Enformasyona Dayanarak Siyaset Yapılabilir Mi?

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerinin aldığı mesafe artık inanılmaz boyutlara ulaşmış bulunuyor. Her gün zamanının bir bölümünü internette geçirenler için, özellikle birden çok dilde okuyabiliyorlarsa, enformasyonun her türlüsüne erişme imkânları son derece geniş. Bu elbette büyük bir kolaylık. Bilgi teknolojilerinin altyapısına hükmeden tekeller ve hükümetlerin kontrolündeki içeriğin dışında, eğer internet erişiminde biraz deneyim sahibiyseniz, alternatif pek çok haber ve yorum sitesine ulaşmanız mümkün. Sosyal medya da bu çeşitliliğe fazlasıyla katkıda bulunuyor. Egemen medya gruplarının “görmediği” pek çok habere, üstelik anında erişimle bağlanabiliyorsunuz. Bu gelişmeler artık, bizim gibi bilgisayar çocuklarının bile düş gücünü aşan bir noktaya ulaşmış bulunuyor. Twitter, facebook gibi platformlar üzerinden seçtiğiniz haber ve yorumları, videoları, her türden görsel malzemeyi, “belirli kısıtlılıklar içinde olsa da” süzgeçten geçirmeniz, değiştirmeniz, çoğaltmanız mümkün hale geliyor.

Gezi isyanından beri pek çoğumuz neredense enformasyon bağımlısı haline geldik. Ya sürekli televizyon izliyor, ya mobil uygulamalardan sosyal medyaya giriyor, gelişmeleri “sıcağı sıcağına” takip ediyoruz. Hele ki facebook, twitter gibi platformlardaki pek çok “tartışma”, platformun doğası gereği kullanıcıları adeta bir anafor gibi içine çekiyor. Uzun süre görüşlerini ifade etme imkânından yoksun bırakılmış bireyler bu tartışmaların ayrılmaz birer parçası haline geldiler bile. Ancak “görünen” durum bizi yanıltmamalı. Bu tartışmaların pek çoğunun hiçbir yere varmadığını, fazlasıyla yıpratıcı ve uçucu olduğunu, somut bir sonuç vermediğini her gün yaşayarak görüyoruz. Enformasyona ve iletişim teknolojilerinin yeteneklerine gereğinden fazla rol atfeden görüşler neo-liberal küreselleşme söylemiyle doğrudan dirsek teması içinde bulunuyor. Küreselleşmeyle birlikte ağ yoluyla dünyadaki bütün insanların süratle birbirine bağlandığını sanıyorsanız, birbirine asıl bağlananın dünyayı ışık hızıyla dolaşan sermaye ve onun finansal etkinliği olduğunu unutuyorsunuz demektir. Burada asıl belirleyici güç, bu teknolojinin hızla piyasa mantığına tabi kılarak tektipleştirdiği içerik ve o içerik sağlayıcısını elinde bulunduranların uzun vadeli çıkarlarıdır. İsteseniz de bu sistemin dışına çok fazla çıkamazsınız. Bazıları bana dinozor diyebilir ama hala neo-klasik iktisat saçmalıklarına inanmıyorsanız durum böyle. Ayrıca, liberalizmin görüşlerin yayılmasının kamuoyu üzerinde doğrudan etkili olacağı ve böylece en doğru seçimin yapılacağı yolundaki söylemine çoktan şerbetli hale gelmiş olmamız gerekirken, pek çoğumuz hayatımızın bir bölümünü sosyal medyaya “adayarak” geçerliliği çoktan kaybolmuş bu masalların dolaylı destekçisi haline geliyoruz. Bu da yetmiyor. Buradaki sözde tartışmalar, tartışmalarda zikredilen bilimsel kavramların içeriğinin boşaltılarak hızla dejenere olmasını da beraberinde getiriyor.

Benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim bir başka husus ise, gündelik gelişmelere ve enformasyona bağımlılığın teorik bakış tarzını hızla öldürmesidir. Son birkaç yıldır olayların yoğunluğunun son derece arttığı bir tarihsel süreçten geçtiğimiz izahtan varestedir. Ancak olayların peşinden sürüklenerek, gündelik gelişmelerin heyecanına kapılarak politika yapılmaz. Bunun örneklerini geçmişte çok gördük. Geleceğe dönük sağlam, belirgin projeksiyonlar yapılmadan, önlem almadan, yere sağlam basmadan ne günümüz ne de gelecek anlaşılabilir. Bu ise ancak çok zengin bir kavrayışın ürünü olarak gerçekleştirilir.

Uluslararası gelişmeler emperyalizm çağında elbette ki son derece belirleyicidir. Bunu kimse inkar etmiyor, edemez. Ama buradan kalkarak, birbirleriyle iç içe geçen, çelişen, ayrışan karmakarışık çıkarların sızdığı bir enformasyon yığınının içinde sürüklenerek politika yapılabileceğini sanmak da bir başka hatanın içine düşmek olur. Önemli olan, bütün bu günü birlik gelişmelerin hâkim gelişme yönünü ortaya koyacak teorik bir kavrayışın ortaya konulabilmesidir. Ortadoğu üzerine birazcık kafa yoran herkes bilir ki, bu coğrafyadaki gelişmelerin hepsini en ince ayrıntısına değin takip edip yorumlayacağım ve bunlardan ayrı ayrı sonuçlar çıkartacağım diyen kişi çok geçmez, aklını oynatır. Zira bu çok karmakarışık coğrafyada bugünden yarına değişen pek çok çıkar söz konusudur. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir. İşte bu nedenle yalnızca, üstelik kaynağı ve içeriği tartışmalı enformasyona bağımlı hale gelmek suretiyle gündelik gelişmelere dikkat kesilip teoriyi ihmal ederseniz, temel dinamiklerin gelişme doğrultusunu göremez ve neticede siz zararlı çıkarsınız. Teorinin yeniden üretimi, gerçekliğin üst soyutlama düzeyindeki görünümlerinin en alt soyutlama düzeyindeki somut, güncel olayları yorumlayacak bir kapasiteye çıkarılması işidir. Aksi durumda, gündelik gelişmelerin peşine takılmanın pratik sonucu, uzun vadeli politika üretememek ve siyasal mücadelenin dumura uğratılması biçiminde ortaya çıkar.

Siyasal gelişmelerdeki anlık güç değişimlerini yorumlamak elbette ki son derece önemlidir. Ancak bu çok geniş bir kavrayış yeteneği, kolektif akıl ve teorik kapasite ister. Aksi halde bu gelişmelere anlam vermek, hâkim eğilimleri tespit etmek giderek imkânsızlaşır. Günümüzde bir emperyalizm kuramı yapılabilir mi? Belki… Ancak her halükarda kuram olgunun bir adım gerisinden gelmeye yargılıdır. Ancak, hâkim eğilimler göz önünde bulundurularak geleceğe dönük bazı isabetli projeksiyonlar yapılabilir mi diye sorduğumuzda, bu sorunun cevabı yapılmıştır, yapılabilir olacaktır. Her ne şart altında olursa olsun gündelik gelişmelerin ağırlığı içinde yolumuzu kaybetmemek için yapılacak en öncelikli şey teorinin güncelleştirilmesi ve açıklayıcılık gücünün geliştirilmesidir. Bunu yaparken de bir başlangıç noktasına ihtiyacımız var. Ayrıca, içinde yaşadığımız enformasyon çağında çok daha özenli ve seçici olmak durumundayız. Aksi halde hata yapma olasılığımız çok artar. Önemli olan günübirlik, keyfi okumalarla birbiriyle çelişen sonsuz sayıda önerme çıkarmak değildir. Bunu herkes yapabilir. Asıl yapılması zor olan, temel çelişkiyi, nitelik belirleyici dinamiği ve onun günümüzde geldiği durumu açıklayarak ona uygun doğru düzgün bir mücadele hattı belirleyebilmektir. Yoksa uçucu, tutuk, karamsar politik tablolar ortaya koyarak çıkışsız polemiklerin önünü açmanın kimseye bir yararı dokunmayacaktır.

 

Mehmet Kemal Aladağ

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

2 Responses

  1. Faydalı bir girişim olarak gördüğüm bu yazınızda parelilikler ve nüanstaki farklılıklarımı vurgulamak ihtiyacı hasıl oldu…1-“Siyasal gelişmelerdeki anlık güç değişimlerini yorumlamak elbette ki son derece önemlidir. Ancak bu çok geniş bir kavrayış yeteneği, kolektif akıl ve teorik kapasite ister…” geniş kavrayışı( kapsamlı duruş ve tavır) kolektif akıl (gönül deminde katılımcı akıl).. ve teorik kapasite yerine (damıtma ve arılanmada salih bakış )ile anlatılanlarıa kıymet verip anlamlandırmaktayım….2-“Her ne şart altında olursa olsun gündelik gelişmelerin ağırlığı içinde yolumuzu kaybetmemek için yapılacak en öncelikli şey teorinin güncelleştirilmesi ve açıklayıcılık gücünün geliştirilmesidir. Bunu yaparken de bir başlangıç noktasına ihtiyacımız var.” teorinin güncelleştirilmesi meselesini… ( matematiksel bir dil ile geometrik tasavurun yenilenmesi.)…. açıklayıcılık gücü… (gidişatı kavarama ve değişime yön vermesi)… başlangıç meselesini (Tasavvufi derinliği futuhatla yorumlamak) olarak idrak etmekteyim… baki selamlar…

  2. Değerli Orhan Karakuş hocam. Halisane temennizleriniz ve katkınız için çok teşekkür ederim. Farklı kavramlarla ifade etsek de, esas derdimiz aynıdır. Anlayışınız ile bu ortak noktalarda bir araya gelmek beni sevindirdi. Pek çok saygılarımla, Mehmet Kemal

orhan karakuş için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir