Siyaset Yapmak?- Onur Aydemir

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Ülkemizde güncel politika ile yakından ilgilenen çevrelerde sıkça kullanılan bir atasözü vardır; “kervan yolda düzülür”, denir.  Yerli yersiz, çok farklı bağlamlarda kullanıldığı için artık bir “galat-ı meşhur” haline gelmiş bu atasözümüzün, plansız-programsız iş yapmaya alışkın halkımızın kolektif bilinçaltını yansıtmak dışında bugün bize öğretecek pek bir şeyi yoktur. Kimi durumlarda pasif tutumları eleştirmek, atılganlık ihtiyacını dile getirmek için pekala bir motivasyon değeri olabilir, ama tek başına hiçbir sorunu çözmez. Bunun için, kervanın nereye, hangi yoldan, nasıl gideceğini biraz olsun düşünmek gerekir.

Son zamanlarda bazı halk kesimlerinde haklı olarak biriken hoşnutsuzluğun akacak bir kanal araması doğaldır. Bu durum öyle bir potansiyel oluşturmaktadır ki, görevi siyaset yapmak olan “politikacılar” kendilerini bir şeyler yapmak “zorunda” hissediyorlar. Can havliyle ve son derece meşru bir “adalet” talebiyle kendini yollara atmak bu bakımdan anlaşılabilir bir tutumdur. Ancak, acaba siyaset yapmak böyle bir şey midir? Daha doğrusu, siyaset yapmak böyle spontan eylemlere indirgenebilir mi?

Çevrenizde ciddi anlamda “siyaset” yapıldığında emin olun bunu fark edersiniz. Ülkemizde siyaset yapmak için belirli temel şartlar olduğu kanısındayım. Bunlardan birincisi, güdeceğiniz siyasetin belirgin bir tarih ve toplum kavrayışına dayanması zorunluluğudur. Soyut, ajitatif, genel-geçer, her kesimin ağzına bir parmak bal çalan, geçici, uçucu, eklektik söylemlerle kalıcı ve tutarlı bir politika yürütmek mümkün değildir. En azından, bir yola çıktığınızda, “yolculuk nereye?” sorusunun yanıtını genel hatlarıyla verebilmek zorundasınız. İkincisi, ama önem bakımından diğerlerine denk olanı, siyasetin halkın bütününe hitap edebilmesidir. Mevcut iktidarla konjönktürel ve geçici sorunları olan çıkar gruplarını etrafınızda toplayarak yola çıkarsanız, bu çevrelerin ihtiyaçları tatmin edildikten sonra ilk fırsatta aslına rücu edecekleri gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalırsınız. Nitekim dün iktidarın yanındaydılar, bugün çıkarları gereği başkalarının yanındalar. Bu çevreler uğruna halkın bütününü dikkate almamak uzun vadede tecrit olmanıza yol açar. Buradan üçüncü ilkeye geliyoruz; siyaset temel ilkeler ve ahlak üzere yapılır. Eğer kesinlikle arkasında duramayacağınız, vazgeçilmez ilkeleriniz yoksa ve bu ilkeler mevcut çatışmanın üzerinden geçtiği fay hattını kesmiyorsa kısa sürede yolunuzu şaşırır, başka grupların iktidar mücadeleleri içinde taraf olur, oradan oraya savrulursunuz. İlkeler size yalnızca yolunuzu göstermez, aynı zamanda stratejinizi de çizer. Hangi araç ve vasıtaları, hangi süreçte, nasıl ve ne amaçla kullanacaksınız? Asıl gücünüz nedir, yedek güçleriniz nelerdir? Asıl ve yedek güçleriniz arasındaki ilişki nasıl, hangi koşullarda kurulur? Bunlar olmadan ancak Amerika’da siyaset yaparsınız, bizim gibi sürekli kriz dinamiği içinde bulunan ülkelerde değil. Buradan da dördüncü ilkeye ulaşırız; mevcut toplumsal ilişkilerin kuruluşunda benim dayandığım temel kuvvetin beklentileri nelerdir, onları çalışmamın ana unsuru haline nasıl getirebilirim?

Her siyasal rejimin bir kendini yeniden üretme kapasitesi vardır. Bu olgu stratejik planda dünya-tarihsel konjönktüre bağlı olduğu kadar, özelde o rejimin kurumsal yapılanmasının sürekliliğine ve kadrolarının  niteliğine bağlıdır. Eğer kurumsal yapılanmanız yozlaşırsa, yetenekli kadrolarınız gerekli yerlere gelemez; eğer yapılar ortadan kalkarsa kadronuz zaten kalmaz. Cumhuriyetimiz, hızla tasfiye edilen kurumlarıyla birlikte, kendini yeniden üretebilecek kritik eşiği hızla aşıyor gibi görünüyor. Kısacası, toplumsal ilişkilerdeki dönüşümün kurumsal-yapısal kertedeki ifadesindeki çarpan etkisi bu şekilde devam ederse, bundan sonra bir çıkış yolu bulmak için şimdikinden çok daha fazla zorlukla baş etmek gerekebilir. Bu da yalnızca uluslar arası güçlerin dizilişindeki değişime bağlı olmaz, esas olarak mevcut eğilimler içinden en kuvvetli olanı bulup çıkaracak bir siyasal önderlikle olur. Bu yola çıkan kadroların bunu düşünecek, tartacak ve hesaplayacak kapasitede olduklarını ummak istiyoruz. Sonraki yazılarımızda bu konuyu etraflıca incelemeye çalışacağız.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir