Search
Close this search box.

Türkiye’nin Irkçılık, Bölücülük e Gericilikten Kurtuluşu Mümkün Mü? – Av. Mehdi Bektaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Türkiye’nin aydınlık geleceği için uğraşanlara, alın teri dökenlere selam,  olsun!

29 Ekim 1923’te Bağımsız, Laik, Devrimci ilkeler ve bilimsel değerler üzerine kurulan, halkçı, kamucu, eşitlikçi Türkiye Cumhuriyeti, komşularıyla dost,  dünya ile barışık bir siyasi ve toplumsal yaşam sürdürürken, 1950’de Bayar ve Menderes liderliğinde, emperyalizme bağımlı, liberal (özel girişimci) DP’nin iktidara gelmesiyle yolundan saptı, ekonomik, sosyal, siyasal tartışmalarla, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 faşist darbeleriyle çağdaşlaşma hedefini şaşırdı, 2002 yılında RTE ve AG’ün öncülüğünde AKP’nin iktidara gelmesiyle emperyalizmin uşağı dinci, ırkçı, bölücü, gerici tarikat, cemaat, yerli ve yabancı çıkar çetelerinin eline düştü, yolsuzluk, hırsızlık, yağma batağında çırpınıyor ve de devrimci yurtseverler önlem alamazsa batıyor.

Ülkeyi, 1950’den bu yana yaklaşık yetmiş yıldır ağırlıkla dinci, ırkçı, gerici, zihnen ayrılıkçı liberal sağ iktidarlar ve zihniyetler yönetiyor; ABD ve AB ile birlikte dış, sermaye sınıfı, siyasi bürokrasi, tarikat ve cemaatlerle iç sömürü, talan, yağma, üretimsiz tüketim devam ediyor; devrimci cumhuriyeti için için çürüttüler, laik, bilimsel, halkçı, kamucu, sosyal hukuk devleti niteliğini kaybettiler,  hırsızlık, yağmacılık, zorbalık,  devlet ve toplum yaşamında yayıldı ve kökleşti.

31 Mart 2024 Yerel Seçiminden sonra siyasi ve toplumsal ortam karıştı. AKP’nin başını çektiği MHP, BBP, HÜDAPAR’dan oluşan Cumhur İttifakı, CHP ve onu destekleyen güçler karşısında ağır bir yenilgi aldı; yerelde CHP birinci parti, AKP ikinci parti oldu, DEM biraz kayba uğrasa da gücünü korudu, YRP sıçrama yaptı, Zafer beklediği sonuca ulaşamadı, sağda, solda, ortada birçok parti umduğunu bulamadı. Toplumsal muhalefet umudunu yine çok kızdığı CHP’ye bağladı, arkasında saf tuttu.

AKP, iktidarlarına “Rant Üreten” büyük şehirlerden Adana, Ankara, Aydın, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Mersin, Muğla illerinden sonra Antalya, Balıkesir, Bursa illerini CHP’ye, Urfa’yı YRP’ye kaptırınca çılgına döndü. Devlet iktidarını elinde bulundurmanın gücü ile muhalefetin elinde bulunan belde, ilçe, il belediyelerine saldırmaya, AKP’ye katılmaya zorlamaya, katılmayanları çalıştırmamaya, mali ve idari denetimlerle, adli soruşturmalarla sıkıştırmaya, belediye başkanları ve sorumlular hakkında soruşturmalar açtırıp gözaltına aldırmaya, tutuklatmaya, içişleri bakanlığı kararlarıyla görevden uzaklaştırmaya, kayyum attırarak seçmen oyu ile kazanamadığı yerlere el koymaya başladı.

CHP’nin, idari ve hukuki tüm engellemelere karşın üst üste İstanbul Belediye Başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu’nu, parti üyelerinin oylarıyla cumhurbaşkanı adayı olarak belirleme işlemleri sürerken gözaltına alınması, Esenyurt, Beylikdüzü, Beykoz, Şişli belediye başkanları ve çalışanların “kent uzlaşısı” çerçevesinde PKK ile işbirliği yaptıkları savıyla tutuklanması, Esenyurt ve Şişli belediyelerine İçişleri Bakanlığınca kayyum atanması toplumsal infiale neden oldu.

CHP hareketlendi, iktidara karşı mücadeleyi yükseltti, Ekrem İmamoğlu’nu 15,5 milyon partili ve halkın oyu ile cumhurbaşkanı adayı olarak belirledi, 27 Mart 2025 tarihinde Parti Meclisi kararıyla kamuoyuna ilan etti. Halkın sorunlarına ilişkin yaptığı mitingleri, “Ekrem İmamoğlu’na” ve belediye başkanlarına  “Özgürlük” mitingine dönüştürdü; kitleleri sokağa çağırdı, liseli ve üniversiteli gençler, işçiler, işsizler, çalışanlar harekete geçti, CHP’nin 19 Martta Ekrem İmamoğlu’nun şafak operasyonu ile gözaltına alınması üzerine Saraçhane’de 110 bin kişinin toplanmasıyla başlayan, her gün sayıları artarak süren, 29 Mart’a Maltepe’de 2 Milyon 200 bin yurttaşın katılımıyla rekor kıran, sokakları, caddeleri, işyerlerini, üniversiteleri, eylem alanına dönüştüren, AKP iktidarını ve uygulamalarını kınayan yığınlar, erken seçim hedefiyle eylemlerini sürdürüyor.

CHP, bu tür kınama ve erken seçim isteme toplantılarının, Ekrem İmamoğlu ile tutuklu belediye başkanları ve çalışanları serbest bırakılana kadar, her hafta Çarşamba günü gece İstanbul’un bir ilçesinde, her hafta sonu gündüz bir ilde yapılacağını duyurdu, ilkini 13 Nisan 2025’te Samsun’dan başlattı, ikincisini 19 Nisan 2025’de AKP’nin kalesi olarak nitelenen Yozgat’ta sürdürdü.  Yozgat’ta üretici çiftçiler ayağa kalktı, traktörleri ile yollara düştü, kent merkezi hınca hınç doldu, kitleye seslenen bir üretici çiftçi, iktidarı hedefe alarak, ”Devlet turpla, şalgamla yönetilemez, adaletle, hukukla yönetilir” dedi.

Bu sözden iktidar gerekli mesajı aldı mı, almadı mı bilinmiyor, MHP lideri “erken seçim yok” dediğine göre mesaj almışa benzemiyorlar. İktidar ve ortağı erken seçim kararı almazlarsa, seçilmiş belediye başkanları ve çalışanları serbest kalmazsa, kayyum yönetimine son verilmezse, ortamın karışacağını, kargaşanın artacağını, huzurun ve güvenliğin kalmayacağını herkes görüyor da iktidar ve ortakları görmüyor mu?

Kanımca kesinlikle görüyorlar, ancak yapılacak seçim ve sonucundan çok çekiniyorlar, gidip de gelmemek, düşüp de kalkmamak var diye kara kara düşünüyorlar!…

Ülkemizde siyasetin içine düştüğü durum da tam budur. Cumhuriyet ve demokrasi karşıtı bu sağcı, dinci, ırkçı, ayrılıkçı siyasal iktidarlar,  seçimle gelip seçimle gitmeyi içlerine sindiremedikleri, meteliksiz gelip kamu malını çalarak, çırparak, hırsızlık, yolsuzluk, yağmacılık batağına batarak Karun olmaya çalıştıkları için halka hesap vermekten, işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaktan çok korkuyorlar, muhalefetten hesap sorulmayacağına ilişkin garanti almak istiyorlar,  bunun için ortamı geriyorlar, hukuk ve ahlak dışı her yolu deniyorlar.

Bir gün bakıyorsunuz dinciyle, bir gün bakıyorsun ayrılıkçıyla, bir bakıyorsunuz yerli ve yabancı emperyalizmin işbirlikçisiyle laik ve demokratik Türkiye cumhuriyetin altını oyuyorlar. Dinci, ırkçı, ayrılıkçı çevre ve hareketlerde bu ortamdan yararlanmaya çalışıyor.

AKP, şimdilik ırkçı MHP’yi yemleyip sırtına binerek yedeğine almış, dinci Hüdapar ve YRP ile laikliği, ayrılıkçı DEM ile üniterliği, ulusçuluğu, eğitimi, dili ve yurttaşlığı pazarlayarak çelik çomak oynuyor.  Bir taraftan PKK ile iltisaklı diye DEM’in belediye başkanlarını içeri tıkatıyor, kayyum atatıyor, öte yandan DEM’le görüşmeler yaparak ve Abdullah Öcalan’ın çağrısına umut bağlayarak Terörsüz Türkiye rüyası görüyor.

Terörsüz Türkiye’yi herkes ister, ancak Abdullah Öcalan, “cezaevinden çıkma” karşılığı bunu kabul etse bile diğer gruplar ve kişiler kabul eder mi, belirsiz. Türk halkı, yıllardır ülkeye kan kusturan bir hareketin ve liderinin elini kolunu sallayarak içeriden çıkmasını iyi karşılar mı bunu da bilmiyoruz. Terör durmazsa, silahlar teslim edilmezse ne olacak? PKK dış düşman değil ki dışarı süresin, rahat durmazlarsa ne yapacaksın! Zor iş. Anayasanın temel ilkeleri korunarak bir çözüm bulunabilse iyi olur, ancak PKK’nin istemleri karşısında bunun pek de kolay olmayacağı görülüyor.

Bağımsızlık, üniterlik, yurttaşlık, dil ve bilimsel eğitimde olduğu gibi laiklikte cumhuriyetin temel taşıdır. Hüdapar, YRP ve de AKP laikliğin ve bilimsel eğitimin; PKK üniterliğin, yurttaşlığının, resmi ve eğitim dilinin esnetilmesini istiyor.

Farklılıklar bir zenginlikse de aynı zamanda çekişme ve çatışma kaynağıdır.

Laiklik esnetilirse, eğitim ve çağdaş yaşam biter, hurafeler dinin, gerilik çağdaş yaşamın yerini alır. Üniterlik, yurttaşlık, resmi ve eğitim dili esnetilirse ulus devlet çöker, birlik, kardeşlik ruhu ölür; ülke dinlerin, mezheplerin, tarikatların, cemaatlerin, ırkların, etnik grupların at koşturduğu, çatıştığı bir arenaya dönüşür.

Bu ülkede sorunları temelden çözecek olan emeğe dayalı parlamenter demokrasi, bilimsel laik halkçı eğitim, ekonomik sosyal kalkınma, çağdaş yaşam ile hukukun üstünlüğü ilkeleridir.

Hayal kurmayalım bunlar sağlanmadan bu ülkede demokrasi, özgürlük, kardeşlik olmaz; dincilik, mezhepçilik, ırkçılık, ayrılıkçılık bitmez, çatışma, çekişme kaynağı olmaları önlenemez.

Başta CHP olmak üzere parlamentoda temsil edilen iktidar karşıtı siyasi muhalefet, özel girişimci, dinci, gerici iktidarın yaptıkları olumsuzlukları tek tek sıralıyor da kendileri iktidar olurlarsa neler yapacakları konusunda tek kelime konuşmuyorlar. Örneğin parlamenter sisteme dönülecek mi, cumhuriyetin birikimleri olan, kapatılan, yabancıya, yandaşa satılan kuruluşlar, Milli Eğitim, Milli Savunma, ulusal sanayi ne olacak? Askeri Liseler, Askeri Hastahaneler, KİT’ler, uçak, gemi, ilaç, demir, çelik, kâğıt fabrikaları geri alınıp yeniden açılacak mı?

Toplumsal muhalefet, CHP öne düşsün, toplumu harekete geçirsin, kitleleri alanlara toplasın bak bakalım neler oluyor diyordu. CHP öne düştü, halk kitlelerini alanlara çekti, siyasi iktidar kılını oynatmıyor, iktidarı kendi isteği dışında seçime götürecek meşru bir güçte görünmüyor.

Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Danimarka, Norveç, İsveç gibi Avrupa ülkelerinden başka ülke tanımayan, diğer ülkelerin adını bile bilmeyen ve anmayan, AKP’den demokratik davranış bekleyen, istifa etmesini, erken seçim kararı almasını uman, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve ilkelerini yerden yere vuran, asimilasyoncu, imhacı, inkârcı diye itham edip suçlayan, ahkâm kesen, çokbilmiş zevatlar,  iktidarın tutumu karşısında ne yapılmasını öneriyorlar, bilen varsa söylesin!

Çok hoşuma giden bir söz vardır: “El yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanarmış!”  Bu özel girişimci, dinci, ayrılıkçı siyasi gruplarla uğraşmak, sözle ikna etmek olanaksızdır. Bunlar tatlı dilden, güzel sözden anlamazlar, illa ki başlarına taş düşmesi lazım. Eskiden ordudan çekiniyorlardı, şimdilik orduyu, emniyeti yamulttular, bürokrasiyi, yargıyı kendilerine bağladılar, özel ödenek yetmiyormuş gibi, kaçak sarayda Türkiye Varlık Fonu ile alternatif maliye kurdular, rahatlar. Tek rahatsızlıkları yerel yönetim kapılarının kapalı olmasıdır ki onu da zorlayarak açıyorlar, içindekileri kurda kuşa yem ediyorlar. Bu rantlı rahatı bozacak kişi de içeride yatıyor, gün gelir çıkarım hesap sorarım diye volta atıyor, bize de haydi hayırlısı demek kalıyor.

Türkiye’nin aydınlık geleceği için uğraşanlara, alın teri dökenlere selam,  olsun!

23 Nisan 2025, Av. Mehdi Bektaş

 

 

 

 

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir