GERİCİ İKTİDARLAR MİLLETİN BAŞINA BELADIR
KURTULUŞ HALKTADIR!
Av. Mehdi BEKTAŞ
14 yıldır ülkeyi yönetiyorlar, ne birlik kaldı, ne bütünlük. Yabancıyla iş tutmayı, milletin varını yoğunu haraç mezat satmayı, har vurup harman savurmayı, kutsal değerleri kullanarak, yurttaşı din mezhep, milliyet (etnik) temelde ayırmayı, birbirine düşürmeyi marifet sanıp, iktidarlarını sürdürüyorlar(!)
Cumhuriyet düşmanlığı içlerine işlemiş, “askerlik yan gelip yatma yeri değil” diyorlardı, darbe yapacaklar diye yabancıyla bir olup orduya kumpaslar kurdular, ülkenin yetenekli subaylarını içeri tıktılar, davalar açtılar, açılan davaların savcısı oldular, yetişkin subaylarının önünü kesip yükselmesini önlediler, ordunun arşivine girdiler, mülki yöneticilere bağlayıp hareketsiz kıldılar, ayrılıkçı harekete göz yumup yol verdiler, haraç almasına, milis toplamasına, mahkemeler kurmasına, özerklik ilan edip isyan çıkartmasına neden oldular, sonrada bizi kurtar diye ordunun kucağına balıklama daldılar (!)
Hizmet, himmet dolu (!) yol arkadaşlarıyla araları açıldı, birbirine düştüler, beddualar yükseldi, kirli çamaşırlar ortaya döküldü, ayakkabı kutularından yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet paraları saçıldı, “ne istediler de vermedik” diye haykırdılar, iftira deyip ortalığı bir birine kattılar, paralel çete var deyip işin içinden sıyrılmaya kalktılar, sütten çıkmış ak kaşık filimi çevirirken, deniz aşırı stratejik ortağa sığınan rüşvet verenden kötü haber aldılar(!)
Komşularla sıfır sorun diye yola çıktılar, Ege adalarını Yunana peşkeş çektiler. Ermenistan’la sarmaş dolaş olup mukateleyi (karşılıklı çatışma) soykırım demeye, emperyalizmin yellemesiyle Esat’ı devirip Şam’da namaz kılmaya kalktılar, cihatçılara sınırları açıp katliamlarına göz yumdular, masum kanını akmasına neden oldular. Neo Osmanlılık düşüyle Suriye’yi parçalarken, ülkeyi savaş alanına çevirdiler, füzeler atılıp, bombalar patlayınca, “misliyle cevap veririz” nakaratı altında cihatçılarla köşe kapmaca oynayıp Rus uçağını düşürdüler, kevgire çevirdikleri Suriye sınırından geçemez, semalarında uçamaz oldular (!)
Ülke kan gölüne dönerken, canlı bombalar cirit atıp Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Diyarbakır’da, Hatay’da, Urfa’da, Mardin’de bombalar patlatıp insanları katledilirken, “oyumuz artıyor” diye nutuklar atıp, “misliyle ödeyecekler” nakaratıyla sorumluluktan kurtulup zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar. Tüm basiretsizliklerini, öngörüsüzlükleri, beceriksizliklerini cumhuriyetin kurucu değerlerine yıkmaya çalışıyorlar, milleti ümmete dönüştürmek için çırpınıyorlar (!)
Düşman elindeki İstanbul’u cumhuriyetin kurtardığını göz ardı ederek, milli bayramları yok sayarak, Cumhuriyetin hazinesinden milyarlar akıtarak Fatih’siz İstanbul’un fethini kutluyorlar; hicri takvimde yılın 355 gün olduğunu, dini bayramların her yıl on gün öne kaydığını bilmezden gelerek, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı baypas etmek için her yıl kutlu doğum haftası yapıyorlar, laik devlet ve toplum düzenini dinamitlemek için yanıp tutuşuyorlar (!)
Anayasayı fiilen askıya alıp hükümet darbesi yapıyorlar, sivil bir Anayasa masalıyla Türk milleti kavramını, milli egemenliği, kuvvetler ayrılığını yok etmeye, başkanlık düşüyle tüm yetkileri tek elde toplayarak dokunulmazlık zırhına sarılmaya kalkıyorlar(!)
Bütün bu işler, hukuk ve ahlak dışı tutum ve davranışları iş edinen, hazineyi yağmalayan, dini değerleri istismar eden, vaat ve sosyal yardımlarla halkın aklını çelen siyasi iktidarın yol vermesiyle olmaktadır. Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran siyasi iktidar, meclisi işlevsizleştirerek, hükümeti şamar oğluna çevirerek, yargıyı tutsak alarak, muhalefetin sesini kısarak yol almaktadır. Bu siyasi iktidar, ülkenin, devletin, milletin başına püsküllü bir bela olmuş, ne hukuk, ne ahlak tanıyor, ne de laf anlıyor, binmiş bir alamete, gidiyor kıyamete (!)
Bu beladan bu ülke nasıl kurtulacak? Temel tercih iktidarın sandığa gömülmesidir de peki bu nasıl olacak? 7 Haziran seçimleri sonucunda beladan kurtuluş başlamış gibiydi. MHP liderinin aymaz tutumu yüzünden sonuç alınamadı, tersine şiddeti yayarak, topluma korku salarak 1 Kasım seçimleriyle yakayı kurtardılar. Yeni bir seçimle Anayasa’yı değiştirme, başkanlık sistemi getirme hayali peşindeler. Hamaset nutukları atarak, açılım masalını yok sayarak, ayrılıkçı hareketle yaptıkları Oslo görüşmelerin unutturarak halkı avlamaya çalışıyorlar, MHP ile HDP’yi baraj altına iterlerse başaracaklarını umuyorlar. Muhalefeti susturmak için her yolu deniyorlar, yasal gösterileri şiddetle dağıtıyorlar, ana muhalefetin liderinin önüne “öldürürüz” der gibi boş kovan atıyorlar! Milleti sokağa dökerek polisle, yargıyla destan (!) yazmaya kalkıyorlar; Adnan Menderes iktidarının yaptıklarını yineleyerek, geçmişten ders almadıklarını gösteriyorlar, bu ülkede yağlı mermer üzerinde yağlı güreş yapıldığını unutuyorlar(!) Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli, hiçbir diktatörlüğün kalıcı olamayacağını, topluma ve kendilerine acı çektirmekten, gözyaşı döktürmekten başka bir sonuç vermeyeceğini göremiyorlar. Bunların gözlerini açmalı, Allah akıl fikir versin demeli(!)
Cumhuriyetin kazanımları birer birer gidiyor. Önce birikimlerini sattılar, kamu mallarını yağmaladılar, şimdi milleti, laikliği, sosyal hukuk devletini Anayasadan çıkarmaya, demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bu akılsızlara karşı muhalefet ne yapmalı? Öncelikle kendi arasındaki kısır çekişmeleri, parti, grup, klik, fraksiyon ayrımını bir yana bırakmalı, cumhuriyetin kazanımları ışığında, ülkenin bağımsızlığı, emeğin yüceliği, hukukun üstünlüğü, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti temelinde, zalim iktidara karşı çeşitli inanç ve kökenden oluşan halkın tepkisini örgütleyip dikmeli, çünkü zalimin hakkından ancak halk gelir (!)