Search
Close this search box.

Demokrasi Şöleni Başladı- Onur Aydemir

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

DEMOKRASİ ŞÖLENİ BAŞLADI

 

 “Bakuban ne görürsün gözün açılmayınca

Kimseyi ne bilesün sen seni bilmeyince”

Yûnûs [1]

 

 Yukarıdaki fotoğrafın altına yazı yazmak ne zor… “Söz / de sararır”, denilir belki, şairin hikmetiyle… [2] Bir gazeteci olsaydım; “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Temel Karamollaoğlu bir araya geldi” der, kalemi-klavyeyi bırakıp pencere filan açar, derin bir nefes alırdım herhalde… En azından, televizyon başında haberi izlerken ben öyle yaptım. Bu “şahsî ve muhterem” bir hissiyattır elbette, kimse paylaşmak zorunda değil. Kimse gocunmak zorunda da değil.

Hâtıralar, hâtıralar… Dönenip duruyor insanın zihninde, rahat bırakmıyor. Zihnim beni sıcak bir Temmuz gününe alıp götürüyor. Rahmetli anneannemin, Nevşehir’in köyündeki evindeyiz. Bahçede tarhana kurutuyor. Biz de çocuğuz, kuruyan tarhanalardan aşırıp mideye indiriyoruz. Oyun oynuyoruz kendimize göre. Hava nasıl sıcak… Sinekler bile gelmiyor tarhanaya. Rahmetli dedemin, büyük pilleri muntazaman, yılın belli günlerinde değişen radyosunda o bildik ses. TRT’nin 13 haberleri anonsu. Benim dilimdeyse bir türkü; “Çok kerâmet var insanda/ O cihanda bu cihanda/ Velîye saydılar bizi”.

Rahmi Saltuk’tan dinlemişim. Babam yıllar önce, pembe kaplı karışık bir kaset getirmiş. Onun içinde varmış.

Haberin devamı mı? Yazmaya benim, elim varmıyor. Düşünmeye elim varmıyor. Söylemeye dilim varmıyor. Unutmak istiyorum. Hayatımın o gününü, o haftasını, o yılını tamamen unutmak istiyorum. Hiç yaşamamış olmak istiyorum. Dil susuyor, Göz isyana geliyor. Göz görmekten, dil söylemekten utanıyor. Öyle bir an oluyor ki, insan aldığı nefesten utanıyor.

Yıllar geçiyor…

Şairin dediği gibi; “Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman”. [3]

Bir gün, “Ekmel” bir tercih aldatmacasıyla kapımızı çalıyorlar. Dilimiz döndükçe, fikrimiz yettiğince anlatmaya çalışıyoruz. “Etmen beyim”, diyoruz. Fıkralarla, misallerle, ilimle, irfanla… Ne desek olmuyor. Bin dereden su getiriyorlar. Diretince hırçınlaşıp küstahlaşıyorlar. Haksız yere küsüyor, darılıyorlar. Bir bölüğü selamı sabahı dahi kesiyor. Ayıp ediyor. Zulüm ediyor. Olsun, alışığız. Birlikte çokluk bulanız. Gün geliyor, zaman geçiyor, bu kez de kapımıza böyle ne idüğü belli olmayan politik atraksiyonlarla çıkıyorlar. Sanki mecburuz bu arkadaşlara…

Aslında bu CHP yönetimi CHP’lileri ne zaman kapıya koyacak, onu bekliyoruz. Bu “hızla” giderlerse, CHP’de CHP’li kalmayacak. Tabii ikbal peşinde koşarak, sürü yerine koyup “Tıpış tıpış” oy verdirdikleri halkımızın hiç yoksa bir bölümünü elde tutmaları da lâzım. Artık hangi grupları, nasıl “bağlarlar”, bilemiyorum.

Zor işler vesselam…

Bize de derin bir nefes alıp “Yâ sabııııır…” çekmekten başka yol aramak düşüyor.

[1] Yûnûs Emre, Yunus Emre ve Tasavvuf (Der: Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul: Remzi Kitabevi (Yükselen Matbaası), 1961, sâhife 284.

[2] http://www.siir.gen.tr/siir/a/ahmet_telli/soz_de_sararir.htm [ Erişim: 27. 04. 2018]

[3] Bu şâir Nâzım Hikmet’tir.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir