Venezuela’da Bolivarcıların Seçim Zaferinin Şifreleri-Özgür Uyanık

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Maduro yönetimi Pazar günü gerçekleşen eyalet seçimlerinden önemli bir zaferle çıktı. Chávez’in Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi-PSUV 23 eyaletten 18’ini kazandı. Buna göre ülke genelindeki yönetimlerin %75’ini elde eden PSUV sandığa gidenlerin %54’ünün oyunu aldı. ABD’ci sağ cephenin kazandığı eyaletler görece en küçükleri. Ayrıca sağ cephenin Bolivarcılara kaybettiği Miranda, Lara, Carabobo eyaletleri ülkenin en çok seçmenine sahip bölgeleri olması açısından da önemli.

Chávez’ci hareket ülkenin tarihsel güçlerini temsil ediyor. “Comandante”nin yeniden inşa ettiği vatanına ve sosyalizme kanı-canı pahasına bağlı bir silahlı kuvvetleri, dört yüz bin halk milisi, elli bin Komün Konseyi var. Emperyalist kuşatmanın ortasında direnen bir Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi ve Başkan Nicolas Maduro var. ABD bile devrime olan desteğin en kötü şartlarda %35’in altına inmeyeceğini itiraf ediyor. Fakat şimdi eyaletlerin %75’ini aldığı bir seçim zaferi de var.

Venezuela’da Pazar günü yapılan eyalet seçimlerini Chávez’in partisi kazandı. Seçim sonuçlarına bakınca 23 eyaletten 18’ini alan Bolivarcılar Venezuela haritasını yeniden kızıla boyadılar. ABD’ci cephenin elinde Kolombiya sınırındaki küçük bir bölgeyle orta kesimdeki Anzoategui eyaleti kaldı.

Doğrusu çok az kişi bu sonucu bekliyordu. Zira daha geçen hafta Bolivarcı cepheden “eyaletlerin on üçünü alabiliriz” diye açıklamalar geliyordu. Uzun zamandır eyaletlerde çoğunluk ABD’ci cephenin elindeydi.

Her gün hakkında kötü resimlerin çıktığı ve hikâyelerin anlatıldığı; hastanelerin işlemediği, sefaletin ve terörün kol gezdiği bir ülkede iktidarın büyük oranda halkın desteğini nasıl sağladığı merak konusu.
Kuşkusuz bu sonuçta karşı devrimci cephenin hataları belirleyici oldu.

2015 Aralık ayında mecliste çoğunluğu elde eden ABD’ci cephe MUD o tarihten başlayarak güçleneceğine zayıfladı. İlk hataları, Anayasal kurumları ve Başkan Maduro’yu tanımamak oldu. Anayasa mahkemesi kararlarını tanımadılar ve yetkileri olmadığı halde Maduro’yu başkanlıktan indirdiklerini ilan ettiler. Sistemi tıkadılar ama kendileri de bir adım ileriye gidemedi. İkinci olarak, meclisteki güçlerini iç siyaset yerine dışarıdan gerçekleşecek bir müdahaleyi meşrulaştırmak için kullandılar. Her hafta meclisten bir dış müdahale çağrısında bulundular. Üçüncüsü ve en önemlisi emperyalist planlara bağlı kalarak, ülkeyi bir iç savaşa sürüklemek için şiddeti her yere yaydılar. Nisan ayındaki Amerikan devletleri Örgütü (OEA) toplantısıyla eş zamanlı muhalefet ayaklanma başlattı. Yüzden fazla insanın hayatını kaybettiği terör olayları halkı “kötü bir idare” ile kaos arasında tercih yapmaya zorladı. Çünkü herkes sağ cephenin alternatif bir iktidar yaratmaya çalışmadığını, ülkeyi savaşa sürükleyip darmadağın etmeye çabaladıklarını gördü. Dış müdahale beklentisi ve terör çizgisi sağ cepheyi siyaseten tembelleştirdi. Kendi kendilerini çıkmaza soktular.

Cezaevindeki faşist lider Leopolde Lopez’in Partisi Voluntad Popular tek bir eyaleti kazanamadı. Diğer bir şiddet yanlısı ABD’ci parti Primero Justicia en güçlü olduğu eyaleti Miranda’yı Bolivarcılara kaybetti. Bu eyalet baş yöneticisinin sağ cephenin daimi başkan adayı Capriles Radonski olması açısından da önemli.

Zaferin altında Başkan Maduro’nun imzası olduğunu görmek gerekiyor. Tam ayaklanma birinci ayını doldurmuş ve onlarca kişi hayatını kaybetmişken, 1 Mayıs günü Kurucu Meclis çağrısı yaptığında çok azımız bunun bir işe yarayacağını düşünmüştü. Hatta 30 Temmuzda Kurucu Meclis seçimleri için yeterli katılımın olacağından bile şüpheliydik. Oysa Maduro yönetimi 2015 Aralık seçimlerinde aldığı 5.599.025 oyu 30 Temmuz 2017’de 8.089.320’ye çıkarmayı başardı. Maduro, Mayıs ayından beri bu zaferi adım adım ördü. ABD’ci Cepheye üç ay içinde iki ağır seçim yenilgisi yaşattı. Gerçekten de Chávez’in güvenine layık biri olduğunu kanıtladı. Tüm uluslararası yalıtılmışlığına rağmen bir liderin oynaması gereken rolü tüm şüpheleri elinin tersiyle iterek oynadı. Maduro’nun siyasal kararlılığı Bolivarcı Devrimin tarihindeki bu en zor dönemde gerçekleşmiş büyük bir meydan okuma olarak kayıtlara geçecektir.

Seçim zaferi aynı zamanda Kurucu Meclis’e verilen bir destek anlamına geliyor. Halkın büyük kısmı devrimden umudunu kesmediğini ve yeniden inşa sürecinin arkasında olduğunu gösterdi. Bu şartlarda önümüzdeki yıl gidilecek Başkanlık seçimlerini Bolivarcı Cephenin kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor.

ABD’ci cephe açısından bakarsak; birkaç parçaya bölünmüş, liderden yoksun ve halk için umut vermeyen partilere sahipler. MUD’un 2018 seçimleri için bütün umudunu kaybetmesi bir açıdan kötü. Zira sağ cephe içinde ABD’ye göbekten bağımlı ve terör yanlısı kesimler daha baskın duruma geldi. Şimdi gözler sağcıların elinde olan Kolombiya sınırındaki Tachira, Zulia ve Merida eyaletlerinde. Bir hilal görünümündeki üç eyalet 2218 km’lik Kolombiya sınırında kalıyor. Yüksek dağlar ve ormanlarla kaplı bölge paramiliter çetelerin büyük kısmını barındırıyor. Bu bölge askeri açıdan stratejik konumda. Kolombiya NATO’yla özel anlaşmalara sahip. Üstelik bu ülkede operasyonal sekiz ABD askeri üssü bulunuyor. Söz konusu üç eyalette bir ayrılıkçı hareket ortaya çıkarıp burayı Venezuela’dan koparma planı masada duruyor.

Bolivarcılar yeni döneme avantajlı başladılar fakat ekonomik ve siyasi riskler henüz olduğu gibi ortada duruyor. 2018’de Kurucu Meclis’in devrimci adımlarına göre Venezuela’nın kaderi belirlenecek.

Özgür Uyanık

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir