Türkiye ile Rusya arasında patlayan uçak krizi son dönemlerde hareketlenmeye başlayan NATO’yu daha da aktif hale getirdi.
AKP iktidarının yeni Osmanlıcı dış politikası ülkeyi büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Hükümetin “Arap baharı” olarak sunulan hareketler ve Suriye sorunu sırasında izlediği politika Türkiye’yi ticari, askeri, politik ve toplumsal alanlarda büyük açmazlara sürükledi. Rusya ile yaşanan son uçak krizi bu kötü gidişe adeta tüy dikti.
İçinde bulunduğumuz günlerde, Rusya ile Türkiye arasında çıkan krizden yararlanarak bölgenin yeniden paylaşımında söz sahibi olmak isteyen ülkelerin Akdeniz’de bayrak göstermeye başladıklarına tanık oluyoruz. Bu ülkeler NATO şemsiyesi altında Doğu Akdeniz ve Türkiye topraklarında üslenmeye, ülkemizin deniz ve hava limanlarını, kısacası egemenlik alanlarını kullanmaya başladılar. ABD ve müttefiklerinin son krizde Türkiye’yi destekleme görüntüsü altında bölgedeki çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi amaçladıkları herkesin malumu.
Bu durum başta ABD olmak üzere, önde gelen NATO ülkelerinin Türkiye topraklarını, hava sahasını ve kara sularını kullanmaya başlamaları ülkemizin emperyalist güçlere olan bağımlılığını arttırmaktadır. Emperyalist devletler, Türkiye’yi Rusya’ya karşı koruma görüntüsü altında yürüttükleri NATO politikasıyla, tıpkı İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında olduğu gibi, ülkemiz üzerindeki tahakkümlerini güçlendiriyorlar.
19 Aralık 2015 tarihinde Hürriyet.Com.tr’de çıkan haber de gösteriyor ki NATO güçleri Türkiye’yi koruma bahanesiyle bölgeye tam manasıyla yerleşmektedirler. Bu haber şöyle:
“NATO, Türkiye’nin hava güvenliğine destek planına onay verdi. Bölge güvenliğine ilişkin tedbirler kapsamında Türkiye’ye AWACS tipi erken uyarı ve devriye uçağı gönderilecek.
Destek planı kapsamında Türkiye’nin hava sahası güvenliği arttırılacak, Doğu Akdeniz’e daha fazla deniz gücü desteği verilecek, ortak tatbikatlar yapılacak. Bazı müttefik devletler ise Türkiye’ye ikili ilişkiler çerçevesinde hava güvenliğine destek amacıyla uçak gönderecek.
İspanya ise Türkiye’deki Patriot tipi hava savunma sisteminin görev süresini bir yıl daha uzattı.”
Bu arada yukarıdaki haberde yer alan sonucun doğmasının, NATO güçlerinin bölgemize yerleşmesinin, AKP iktidarından başka, baş sorumlularından birinin de Rusya yönetimi olduğunu unutmayalım. Rusya’nın da Doğu Akdeniz ve Suriye üzerinde hesaplar yaptığını ve bu konuda Batılı devletlerle çekiştiğini bilmeyen yok. Diğer yandan İran’ın da uzantıları vasıtasıyla Akdeniz’e çıkmayı amaçladığı, Türkiye’yi Batılılar ve Rusya gibi Kürt sorunu üzerinden vurmaya çalıştığı da bir gerçek.
Emperyalist güçlerin ve İran gibi bölge ülkelerinin kışkırtmasıyla Türkiye’de bir tür içsavaş yaşanırken; yeni yeni sorunlarla (Suriye yetmedi bir de Irak’ı çıkardılar) memleketin başına çorap ören bir iktidarla karşı karşıyayız. Emperyalizmin Ortadoğu politikasının hayata geçirilebilmesi için parçalanmasını düşündükleri Türkiye’nin öncelikle uluslaşma sürecine karşı savaş açan bu iktidar ülkeyi dağılmanın eşiğine getirmekle kalmadı ABD ve ortaklarının askeri üssü haline de soktu.
Bu emperyalist işgale son vererek tam bağımsız Türkiye’yi yaratma ve ülkede gerçek demokrasiyi kurma yoluna girmek için öncelikle AKP iktidarından kurtulmak gerekir. Ama şu anda görünürdeki siyasi arenada bu iktidarın yerine konulacak devrimci bir alternatif de yok. Cumhuriyeti kuran parti -CHP- varlık nedenine ters siyasi bir konumlanış halinde. Bu parti egemen sınıfların politikaları doğrultusunda dönüştürülüp teslim alınmış durumda. Cumhuriyetçilerin, demokratların ve laiklerin bu partiden bir beklentileri olamaz, olmamalı.
O zaman bu gidişten rahatsız olan herkese düşen görev; öncelikle tam bağımsızlıkçı, cumhuriyetçi, laik ve devrimci-toplumculuğu hedefleyen bir siyasi alternatifin yaratılmasıdır.