Çanakkale Geçilmedi mi?

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

18 Mart 1915, Çanakkale’de emperyalist İngiltere ve Fransa’nın İstanbul’u işgal

ederek Osmanlı devletine, özellikle de Ortadoğu’nun petrol bölgelerine el koymak için yürüttükleri büyük deniz saldırısının başarısızlığa uğratıldığı tarihtir.

Çanakkale bu tarihten sonra geçilmedi mi?

Geçildi.

Birinci Emperyalistler Arası Paylaşım Savaşı’nda Almanya’nın yanında saf tutan Osmanlı Devleti yenilgiye uğradıktan sonra 1919’da işbirlikçilerin de desteğiyle geçildi. Ama emperyalizme karşı verilen kurtuluş savaşının ardından bu işgalci devletler Çanakkale’yi terk etmek zorunda kaldılar.

Tekrar geçildi.

İkinci Emperyalist Yeniden Paylaşım Savaşı’ndan sonra ise yeni dönemin işbirlikçilerinin talepleriyle, kapitalist dünyanın yeni hâkimleri, “yumuşak” yollarla, kaleyi içeriden fethederek geçtiler. Yıllar içinde Çanakkale’den geçtiler, İzmir’e çıktılar, Adana’ya indiler…

AKP iktidarı döneminde ise bizzat Başbakan ülkenin “NATO toprağı” olduğunu ilan ederek girilmeyen, geçilmeyen yerin kalmadığını tescillemiş oldu. İzmir’e bölgenin en büyük NATO üssünü kurdular. Kürecik’e ABD radarını yerleştirmekle yetinmediler; Adana’ya, Gaziantep’e ve Kahramanmaraş’a da Patriot füzeleri yerleştirerek ülkeyi komşu halklara karşı emperyal güçlerin tehdit ve şantaj üssü haline getirdiler.

Güney sınırını Suriye’yi parçalamakla görevlendirilmiş çetelerin insafına terk ederek oraların da geçilmesini sağlandılar.

Güney-doğu’nun geleceği ise her gün yabancı mahfillerde yenisi çizilen haritalarda da görüldüğü gibi emperyalist güçler tarafından belirleniyor. Gidiş o gidiş…

Amacı bölge ülkelerini daha çok sömürü ve talan olan emperyalizmin taşeronu AKP zihniyetinin bölgeye ve ülkeye “barış” getirmesi söz konusu bile olamaz. Onlar ancak içeride emekçilere ve halka ve emperyalizme teslim olmayan bölge ülkelerine “savaş” açmak için, yeni savaşlar için “barış”ı kullanırlar. Kendi “sultanlık”larını yeni anayasa ile kurmak adına her yola başvurarak, herkesle işbirliği yaparak amaçlarına ulaşmanın peşindeler.

Gerici hedeflerine ulaşmak için halkın önem verdiği her değeri kullanan, istismar eden bu zihniyet; 18 Mart gibi günleri de amaçlarının ve ideolojik saldırılarının aracına dönüştürmekten geri kalmamakta ve “Yeni-Osmanlı” hayallerini her fırsatta açığa vurmaktadır. 

***  

Emperyalist Batı sadece askerleriyle, silahlarıyla, istihbarat kuruluşlarıyla, büyük sermayesiyle bu ülkede değil ayni zamanda politikaları ve politikacıları, medyaları ve gazetecileri, ideoloji ve ideologları, kültürleri ve kültür yapıcılarıyla da burada. Gizli işgallerini günümüzde daha da yoğunlaştırmakta ve ülkenin her damarına girmektedir. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde emperyalist güçlerin saldırı ve işgaline direnen bu ülkenin bu gün dört bir yanında NATO, ABD ve diğer Batılıların bayrakları dalgalanıyor, sıcak paraları ise ülkenin kanını iliğini sömürüyor.

Bu arada, “sol”da yer alıyor gibi görünen bir kısım işbirlikçinin de bu teslim alma sürecinde oynadıkları rolleri unutmayalım.

***

Peki, bu moral bozucu havayı tersine çevirmenin yolu yok mu?

Elbette ki var. Tarihimiz, gelecek umudumuz “olmalı” diyor.

Çünkü:

O günün zor şartlarında, 1908 devrimini bu ülkenin aydınları-ilericileri gerçekleştirdikleri için dünya devrimcilerinin takdirini kazandılar.

1919-23 anti-emperyalist mücadelesini ve zaferini bu ülkenin aydınları ve halkı yaratarak dünyanın mazlum halklarına ışık yaktılar.

1968-72 ve 1974-80 devrimci mücadele dönemlerini; yine bu ülkenin aydınları, ilericileri, devrimcileri, sosyalistleri; emekçilerle birlikte yürüterek, yenilgilere rağmen, gelecek günlere devrim idealini bıraktılar.

Çare, günümüz koşullarında, bu koşulların objektivesini ve subjektivesini en iyi ve en doğru şekilde tahlil ederek, uzun sürse de, tarih içinde çizilen ana yoldan yürüyerek mücadeleyi omuzlamaktır. Bağımsız devrimci mücadele hattını kurma yolunda yürümektir…

***

Çare arayanların bugün atacakları en önemli ve somut adım: AKP Anayasasına HAYIR’dır.

ABD-AB ve uzantılarının desteklediği AKP’nin gerici, ideolojik ve politik hegemonyasını perçinlemeyi amaçlayan yeni anayasaya HAYIR kampanyası ile cevap vermeliyiz. Devrimci onurun olmazsa olmazı budur.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir