Oportünizm Bukalemun Gibidir- Mehmet Ali Yılmaz

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

 

Mamak’tan sonra 1989-1991 yıllarında Ceyhan Cezaevi’nde kalırken PKK’lılar sık sık anmalar düzenlerlerdi. Bu törenlere Devrimci Yolcular olarak bizi de davet ederlerdi. Bu davetlerin bazılarına ben de katılırdım. Anmalar sırasında dışarıdan gelen telgraflar da okunurdu. Bu telgraflardan en fazla dikkatimi çeken Doğu Perinçek’in gönderdikleri olurdu. PKK’cıların bu anma ya da kutlama törenlerine Doğu Perinçek’in telgraf göndermesi işini dışarıdan tanıdığım Mustafa Karasu’ya bir gün sordum.

“Nedir bu samimiyet?” dedim.

Karasu gülerek “Türkiye solunda bize en yakın duran şimdi bunlar” mealinde bir cevap verdi.

O yıllar Doğu Perinçek’in Genel Başkanı olduğu Sosyalist Parti’nin “Demokratik, Federal, Emekçi Cumhuriyeti” önerdiği dönemlerdi. Bakın, 15 Eylül 1991tarihli İkibine Doğru Dergisi’nin 29. Sayısında Sosyalist Parti Kürt meselesinin çözümü hakkında ne öneriyordu:

“Bugünkü tarihsel koşullarda, iki milletin emekçilerinin yararına olan çözüm, iki federe devletin eşit olarak katıldığı, demokratik, federal bir cumhuriyettir…”

1991’de, şimdiki BDP’nin geçmişteki uzantısı olan HEP’in Sosyalist Parti ile değil de Erdal İnönü’nün Genel Başkanı olduğu SHP ile işbirliği yapmasına kadar PKK ile sıcak ilişkiler geliştirmeye çalışan Sosyalist Parti sözkonusu gelişmeden sonra Kürt Hareketine karşı tam tersi bir tavır içine girmiştir. Bu gelişmeyle birlikte Doğu Perinçek, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü  “Altı Ok milliyetçisi” ilan etmekten de geri durmamıştır.

Yukarıda anlattıklarım, Doğu Perinçek’in haksız yere yatırıldığı hapislikten çıkmasından sonra ortaya koyduğu politikaların tutarsızlık değil bir politika yapış tarzı olduğunu göstermek içindir.

Hapisten çıktıktan sonra gayri meşru AKP iktidarına destek olma anlamına gelen açıklamalar yapmaya başlaması bir tesadüf değildir. 1970’li yıllarda da en büyük tehlike olarak gördükleri “Sovyet sosyal emperyalimi”ne karşı herkesle işbirliği yapılabileceğini savunmuşlardı. Sovyetler Birliği’ne karşı “İkinci Dünya” olarak gördükleri Avrupa devletleriyle işbirliğini savunmakla kalmamışlar; “iki süper güç”ten diğeri olan ABD’yi daha az tehlikeli emperyalist olarak görmeye başlamışlardı.

Öteden beri bütün devrimciler bilirler ki; Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) çizgisinin genel karakteri fırsatçılık yani oportünistliktir. Mahir Çayan’ın ifadesiyle,

 “Oportünizm bukalemun gibidir…

Oportünizmde ilke istikrar diye bir şey yoktur. Düne kadar savunduğu ilkelerin niteliği kitlelerin gözünde açıklığa kavuşunca, o bu ilkeleri en ağır suçlamalarla karalar.” (Mahir Çayan, Toplu Yazılar, s.124, Su Y.)

Seksenlerin sonu ve doksanların başında beraber yürüyor göründüğü PKK çizgisine, ülkenin ve halkın geleceğini düşündüğü için değil, siyasi çıkarları ve geleceği gerektirdiği için, işine öyle geldiği için var gücüyle taarruz eden Doğu Perinçek’in bugün “somut koşulları” gerekçe göstererek AKP ile yan yana durmasında, bu konuda BDP-HDP ile paralellik içinde olmasında şaşılacak bir taraf yoktur. Siyaseti sürekli en uçlarda oynama sanatı olarak gören, sağcılığı sol lafazanlıkla örtmeyi pek beceren bu çizginin baş oyuncusunun büyük kitleleri yönetme kabiliyetinin olmadığına bu ülkenin devrimcileri birden çok kez tanık oldular. Sık sık “Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’in başkanı” olduğunu ifade ederek bu büyük devrimcilerin onun siyasi çizgisi hakkındaki düşüncelerinin üstünü örtmeye çalışan Doğu Perinçek’in tabanını yakın gelecekte daha ne çıkmazlara sürükleyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Gezi’de birlikte yürüyen insanların, gençlerin arasına paslı bıçak gibi girerek bölücülük yapmakla ancak AKP’ye hizmet edileceğini en iyi o direnişçi gençlerin anlayacağını biliyoruz. 1 Mayıs’la ilgili yapılan bölücülük aslında Gezi direnişçilerini bölmektir ve bu girişimle RTE’ye koltuk çıkılmaktır. Bu oportünist politikanın bahanesi olarak gösterilen PKK ile herkesten daha çok ilişki geliştirmeye kalkışanın kim olduğunu yakın geçmişin tarihi açıklıkla ortaya koymaktadır. İktidarın ekonomik ve siyasi kriz içinde olduğu ve bu krizlerin daha da derinleşeceği belli olan şu günlerde, halk kitlelerini ve gençliği bölmek AKP hükümetine yapılacak en büyük iyiliktir.

Mayıs-Haziran halk direnişi ile çok farklı toplumsal kesimler arasında kurulmaya başlanan dayanışmayı, mücadele arkadaşlığını parçalayacak her hareket kimden gelirse gelsin lanetlenmelidir. Eski kötü alışkanlıklarını günümüz gençlerine de bulaştıran bütün bölücüler, kariyeristler ve oportünistler kitlelerce kenara atılmalıdır.
Devrimci tavır halk kitlelerinin eylem birliğini savunmaktan geçer.

Mehmet Ali Yılmaz

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir