Yeni Başbakan: Ahmet Davutoğlu

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Ahmet Davutoğlu’nu Dış İşleri Bakanlığı’ndan hepimiz tanıyoruz. Herkesin bildiği, tanıdığı A. Davutoğlu, şimdilerde yeniden tanıtılıyor. Biz de modaya uyalım, tanıtıma katkı sunalım istedik. Bunun için kendisine destek olan, vizyonuna hayranlık duyan ABD stratejistlerin-politika üreticilerinden Grahan E. Fuller’in yazdıklarını şöylesine karıştırdık. Brzezinski’nin ‘Yeşil Kuşak’ stratejisini ülkemiz şartlarına uyarlayan, eski Ortadoğu CİA Bölge Şefi Grahan E. Fuller’in kitaplarında bulduklarımızı paylaşalım dedik.

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmış ve Varşova Paktı dağılmıştır. Çözülüş SSCB’ni de içine alarak devam etmektedir. Dünyanın önemli bir değişim içine gireceğini gören ABD, yeni döneme ilişkin yeni politikalar oluşturmaya başlamıştır.

RAND Cooperation’un 1990’ların Başında yürüttüğü dünyayı değiştirmeye yönelik tartışmaların bir bölümü raporlaştırılır. Hazırlanan 3 raporlardan birini Graham Fuller hazırlar. Bu raporlar 1992’de yayınlanır:  ‘Avrupa’nın Doğu’sundan Çin’in Batı’sına: Türkiye’nin Dünyada artan rolü, sonuçları ve Batı’nın çıkarları’ dır.

Bu raporda yer alan ‘Türkiye’nin Yeni Doğu Politikası’ başlıklı kısımda ‘Yeni Osmanlıcılık’ bir alt başlık olarak kendine yer bulur. ABD’nin Yeni Dünya Düzeni politikasının Orta-Doğu’da hayata geçirilmesinde Türkiye’nin geleneksel dış politikasının ortaya çıkaracağı riskleri değerlendirir.

‘Atatürkçü gelenek de, … hiç eleştirilmeden geçerli kabul edilmesi yerine, geçmişin daha objektif şekilde ele alınması… Osmanlı tarihinin yeniden incelenmesi ve değerlendirilmesi…. Eski topraklara ve İmparatorluğun bir parçası olan Müslümanlar da dahil olmak üzere tüm imparatorluk halklarına yönelik ilginin yeniden canlandığı…’ vurgulanır.1

Arkasından da Yeni Osmanlıcılık düşüncesini kısaca formüle eder:

‘‘Soğuk savaş kutuplaşmasının ‘anormal’ dönemlerinde sağlanamayan jeopolitik, kültürel ve ekonomik ilişkilerin yeni ‘normal’ ortamda tekrar kurulabileceğini önermektedir.’’2

Türkiye’yi ABD’nin Yeni Dünya Düzeni’nin Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslar planına entegre etmek ancak bir önceki dönemin dış politika anlayışının terk edilmesini ile olanaklı olabilirdi. Bu anlamda Türkiye’de zaman zaman dile getirilen Yeni Osmanlıcılık fikrinin Yeni Dünya Düzeni’nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde geliştirilmesine destek sağlanır. Bu destek ürününü verir, vizyon sahibi bir akademisyen ortaya çıkar: Ahmet Davutoğlu.

Fuller’in ABD’de 2007, ülkemizde ise 2008 yılında bir kitabı yayınlanır: ‘Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti’. Yayınlandığı tarihte Türkiye’de iktidarda AKP hükümeti vardır. Başbakan RTE’nın dış politika danışmanı da Ahmet Davutoğlu’dur. Sonrasında da dış işleri bakanı…

Bu kitabında Fuller A. Davutoğlu’nu söyle tanıtır:

‘‘ Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” kavramı, özellikle Türkiye’nin dış politikalarını çeşitlendirmeye gitmesi ve bütün devletlerle ilişkilerini derinleştirmesi gereği üzerinde odaklanmaktadır. … Davutoğlu’nun henüz (İngilizceye) tercüme edilmemiş Stratejik Derinlik; Türkiye’nin Uluslararası Konumu adlı eseri Türkiye’nin stratejik konumu hakkında belki de şu ana kadar yazılmış en sistematik, detaylı ve kapsamlı vizyondur. Bu vizyon tarih, siyasi kültürler, coğrafya, jeopolitik, global dengeler ve ulusal çıkarlara dair sofistike ve karmaşık -ihtilaflı olsa bile- bir okumaya dayanmaktadır. Davutoğlu’nu eleştirenler kendisini birçok konuda zayıf tarihsel okumalar yapmakla suçlamaktadırlar, ancak kitabın önemi, bir dünya tarihi olmasında değil; itici gücü ve geniş kapsamlı vizyonunda yatmaktadır.’’ 3

Davutoğlu’nun vizyonu ! Fuller’in çok hoşuna gider. Yeni Osmanlıcılık vizyonu için de şunları söyler:

 ‘‘Davutoğlu’nun görüşünü “neo-Osmanlı” olarak betimlese de kitap, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını aşan ve Türkiye’nin tarihsel bağlarını ve menfaatlerini Asya, Afrika ve Batı’ya uzatan, çok daha geniş bir vizyon barındırmaktadır. Davutoğlu, örneğin Asya gibi Türklerin tarih boyunca üzerinde yürüdükleri jeopolitik eksenlerin restore edilmesinden bahsetmektedir.’’4

Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde izlediği maceracı politikanın altında daha çok Pan-İslamcı bir anlayışın yattığı tespitini yaparsak, Fuller’in bu ifadesinin hangi ölçüde gerçek düşüncesi olduğunu, hangi ölçüde yanıltmayı amaçladığını ortaya koymak kolay olmasa gerek.

Fuller gibi bir stretejist son derece diplomatik bir üslupla A. Davutoğlu’nun kafa karışıklığına, eklektik bakışına değinmeden geçemez.

‘‘Davutoğlu’nun vizyonu aynı anda hem bağımsız, hem milliyetçi, hem İslami, hem Pan-Türkist, hem küresel, hem de Batılıdır; asıl mesele, söz konusu çeşitli ilgileri belirli politikalarla birbirine entegre etmektir. Kendisi demokratikleşme ve modernleşmeyi bu bölgeler ve halklar için anahtar özgürleştirici ve güçlendirici araçlar olarak görmektedir…’’5

***        ***        ***

Davutoğlu’nu dış politikaya ‘katkıları’ na da kısaca değinmesek olmaz…

Bunlardan birincisi, ülkemizde dış politikada önemli yaklaşım diye sunulan ‘proaktif barış’ icadına Fuller söyle yaklaşır: ‘Teoride bu tür politikanın bir zararı yoksa da, bunun uygulanması eninde sonunda bir takım sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.’  6

İkinci ‘büyük yaklaşım’ hepimizin bildiği, ‘Stratejik Derinlik’ doğrultusunda ‘komşularla sıfır sorun’ politikasıdır. Davutoğlu Dış İşleri Bakanı olarak bu icadını da büyük bir gururla kamuoyuna açıklar.

Yıl 1995, henüz ortada ne AKP var, nede Davutoğlu. Dünya hızlı bir değişim içinde. Bu değişimden en iyi şekilde yararlanmak isteyen ABD’de politika yapıcılar Türkiye’yi konuşmaktadırlar.

‘‘Bakan yardımcısı olarak Hoolbroke, Türkiye’yi sürekli, olarak “cephe ülke” olarak takdim etti. Mart 1995’te Kongre’de bir komitenin önünde Türkiye’nin önemini vurgularken, onun ‘’Asya kıtasında ABD için önemli olan hemen her konunun kavşağında durduğunu” ileri sürmüştü. … “Biz [Grossman ve Hoolbroke] yeni görevimize başladıktan kısa bir süre sonra oturduk ve Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye’nin bizim için ne anlam ifade ettiğini tartıştık ,” dedi, “White House ve Pentagon tarafından tamamen desteklenen yeni bir konsept geliştirdik. Buna göre Türkiye Batı için yeni cephe ülkeydi ve bu anlamda Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın aldığı rolü alıyordu.” 7

ABD’de kendisi için kavşak olarak tanımladığı, Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslar’ın cephe ülkesidir: Türkiye. Yani bu üç bölgede çıkacak her türlü çatışma ve savaşın içindeki bir ülke. Böylesi bir ülkede ‘komşularla sıfır sorun’ iddiası için ya geleceği göremeyen, kendi hayal dünyasıyla dünya gerçekleri karıştıran bir profesör olmak, ya da su katılmamış bir Amerikancı olmak gerekir. Ancak ülkemizde de bazı kesimler Davutoğlu’nun politikaları ile ABD politikaları arasında uyuşmazlık olduğunu söyleyenlere de Fuller’in düşüncesini aktaralım ve tanıtım yazımızı sonlandıralım.

‘‘Birleşik Devletlerdeki bazı gözlemciler Davutoğlu’nu Amerikan karşıtı olmakla suçlamışlardır. Her ne kadar Türkiye’nin dünyadaki konumunun -geçmişteki ABD ittifakının yaptığı gibi- sınırlanmasını ve hegemonya altında kalmasını istemese de Davutoğlu’nun herhangi bir şekilde “anti-Amerikan” olarak nitelendirilmesi saflıktır.’’ 8

Haluk Başçıl

 

1.    Avrupa’nın Doğu’sundan Çin’in Batı’sına: Türkiye’nin Dünyada artan rolü, sonuçları ve Batı’nın çıkarları’, ‘Türkiye’nin Yeni Doğu Politikası, Graham. E. Fuller, Alfa yayınları, s 60
2.    Avrupa’nın Doğu’sundan Çin’in Batı’sına: Türkiye’nin Dünyada artan rolü, sonuçları ve Batı’nın çıkarları’, ‘Türkiye’nin Yeni Doğu Politikası, Graham. E. Fuller, Alfa yayınları, s 61
3.    Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Graham E. Fuller, Timaş yayınları, 2011, s 305
4.    Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Graham E. Fuller, Timaş yayınları, 2011, s 306
5.    Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Graham E. Fuller, Timaş yayınları, 2011, s 307
6.    Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Graham E. Fuller, Timaş yayınları, 2011, s 155
7.    Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası, ABD’nin Türkiye Politikası- Gelişme Ve Sorunlar, Alan Makovsky, s 330
8.    Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Graham E. Fuller, Timaş yayınları, 2011, s 308

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir