Kapışmanın İç Yüzü: Görev Emri…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Son zamanlarda Türkiye’de meydana gelen siyasal gelişmeleri

doğru okuduğumuz zaman gerçek durumun ABD’nin AKP iktidarına hiza vermek olduğunu görürüz. Bu hiza vermenin en önemli nedeninin Suriye sorunun çözümü ve İran’la olan ilişki olduğu açık. ABD, AKP iktidarına “Sen İran’la görüşmeler yapmayı, karşılıklı gelip gitmeleri bırak; Rusya ile gaz boru hattı anlaşmaları da ne oluyor, Putin’le, Medvedev’le veya Lavrov’la Suriye konusunda görüşmeler ne anlama geliyor, sen sana verilen görevi yerine getir, gerisi senin işin değil” mesajını kendine has yöntemlerle veriyor.

Son zamanlarda Türkiye’yi sarsan, başta ekonomik kriz olmak üzere her şeyi unutturan siyasi ortamı derinden sarsıcı olaylara bakın!

 Uludere’de ABD Predator’larının bombaları ile 34 insanımız katledildi ama iktidar kimin yaptığını bile söyleyemiyor…

Beşiktaş Savcılarının MİT’i sorgulamaya kalkışmasıyla, ABD daha doğrudan kontrolü altında olan Cemaat vasıtasıyla AKP iktidarını istediğini bir an önce yapması için sıkıştırıyor. ABD, “İsrail’i ve bizi oyalama Suriye sorununu bir an önce çöz” diyor.

Amerika, Suriye konusunda çözüm istiyor, İran ile ilgili “daha açık tavır takın” diyor.

ABD’nin iktidar içindeki “Truva Atı” olan Cemaat Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı konularında daha fazla taviz kopartarak devlet içindeki gücünü artırmak istiyor. Böylece emperyalizmin bölge politikalarına, devlet içinde ve toplumsal düzlemde güçlendirilen Amerikan Sünniliği ile daha etkin hizmet etme imkanının orya çıkması sağlanacaktır.

***

Clinton, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye konulu toplantısında dünyaya meydan okudu: “Ya bizimle, Suriye halkının yanındasınızdır ya da şiddetin devam etmesinde suç ortağı olursunuz” diyerek Bush’un Irak savaşından önce yaptığı gibi rest çekti. Bu restin en önemli muhataplarından birisi aslında AKP iktidarınaydı. “Size Körfez ülkelerinden o kadar para gelmesine izin veriyoruz siz hala çok yavaş davranıyorsunuz” denmek isteniyordu.

AKP iktidarı “içeri”den ve dışarıdan sıkıştırılıyor. Esasen de dışarıdan. Washington’a giden Davutoğlu’nun orada yaptığı konuşma ilginç çağrışımlar yaptırıyor.

 Şöyle diyor Davutoğlu: “Geçen yıl Esad’ın Suriye’nin Gorbaçov’u olmasını istedik ama o Suriye’nin Miloseviç’i olmayı tercih etti.” Bu söz üzerine yakın geçmişte yaşanan bir gerçeği hatırlatmamız gerekiyor: 1990’larda Rusya, BM Güvenlik Konseyinde Belgrat yönetimine karşı alınmak istenen kararı veto ederek Miloseviç’i korumuştu. Ama NATO bir süre sonra bu vetoyu hiç dikkate almayarak Kosava’ya müdahale etmişti. Türkiye’nin de içinde yer aldığı bu müdahale Türkiye halkı yönünden Suriye’ye göre kabul gören bir gelişmeydi.

Suriye’ye BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto’ya rağmen girişilecek bir saldırının siyasi ve askeri sonuçları çok daha farklı olacaktır. Çok kanlı bir müdahaleye ve çok uzun sürecek bir içsavaşı göze almaları gerekir. Böyle bir gelişmenin Türkiye için de uzun sürecek çok ciddi sonuçlarının olacağı muhakkaktır. NATO Libya’ya saldırdı da ne oldu, Libya eskisinden daha iyi bir durumda mı? Libya’ya demokrasi mi getirdiler, yoksa artık insan hakları mı uygulanıyor? AKP iktidarı Libya’da bugün olup bitenleri takip ediyor mu? Sirte’de hala yapılan katliamların hesabını kim verecek? Libya saldırısındaki kankanız Sarkozy ile bu ülkenin bugün ne durumda olduğunu hiç ele aldınız mı? Akan kanların vebali altındasınız…

Davutoğlu’nun şu sözleri bundan sonra hangi yolu izleyecekleri sorusuna verilecek cevap bakımından oldukça dikkat çekicidir: “BM sivilleri koruyamıyorsa başka platformlar oluşturulmalı” diyor.

Türkiye’nin geleneksel dış politikasının ötesine taşan bu anlayış tam da ABD’nin politikasıyla uyum göstermektedir. Bu politikanın Suriye için yürürlüğe sokulacağını düşününce bundan böyle Ortadoğu’nun çok büyük gelişmelere gebe olduğu sonucuna varabiliriz.

Tam da bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…

Acı olan ise bu gidişten hem ülke hem de bölge insanının hiçbir yararının olmayacağı ama çok büyük kayıplar vereceği gerçeğidir. Ne AKP, ne de Cemaat halkı düşünüyor. Onlar için tek gerçek, ABD emperyalizmine hizmette kusur etmeden kendi çıkarları ve siyasal geleceklerini garanti etmektir. Kavganın nedeni de budur.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir