Barışçıl Çözüm (2)-Haluk Başçıl

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

N. Mandela özgürlüğüne kavuşmanın karşılığı olarak getirilen hiçbir koşulu kabul etmez.

hbascil@anafikir.gen.tr

1. Neo Liberal Dönem ve ANC’nin Yasallaşması

Geniş halk kitleleri katliamlara, kitlesel tutuklamalara ve yasaklamalara rağmen bir meydan okuma havası içinde ANC ve SACP (Komünist Partisi) bayrakları, afişleriyle şehir sokaklarını doldururlar. Halk ANC’nin yasallığını ilan eder. Şubat 1990’da, ırkçı rejim ANC ve diğer siyasi yapıların yasallığını kabul etmek zorunda kalır. Barışçıl yolla, müzakerelerle Güney Afrika`nın sorunlarını çözmeye hazır olduğunu ilk kez kamuoyu önünde dile getirir.

2. Nelson Mandela’nın serbest bırakılması

Irkçı iktidar, ANC (Afrika Ulusal Kongresi) ile gayri resmi görüşmelere 1987 yılında başlar. Bu görüşmelerde N. Mandela’nın serbest bırakılması gündeme gelir. N. Mandela özgürlüğüne kavuşmanın karşılığı olarak getirilen hiçbir koşulu kabul etmez. Güney Afrika halkının özgürlüğü sağlanmadan kendini özgürlüğünün hiçbir anlamı olmadığını açıklar.

Gizli görüşmeler sürerken 71 yaşındaki Nelson Mandela,  Ocak 1990 hapishaneden dışarıya kısa bir mektup yazar. ANC’nin yıllardır söylediklerini: “Madenlerin, bankaların ve tekel konumundaki endüstrilerin ulusallaştırılması ANC’nin politikasıdır ve bu anlamdaki görüşlerimizde bir değişiklik ya da düzenlemeye gidilmesi düşünülemez. Siyahların ekonomik bakımdan yetkilendirilmesi bizim tam olarak desteklediğimiz ve teşvik ettiğimiz bir hedeftir, ancak bizim durumumuzda ekonominin belli sektörlerinin devletin kontrolü altında bulunması kaçınılmazdır” diyerek kısa ve net bir şekilde hatırlatır.

Mandela, siyahların siyasi ve ekonomik açıdan iktidara beyazlarla birlikte ortak edilmesinin ötesinde ekonominin devletin kontrolü altında olması ve halkın çıkarını gözetecek şekilde yönlendirilmesi gerektiğini işaret eder. Böylelikle de  ANC’nin Özgürlük Sözleşmesi’ne atıfta bulunur. Afrika halklarının baskı altında tutularak sağlanan haksız kazançlar, zenginlikler üzerinde hak iddia etmeden ve bunların yoksullaştırılmış Afrika halkına adil olarak geri vermeden özgürlüğe ulaşılamayacağını hatırlatır. Nelson Mandela yazdığı bu kısa mektuptan 2 hafta sonra 11 Şubat 1990’da serbest bırakılır. Güney Afrika kasabalarında, şehirlerin gecekondularında yaşayan tüm yoksul ve aşağılanan Afrika halkları Mandela’nın hapisten çıkışını, özgürlüğüne kavuşmasını büyük bir coşkuyla kutlar.

Nelson Mandela, İkinci Yeniden Paylaşım Savaşı sonrasında sosyalist düşüncenin insanları ve toplumları etkilediği bir dönemde 1944’de ANC’ye katılır.  Bu tarihten tutuklandığı 1962 yılına kadar geçen dönemde dünyanın dört bir yanında ve Afrika kıtasında emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşları bütün hızıyla sürüyordu:

1947 yılında Hindistan ve Madagaskar,

1949’da Çin, ( yılarca süren ulusal kurtuluş savaşını kazanarak bağımsızlığına kavuşur)

1954’de Laos, Kamboçya, Vietnam (tüm Vietnam’ın kurtuluşu ise 1970’lere kadar sürer)

1956’da Fas ve Tunus, Sudan,

1957’de Gana ve Kamerun,

1958’de Gine,

1959’da Küba,

1960’da Nijerya,

1962 Cezayir ulusal kurutuluş savaşlarıyla bağımsızlıklarını elde ederler.

Mandela’nın Cezaevi yıllarında ise 1963’de Kenya,1965 Gambiya’,1975 Mozambik ve Angola,1977’de Cibuti,1980’de Zimbabve’de halkın emperyalizme karşı mücadelesi başarıya ulaşır. Bu ülkeler bağımsızlıklarını elde ederler. Birçoğunda Halk Cumhuriyeti rejimleri kurulur.

1980’lerin ikinci yarısına gelindiğinde ise artık ulusal kurtuluş mücadeleleri dönemi sönmeye kapanmaya, sosyalist rejimler de çökmeye başlamıştır. Önce Polonya, Macaristan, Çekoslovakya daha sonra1989’da Berlin Duvarı, ardından da 1991’de SSCB yıkılır.

Nelson Mandela ülke dışında bu gelişmelerin yaşandığı ve emperyalist sistemin neo liberal politikalarının tüm ülkeleri esir aldığı bir ortamda (bir konjonktürde) tahliye edilir. Ülke içinde ise iç savaşla birlikte ekonomik çöküşün yaşandığı, Güney Afrika halklarının eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin bastırılamadığı bir dönemde serbest bırakılır.

3. Müzakere Dönemi

2 Şubat 1990’da Güney Afrika Parlamento’sunda Başkan Frederik de Klerk, Nelson Mandela’nın “koşulsuz” olarak serbest bırakılacağını, Afrika Ulusal Kongresi (ANC) dahil ve Pan Africanist Kongresi (PAC) ve Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) üzerindeki yasakların kaldırılacağını açıklar. Böylelikle gayri resmi görüşmeler resmi görüşmelere dönüşür.

Müzakere öncesinde ırkçı rejim tam anlamıyla çıkmaz içindeydi:

  • Ekonomik açıdan: Güney Afrika karşı karşıya kaldığı güçlü uluslararası baskı ve şirket boykotları ülkenin ekonomik gelişimini engeller hale gelmiş ve diğer bir dizi nedenle birlikte ekonomik kriz içindeydi.
  • Politik açıdan: Beyaz ırkçı iktidar ideolojik ve özellikle de moral üstünlüğünü kaybederek askeri ve polis gücüne sıkıca sarılmasına rağmen Güney Afrika halklarının özellikle şehirli gençlerin, sürekli hale getirdikleri isyan hareketlerini bastıramaz hale gelmişti.
  • Sosyal açıdan: İşsizlik oranı aktif nüfus içinde % 40 ulaşmış, ülkede suç oranları hızla artmış, ülke içinde ırkçı rejime yönelik toplumsal tepkiler kontrol edilemez bir noktaya ulaşmıştı.

Dolayısıyla ırkçı rejimin ANC ile görüşmeleri siyasi bir tercih olmanın ötesinde artık siyasi-ekonomik ve sosyal bir zorunluluk haline gelmişti.

ANC’nin ırkçı beyaz iktidarla müzakerelere olumlu cevap vermesi ve uzlaşı arayışına girmesi anti ırkçı cephede bölünmelere yol açar.

  • ANC’nin geleneksel rakiplerinden olan PAC (Afrika milliyetçisi siyasi yapılanma) Mart 1990’da “koşulların görüşmeler için olgun olmadığı”nı açıklar. Uzlaşı yerine “mücadelenin daha da arttırılması”  için çağrı yaparak, müzakerelere karşı çıkar.
  • N. Mandela’nın serbest bırakılması sonrası ANC yönetiminde yapılan değişiklikler nedeniyle, Ciskei ve Venda toplulukları ANC’ye mesafeli durmaya başlar. Görüşme sürecinde ırkçı rejim tarafından oluşturulan siyahlara ait yarı-özerk bölgelere ilişkin tartışmalarda ANC’den daha farklı bir yaklaşım içine girerler.

ANC, Komünist Parti de dahil olmak üzere Birleşik Demokratik Cephe (UDF) ve Güney Afrika Sendikalar Kongresi’nin (COSATU) vb ırkçı rejim karşıtı yapıların desteğini alır. Geniş toplum kesimlerini üniter yapıda ve ırkçı olmayan temelde, ‘bir kişi bir oy’ ve ‘genel oy üstünlüğü ile yönetim’ ilkesi etrafında toplamayı başarır.

Irkçı faşist rejimi sona erdirecek olan müzakereler siyasal ve ekonomik başlıklarda ayrı ayrı ama birlikte yürütülür. Irkçı rejim, zorlu müzakere sürecinin kontrol dışında seyretmemesi, masa başı görüşmelerde ANC’nin ve Afrika halklarının karşı çıkışlarını azaltmak için daha önceleri sıklıkla başvurduğu birçok taktiği: çatışma ortamı yaratılması, şiddet, siyasi gerginliğin toplumsal bir baskı ve şantaj olarak kullanılması vb. bu dönemde de uygular.

  • 1990 yılında, Inkatha-ANC arasındaki ideolojik çatışma, etnik çatışmaya dönüşür. Bağımsız bir Zulu devletini savunan ve 1986 yılından beri ANC ile çatışan, anti komünist söylemi öne çıkaran Inkatha topluluğunun saldırıları Soweto, Natal, Transvaal ve Johannesburg dahil bir çok yerde sürer. Çatışmalarda, birkaç ay içerisinde 2.000’den fazla insan ölür. Ocak 1991’de, N. Mandela ve Inkatha lideri Buthelezi birlikte saldırıların durdurulması için ‘çatışan taraflara’ çağrı yapmak durumunda kalırlar. 1992 yılında yaşanan bu şiddete ilişkin olarak Zulu partisi Inkatha ile güvenlik aygıtı elemanları arasında gizlice anlaşma olduğu ve ANC’ne karşı mücadele etmeleri için kamu fonlarından para aktarıldığı ortaya çıkar (“Inkathagate”  skandalı).
  • Sadece 1991 yılındaki çatışmalar sonucunda 2.582 ölür.
  • Güney Afrika Komünist Partisi Genel Sekreteri (SACP) ve ANC yönetim kurulu üyesi, Umkhonto we Sizwe’nin (Milli Mızrak’ın) komutanı ve Mandela sonrası ANC’nin lideri olarak görülen Chris Hani ırkçı bir beyaz tarafından 10 Nisan 1993’te öldürülerek ortadan kaldırılır. Müzakereleri destekleyen, siyah gettolarda genç radikallerin büyük güven duydukları, sevdikleri liderlerinin öldürülmesi siyah çoğunluk içinde öfkeye yol açar. Cinayetin bir şiddet patlamasının yol açmaması için başta Nelson Mandela olmak üzere önemli liderler halka sükunet çağrısında bulunur.
  • Müzakerelerin başlangıcından 1993 yılına kadar öldürülenlerin sayısı 7.000’ni geçer.

Kasabalar ve şehirlerin gecekondu bölgeleri sürekli olarak Ulusal Parti’nin silahlandırdığı çetelerce terörize edilir. Polis katliamlar gerçekleştirmeye devam eder. ANC liderlerinin öldürülmesi politikası sürdürülür. Irkçı rejim geçiş süreci boyunca ülkenin bir iç savaşın eşiğinde olduğunu sıklıkla vurgular. Sürekli olarak ülkenin bir kan gölüne dönüştürüldüğünden söz eder.  Afrika halklarında ne olursa olsun bir an önce iktidar devrinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda bir beklenti de hızla gelişir. Halkın ve ANC üyelerinin bütün dikkati Nelson Mandela ve Ulusal Parti lideri F.W. de Klerk’in siyasi başlıklar üzerinde yürüttükleri görüşmelere yoğunlaşır.

a. Siyasi Müzakereler

Irkçı Ulusal Parti Afrikalı kolektif kimliğinin korunması için toplumda var olan etnik veya ırksal grup gerçekliğine bağlı kalınmasını ister. ANC’nin önerdiği genel oy temelindeki üniter devlet yaklaşımına karşı çıkar. Yürütme yetkisinin oyların%5’sinden fazlasını alan siyasi partiler arasında paylaşılmasını, ülkenin federasyona bölünmesini, azınlık partilerine veto yetkisinin verilmesini, hükümet yapılarında etnik grupların belli oranda sandalye sahibi olmasını vb. savunur. Böylelikle ellerinde bulundurdukları iktidar odaklarını mümkün olduğunca korumaya çalışır. Mandela’nın söylediği gibi “Ulusal partinin yapmaya çalıştığı şey, bizim rızamızla beyazların üstünlüğünü devam ettirmektir’“anlayışını güder.

 

b. Ekonomik müzakereler

Nelson Mandela özgürlüğüne kavuştuktan sonra ANC’nin karizmatik lideri olarak birçok ülkeyi ziyaret eder. Görüştüğü sosyalist hükümetlerin bile Washington Konsensüsü’nü benimsediklerini görür. Vietnam ve Çin’deki komünistler, Ruslar bile neo-liberal politikaları uygulamakta, devletin mal varlıklarını hızla elden çıkarmakta, yabancı yatırımcılara satmaktadır. Tüm ‘sosyalist devlet’lerin emperyalizme teslim oldukları, ulusal kurtuluş savaşlarını başarıya ulaştırmış ve bağımsızlıklarını elde etmiş Afrika ülkelerinin yeniden emperyalist sisteme bağlandığını görür. Böylesi bir konjonktürde Güney Afrika’nın yoksul halklarının özgürlük, eşitlik ve demokrasi taleplerini nasıl karşılayacaktı?

Güney Afrika ekonomisi emperyalist sistemle çok yönlü sıkı ekonomik bağlar kurmuş ve bu iş bölümüne uygun bir kapitalist ekonomik sisteme sahipti.  Müzakerelerden önce Washington Konsensüsü’ne uygun neoliberal ekonomi politikalarına uygun bir ekonomik dönüşüme girişilmişti.  Irkçı rejim, IMF, DB, GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması), DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) vb emperyalist ekonomik güç merkezleri ile anlaşmalar yapmıştı. Ülke ekonomisi bu kuruluşlarca yakından denetliyor ve yönlendiriliyordu.

Emperyalist sistem ve Ulusal Parti neo liberal ekonomik programın iktidarın devredilmesi sonrasında da sürmesini sağlayacak bir politik hat üzerinden müzakerelerin yürütülmesini planlar. Bu amaca uygun olarak ekonomik konular ‘teknik’ ve ‘yönetsel’ bir yaklaşımla ele alınır.

Dünya Bankası(’nın), ırk ayrımına dayalı rejimden ve sosyal ayrıma dayalı rejime geçilmeden önce konut, su, enerji, arazi, sağlık ve eğitim alanlarındaki politikaları biçimlendirilmişti. Bu politikanın sürdürülmesinde önemli bir tartışma yaşanmaz. Ayrıca Uluslararası Para Fonu (IMF) ırkçı rejim döneminde alınan 25 milyar dolar borcun daha sonraki iktidarlarca ödenmesini de Ekim 1993 yapılan anlaşmayla kabul ettirir.

Ekonomik alana ilişkin bu ‘müzakereler’ sürerken iktidar devralındıktan sonra uygulanacak ekonomik programa ilişkin ANC kendi içinde iktisatçılar ve hukukçulardan ekipler oluşturur. Bu oluşan ekipler Özgürlük Sözleşmesi’nde yer alan vaatlerin uygulanmasına (şirketlerin devletleştirilmesi, konut sorununun çözümü ve sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması vb) yönelik ‘Demokrasiye İşlerlik Kazandırma Belgesi’ni hazırlar. Bu belge hazırlanırken, Merkez Bankası’nın bağımsız kuruluş haline getirilmesini ve ırkçı dönemdeki başkanı Chris Stals’ın görevini sürdürmesi, eski maliye bakanı Derek Keyes’in de görevinde kalması vb birçok ekonomik kararı İMF, ANC’ye çoktan kabul ettirmişti.

Görüşmelerde siyasi konular sık sık patlama noktasına gelirken ekonomik konular ise düşük bir profille seyreder. Ekonomik müzakereleri daha sonra Güney Afrika cumhurbaşkanı olacak olan Thoba Mbeki yürütür.

Kabul edilen birçok ekonomik anlaşmadan ANC üyeleri çok sonra haberdar olurlar. Bütün dikkatlerini Parlamento’nun, siyasi iktidarın kendilerine devredilmesi üzerine yoğunlaştıran ANC kadroları ve halk, ekonomik alandaki müzakerelerde, Güney Afrika anayasası haline gelen Özgürlük Sözleşmesi’ndeki kapitalist sömürüyü sınırlandıran ekonomiyle ilgili tüm vaatlerin terk edildiğini çok sonra fark ederler.

Bir ANC militanı olan Yasmin Soka müzakere sürecini “Geçiş denilen şey şu sözlerden ibaretti: Biz her şeyi muhafaza edeceğiz ve siz (ANC)… adına yöneticilik yapacaksınız. … Siyasal bir güce sahip olacaksınız, yönetici görüneceksiniz, fakat asıl dümen başka bir yerde olacak” sözleriyle değerlendirmektedir.

Bir başkası Rassool Synman ise “Onlar bizi asla özgür bırakmadılar. Boynumuzdaki zinciri alıp ayak bileklerimize taktılar sadece” diye bu süreci açıklamaktadır. ANC’nin 3 kuşak militanlarından ve geçiş dönemi öğrenci hareketinin lideri Gumede da “kendime ve partiye karşı öfke doluyum” diye yaşadığı kırılmayı dile getirmektedir.

Irkçı hükümet ile ANC arasındaki müzakereler, Nisan 1994 yılında herkesin katıldığı serbest ve gizli oya dayanan seçimlerin yolunu açar.

ANC bu seçimlerde 22 milyondan fazla seçmenin oyunu alır.  Oylarında % 62,6’sine ulaşarak Millet Meclisi (400 üzerinden 252 kişilik) ve Senato’da tartışmasız bir zafer kazanır. 10 Mayıs 1994’te Nelson Mandela Güney Afrika cumhurbaşkanı olur ve bu tarihten günümüze kadar ANC iktidardadır.

Haluk Başçıl

Devam edecek. Gelecek yazı:ANC İktidarı

Kaynakça

[1] ANC Leader Affirms Support for State Control of Endustriy, Times (Londra) 6 Ocak 1990

2 L’impérialisme contrarié de Pretoria, http://www.monde-diplomatique.fr/2010/04/BOND/18998

3 Şok Doktrini, Felaket Kapitalizminin Yükselişi, Naomi Klein

4 African National  Congress,  brief history of the African National Congress,    http://www.anc.org.za/show.php?id=206

5 Afrique Histoire, Economié, Politique,  1998-2001 L’afrique du Sud de 1980 à 1997

6 Decolonısatıon au Tıers-Monde, 1945 de la à Nos Jours

http://membres.multimania.fr/djmilien/hist-geo/DC.htm

7 Afrique Histoire, Economié, Politique,  1998-2001 L’afrıque du Sud Coté Geopolitique

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir