Search
Close this search box.

Kılıçdaroğlu Manifestosu’nun Anlamı- Mehmet Ali Yılmaz

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bilindiği üzere 24 Temmuz’da CHP Taksim’de darbeye karşı Cumhuriyet ve demokrasi için bir miting düzenledi. Mitinge katılan kitlenin ilericiliği, yurtseverliği ve demokratlığı tartışılamaz. Bu halk kitlesi Fethullahçı darbe girişimine karşı olmakla birlikte R.T. Erdoğan yönetimine de karşıdır. Son 15 yıl içinde bu demokrat-ilerici kesimde oluşan kanaat hem Gülencilerin hem de AKP’nin emperyalizmin projeleri olduğu ve ihtiyacına göre bunları öne sürdüğü yönündedir. Bundan da öte sözünü ettiğimiz toplumsal kesim, altı ok’u savunan bir partinin bu projelere karşı çıkması ve onların politikalarıyla mücadele etmesi gerektiğini düşünür.

Bu arada CHP’nin asıl tabanının her dönemde yönetimlerine göre daha gerçekçi, daha ilerici ve demokrat olduğu da belirtmek gerekir.

Bu mitingde Kılıçdaroğlu bir Manifesto yayınladı. Meydandaki halka da el kaldırtılarak onaylattırılan bu metinde ABD’ye karşı hiçbir şey söylenmiyor. Darbeye karşı miting yapılıyor ama darbeyi planlayana karşı söz edilmediği gibi darbeye kalkışanların lideri olan Fethullah’a karşı da bir şey söylenmiyor. O zaman bu Manifesto ne için yayınlandı?
“Büyük uzlaşı” gösterileriyle gerçeklerin üstü örtülmeye mi çalışılıyor?

Yetmiş senedir Türkiye’yi yöneten, bu süre boyunca bütün gerici tarikatları-örgütleri, partileri destekleyen, demokrasinin gelişmesini ve emekçi kesimlerin mücadelesini engelleyen emperyalizmi hedefe koymayan bir manifestodan demokrasi de özgürlük de çıkmaz. Bu yaklaşımdan çıksa çıksa büyük sermaye kesiminin gözetiminde Erdoğan’la selamete ulaşma isteği çıkar.

Artık herkes şu gerçeği görmeli: Türkiye’nin iliğini sömüren emperyalist sermayenin hegemonyasından kurtulmadan, içimizi oyan NATO’dan çıkmadan ve ülkemize düşman gibi yaklaşan AB’den kopmadan “sürekli renkli devrimler”in ve parçalanmanın tehdidi altında yaşamak durumundayız. Bizi bu durumdan kitleleri oyalamaktan başka bir anlamı olmayan manifestolar kurtaramaz.
***
Şu soruyu sormak durumundayız: İçinde yaşadığımız dönem en fazla kimlerin işine yarayacak? Bugüne kadar yaşadıklarımızın öğrettiği kadarıyla olağanüstü hal yönetimleriyle sömürücü düzen sağlamlaştırılmaya, devlet egemen sınıfların yeni ihtiyaçları ve politikalarına uygun biçimde yapılandırılmaya çalışıldı.

En önemlisi de Türkiye içine sokulduğu bu krizle boğuşurken; emperyalizm Orta doğu ve Türkiye ile ilgili planlarını daha rahat bir şekilde uygulayabilecek. Bunun sonucu olarak emperyalistlerin desteklediği etnikçi ve mezhepçi kesimler güç toplayarak Suriye ve Irak’taki gelişmelere paralel biçimde ülkemizde de amaçlarına daha fazla yaklaşacaklar.

Diğer yandan başta işçi sınıfı olmak üzere bütün emekçiler bağımsızlıkçı, laik, devrimci çıkış yolunda buluşamazlarsa bu süreçten zararlı çıkarlar.

Kılıçdaroğlu’nun Manifestosu’nda önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız sorunların tespiti yapılmadığı için çözümlerine dair de bir şey yok.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir