Topraklarını Genişletme ve Etnik Arındırma Sırası Kürtlerde mi? Haluk Başçıl

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Örneğin IŞID’in denetimindeki ( dolaylı emperyalist müdahale öncesinde yüzde 30’u Kürt, yüzde 10’u Türkmen, yüzde 10’u Ermeni ve yüzde 50’si Araplardan oluşan) Tel Abyad’da IŞID ile PYD arasında gerçekte bir çatışma yaşanmadığı yabancı basında yer aldı. Buna rağmen Tel Abyad ile birlikte 368 köyün IŞID tarafından PYD güçlerine terk edildiği biliniyor

arnd1

Kaynak http://lephenixkurde.tumblr.com/, 29.06.2015

 

Topraklarını Genişletme ve Etnik Arındırma Sırası Kürtlerde mi?

 

Irak’taki Genişleme

ABD’nin Irak’a saldırısının ardından Irak’ın Kuzeyinde Özerk Kürt Bölgesi’nin şekillenmeye başladığı 1990’lı yıllarda Kürtlerin Irak’da nüfusun %15-17’sini oluşturduğu, Kürt bölgesinin ise 82.000 Km2 ile Irak topraklarının %19-20’sine karşılık geldiği Batılı kaynaklarca dile getiriliyordu.

Yıllar sonra, 2014 Haziranında IŞID’in Musul’a ve ardından Irak nüfusunun %12’sini oluşturan (3 milyon) Türkmen’in ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelere saldırısı ve işgali Barzani liderliğindeki Kürt Bölgesel Yönetimi’ne topraklarını genişletmek için altın bir fırsat sundu.

IŞID’in Mandali’ye kadar uzanan sayısız yerleşim yerini: Altun köprü, Tazeh, Tavuk, Beşir, Tuzhurmatu, Kara tepe, Kefri, Kanakin vb. şehir ve kasabaları ele geçirmesi buralarda yaşayan Türkmenlerin ve aynı zamanda IŞID teröründen korkan Sünni Arapların da topraklarını terk ederek Kürt bölgelerine sığınmalarına yol açmıştı.

2014 Kasımında Barzani Peşmergeleri, ABD öncülüğündeki koalisyonun hava desteği ve askeri uzmanlarının katkılarıyla IŞID’i ele geçirdiği topraklardan geri püskürttüler. Ardından da bu topraklara el koydular. Farklı haber kaynakları, bu el koyma eylemiyle Kürtlerin hâkimiyeti altındaki toprakları %40 oranında genişlettiğini söylemekteler.[1]

Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), 25 Şubat 2015’te yaptığı açıklamada, çatışmalar nedeniyle kaçarak Kürt bölgesine sığınan Arapların, Türkmenlerin, güvenliğin sağlanmasıyla beraber yaklaşık altı ay önce terk ettikleri topraklarına geri dönmek istediklerini, ancak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin buna izin vermediğini kamuoyuna duyurmuştu. Ayrıca örgüt, Peşmegelerin aynı bölgelerden kaçan Kürtlerin geri dönmelerine izin verdiğini, hatta başka bölgelerden gelen Kürtleri de Arap halkın evlerine ve topraklarına yerleştirdiğini belirtmişti.[2]

İnsan Hakları İzleme Örgütü uzmanlarından Letta Tayler’in bu durum karşısında getirdiği eleştiriler aslında her şeyi açıklıyor:

‘’ Kürdistan’da yaşayan Iraklı Arapları yalıtmak olduğu gibi evlerine geri dönme haklarını reddetmek, İslam Devleti’nin tehditlerine karşı haklı güvenlik önlemleri ölçütlerinin çok daha ötesine gidebilmektedir. … Iraklı Kürt güçlere silah yardımı yapan ABD ve diğer ülkeler açık bir şekilde endişelenmelidir ve terörizme karşı savaş gerekçesi ardına sığınan ayrımcılığa müsamaha etmemelidirler’’[3]

Tayler’in bu ifadelerinin yanı sıra bölgedeki sığınmacı Araplarla ve Arapların evlerine yerleşen Kürtlerle yaptığı görüşmelerin yer aldığı video kaydının orijinalini aşağıda sunuyoruz.

 

 

Letta Tayler’in ifade ettiği gibi ABD ve AB yönetimleri IŞID teröründen, mezhep-din temelinde arındırma politikalarından kaçan insanların Kürt bölgelerine sığınarak güvene kavuştuklarını, Peşmergeler sayesinde katliamdan kurtulduklarını dünya kamuoyuna büyük bir reklam kampanyasıyla yaydılar. Ancak, aynı egemenler Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bu vesileyle kendi topraklarını temelsiz ve adaletsiz biçimde genişletmelerini ve genişlettiği topraklarda yaşayan Araplara, Türkmenlere karşı uyguladığı ayrımcılık, etnik tasfiye politikalarını ise inanılmaz bir beceriyle perdelediler.

Iraklı milletvekili ve Türkmeneli Partisi Genel Başkanı Riyaz Sarıkahya, bölgede yaşananları söyle özetliyor:

‘‘Bölge yeniden yapılandırılmaktadır. … Batı tarafından. Başta Amerika… Bunun içinde gizli çalışmaların yapılması gerekiyor. … Eski yapılandırmayı yıkmak için bir müteahhittir IŞİD. … Amerika’nın bir müteahhidi olarak bakıyoruz. IŞID’in Irak’ta Şii bölgelerinde hiçbir çalışması yok, etkinliği sıfır. Bağdat içinde sıfır, Kürdistan bölgesinde sıfır. Genelde IŞID’in yoğunlaştığı Sünni ve Türkmeneli bölgesi ile Arap Sünnilerin yoğun olduğu bölgelerdir. Burada nüfus konusunda ciddi kaydırmalar oldu. Ciddi anlamda göç ettirmeler oldu. Yaklaşık 2,5 milyon insan göç ettirildi. Bunun yaklaşık bir milyonu da Türkmendir. Musul ve Diyala Türkmenleri. İki ilin hemen hemen yüzde yüzü göç ettirildi.’

IŞID’in, Şii halka, Yezidilere ve kendisine boyun eğmeyen Sünni Araplarla Türkmenlere yaptığı katliamların video görüntülerini kamuoyuna yayarak yarattığı psikolojik ortam da iç göçü kışkırtmıştır. Vahşet görüntüleri etnik-dini arındırma politikalarına güç vermiştir. Musul ve Kerkük bölgesinde yaşayan Arap ve Türkmenler, IŞID saldırıları karşısında korku ve panik içinde kaçmış ve tüm bölge bir anda boşalmıştır. IŞID aracılığıyla Arap ve Türkmenlerden temizlenen bu geniş coğrafya, kısa bir süre sonra, göstermelik bir savaşla Kuzey Irak Yönetiminin kolluk güçlerine, Peşmergeler terk edilir. Böylelikle de Büyük Ortadoğu Projesi kapsamına uygun olarak Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, siyasi haritalarını hiçbir adil gerekçe ortada olmadığı halde, arkalarına aldıkları emperyalist desteğe dayanarak %40 oranında genişletir. Onca demagojinin, bilgi kirliliğinin gizlediği apaçık gerçek işte budur.

arnd2

Kaynak: http://www.france24.com/static/infographies/2014/carte-irak-syrie-EI/carte-syrie-irak-FR-7.png?keepThis=true&TB_iframe=true&height=855&width=1024

 

Suriye’deki Genişleme

Benzer gelişmeler 2014 Temmuzundan bu yana Suriye’de de yaşanıyor. İç savaş öncesinde Kürtlerin Suriye’de nüfusun %6-7’sini, bölgelerinin ise 15.000 Km2 ile Suriye topraklarının %8’ini oluşturduğu söyleniyordu. Üstelik bu nüfusun en az dörtte biri, Suriye tarihinin derinliklerine inen bir geçmişe sahip değildi. Özellikle 1925 ve sonrasında Türkiye’de patlak veren Kürt isyanlarının yenilgiye uğraması sonucu kaçıp gelen ya da Irak’taki baskılardan yılıp Suriye’ye sığınan Kürtlerden oluşmaktaydı.

Kısacası Suriye’nin bütün Kuzey toprakları boyunca uzanıp Akdeniz’e ulaşacak bir Kürt devletinin ne tarihsel ne de demografik hiçbir savunulur gerekçesi bulunmamaktaydı. Bu yüzden olsa gerek, bu konuda en iddialı Kürt örgütlerinden PYD’nin (PKK’nın) talepleri bile aralarında doğrudan bir temasın olmadığı birkaç bölgeyi kapsayan Kanton yönetimlerinin kurulmasıyla sınırlı kalmıştı.

Bugün bu tablo tümüyle değişmiştir. İddialar ve talepler artık sınırsız bir hal almıştır. Geçen hafta Suudi Arabistan ve İsrail birlikte hazırladıkları Orta-Doğu’ya yönelik yedi maddelik bir planı ABD’ye sundular. Suudi Arabistan Kralı Salman Bin Abdülaziz’in danışmanlarından Enver Macid Eşki ile İsrailli diplomat Dore Gold (muhtemel İsrail Dışişleri bakanı) Washington’daki Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) birlikte raporu tanıttılar. Bu yedi maddelik planın bir maddesinin Türkiye-Irak ve İran’ın %30’unu, Suriye’nin de %18’ini kapsayacak şekilde 42 milyonluk bir Kürt devletinin kurulmasını içerdiği kamuoyuna yansıdı. Buradan, yukarıda belirttiğimiz %8’lik Suriye Kürt bölgesinin %18’e çıkarılacağını anlıyoruz.

Bunun adı artık işgal ve yayılmadır. Ortaya çıkan tablo açık ve nettir: Kürt bölgelerindeki egemen siyasi güçler (KDP ve PKK) IŞID ile savaşın arkasına saklanarak, NATO’dan, ABD’den aldığı emperyalist destekle fütuhata girişmiştir. Bugün bu coğrafyada tanık olduğumuz trajik gelişmelerin azımsanmayacak bölümü bu fetih hareketinin neticesi olarak karşımıza çıkıyorlar.

Örneğin IŞID’in denetimindeki ( dolaylı emperyalist müdahale öncesinde yüzde 30’u Kürt, yüzde 10’u Türkmen, yüzde 10’u Ermeni ve yüzde 50’si Araplardan oluşan) Tel Abyad’da IŞID ile PYD arasında gerçekte bir çatışma yaşanmadığı yabancı basında yer aldı. Buna rağmen Tel Abyad ile birlikte 368 köyün IŞID tarafından PYD güçlerine terk edildiği biliniyor. Kaçısın esas nedeni havadan yapılan bombalama ve saldırılardır. ABD öncülüğündeki koalisyon uçaklarının bu köylere yoğunlaştırdığı hava bombardımanı nedeniyle kaçan 60 binden fazla insanın resmi açıklamalara göre 23 bini, yerel kaynaklara göre de 40 bini Türkiye’ye sığındı. Sığınmacılar uçakların önceleri belirli noktaları vurduğunu ancak son on gündür sivil-asker ayırt etmeden rastgele her yeri bombalamaya başladığını ve bu nedenle canlarını kurtarmak için bütün mallarını bırakıp kaçtıklarını söylüyorlar.

Bir kısım sığınmacı da topraklarını doğrudan PKK ve PYD baskısı nedeniyle terk ettiğini belirtiyor:

‘’PKK’lıların bombardımandan haberleri varmış zaten. Ben evimi, tarlamı bırakmak istemedim. Gitmezsen demek ki IŞID’lisin, o zaman senin evini bildiririz. Uçaklar burayı da vurur, dediler. PKK kendisine direnen herkese sen IŞID’sin diyor. Aynısını IŞID yapıyordu, kim onlara direnirse yok kâfirsiniz, yok mürtetsiniz diyorlardı’’

‘‘PYD bizi sürdü, geri de dönemiyoruz. Topraklarımızı Kürt Kantonu ilan ettiklerini söylüyorlar’’

Emperyalizmin PYD’ye Olan Desteği

Eylül 2014’te Galler’in Newport şehrinde düzenlenen NATO zirvesinde IŞID’in Irak ve Suriye halkları, bölge NATO ülkeleri için ciddi tehdit oluşturduğu belirtilmiş ve 26 NATO ülkesinin katılımıyla IŞID’e karşı uluslararası koalisyon oluşturulmuştu.

ABD-AB, IŞID’in Kobane’ye saldırısı sürecinde PYD ile oluşturduğu işbirliğini daha ileri noktalara taşıdı. PYD (PKK) güçlerini silahlandırdı ve askeri eğitim verdi. Geliştirilip güçlendirilen bu işbirliği Cezire ve Kobane Kantonlarının birleştirilmesini getirdi. Önümüzdeki günlerde Efrin Kantonu’nun da bu iki Kantonla birleştirileceği söyleniyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Irak’ta işaret ettiği gelişmeler bugün Suriye’de yaşanıyor. IŞID’in saldırılarından, ABD bombardımanından kaçanlar güvenli gördükleri Kürt bölgelerine ve Türkiye’ye sığınıyorlar. Arap ve Türkmen göçmenlerin geride bıraktıkları boş coğrafya, savaşın galibi Kürt silahlı güçlerine kendi topraklarını genişletme fırsatı veriyor. Muhtemelen bu boş coğrafya, başka bölgelerden gelen Kürt nüfusla doldurularak demografik değişime tabi tutulacak.

Bugün solcuyum, devrimciyim diyen hiç kimse Kürtlerin, aslında tarihsel ve demografik hiçbir hak talebinde bulunamayacağı bölgeleri kapsayacak biçimde topraklarını genişletmesine gözlerini kapayamaz. Yayılma ve işgal IŞID’e karşı yürütülen haklı savaş sayesinde meşrulaştırılamaz. Günümüze bazı sol kesimler ‘ezilen halkın milliyetçiği olmaz’, ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’, ‘Rojava deneyimi-Kanton pratiği’, ‘YPG’nin oluşturduğu çok kimlikli, çok sesli demokratik, laik sistemin sahiplenmesi’ nin ardına gizlenerek bu trajediye ortak oluyorlar. Emperyalizmin hegemonyası altındaki bu kesimler, ABD’nin Orta-Doğu politikalarını ilerici-sol kamuoyunda meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Haziran ayı içinde Suriye’de yaşananlara ilişkin gerek Birgün Gazetesi’ndeki haberlerin veriliş içeriği gerekse Mustafa Sönmez’in ‘Rojava’ya bin selam’ [4] yazısına bakın. Ya da Halkevi çevresine ait Sendika org.’ta bu dönemde PYD’lilerle yapılan bir dizi röportaja ve haberlere göz atın. Hiç birinde bırakın emperyalizmi, ABD kelimesini dahi göremeyeceksiniz. ABD’nin ve Avrupa’nın çeşitli gazeteleri Suriye’deki ABD PYD işbirliğine geniş yer verirken, bahsettiğimiz sol çevreler ise yaptıkları haberlerde, yorumlarda ABD’nin rolünü gizlemek için büyük çaba harcıyorlar.

Farklı etnik ve farklı inançtaki toplulukların feodal-dini düzeninin yıkılması ve yerine vatandaşlık temelinde laik ulus devletin inşası ileri bir gelişmeydi. Günümüzde acımasız neo-liberal emperyalist politikalarla, uluslarüstü şirketlerin çıkarları doğrultusunda, ulus devletlerin parçalanarak etnik ve dini temelde ‘pseudo-devletler’ e dönüştürülmesi tam anlamıyla gerici bir yönelimdir. Bu gerici, çağ dışı yönelim Sol ve ilericiler tarafından savunulamaz. Emperyalizme bağımlı baskıcı ulus devlete karşı mücadele ayrımcı etnik mikro milliyetçiliği meşru kılmaz.

Haluk Başçıl

 

[1] http://www.lexpressiondz.com/internationale/199686-l-etat-islamique-elargit-son-offensive.html, 30.06.2015

[2] Irak Kürdistanı: Yeri değiştirilen, yalıtılan ve gözaltına alınan Arap ahali http://www.hrw.org/fr/news/2015/02/26/kurdistan-irakien-des-residents-arabes-ont-ete-deplaces-isoles-et-detenus

[3] Age.

[4] http://www.birgun.net/haber-detay/rojava-ya-bin-selam-83397.html

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

2 Responses

  1. yazıda emperyalizmin bölge planı ve siyonist aklın emelleri deşifre ediliyor… pyd ve pkk vede işid emperyal hedeflerle uyumlu davranıyor…ve Türkiyede devşirme yalakalar bunu “sol adına” örtüyor… bunlarda aynı istikamatte düşünmekteyim yalnız…”Bunun adı artık işgal ve yayılmadır. Ortaya çıkan tablo açık ve nettir: Kürt bölgelerindeki egemen siyasi güçler (KDP ve PKK) IŞID ile savaşın arkasına saklanarak, NATO’dan, ABD’den aldığı emperyalist destekle fütuhata girişmiştir. Bugün bu coğrafyada tanık olduğumuz trajik gelişmelerin azımsanmayacak bölümü bu fetih hareketinin neticesi olarak karşımıza çıkıyorlar…”…NATO’dan, ABD’den aldığı emperyalist destekle fütuhata girişmiştir… pyd ve dolayısı ile kavimci kürtçülük zihin hatına :işgal ve ilhak vede fetih gibi kavramlar anlam kazandırmakta … ancak gönül ve bilinç kapısını açmak olan futuhat buna denk düşmemektedir..baki selamlar…

orhan karakuş için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir