Küba halkının önderi olarak Castro genel anlamda yeri doldurulamaz önderlik özelliklerine sahipti ve bazı konularda özel erdem ve yetenekleri vardı.
Castro’nun Küba Devrimi’ne katkıları
Yazan: Mao Xianglin
Çeviren: Cem Kızılçeç – Canut Yayınevi editörü
Uluslararası bağlamda yaşanan değişiklikler (Sovyetlerin ve Doğu Avrupa’nın dağılması) Küba’ya benzeri görülmemiş darbeler vurdu. Küba sosyalist sistemi bu dönemde en zorlu sınavını verdi. 1994’ten itibaren, Küba’nın durumu yavaş yavaş düzelmeye başladı ve 21. yüzyılın başlarında Küba ekonomisi kendini toparladı ve hem krizden önceki seviyesine yaklaştı, hem de ekonomisinin yapısını iyileştirdi. Sosyalist politik sistem çok büyük bir gelişim ve yenilenme yaşadı. 40 yıldan fazla bir süre boyunca Küba sosyalizminin inşasının gelişim süreci, öncelikle Küba sosyalizminin güçlü bir canlılığa sahip olduğunu, ikinci olarak da Küba’nın kendisine özgü bir sosyalist gelişme yolu bulduğunu göstermiştir. Bu üstün başarılar büyük ölçüde Castro’nun yönetiminden kaynaklanmıştır ve Küba sosyalist sisteminin oluşumu, Küba halkının, Castro’nun düşüncelerini benimseyerek bunu pratiğe taşımasının bir sonucudur.
1-Devrimcilere parlak bir örnek oldu
Küba halkının önderi olarak Castro genel anlamda yeri doldurulamaz önderlik özelliklerine sahipti ve bazı konularda özel erdem ve yetenekleri vardı. İç ve dış kamuoyu onu, kitleler arasındaki saygı duyulan kişisel karizmasını ve yüksek itibarını gösteren, övgüye değer çok çeşitli özellikleriyle tanımlar. Burada onun yüksek devrimci niteliklerinin bazı yönleri üzerinde duracağız.
a)Kesinlik ve kararlılık, kitlelere güven ve bağlılık
Küba’nın ekonomik zorlukları ve ABD’nin düşmanca kışkırtmaları nedeniyle 1994 yazında ABD’ye büyük bir göçmen dalgası olgusu yaşandı. Devrim’in zaferinden sonra ilk kez aynı yıl 5 Ağustos’ta Havana caddelerinde bir toplumsal kargaşa yaşandı. Sosyalizm karşıtı yaklaşık 1000 kişi devrim karşıtı sloganlar atarak arabaları tahrip ettiler, dükkânları yağmaladılar, polisle çatıştılar, aralarında İç İşleri Bakanlığı’ndan 10 kişinin de bulunduğu 30’dan fazla kişiyi yaraladılar. Durum olağanüstü derecede tehlikeliydi. Castro hemen olay yerine gitmeye karar verdi. Çevresindekiler tehlikeli olduğundan gitmemesi için onu iknaya çalıştılar ama Castro gitme kararını kesin bir dille “Eleştirilme riskini göze alacağım, gösterilerin olduğu yere gitmek benim görevimdir”, “ Onlar taş atıp ateş etmişlerse, ben taşlara ve kurşunlara hedef olmalıyım” ifadelerini kullanmıştır. Bu durumla yüzleşmek için bizzat kendisinin halkın ve polisin yanında olması gerektiğini ifade etti. Aynı zamanda yanındakilere tabancalarını almamaları emrini verdi. Acil bir şekilde olay yerine gitti. Gösteri güç kullanmadan hızla sona erdirildi. Castro’nun kendi canını ortaya koyarak, risk ve tehlikeye aldırmadan gösterdiği cesareti ve kesin tavrı, devrimci bir önderin kitlelere duyduğu içten güvenin bir kanıtıydı ve bu Küba halkının haklı takdirini kazandı.
b)Castro’da kendisi özünden yüksek özveri sunma çabası, dürüstlük ve sadakat
Castro kişilerin yüceltilmesine ve kişi putlaştırılmasına karşı çıkmıştır. KKP Merkez Komitesi onun girişimiyle, Castro dahil yaşayan önderlerin heykellerinin yapılamaması konusunda kesin tutum almıştır.
Bu nedenle Küba’da tek bir Castro heykeli yoktur, hiçbir okul, cadde ya da kasabaya Castro’nun adı verilmemiştir. Bunun aksine Küba’da tarihi olduğu kadar çağdaş ulusal kahramanların isimleri birçok kuruma verilmiştir. Castro özeleştiri ve eleştiri yapacak cesarete sahiptir. Acı veren 60’lı yılların sonlarında gereğinden fazla köktenci olan ekonomi politikanın hataları konusunda birkaç kez özeleştiri yapmıştır. ABD’li bir öğretim görevlisi, sağlık konusundaki bir toplantıda Castro’nun yaptığı bir konuşmayı anımsar ve Toplum Sağlığı Bakanlığı’nın bir çalışanı Castro’nun belirttiği istatistiklerin yanlış olduğunu söylemesi üzerine, Castro hemen özür diler ve daha dikkatli olacağına söz verir. Aslında, 90’lı yıllarda onun yönetiminde gerçekleştirilen ekonomik düzenlemeler, onun geliştirdiği kavram ve sistemlerin düzenlenmesini gerçekleştirmiştir. Örneğin, Castro 8 yılı aşkın bir dönem boyunca kapatılması emrini verdiği serbest pazarları yeniden açmıştır. Alçak gönüllü olmak, cesaret ve kararlık çok değerlidir ve önde gelen bazı sosyalist politikacıların dikkat göstermediği şeylerdir. Castro sade bir hayat sürdürür. Bu hayat tarzını kendisine, ailesine ve çevresinde çalışan herkese yaşatmaya da çalışır. Castro, Devrim’in zaferinin ilk dönemlerinde, tarım reformunda köylülere karşılıksız olarak, ailesinin çiftliğine ait 13 000 hektar toprağı hibe etti. Ablası Juana buna karşı çıktığı için kardeşleri Fidel ve Raúl ile ilişkisini keserek yurt dışına gitti. Castro’nun oğlu Castro Díaz-Balart, Atom Enerjisi Ulusal Konseyi’nde yönetici sekreteri görevini yürütüyordu. 1992 Haziran ayında, oğlu işinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle görevinden alındı.
2-İyi bir örnek insan oldu ve derin etkiler yarattı
Castro delikanlılık çağlarından itibaren sigaraya alışmıştı. Daha sonraları günde 10 sigara içerdi ama sigarayı bırakma kampanyasına örnek olmak amacıyla, 1984’te sigarayı bıraktı. Başlangıçta, büyük sıkıntılar çekti ama sigara içmeme konusunda ısrarlıydı. Dünya Sağlık Örgütü Nisan 1988’de, Küba halkının ve tüm dünya halklarının sağlığına yaptığı katkılar nedeniyle ona 2 altın madalya verdi. Castro tüm dünyada bu ödülü kazanan ilk devlet ve hükümet başkanı oldu. Castro, Küba’da toplum sağlığı ve sağlık hizmetleri konusuna çok dikkat göstermiştir. Birkaç kez kan vererek bu konuda da halka öncü oldu. Mart 1990’da, İran’daki şiddetli bir deprem sonrası etkilenen bölgelerdeki insanlara yardım için kan bağışı çağrısında bulundu. O zaman Castro 63 yaşındaydı, buna karşın kan bağışı yaptı. Bir hafta içinde onun bu davranışından etkilenen 400.000’den fazla Kübalı kan bağışı yaptı.
3-Castro’nun Küba Devrimi’ne katkıları
a)Tam bir toplumsal devrim gerçekleştirdi
Castro Küba devrimini başarılı bir şekilde yönetti, devrimin gelişiminde üç farklı aşamada yer aldı: Silahlı mücadeleyle iktidarı ele geçirmek, demokratik devrim, sosyalist devrim ve sosyalizmin inşası. Bu devrimin derinliği ve etkilerinin genişliğinin Küba ve Latin Amerika tarihinde benzeri yoktur ve dünyada nadiren görülmüştür. Devrim’in başarısı öncelikle şu noktalarda kendini göstermiştir: İlk olarak, Küba tarihte ilk kez ulusal bağımsızlığına kavuştu ve bağımsızlığını sürdürdü. Ulusal bağımsızlık, uğrunda sayısız şehitler ve ardı ardına dalga dalga kahramanca mücadeleler verilen ve sonunda 1959’da Castro yönetiminde gerçekleştirilen devrimin zaferiyle elde edilen bir düştü. İkinci olarak, Küba ülkede toplumsal adaleti ve eşitliği gerçekleştirdi, bu başarılar sosyalist devrim sayesinde Latin Amerika’da emperyalist baskının tamamen ortadan kaldırılmasına ve sınıf sömürüsünün sona erdirilmesine doğru giden yolda ilk zaferdi. Küba’da 1991-1996 arasındaki Özel Dönem’de olağanüstü zorluklara rağmen, toplumsal adaletin ilkeleri ve politikaları sürdürülmüş ve hatta daha da geliştirilmiştir. Castro’nun önderlik ettiği devrim olmasaydı, Küba aynı Karayip Çanağı’nda bulunan Puerto Rico gibi ABD’nin kontrolü altında olurdu ve birçok Latin Amerika ülkesindeki gibi zenginler ve fakirler arasında çok büyük bir eşitsizlik, ağır bir kutuplaşma ve sert toplumsal çelişkiler yaşanırdı.
b)Vatandaşların yaşam kalitesini köklü bir şekilde iyileştirdi ve onları tek bir yürek olarak birleştirdi
Küba ulusu devrimden önce bölünmüş durumdaydı. Ülkenin devrimci güçleri, ABD yanlısı diktatörün egemenliği altında bölünmüş bir şekilde yaşıyorlardı ve birleşmiş ve kaynaşmış değillerdi. Devrimden önce toplumsal çelişkiler çok ağırdı ve çeşitli politik ideolojiler giderek çoğalmaktaydı. Castro’nun önderlik ettiği devrimin zaferinden sonra, Küba ulusunun tarihinde ilk kez, gerçek bir birleşme ve ulusal birlik gerçekleşti.
İşçiler ve köylüler arasındaki ilişkiler ve ittifak, kafa işçileri ile kol işçileri arasındaki, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkiler, değişik ırklar ve farklı cinsiyetler arasındaki ilişkiler en iyi zamanını yaşadı. Castro’nun önderliği altında, devrimci ideolojik bilinç olağanüstü derecede yükseldi. Castro önderliğindeki parti, halk kitlelerinde yurtseverliği, enternasyonalizmi ve sosyalist ideolojiyi örneği görülmemiş derecede yukarılara yükselterek mükemmel ideolojik gelenekleri komünist ahlakın nitelikleriyle birleştirdi. Onlarca yıl süren ortak çabadan sonra, halk kitleleri arasında geniş bir ortak fikir oluştu, devletin bağımsızlığı ve ulusal onur kutsal alanlardı ve dokunulamazdı, vatan, devrim ve sosyalizm bütünüyle vazgeçilemez değerlerdi ve ne pahasına olursa olsun onları koruyup kollamak herkesin göreviydi. Bu bilinç Küba ulusunun özelliklerinden biri haline geldi ve Küba halkının çok sayıda zorlukla başetmesini sağlayan önemli bir itici güç oldu. Castro’nun dediği gibi, Küba’nın en güçlü silahı, mücadele cesareti, devrimci ideolojiye bağlılık ve halkının sarsılmaz devrimci bilincidir.
c)Küba’da sosyalist sistemin inşası
1961’de Küba devrimci gelişimin beklenen sonucu olan sosyalist döneme girdi. Ancak Küba’da sosyalizmin inşası örneği daha önce görülmemiş yeni bir şey olduğundan, yaratıcı bir girişime gerek duyuluyordu. 20. yüzyılın 60’lı yıllarında, Castro Küba halkını bu yolda cesur bir arayışa yöneltti, Küba sosyalizmi değerli deneyimler edindi ve aynı zamanda belirli bir bedel de ödedi. Küba 70’li yılların ortalarında kurumsallaşmayı başlattı, öncelikle politik ve ekonomik sistemleri kurdu. 10 yıllık denemeden sonra, bu sistemlerin özellikle ekonomik açıdan yararları, ama aynı zamanda yetersizlikleri ve sorunları da görüldü. Bu nedenle 80’li yılların ortalarında bazı düzeltmeler yapıldı, yanlışların ve olumsuz eğilimlerin düzeltilmesi için bir kampanya başlatıldı. 80’li yılların sonlarında ve 90’lı yılların başlarında.
d)Özverili çalışmak ve tüm hayatını halka adamak
Castro, yurduna ve halkına duyduğu sonsuz sevgi nedeniyle, gece gündüz büyük bir özveriyle çalışmış ve her gün sadece 3-4 saat uyumaktadır. Kahvaltısında tüm dünyanın çeşitli yerlerinden gelen en az 200 sayfa haberi okur, her gün en azından 50 belgeyi okur ve onaylar, hükümetin çeşitli kademelerinden gelen çok sayıda rapor, dilekçe ve şikâyet mektuplarını okur. Enerjisini ve zamanının büyük bölümünü devlet işlerine ayırır. Castro, SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerindeki ani değişiklikten sonraki son derecede zor ve gerilimli günlerde gece gündüz dinlenmeden çalışmıştır. O dönemde yoğun çalışmasından dolayı bazı medya organları şöyle yazdı : “Castro tüm hayatı boyunca zor ve tehlikeli durumlara karşı mücadele edegelmiştir, Castro’nun bu mücadelesinde yaşadığı aşırı strese dayanabilmesi için iki kalbe ya da ikinci bir yedek kalbe ihtiyacı var.”
Ağustos 2005’te Castro 79 yaşına bastı. Ondan sonra geleceklerin üstlenecekleri işler çok fazladır… Castro emekli olsa bile, yaşadığı sürece Devrimin sürmesi için hayatını bile feda edecektir. O bir keresinde şu ifadeyi kullanmıştı: “Biz devrimciler asla emekli olmayacağız”. ABD’li bir akademisyen “Onun en büyük mutluluğu nedeni başkalarının hayatı için gösterdiği aktif özveridir” diyerek onu övmüştür.
Castro’nun yüksek ahlak ve önderlik örneği, değişik derecelerdeki kadrolarda, geniş halk yığınlarında ve hatta tüm Küba ulusunun ruhsal uygarlığının inşasında sayısız etkiler yaratmıştır.