâ ve vicdanı olmalıyız” ve tüm partililer “etik ve uygarlık” örneği olarak öne çıkmalıdır.

Mücadelemizin ana ve en önemli gücü kitlelerin gücüdür. Neo-liberal, kapitalist ve sağ kanat ideolojinin egemen konumda olduğu bugünkü durumda, günümüzde elektronik medyanın gittikçe büyüyen etkisini göz önüne alarak, kitlelerin politik-ideolojik eğitiminin yeni yöntemlerini geliştirmeliyiz. Günümüz toplumlarında değişen toplumsal yapı ve ilişkiler bağlamında etkin bir kitlesel seferberlik için yeni stratejiler ve yöntemlere sahip olmak da çok önemlidir. Etkimizin halen sınırlı olduğunu kabul etmeli ve asıl devrimci doğamızı, ilkelerimizi ve nihai hedeflerimizi kaybetmeden somut amaçlara ulaşmak için diğer tüm ilerici kuvvetlerle koalisyonlar ve ittifaklar kurmanın yollarını bulmak zorundayız.

 

7.Yaklaşık 100 yıl önce, Ho Chi Minh Ekim Devriminin ve Marksizm-Leninizmin ışığını Vietnam’a getirdi, Vietnam Komünist Partisi’ni kurdu ve Partiyi Vietnam halkını Başarılı Ağustos Devrimine yönlendirerek, sömürgeciliği ve feodalizmi Vietnam’da sona erdirdi, Güneydoğu Asya’da ilk demokratik halk cumhuriyetini kurdu. Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkeler tarafından güçlü şekilde desteklenen, Ho Chi Minh ve Vietnam Komünist Partisi önderliğindeki Vietnam halkı, Fransız ve daha sonra Amerikan emperyalistlerine karşı verilen milli kurtuluş mücadelesini, 1954 ve 1975 yıllarında görkemli zaferlerle kazanarak, 20. yüzyılda sömürgeciliğin ve yeni-sömürgeciliğin sona ermesine katkıda bulundu. Sovyetler Birliği tarafından yönetilen sosyalist sistem savaş sonrasında ülkeyi yeniden inşa etme ve sosyalizmin inşası sürecinde Vietnam’a önemli yardımlar sağladı. Bütün bunlar Vietnam halkının hep aklında kalacaktır.

Bu yıl, Vietnam Komünist Partisi, “Büyük Rus Ekim Devriminin tarihsel önemi ve sonuçları ve Vietnam’ın çağdaş devriminde uygulanabilir sosyalizm” başlıklı ulusal çapta bir eğitim ve araştırma programı başlattı. En son 26 Ekim’de “Ekim Devriminin 100. Yıldönümü ve Pratik Sosyalizm – çağdaş dünyadaki tarihi değerler ve önemi” temalı ulusal bir konferans düzenledik. Parti, Devlet ve Vietnam halkı yaklaşan 5 Kasım’da Ekim Devrimi’nin Yüzüncü Yıl Kutlamasını yapacaktır. Vietnam medya organları ve yayınevleri, Ekim Devrimi ile ilgili birçok eser ürettiler.

 

  1. Ekim Devrimi, reel sosyalizmin başarıları ve başarısızlıkları ve dünyanın geçen 100 yıldaki gelişimi bizi aşağıdaki önemli sonuçlara götürmektedir;

Birincisi, tarihsel gerçeklik, yalnızca hakiki ve bilimsel (olan) sosyalizmin zamanın toplumunun temel çelişkilerini halledebileceğini, insanı, sınıfları, toplumları ve ulusları tamamen özgürleştirdiğini, herkese eşitlik, adalet ve mutluluk getirdiğini ve insanlığa istikrarlı bir barış sağlayabileceğini göstermiştir. Bu, halk tarafından, halk için, halkın gücüyle, yönetilen insancıl ve ilerici değerlere yönelik bir toplum olmalı, eşit ve sürdürülebilir kalkınma sağlanmalı ve halkın maddi ve manevi hayatının sürekli geliştirilmesi sağlanmalı.

İkincisi, sosyalizmin inşası nitelik olarak yeni bir toplum inşa etmektir. Bunu sağlamak için durgunluk ve kendini tatmin etmekten kaçınarak, ortaya çıkan çelişkileri gidermek ve yeni gelişme dönemlerinin gereklerini yerine getirmek için teorik çalışmaları ve politikaları yenilemek ve güncellemek için kalıcı yaratıcılığı teşvik eden bir çaba içinde olmalıyız. Sosyalizmin inşası görevi, Marksizm-Leninizm’in her ülkenin tarihi somut durumunda yaratıcı bir şekilde uygulanmasını, muhafazakârlık ya da dogmatizmin yanı sıra her türlü sol ve özellikle de sağ sapmadan kaçınılmasını talep etmektedir.

Üçüncüsü, sosyalizm inşası, kendiliğinden oluşacak kısa vadeli bir iş değildir, sosyalizm inşası nihai hedefe sadık bir siyasi gücün istikrarlı, kalıcı ve tutarlı önderliğini talep eden öz-bilinçli, yönlendirilmiş ve uzun vadeli bir süreçtir. Bu açıdan, herhangi bir kesinti ve zaaf, halkın mücadelesinin tüm başarılarının ortadan kalkmasına yol açabilir. Öte yandan, iktidardaki herhangi bir parti, bürokratikleşme, yolsuzluk veya siyasi, ideolojik ve etik ahlaki yozlaşma gibi sürekli tehlike ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu nedenle, bir Marksist iktidar partisi kendisini sürekli yenilemek, militanlığını ve liderlik kapasitesini güçlendirmek, Ho Chi Minh ve Lenin’in belirttiği gibi “çağının zekâsı ve vicdanı” olmak ve partililer de “etik ve uygarlık örneği” olarak öne çıkmalıdır.

Yaşasın Büyük Ekim Sosyalist Devrimi!

Yaşasın sosyalizm!

Yaşasın uluslararası dayanışma!

 

Çeviri: Anafikir

(*) Konuşmanın başlığını biz koyduk.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir