Devrimci Küba Halkı yine kazanacak…-Mehmet Ali Yılmaz

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Devrimden bu yana ABD emperyalizminin askeri, siyasi, ideolojik, psikolojik saldırı ve ekonomik ambargolarıyla, kuşatmalarıyla boğuşan Küba’ya karşı başlatılan son operasyonu da Küba halkı savuşturacak, sosyalizmi kurmaya devam edecektir.

Fidel Castro önderliğinde 1953-59 yılları arasında ABD emperyalizmine ve işbirlikçisi Batista diktatörlüğüne karşı yürütülen devrim mücadelesinin başarıyla gerçekleşmesinden sonra Küba’nın ekonomik ve toplumsal hayatında büyük değişiklikler gerçekleşmeye başladı. En başta Küba’yı soyan United Fruit Company, Shell ve ITT gibi emperyalist kuruluşların kamulaştırılması, toprak reformunun gerçekleştirilmesi gibi devrimci uygulamalar ABD yönetiminde büyük rahatsızlık yarattı. Adada büyük yatırımları olan yeni sömürgeci ABD, bu devrimci adımlar karşısında, Castro yönetimini devirmek için çeşitli tezgâhlar düzenlemeye başladı. Bunların en bilineni, CIA’nın diktatör Batista yanlısı ordunun kılıç artıklarından oluşturduğu askeri güçlerle Küba’yı Domuzlar Körfezi Çıkartması (17-19 Nisan 1961) olarak bilinen saldırıyla işgal ettirmeye kalkışmasıdır. Bu işgal girişiminin Kübalı devrimci güçler tarafından yenilgiye uğratılmasını içine sindiremeyen Kennedy yönetimi, 30 Kasım 1961’de Mongoose (Firavunfaresi) Operasyonu’nu başlattı. Küba devriminin Latin Amerika’da devrim rüzgârları estireceğinden korkan ABD, Castro iktidarına karşı bu operasyonla örtülü saldırılara girişti. Mongoose Operasyonu, devrimci Castro iktidarını yıkmak için karşı devrimci propaganda, psikolojik savaş ve sabotaj eylemlerinin kullanılmasını içermekteydi. ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinde “Küba’daki komünist rejimi devirmek için” bir eylem planının yürürlükte olduğu ve Fidel Castro’ya karşı “bir isyanın Ekim 1962’de çıkabileceği” belirtiliyordu. ABD yönetimi Castro’yu devirdikten sonra işbaşına işbirlikçi bir hükûmeti getirmek istiyordu.

Adadaki Guantanamo Üssü’nden de desteklenen Mongoose Operasyonuyla işgal edilme tehlikesiyle bir kez daha karşılaşan Castro yönetimi, adaya Sovyetlerin balistik füzelerinin yerleştirilmesine izin verdi.

Bu arada Küba’daki devrimci yönetim hızla sosyalizmi kurma çabası içine girdi ve Sovyetler Birliği ile de ilişkilerini gelişmeye yöneldi.

ABD, Sovyet füze üslerinin Küba’ya kurulmasını bahane ederek bu ülkeye karşı ekonomik, askeri abluka uygulamaya başladı. Başkan Kennedy, NATO’dan Küba’ya yiyecek ve silah sevkiyatına engel olmasını istedi. ABD’nin bu isteğini Türkiye’nin desteklemesine Kennedy’in yerine başkan olan Johnson’ın yardımcısı Humphrey övgüler düzüyordu. (Tıpkı günümüzde Afganistan’da NATO’nun bekçiliğine soyunan AKP iktidarına ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin “Havaalanında güvenliğin nasıl olacağı konusunda Türklerle hala görüşme halindeyiz, bu çabaya öncülük etmeye istekli oldukları için onlara minnettarız.” ifadesini kullanması gibi.) Humphrey, “Türkiye her zaman için NATO ortaklarının ön safında yer almıştır. Son hareketi de bu gurur verici geleneğini takip etmektedir” diyerek Ankara’yı diğer NATO üyelerine örnek göstermekteydi.

ABD emperyalizminin 1960’ların başlarında Küba üzerinden yarattığı kriz, Türkiye’yi de içine aldı. Küba’daki Sovyet füzelerinin kendilerini tehdit ettiğini ileri süren ABD’ye karşı Sovyet Başbakanı Kruşçev, Türkiye ve İtalya’daki füze üslerinin de Sovyetler Birliği’ni tehdit ettiğini belirtiyordu. Kruşçev, “Türkiye’de tesis edilen füze üsleri hududumuz üzerindedir” dedikten sonra “Sizin tecavüzi mahiyette olarak kabul edeceğiniz silahları Küba’dan çekmeye hazırız. Şu şartla ki, siz de Türkiye’de aynı mahiyetteki silahlarınızı geri çekiniz…” koşulunu ileri sürüyordu.

Küba’yı ele geçiremeyen Kennedy yönetimi Kruşçev’in bu teklifini kabul ederek Ocak 1963’te Türkiye ve İtalya’daki Jüpiter füzelerini geri çekti. Fakat ABD yönetimleri bundan sonra da Küba’yı her fırsatta sıkıştırmaya, istikrarsızlaştırmaya, sabotaj ve suikastlar düzenlemeye devam ettiler. CIA, halkın devrimci yönetimi benimsemediği, sosyalizme-komünizme karşı olduğu yalanını yayarak Küba’da sürekli karışıklıklar yaratmaya, bu ülkenin Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerini bozmaya, yalnızlaştırmaya çalıştı.

ABD’nin anti-komünist siyaseti pratikte ekonomik ve askeri yaptırım, abluka, ambargo şeklinde kendini göstere geldi. ABD emperyalizmi yıllardır başvurduğu bu silahlarla, Küba gibi bir ada devletinin ekonomik gelişimine büyük zararlar vermekte ve bu ülkenin çeşitli sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Bu nedenle Küba’nın yaşadığı her türlü ekonomik, politik olumsuzluğun birinci dereceden sorumlusu ABD emperyalizmidir. ABD bu silahları sürekli kullanarak Küba halkının sıkıntı yaşamasını, açlık çekmesini ve sonuçta çeşitli kışkırtmaların da etkisiyle ayaklanmasını amaçlamaktadır.

11 milyon nüfusa, 109 bin kilometre karelik yüz ölçümüne sahip bu küçük ada ülkesindeki sosyalist yönetimi yıkabilmek için ülkenin yaşadığı ekonomik sorunları ve pandeminin yarattığı olumsuzlukları fırsat olarak gören ABD emperyalizmi, bir kısım insanı protesto gösterileri düzenlemeleri için kışkırttı. 11 Temmuz 2021’de yapılan bu gösterilerde Amerikan bayraklarının açılması da olayın iç yüzünü ortaya koyması bakımından önemlidir.

Bu gösteriler karşısında Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, televizyonda yaptığı konuşmada, ABD’nin ekonomik yaptırımları nedeniyle yaşanan sorunları fırsata çevirmek isteyenlere geçit vermeyeceklerini belirterek halkı devrime sahip çıkmaya, sokağa çağırdı. Diaz-Canel yaptığı konuşmada, “Vatanımızın egemenliğini teslim etmeyeceğiz, tüm devrimcileri, devrimi her yerde savunması için sokaklara çıkmaya çağırıyoruz” dedi.

Çıkan kargaşanın ABD’nin “ekonomik baskı politikasının” sonucu olduğunu belirten Küba devlet başkanının bu çağrısından sonra ülkenin birçok bölgesinde hükümete destek yürüyüşleri yapıldı. Prensa Latina’nın haberine göre, kalkışma hareketinin başladığı San Antonio de los Banos’a giden Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel burada yerel yetkililer ve halkla görüşmeler yaptı.

Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodríguez Parrilla ise yaptığı açıklamada ABD’nin paralı askerlerinin Küba’da karışıklık yarattığını söyledi. Parrilla, “Dün Küba’da sosyal ayaklanma yoktu, dün Küba’da düzensizlik, bir süredir planlanan ve milyonlar harcanan iletişimsel bir operasyonun neden olduğu kargaşa vardı” şeklinde konuştu.

Öte yandan ABD Başkanı Biden, bu gösteri üzerine boş durmadı, “ABD, Kübalıların yanında” diyerek, Amerikan bayrağı taşıyan protestocuları kışkırtmayı sürdürdü. Biden daha önce dünyanın birçok ülkesine yaptıkları çeşitli müdahalelerden önce ABD’li yetkililerin açıklamalarına benzer şekilde konuşuyordu: “Kübalılar otoriter rejim karşısında özgürlük talebinde bulunuyor…” diyen Biden, “ABD, evrensel haklarını talep eden Küba halkının yanında kararlılıkla duruyor. Küba hükümetine halkın sesini kısma girişiminde bulunmaları durumunda şiddetten uzak durmaları çağrısında bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

Sosyalizme düşmanlık duyan çevreler, Küba’daki bu son gelişme üzerine, Biden’ın konuşmasının da etkisiyle kapitalist ülkelerde harekete geçtiler. Dünyanın kapitalistlerinden başka Türkiye’deki neo-liberaller de ABD’ye Küba’ya müdahale çağrıları yapmaya başladılar. Hep yaptıkları gibi “demokrasi” ve “özgürlük” adına yükseltilen bu karşı-devrimci çağrıları devrimci Küba halkı yine boşa çıkaracak, emperyalizme karşı bir zafer daha kazanacaktır.

“Küba demokrasisi”nde eksiklikler, kusurlar bulan bir kısım “solcular”ımız da meraklanmasınlar, ABD ve işbirlikçileri Küba sosyalizmini yıkamayacaklar. Küba halkı devrimine sahip çıkmaya devam edecek, kendileri için en doğru yönetim şeklini, sosyalizmi kurmayı sürdürecektir. Onlar emperyalist kapitalizmin demokrasisinin, Amerikancı diktatörlüğün nasıl şeyler olduğunu, zenginlerle fakirler arasındaki ekonomik ve sosyal uçurumu Latin Amerika’daki uygulamalarından bilmektedirler. Hiç kimse heveslenmesin yaşanan onca ekonomik zorluklara rağmen 60 yıldır ABD’nin saldırılarına, ambargolarına dayanan Küba halkı, ücretsiz sağlık sisteminin yerine ücretli sağlığı, ücretsiz eğitim yerine ücretli eğitimi, kamunun evinde oturmak yerine evsizliği tercih etmeyecektir.

 

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir