Türkiye’nin “Kırmızı Pazartesi”si-M. Avni Hindistan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Türkiye’nin “Kırmızı Pazartesi”si
İğneyi Kendimize Çuvaldızı Başkalarına

Sosyal medyaya bir video düştü birkaç gün önce. CHP milletvekilleri Eren Erdem ve Ali Şeker’in basına yaptıkları açıklamanın videosu sonuna kadar kaydedilmiş ve yayınlanmış, 45 dakika.

Neler yok ki basın toplantısında, inanılır gibi değil. CHP’li bazı milletvekilleri Suruç katliamından hemen sonra 21 Temmuz’da Adıyaman’a gidiyorlar. Canlı bomba olma ihtimali bilinen kişilerin aileleriyle görüşülüyor ve bir rapor hazırlanıyor. Bu rapor doğrultusunda da meclis, terörü araştırma komisyonu kurulması talebiyle toplanıyor. Bildiğiniz gibi AKP ve MHP’nin oylarıyla önerge reddedilmişti.

Ali Şeker diyor ki; “Suruç katliamının ardından daha büyük katliamlar için hazırlıklar var, bunun önüne geçmek için meclisi toplamaya karar verdik…”
Bunları söyleyeceksiniz ve 10 Ekim’de, Ankara’da, bu ülkenin başkentinde katliam gerçekleşecek. Ve siz Malatya CHP gençlik kollarından 11 insanı sonsuzluğa uğurlayacaksınız.

Kemal Kılıçdaroğlu ve şürekâsı sizler, hiç zaafiyetiniz yok öyle mi?

Ve Selahattin Demirtaş, şahsında Kürt siyasal hareketi, PKK, onca yıldır verilen mücadelede kazanılan birikimler ve örgütlülükle öğünenlere ne oldu?

5 Ağustos’da Demirtaş’a suikast yapılacağına dair bilgiler ulaşıyor ve tüm programlar iptal edilip yurtdışına gidiliyor.

Peki, 10 Ekim’den sonraki özrü kim kabul edecek, katledilenlerin aileleri mi?

Böylesi bıçak sırtı giden bir süreçte, katliamların olabileceğine dair güçlü ipuçları varken, Ankara Barış Mitingi, hiçbir uyarı, güvenlik önlemi alınmadan her şey normalmiş gibi yapılmıştır. Bunun siyasi sorumluluğunu alması gerekenler vardır ve mutlaka almalıdır.

Hem “Bizim devletten hiçbir beklentimiz olamaz ki” diyeceksiniz, hem de hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı için yakınacaksınız.

Kronolojik olarak bakalım şimdi.

5 Haziran 2015 Diyarbakır; HDP mitinginde patlayan bomba ve yitirilen insanlardan hangi dersler çıkarıldı?

20 Haziran Suruç; Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş gencecik insanlar, bir canlı bomba, Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde kalabalığa karışabilmiş, patlama ve 34 “barış elçisi” yitiriliyor. Hem de Suruç’ta, hem de PKK’nın en örgütlü olduğu bir yerde, Özyönetim ilan ettikleri bir yerde, hem de kendi kültür merkezlerinin bahçesinde!

Ve
10 Ekim Ankara; iki canlı bomba ve yitirilen onlarca barış savunucusu. Tarihimizin en kanlı katliamı.

Şimdi bizim cenahtaki (bizim cenah derken de duruyorum, acaba çok mu paye veriyorum diye) yönetici ve liderleri; başbakanından, içişleri bakanına, istihbarattan emniyet müdürlerine kadar herkesi suçluyor, istifaya çağırıyor.

Neden?

Kelime de iyi, “zafiyet var”. Yuh size, yuh bize demek geliyor içimden, ne zafiyeti, KASIT VAR, KASIT. Ve bu insanların hepsi yargılanarak cezalandırılmalıdır.

Zafiyet bizde var, ihmal bizde var, KESK, TMMOB, HDP, EMEP, DİSK, TTB, Haziran Hareketi, ben, sen, biz, azıcık siyası zekâsı olan herkes, her sorumlu, her örgüt lideri veya yöneticisi.

Biz hangi ülkede yaşıyoruz?

MİT, emniyet, TSK 50 yıllık yakın geçmişimizde halkı korumak için çalıştılar da bizim mi haberimiz yok?

Bu tür örgütler zaten bize düşmanlar, barışa düşman, düşünen insana düşman, özgürlüğe düşman.

Yakın tarihe dair aklıma takılan bazı temel sorular,
•    Türkiye’de bir iç savaş provası yapılmıyor muydu? Evet.
•    Peki, kimler yapıyordu bu provayı ve provokasyonları? ABD ve AB emperyalistleri.
•    Kimlerin gözetiminde kimlere ihale edilecekti? Dünya istihbarat örgütlerinin gözetiminde, yerli işbirlikçileri ve onların milis gücü haline getirilmiş cani örgütler (IŞİD mişid her ne var ise) ve gladio vs.
•    Bu konuda kimler hemfikir? Neredeyse Türkiye’deki her siyasal örgüt ve çevre.

Böyle bir birikimimiz yok mu?

Bu bilgiler, yakın tarihin bizatihi yaşayan canlı şahitlerince bilinmiyor mu?

Tecrübe edenlerin birçoğu halen hayatta, birçoğu yukarıda sıraladığımız mücadele örgütlerin yöneticisi ve örgütleyicisi değil mi?

Hiç öngörümüz yok mu?

11 Ekim’de Sıhhiye meydanına toplanan binlerce insana hitap eden Selahattin Demirtaş şöyle dedi; “Affedin bizi, affedin, sizi koruyamadık, barış için geldiğiniz Ankara’dan tabutlar içinde gönderiyoruz, affedin”.
Ben oradaydım. Ve o gün şöyle bir güvenlik önlemi alınmıştı. Toplanma yerine girişlerde çoğu halkevci birçok insan gelenleri çantalarına kadar arayarak alana alıyorlardı.

Ama olan olmuş ve onlarca barış güvercini uçup gitmişti çoktan.

Geçmişimizden bir anekdot,

Amcaoğluna misafir oldum, yaşananlar hakkında sohbete oturduk. Bizi bizden çok kim anlar, kim su serper yüreklerimize? Amcaoğlu, 12 Eylül’ün baskı ve şiddetinden nasibini almış samimi bir devrimci. Konuşurken yüreğinden kıvılcımlar fışkırıyor hala. Diyor ki; “biz geçmişte miting düzenlediğimiz zaman oraya gelen insanları aramadan geçirirdik, bırak korteje girmesini çevresinde dahi güvenlik alırdık.” Şimdi burası daha da önemli; “Güvenliğini sağlayamayacağımız ya da çok gergin durumlarda miting, toplantı iptali de yapardık. Mitingleri yarış amaçlı kullanmazdık!”

Ortadoğu ve Türkiye kritik bir süreçten geçerken şu yapılanlara bakın!

Hepimizin malumudur; tepede oturan zat, devleti kendine göre şekillendirmekte, istihbaratından emniyetine kadar, bürokrasisinden yargı mekanizmasına kadar tüm süreçleri kontrol edebilir, süreci istediği gibi yönlendirebilir bir güce erişmiş durumda. Şimdilik.

Bu arada emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin beslediği El Nusra ve başka bileşenler IŞİD olmuş, kirli işleri ihale edilebilecekleri kadar koordineli yürütülen bir süreç devam ediyor.

Bu ülkede bunları bilmeyen bir demokrat, bir devrimci, bir örgüt lideri, bir parti lideri, bir DKÖ yöneticisi varsa, ya bilmek istememiştir ya da aptaldır.

Elbette ki bu sürecin asıl faillerinden ve tüm bunlara göz yumanlardan hesap sorulmalıdır.

Ama önce, çuvaldızdan vazgeçtik, iğneyi kendimize bir batıralım.

M. Avni Hindistan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

5 Responses

  1. Yazı olumlu .Amerika ve AB-nin rolünü ve planlarını saptaması önemli.
    Ama Amerika-nın “Kara gücümüz.” dediği PKK-yi açık olarak saptamaması ve açıklamaması önemli bir eksiklik.
    Türkiye solu ve devrimcileri Amerikan emperyalizminin planlarında rol aldığını açık olarak ifade eden PKK-nin amerikan planlarındaki rolünü cesur olarak yazabilmeli.

  2. Ayhan beye aynen katılıyorum… Artık şu HDP-PKK’yi karşınıza almayı başarın özgürleşirsiniz heval pardon valla..
    .

  3. Her yazı Emperyalizmin Ortadoğu denklemi içinde PKK’nın pozisyonunu belirlemek durumunda değildir.
    Bu bir cesaret konusu da olamaz.

    Kürt siyasal hareketinin içinde olduğu yanlış ve tehlikeli politikalarını yeri geldiğinde en sert şekilde eleştirdik.

    Her türlü müsibeti PKK tartışması içinde ele almak da gerekli değildir.

    Barış talebiyle Türkiye ‘nin dört bir yanından Ankara’ya gelen 100’ün üzerinde insanımızı yitirdik.

    Neden? PKK’ya bakış açısındaki eksikliğimiz bunu açıklar mı? Emperyal güçlerle çıkarları gereği her türlü işbirliği içinde olan PKK, canlı bomba eyleminin örgütleyicisi midir?

  4. “Barış talebiyle Türkiye ‘nin dört bir yanından Ankara’ya gelen 100’ün üzerinde insanımızı yitirdik. PKK’ya bakış açısındaki eksikliğimiz bunu açıklar mı?” derken itiraf etmişsiniz.
    Zatan tam da PKK’ye bakış açısındaki eksik ve sakat anlayış –hoşgörü!- bu hatayı doğurdu. PKK’yi ve ne yapmak istediğini gerçekten kavramış olsaydınız, bu mitingin sağır sultanların bildiği gibi gerçekten barış değil, karşı gelinemeyecek denli kutsal insanı kolay avlayan bir kavramın arkasına sığınarak savaşan taraflardan birini tutan miting olduğunu anlardınız. Bu miting kararının gerçekte TSK’nın PKK’yi bitirme operasyonlarını durduracak bir politik hamle olduğunu anlardınız. Hem savaş var deyip barış mitingi yapmanın komik olduğunu ve Türkiye’nin gözbebeği olması gereken bu demokratik kuruluşları, içindeki PKK uzantılarının oyuna getirdiğini, mitinge zorladığını görebilirdiniz.
    PKK’ya bakışınız “Kürt siyasal hareketi” değil de emperyalizmin bölge taşeronu temelinde irdeleyen temelde olsaydı böyle bir zamanda HDP PKK kıskacında bir çaresiz politik baskı mitingine kurban olmazdık o güzel insanlarımızla temelinde yazardınız. Fotoğrafın büyüğünü görseydiniz küçük güvenlik “zafiyetleri”yle değil büyük politik hatalarla uğraşırdınız. Türkiye solunun aklını yitirişinin –PKK gibi bir vampire en güzide unsurlarını kurban edecek kadar- altını daha net çizerdiniz. Ama yine de kendi içinde cesur bir yazı gerçekten. Buna da şükür ve kutlarız sayın Hindistan’ı.

  5. Tüm sorumluluğu kürtlere yıkınca işin içinden çıkmış olmuyoruz. Avni bey doğru söylüyor. Yazının işaret ettiği mesele ile yorum sahiplerinin çubuğu bükmeye çalıştıgı yer çok başka. Hdp’ye yönelik ideolojik eleştirileri ölçülü tutmak, toplumsal histeri halinde saldırılara uğradıkları şu dönemde gayri ahlaki bir tutum içinde olmak ıstemeyişimizdendir. Elbette kurt sıyasal hareketlerının sıstem içi ve dışındaki unsurlarına diyecek sözümüz var. Fakat bunun yeri ve adabı bu degıl. Avnı beyın yazdıklarına katılıyorum. Egeden devrımcı selamlar.

Ayhan DEMİR için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir