Nominalizm terimi günlük iletişimimizi sağlayan sözcükler listesinde başı çekmez. Ancak terim kıyıda köşede kalmış bir sözlük maddesi de değildir. Yakın dönemde kullanıldığı haliyle nominalizm, “bir şeye verilen adın ilgili nesne ya da kavramın doğasına etki edeceğine yönelik inanışa” gönderme yapmaktadır. “Ahu” diyerek şaşı bir gözü çekici bir hale getirebileceğini düşünen kimselere iyi gözle bakılamayacağından, nominalist diye çağrılmanın iyi bir şey olduğu da söylenemeyecektir.
Yukarıda verilen anlamıyla terimi aktüel ve dahi entelektüel siyasi sözlüğün satırları arasına sokanlar bugün sol-liberal dediğimiz kesimin saflarında bulunan kimselerdir. Ancak söz konusu eleştiriyi geliştirdikleri sırada kendilerini (en azından açıkça) böyle tanımlamadıklarını da belirtmek gerekir.
Nominalizm teriminin kullanılması suretiyle geliştirilen eleştiri, 12 Eylül yönetimi ve devamı tarafından üretilen normların içerdiği “bölünmez-bütünlük” gibi terimlerin sosyo-psikolojik tahlilini Frankfurt Ekolünün buğulu ve mistik ifade üslubuyla yoğuruyor; mest olmuş okuyucunun indinde eleştiriyi yapanın entelektüel ve ahlaki üstünlüğünü, eleştirilenin diplomayla telafi edilemeyecek cehaleti karşısına yerleştiriyordu. Ana fikir şuydu: “Gerçeklik alanında kuramadığınız bütünlüğü kelimelerle yaratamazdınız!”
Güzel -bence güzel-idi. Ama burada kaldı. Bu kadar çabuk vaz geçilmeseydi “barış süreci” ya da “çözüm süreci” gibi terimlerin nominalist eleştirisi beklenebilecekti. “Bir şeye verilen ismin o şeyin doğasını dönüştüremeyeceğini” ve “dahi gerçeklik alanında yaratılamayan barışın ya da çözümün kelimelerle tesis edilemeyeceğini” bu kimseler biliyor olmalıydı. Belki söz konusu kimselerin post-modernist düşün dünyasına kayışları o gün biliyor olduklarını bugün bilemiyor hale gelmelerinin gerekçesini sunar.
Biz bu kimseler ve gerekçeleri ile ilgilenmiyoruz. İlgilendiğimiz şey nominalizm eleştirisinin bugün için sunduğu imkânlardır. İlginize sunarız!
Ali Murat Özdemir