Şiir Yaşatıyor; ÂŞIK VEYSEL

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

         (25 Ekim 1894-21 Mart 1973)

Basından…

Dilerseniz iki kısa gazete haberiyle başlayalım yazımıza…

Doğanın tahribatı-yağmalanması

Haberin birincisinde ilgili karede Kazdağları Mirasımızdır, Dokunmayın yazılı döviz taşıyan göstericiyi görüyoruz. Manşet ise Talan Serbest Direniş Yasak. “Artvin’den Çanakkale’ye her yer yağmalanıyor” deniliyor haberde… Doğanın yaban ellere geçmesine dur demek gerekiyor. Savaşım ortak güç istiyor, devrimci-demokrat yapılar, sanatçılar, aydınlar, halk el ele vermezse çözüm de yok görünüyor. Veysel uyarıyor:

Destekle fakiri okut yetimi

Bu hayırlar dinimizce kötü mü

İdrak eyle hidrojeni atomu

Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Emeğe-ürüne el konulması

Aynı gazetenin bir gün öncesinde de şöylesine çarpıcı bir kare var: 21. yüzyıl Türkiye’sinden bir görüntü. Yine bir döviz: Fındık Toprak Emek Bizim, Ferrero Defol yazılı. Ferrero yabancı şirket.

Yabancı sermaye bizim egemenliğimiz altında yurdumuza gelmiyor anlaşılan. Hâkimiyetimiz söz konusu görünmüyor.

Toprak işleyince mahsulünü veriyor. Fakat o ürüne daha çok kimler el koyuyor? Payın fazlası kimlere gidiyor? Kaybeden kim bu işte? Ezilenler seslerini ne derece çıkarabiliyor?

Veysel yaşıyor olsaydı; AKP-MHP siyasal ortaklığında bu soruların yanıtlarını zorlanmadan verir miydi sizce? Yoksa yalan dolan talan karşısında boyun mu eğerdi? Kavganın şiirini özümseyen ozanlarımız yok da değil hani.

Halk ozanı Veysel’e kulak kabartalım:

Dinle çiftçilerin garip halini

İlkbaharda çifte başlar çiftçiler

Hiçbir zaman işten çekmez elini

Durmaz yıl on-iki ay işler çiftçiler

Âşık Veysel’in birçok yönünü ele almak mümkün; mesela din felsefesi veya tasavvuf boyutlarında düşüncesini nakletmek olabilirdi bu çaba. Benim buradaki izleğim toprak. Saz şairi konuya nasıl yaklaşmış, onu incelemek ve sizlere de şiiriyle birlikte bu temayı aktarmaktır.

VEYSEL İLE TOPRAK

Seneler önce inşaat mühendisi bir arkadaşıma sormuştum: “Bu kepçenin işi genellikle toprakla mıdır” diye… Kepçenin toprağı yarmasını hayranlıkla izleyerek konuşmuştu: “Toprak toprak… Her türden pisliği örten toprak.”

Şiirlerinde toprağa methiyeler düzen Veysel’in saptaması da mühendisin yaklaşımıyla aynıdır:

Bütün kusurumuzu toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sadık yarim kara topraktır

                                                       (Kara Toprak)

Yaşamından birkaç kesit

1933’e kadar usta ozanların şiirlerini söyler. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası” dizeleriyle başlayan şiiridir. Bu şiirle beraber köyden dışarıya adım atması da bir olur. Hâkimiyet-i Milliye’de şiir yayımlanır. Tarih: Cumhuriyet’in 10. yılıdır.

Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla, Ahmet Kutsi Tecer’in desteği sonucu altı Enstitü’de saz öğretmenliği yapar. Bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş çok sayıda aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulur. Şiirini geliştirir.

“ …Onun bir de hayatın yeni akışlarına uyarlığı vardır. Fabrika ister. Kızılırmak’a köprü ister. Köy Enstitüleri çalışmalarını benimser, hatta karınca kaderince bu çalışmalar katılır, okumanın, eğitimin faydalarına inanır: Yurdumuz bir top ışık uyandı/ Köylerden karanlığı kaldırır.” (Enver Gökçe- Şiir Âşık Veysel)

Bu bir keramet mi yoksa hüner mi

Göz görmezse gönül buna kanar mı

Öksüz tarlada sapan döner mi

Eker biçer motor dedi ki okul.

Veysel’de toprak türlü türlü dile gelmiştir. Toprak değerse âşığımız da bir değerdir. Okuyalım:

Baharda coşarsa bu ulu toprak

Vücuda getirir her türlü yaprak

Al yeşil giyinmiş dağlara bir bak

Besleyip büyüten yer çiçekleri

Topraktan gelip toprağa döneceğimiz inancındadır.

Cümle canlı hep topraktan

Var olmuştur emir haktan

Rahmet dile sen Allah’tan

Boşdürür rahmet deryası

Gözleri görmez. İç zenginliği ise bire bin veren tarla gibidir:

Tarlam sana üç yüz fidan aşlasam

Tarla coşar fidan coşar el coşar

Gücüm yetse hemen işe başlasam

Kazma coşar kürek coşar bel coşar

Doğayı, insanları gönül gözüyle görür:

Topraktandır cümle beden

Nefsini öldür ölmeden

Böyle emretmiş yaradan

Sen kalemsin ben uç muyum

Tabiata Veysel Âşık

Topraktan olduk kardÂşık

Aynı yolcuyuz yoldÂşık

Sen yolcusun ben bac mıyım

                                                  (Kardeşim)

Ve…

Veysel der çıkayım bir yüce dağa

Ağaçlar bezenmiş yeşil yaprağa

Zaman gelir tenim düşer toprağa

Karışır toprağa toz olur gider

Veysel’e, 1965 yılında TBMM, özel bir kanunla “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı

hizmetlerden ötürü” aylık bağlar.

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

Sanatına ilişkin değiniler

Şükran Kurdakul: Veysel kimi güncel konuları işlediği için değil, uzak Anadolu insanımızın konumundan gelen acıları algılayabildiği ve duyarlığını geleneksel halk şiirimizin kalıplaşmış öğelerine başvurmadan özgün buluşlarla şiire dönüştürdüğü için çağdaştır.

Enver Gökçe: Âşık Veysel halk şiir geleneğinin son temsilcilerindendir. Halk şairlerimizin eserlerinde müşterek özellikler olan saz-söz ayrılmazlığı, klasik şark edebiyatının estetiğinde önemli bir yer tutan idealizm temayülü ve bu temayülün halk şiirlerine işleyen mücerretlik vasfı, Âşık Veysel’in sanatında da hâkim unsurlardandır. Kısaca Âşık Veysel, tabiatı duyuşu,

hassaslığı, dini bir zümreye bağlı hâkim bir karakteri olmamasına rağmen mistik tarafları, kâinat, varlık, hilkat anlayışı ile geleneğe bağlı bir saz şairidir. (Şubat 1948)

Yaşamı:

Veysel Şatıroğlu, Sivas’ın Şarkışla’sının Sivrialan Köyü’nde doğdu (1894). Çiftçi oğludur. Çiçek hastalığı sonucu gözlerini kaybetmiş, babasının aldığı sazla on yaşından itibaren şiir söylemeye başlamıştır. İç gözlemi ağır basan Veysel gezgin bir hayat da sürmüş, yol arkadaşı

ile yurdun çoğu ilini, kasabasını dolaşmıştır. Bu gezilerinde memleketin ruhunu da solumuştur. 21 Mart 1973’te Sivrialan Köyü’nde vefat etmiştir. Fikret Kızılok, Selda Bağcan ve birçok sanatçı şiirlerini seslendirmişlerdir. Fikret Kızılok, Veysel öldüğünde mezarı başında saz kırmıştır. Basılmış şiir kitapları şunlardır: Deyişler (1944), Sazımdan Sözler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1971).

ASLIMA KARIŞIP TOPRAK OLUNCA

Aslıma karışıp toprak olunca

Çiçek olur mezarımı süslerim

Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar

Gök yüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim

Cümle mahlûk ile bir olur ismim

Ne hasudum kalır ne de bir hasmım

Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır sonra da adım

Geldim gittim bu sahnede oynadım

Türlü türlü tebdilâta uğradım

Gâhi viran şen olurdu potlarım

Benden ayrılınca kin ve buğuzum

Herkese güzellik gösterir yüzüm

Topraktır cesedim güneştir özüm

Hava yağmur uyandırır hislerim

Alimler âlemi ölçer biçerler

Hanını eler seçerler

Bu dünya fânidir konar göçerler

Veysel der ki gel barışak küslerim

Kaynakça:

-Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayını, Âşık Veysel, Dostlar Seni Unutmadı Albümü

(4.11.1999)

-Birgün gazetesi. 21-22.04.2020 tarihli nüshaları.

Hazırlayan: Serkan Yaman

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir