Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez pazartesi günü sabahın erken saatlerinde kanser tedavisi için bulunduğu Küba’dan ülkesi Venezuela’ya döndü. Emperyalist medyanın felaket tellallığına inat iyileşmeye devam eden Chavez’i dostu Fidel bir mektupla uğurladı…
Sevgili Hugo,
Amerika’nın bu denli sevdiğin o toprak parçasına ve seni bu denli destekleyen kardeş halkımıza geri dönebildiğin için son derece mutluyum.
Bu amaca ulaşabilmek için uzun ve eziyetli bir bekleyiş, senin hayret uyandırıcı fiziksel direnme kapasiten ve bir doktorlar ekibinin kendisini eksiksiz şekilde bu amaca vakfetmesi gerekti.
En yakın aile üyelerinin, devrimci liderliğin parçası olan meslektaşlarının, senin tarafından yeniden silahlandırılıp donatılan Bolivarcı Silahlı Kuvvetlerin ve desteklerini göstermiş olan dünyanın cesur insanlarının yenilmez bağlılığına değinmemek tam anlamıyla haksızlık olur.
Coşkulu ve sarsılmaz destek gösterileriyle seni her gün selamlamış olan Venezuela halkının sana sunduğu nefes de özel bir değiniyi hak ediyor. Venezuela’ya yaptığın bu kutlu dönüşü bu nefese borçluyuz.
Acı ve özverinin damgasını vurduğu o zor günlerde hayatla ilgili çok şey öğrendin, Hugo. Artık seninle ilgili her gün bilgi alma ayrıcalığını kaybettiğimize göre, yıllardır başvurduğumuz yazışma yöntemine geri döneceğiz.
Her zaman için insanoğlu adına bilinçle ve alçakgönüllülükle verdiğimiz adalet savaşını sürdürmek için yaşayacağız. İnsanlığın içinden geçtiğimiz en kritik çağında bize yaşayacak daha kaç yıl, ay, gün ya da saat kalmıştır diye korkuya kapılmayacağız.
Halkımız ki senin de halkındır bu mesajla Venezuela’ya döndüğünü yarın öğrenecek. Faşist grupların Bolivarcı devrim sürecine karşı kötücül eylemlerinden bir başkasını planlamasına olanak tanımamak için her şeyin büyük bir gizlilikle yapılması gerekti.
Sosyalist kamp çöküp SSCB çözüldüğünde, emperyalizm bilediği bıçağıyla Küba Devrimi’ni kanda boğmak istedi. Bölünmüş Amerika’nın görece küçük ülkelerinden biri olan Venezuela bunu engelleyebildi. Zaman kısıtlaması nedeniyle Venezuela’nın büyük ekonomik ve sosyal programlarının yanı sıra, şimdiye dek yardım elini uzattığı Antillerdeki, Orta ve Güney Amerika’daki sayısız ülkeye değinmiyorum. Bu nedenledir ki dünyanın tüm dürüst insanları “Chavez’in sağlığını ve Chavez haberlerini” yakından takip etti.
Zafere kadar daima!
Seni en güçlü şekilde kucaklarım!
Fidel Castro Ruz
20.35
17 Şubat 2013
Sol, 18 Şubat 2013
****
‘Suriye Savunma Birlikleri’nin kampına girdik
Suriye’de ordunun etkili olamadığı bazı bölgelerde, farklı meslek gruplarından Suriye vatandaşlarının oluşturduğu ‘Savunma Birlikleri’nin kampına dünyada ilk kez YURT girdi. Çoğu yabancı cihatçılardan oluşan teröristlere karşı direniş amacıyla bir araya gelen milisler, ordudan eğitim ve silah desteği alarak yaşadıkları bölgeleri saldırıdan koruyorlar.
Yurt Gazetesi, 18 Şubat 2013 Pazartesi
ŞAM/ ÖMER ÖDEMİŞ- Suriye’nin başkenti Şam’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat ve diğer yetkililer ile yaptığımız röportajların ardından Türkiye’ye dönerken, Lâskîye-Kesab sınırı arasında kontrol noktalarının birinde Suriye Ulusal Savunma Birlikleri ile karşılaştık. Askeri üniformalar giyen ancak çatışmalar başlamadan önce farklı işlerle uğraşan bu insanlar, “Vatan savunması için her şeyimizi bırakıp silaha sarıldık” diye konuştular. Ordu görevlileri tarafından kısa bir süre eğitimden geçirilerek, Suriye askerlerinin olmadığı bölgelerde, ÖSO ve diğer cihatçı grupların ailelerine ve işyerlerine saldırmalarını önlemek için güvenlik görevi üstlenmişler. Hemen her şeylerini kendi olanaklarıyla sağlıyorlar. Yalnızca silahları devlet tarafından verilmiş.
BÖLGEDE BÜYÜK KATILIM VAR
Kadınlar ve gençlerden oluşan savunma birliklerine çok yaygın katılımlar olduğu söyleniyor. Ağırlıklı olarak kendi bölgelerinin savunmasını üstlenen bu birlikler kimi zaman da ordu ile birlikte operasyonlara katılıp, ülkelerine sızan teröristlerin etkisiz hale getirilmesinde görev alıyorlar. Hiçbir gazetecinin görüşüp görüntü alamadığı Ulusal Savunma Birlikleri ile görüştük. Ansızın etrafımızda beliren ve gitgide kalabalıklaşan bu sivil savaşçılar, “Türkiyeli gazeteci” olduğumuzu öğrendiklerinde bizi misafir edip, konuşmak, düşüncelerini ve kendilerini bize anlatmak istediler. Oturup çaylarını, kahvelerini içip, onlarla sohbet ettik.
HER MESLEKTEN SAVAŞÇI
Suriye’de kriz yaşanmadan önce değişik meslek gruplarında çalışan bu insanlar arasında mühendisler, öğretmenler, iktisatçılar, işletmeciler, şairler, yazarlar ve daha pek çok meslekten insanlar yer alıyor. Türkmen, Arap, Süryani, Ermeni, Sünni ve Alevilerden oluşan laik bir yapıları var. Tek ortak noktaları vatanlarının tehdit altında olması ve savunmaya ihtiyaç duyması. Daha önce birbirlerini tanımayan bu insanlar yan yana gelip, yaşamlarını ortaya koyarak, vatanlarını savunmada görev üstlenmişler. Aralarında bulunan eski ordu mensupları onların eğitiminde aktif görev almış. Bakımlı ve güler yüzlüler. Gençlerin hemen hepsinin saçları jöleli, yüzleri traşlı. Ortak yaşam alanlarına sahipler.
Kadınlar ve genç kızlar da var, ellerinde silah erkeklerle birlikte, hemen her işi yapıyorlar. Bir yıla yakın bir süredir çatışmalarda yer olan bu birliğin bugüne kadar 32 şehit verdiğini, onlarca kez çatışmalara katıldığını, geniş bir alanda sızmalara karşı sürekli güvenlik sağladıklarını öğreniyoruz. Aralarındaki ilişki saygıya dayanıyor. Askeri operasyonlarda ise askeri tecrübeleri fazla eğitimli eski askerler öncülük ediyorlar. Yerel inisiyatif sahipleri ve önderler ortaya çıkmış ve halkın saygısıyla hızla güçlenmişler. Bizimle karşılaşan savunma birliğinin 1500 kişiden oluştuğunu, farklı alanlarda görev üstlendiklerini öğreniyoruz.
KIRSAL ALANLARI KORUYORLAR
Kent merkezlerinde görev üstlenmiyorlar, ağırlıklı olarak kırsal alanlardaki kontrol noktalarında ve operasyonlarında yer alıyorlar. Silah taşıma ruhsatı yerine, kendilerini ifade eden kimlikler taşıyorlar. Suriye devleti tarafından onaylanan bu kimlikler onların bölgelerini ve hangi savunma birliğine ait olduklarını gösteriyor. Türkiye’ye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çok kızgınlar. Her konuşmaya başlayan önce Erdoğan’a tepkisini belirtip, sonra kendilerini ve savaşlarını anlatıyorlar. Asla karamsarlık içinde değiller. Suriye’de yaşayan nüfusun yüzde 60’nın sonuna kadar savaşacağını, ölene kadar katillere direneceklerini söylüyorlar. “İnançlarımız ve devletimize olan güvenimizle tekfirci teröre karşı, yaşamımızı ve ailelerimizi savunuyoruz” derken, yaşananlardan dolayı yüzlerinde bir hüzün ve acı beliriyor ama asla vatanlarını kaybetmek istemediklerini ekliyorlar. Dini esaslara dayalı bir yönetim altında yaşamak istemiyorlar: “Gerekirse canımızı veririz ama asla vatanımıza ihanet etmeye yeltenmeyiz!”
TÜRK HALKI İLE KARDEŞİZ
Türk halkına selam gönderen gönüllü milisler, Suriye ve Türkiye halklarının kardeş olduğunu bir kez daha vurgulayarak, haklarında yazılan yalan ve yanlışlara, iftira haberlere inanmamalarını istediler. “Bir gün yine Türkiye’ye gidip geleceğiz ve oradaki dostlarımızla bir arada olacağız” diyorlar. Suriye Savunma Birlikleri tüm yaşananlara rağmen sonunda dış güçler ve işbirlikçilerinin yenilgiye uğrayacağından ve yeniden hayatın normal akışına döneceğinden eminler.