Dünyada bizim gibi garip bir ülke var mı, bilmiyorum, olduğunu da sanmıyorum. Sadece yöneticiler değil, okumuşların ve toplumun önde gelenlerinden birçoğunun da masum olduğunu düşünmüyorum.Düşünebiliyor musunuz, laik cumhuriyetin okullarında yetiş, iş ve meslek, ikbal ve istikbal sahibi ol, mal ve mülk edin, laik cumhuriyet düşmanı ol; cumhuriyeti yıkmaya kalk, eğitim, sağlık, yargı ve güvenlik kurumlarını işlevsizleştir, orduyu parçala, polisi parti polisine dönüştür, tarımı, hayvancılığı ve sanayiyi çökert, halkı din, mezhep, etnik temelde ayrıştır, ulus bilincini genç kuşaklara veren “andı” okutturma, imam hatip okulları, kuran kursları, Çedes projeleriyle düşünmeyen, tartışmayan “dindar ve kindar kuşak” yetiştirmeye kalk; laik cumhuriyeti ve ülkenin kurucu liderini hedefe koy, adlarını paralardan, kurumlardan, yol, köprü ve statlardan kaldırt, ortak kimliği oluşturan Türklüğü ayaklar altına al, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı kişinin iradesine bağla; ülkenin birikimlerini yabancıya ve işbirlikçi yerli yandaşa sat, medyayı iktidarın borazanı yap, kültürü ve ahlakı çürüt, yurttaşı korumasız bırakarak bir birine düşür, çal, çırp, soy, hazineyi boşalt, para bulmak için emperyalist bankerlerin ayaklarına kapaklan, bürokratları ve yüksek memurları tek imzayla ata, hükümeti sekretaryaya dönüştür, sarayda alternatif yönetim, denetimsiz Türkiye Varlık Fonu’yla alternatif maliye yarat, yasamayı etkisizleştirerek kararnameler ile ülkeyi yönet, bütün bunları sadakaya bağladığın seçmen desteği ile yap, sonrada hiçbir şey olmamış gibi zeytinyağı gibi üste çık, siz yaptınız diye muhalefete çat.
Bu ne utanmazlık, ne yüzsüzlük, ne sapkınlık? Bırakın demokratik ülkeleri çadır devletlerinde, muz cumhuriyetlerinde bile böyle bir yönetim olmaz, olamaz; ülkeyi, sadakaya bağladıkları cahil bırakılmış yoksul ve garibanlar ile laik cumhuriyet düşmanı olan hırslı okumuşların, açgözlü sermayenin, sivil asker bürokratın, gerici tarikat ve cemaatlerin desteği ile hırsızlığın, yolsuzluğun, ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, güvensizliğin, çürümüşlüğün kol gezdiği bir ülke haline getirdiler…
Dinciliği, liberalizmi bayrak yapan, emperyalizm, tarikat ve cemaat destekli iktidar partisi AKP ve yandaşları bu işleri yapıyor da, iktidar dışı ya da karşıtı muhalefet, siyasi parti ve hareketler pek mi normal, pek mi masum, bir bakalım: Bir yanda iktidarla iş ve çıkar birliği içinde olan milliyetçiliği ile namdar MHP, “domuz bağı” şaibelisi dinci Hüdapar, Ecevit’in kalıtına sahip çıktığını söyleyen yamak
DSP, hem dinci hem ırkçı olan BBP, iktidarı tutan, genelde CHP’ye ve sola çatan Vatan Partisi, iktidardan kopan Deva, Gelecek, MHP’den çıkan İyi Parti, sığınmacı sorunuyla önde olan Zafer Partisi, İslamcı Saadet ile Erbakan’ın milli görüşünü sürdürdüğü savındaki dinci YRP sağda duruyor.
Öte yanda etnikçiliği ve ayrılıkçılığı bayrak edinmiş, Osmanlının çok dilli, çok inançlı, çok kültürlü yapısının emperyalizmin kışkırtmasıyla parçalanmasına neden olduğunu görmezden gelen, bireysel yurttaşlık yerine etnik ve dinsel grupları öne çıkaran “eşit yurttaşlığı” savunarak farklılıkları diriltmeye çalışan, emperyalizm destekli DEM, bu partinin koltuğu altına sığınarak var olmuş TİP ve Emep, CHP’den kopan Memleket ve yeni SHP şimdilik ortada, bir sağa bir sola sallanıyor.
Bu yanda Kemalizm’den rücu ederek sosyal demokrat olduğunu söyleyen kurtuluşun ve kuruluşun partisi CHP sosyal demokratım diyerek bağımsızlığı ıskalayıp liberalizme, NATO’ya selam duruyor; TKP, HKP, Sol Parti gibi sosyalist parti ve hareketler emperyalizme, kapitalizme, feodalizme, iktidarın baskı ve zulmüne karşı çıkıyor, bağımsızlığa sahip çıkıp solun ilke ve değerlerini savunuyor.
Sağın ırkçılığı, dinciliği, liberalizmi savunduğu, emperyalizmle kol kola girdiği tartışmasız. Ortada duranların ulus ve laik cumhuriyetle sorunlu olduğu, kurtuluş ve kuruluşun partisinin yerinde saydığı, bağımsızlığı, laikliği, cumhuriyeti, halkçılığı yüreklice savunmadığı, Kemalizm’den rücu ederek gerici iktidarın karşısında yalpaladığı, dik durmadığı, mücadele etmediği, liberalizmi savunarak, sağa yanaşarak iktidar olacağını sandığı anlaşılıyor.
Ülke bağımsızlığını, laikliği, kamuculuğu, emeğin iktidarını, demokrasiyi savunan, emperyalizme, ırkçılığa, ayrılıkçılığa, baskı ve zulme karşı mücadele eden devrimci sosyalist parti ve hareketlerin, 12 Mart ve 12 Eylül’de yediği darbelerin yarasını saramadığı, gücünü toparlayamadığı, kitle desteğini sağlayamadığı açık.
Bu ortamda sağcı, dinci, baskıcı AKP iktidarından kurtulmak için bir umut ışığı net görülmüyor; sağdaki oluşumlar varlıklarını korumaya, ortadakiler bulanık suda balık avlamaya, soldaki oluşumlar bir umut ışığı yakmaya çalışıyor, seçmen CHP’nin “erken seçim istemiyoruz” sözüne takılıyor.
Laik cumhuriyetin korunmasının güvencesi, yasama, yürütme, yargı, sağ siyasi parti ve hareketler devre dışı kaldığından, geriye laik ulusalcılar, gençler, kadınlar, CHP ve sosyalist partiler, hareketler, emek ve demokratik kitle örgütleri kalmış durumda.
Bunlar içinde de kitle desteği, devleti yönetme birikim ve geleneği CHP’de var. O nedenle CHP’nin iktidar olması umudu canlıdır, iktidarı ve yandaşlarını ürkütmekte, her gün yeni bir söz ve eylemle saldırı üstüne saldırı yapmalarına olanak yaratmaktadır.
Bu saldırılara CHP’nin yönetimi, zikzaklı tutum ve davranışlarıyla, iktidar hedefini ortaya koymadan günlük olaylarla oyalanarak fırsat veriyor, Kemalizm ve ilkelerini dışlayarak, sağa yatarak, liberal söylemlerle iktidar olacağını sanıyor, parti içi mücadele fokur fokur kaynıyor, sol muhalefetin bağımsızlık, laiklik, eşitlik, demokrasi, kamuculuk söylemlerine kulak tıkıyor, uyumsuzluk ve dağınıklık yaratıyor.
İktidar partisi ve lideri, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden bitmiştir. Cumhuriyetin değerleriyle çatışarak, “Mustafa Kemalin Askeriyiz” sözünü diline dolayarak, iktidara yönelik eleştirilere orantısız biçimde karşı koyarak, yandaşlarını kışkırtarak, ortamı gererek, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, idareyi, devlet ve kamu olanaklarını kullanarak, emperyalizmden siyasi ve mali destek dilenerek ayakta kalmaya
çalışıyor.
CHP, kısa sürede iç tartışmalarını bitirip, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hedeflerini belirleyerek ekonomik, demokratik, toplumsal, siyasal ve toplumsal muhalefeti ayağa kaldırmazsa, iktidarı rüyasında görür, yurttaşta hayal kırıklığı ve umutsuzluk yaratmayı sürdürür.
Laik cumhuriyet düşmanı iktidarı ve yandaşlarını Anadolu toprağını dirilmemek üzere gömmek için;
a. Parlamenter sisteme dönüleceğini, cumhurbaşkanın meclis tarafından seçileceği, başbakan ve kurduğu hükümetin meclisin güvenoyuna sunulacağı, hükümetin görevini yasalara uygun yapacağı, güvenoyu almayan hükümetin ve bakanın düşürüleceği;
b. Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin ancak ilgili kurumlar tarafından kullanılacağı;
c. 6 oklu Türk devrimine, çağdaş değerlere, bağımsızlığa, demokrasiye, düşün, anlatım ve örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkılacağı, yargının bağımsız ve yansız olacağı, laik ve demokratik eğitime önem verileceği, halkçı ve kamucu ekonomik sistemin kurulacağı, KİT’lerin yeniden açılacağı, özelleştirilen ve satılan STRATEJİK kurum ve kuruluşların geri alınacağı, DPT’nin yeniden işlevsel hale getirileceği, emperyalizme ve NATO’ya karşı konulacağı, askerin yurda döndürüleceği, iç barışın ve güvenliğin sağlanacağı, “yurtta barış dünyada barış” ilkesi doğrultusunda karşılıklı saygı çerçevesinde komşu olan olmayan ülkelerle ilişki kurulacağı, başka ülkelerin içişlerine karışılmayacağı;
d. AKP iktidarından, çalandan, çırpandan, hukuk dışı görev yapandan yargı yoluyla hesap sorulacağı, kamu zararlarının kendilerinden tazmin edileceği, bu tür suçları işleyenlerin mali, idari ve cezayı yönden af kapsamı dışında tutulacağı;
e. Mağdurların zararlarının giderileceği, haksız yere tutulanların bırakılacağı, davalarının yeniden görüleceği, ceza alanlara ve şiddete bulaşanlara bir daha suç işlememeleri koşuluyla af çıkarılacağı;
f. Düşün, eylem, örgütlenme özgürlüğünün sağlanacağı, silahsız, saldırısız meşru demokratik eylemlerin saldırılardan korunacağı;
g. Din ve vicdan özgürlüğünün sağlanacağı, laiklik karşıtı eylemlere izin verilmeyeceği, diyanetin, tarikat ve cemaatlerin siyasete karışmasına, ekonomik faaliyette bulunmasına, laiklik karşıtı söz ve eylemlerine engel olunacağı;
h. Eğitimin ve sağlığın parasız olacağı, laik ve bilimsel eğitimin temel alınacağı, imam hatiplerin güncelleştirilmiş köy enstitüleri mantığı temelinde dönüşüme uğratılacağı, tarikat ve cemaatlerin eğitimle ilişkilerinin kesileceği, öğrenci andının ilköğretimde zorunlu olacağı, din kültürü ve ahlak bilgisin seçmeli derse dönüştürüleceği, dil, tarih, coğrafya, edebiyat, sosyoloji, felsefe, mantık,
matematik (cebir, geometri), fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, çevre ve iklim bilimine, spora, sanata önem ve öncelik verileceği;
i. Milli Güvenlik Kurulu’nun yeniden yapılandırılacağı, Askeri ve Polis şuralarının yeniden düzenleneceği, siyasetle ilişkilerinin kesileceği, atama ve yükselmelerde içişlerine karışılmayacağı, jandarmanın genelkurmaya bağlanacağı, askeri liselerin, harp okullarının, askeri hastanelerin yeniden açılacağı, polisin devletin polisi yapılacağı, MİT Müsteşarının MGK’da önerileceği, üçlü imzayla
atanacağı;
j. HSK ile YSK’nın yeniden düzenleneceği Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSK’dan çıkarılacağı, mahkemelerin açılması ve kapatılmasında, yargıç ve savcıların atanması, yer değiştirmesi ve yükselmelerinde siyasetin rolünün olmayacağı;
k. Üniversitelerin, TRT’nin özerkliğinin sağlanacağı, yönetimlerinin, rektörlerin, dekanlarının ve genel müdürlerinin kurumlarınca seçimle belirleneceği;
l. Yoksulun, malulün, işçinin, çiftçinin, esnafın, sanayicinin ve emeklinin korunacağı, tüketime değil üretime öncelik verilerek destek olunacağı;
m. Komşularla anlaşarak, ikna edilerek sığınmacıların ülkelerine döndürüleceği, komşu topraklarında operasyonlara son verileceği, sınır güvenliğinin komşu ülkelerle birlikte sağlanacağı, NATO’nun genişleyerek Türkiye’yi kuşatmasına, Montrö’yü delerek Karadeniz’i savaş denizi yapmasına izin verilmeyeceği;
n. Eğe denizindeki ada ve kayalıklardaki fiili işgale son verileceği, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve Mavi Vatan’ın üstünde titizlikle durulacağı, yıpratılmasına ve ihlal edilmesine izin verilmeyeceği,
o. Ülke içinde felsefi düşünce, din, mezhep, ırk ayrımı yapılmaksızın birliğin ve kardeşliğin korunacağı, kimsenin diline ve kültürüne karışılmayacağı, resmi ve eğitim dilinin Türkçe olacağı, Anayasanın ilk dört ve bağlı maddelere sahip çıkılacağı, laik cumhuriyetin ve üniter yapının sürdürüleceği;
Öncelikle ilan edilmelidir.
CHP iç çekişmeleri bitirip, Türk devriminin ilkeleri doğrultusunda yürür, AKP’nin yarattığı dev sorunları çözebileceği güvencesi ve umudunu halka verebilirse, siyasal ve toplumsal muhalefeti arkasında bulur, iktidar olmasının önündeki tüm engelleri aşar düşüncesindeyim.
Bu çabaya yüreği halk ve ülke sevdasıyla dolu yurttaşlar, ülkenin bağımsızlığını, halkın mutluluğunu isteyen, eşitlik, özgürlük, demokrasi, ulus ve sosyalizm mücadelesi veren kişiler, çevreler, parti ve hareketler gönülden destek olursa, gerici ve zalim iktidarın inmesine, tarihin çöplüğüne süpürülmesine katkı sunar, görevini yapmış olur, iyi ve güzel günlere ulaşarak bayram yapar.
Bunun ayırdında olanlara, kişisel hesapları bırakıp aydınlık yarınlar özlemi duyanlara, fikren ve fiilen katkı sunanlara, tarih ve halkın önünde başı dik yüzü ak duranlara selam olsun.
22.09.2024 Av. Mehdi BEKTAŞ