Search
Close this search box.

CHP’nin Kurtuluşu Savaşı- Tahsin Doğan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bugünkü CHP, kurucu iradenin CHP’si mi?

Hiç duraksamadan verilecek cevap belli. Hayır!

Nedenleri açık:

-CHP’yi kuranlar, ülkeyi işgal eden emperyalist güçlere karşı verilen savaşı planlayanlar ve yönetenlerdi. Bu parti “İstiklal-i tam (tam bağımsızlık)” ilkesini esas alanlarca kuruldu.

Kurucuların partisinin 1935 yılındaki Programında “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Ana Vasıfları” şöyle sıralanır:

“Cumhuriyet Halk Partisi; a- Cumhuriyetçi, b- Ulusçu, c- Halkçı, ç- Devletçi, d- Lâyik, e- Devrimcidir.”

-1920 ve 30’ların CHP’si:

Gericiliğe ve feodaliteye karşı Aydınlanmacı ve Devrimciydi.

Osmanlıcılık ve reaya kıskacını kırmak, Saltanatın etkilerini ortadan kaldırmak, Yurttaşlık bilincini oluşturmak ve uygarlaşma yoluna girmek için Cumhuriyetçiydi;

Çağdaş yaşamı esas alan CHP, teokrasiye ve dinciliğe karşı Laikti;

Batılı devletlerin dayattığı “Düyun-u Umumiye” ye karşı Türkiye’nin kendi ekonomisini kurmayı-Sanayileşmeyi hedefleyen CHP, kalkınmayı sağlamak ve yoksulluğu yenmek için Devletçiydi ve Planlamacıydı;

Emperyalizmin tahakkümünü kırmak, Düyunu Umumiye’ ye son vermek için Milliciydi;

Açlık, yokluk, hastalık ve cehalet içinde kıvranan, evlatlarını 10 yıl içinde yaşanan Balkan, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşında yitiren halkı ayağa kaldırmak, kanun karşısında eşitliği sağlamak için Halkçıydı.

Bugünkü CHP’yi yönetenlerin bu ilkelerle bir bağlantısı yok. Bunlar emperyalizmin Türkiye için yaptığı projenin yürütücüsü olmaya adaydırlar. Emperyalizmle “iyi işbirliği”ni savunuyorlar. AKP’den daha sağlam işbirlikçiliği yapabileceklerini ABD, AB ve NATO ile daha sıkı çalışacaklarını ortaya koymak için çabalıyorlar. İşbirlikçilik yolundan giderek iktidara gelebileceklerini umuyorlar ve buna göre politika yapıyorlar. Yani “Tam Bağımsızlık” ilkesini değil, daha güçlü bağlanmayı savunarak ancak iktidara gelebileceklerini AKP deneyinden anlamış bulunuyorlar!

Bu nedenle:

Devrimciliği değil Sorosculuğu -TESEV’in politikalarını- benimsiyorlar.

Laikliği çarşafa ve türbana doladılar. Zaten fiilen var olan, ticareti, eğitimi ve siyaseti kontrolünde tutan tarikatların yasal olarak açılabileceğini söylüyorlar. Tarikatların yuvalandığı Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasını inanç özgürlüğüne aykırı bulan liberal cephenin CHP yönetimindeki elemanları bilinçli bir şekilde tabanını karanlığın kucağına itmekte ve “Tevhid-i Tedrisat” kanununun ortadan kaldırılması çabalarına dolaylı destek vermekteler.

Devletçiliği, kamuculuğu serbest piyasacılığa feda ettiler.

Cumhuriyeti neoliberal politikaların teslim almasını savunanlara kucak açtılar. Partinin ve geniş tabanının yıllar içinde deneyimlerle benimsediği karma ekonomici, aydınlanmacı, demokrat ve halkçı çizgisinin yerine sermaye yanlısı politikaları geçirdiler.

Yüz yıl önceki projelerini güncelleyerek Türkiye’yi ve tüm Ortadoğu’yu çıkarlarına uygun biçimde yeniden yapılandırmak, etnik, mezhepsel küçük parçalara ayırarak daha kolay yönetmek isteyen emperyalizmin ve onların içerdeki uzantılarının ortaya koydukları projeyi uygulamak için yürütülen ideolojik, kültürel saldırıya ortak oldular.

Emperyalizmin Ortadoğu ve Türkiye projesinin AKP eliyle rahatlıkla uygulamaya sokulabilmesi için CHP’nin başına oturtulan Kılıçdaroğlu ve ekibi bu partiyi Türkiye partisi olmaktan çıkararak etnikçi, mezhepçi eğilimlerin öne çıktığı ABD ve AB’nin gözüne girmeye çalışan bir örgüt haline getirdiler.

Kendi partisini, tarihini savunamayan ve hatta bu değerlere karşı duran kişileri CHP’nin başına oturttular. HDP politikalarını benimseyen parti yöneticileri ve milletvekillerini el üstünde tuttular, tutuyorlar.

Partinin asıl oy aldığı demokrat-ilerici-laik büyük tabanı, “tıpış tıpış” oy vereceklerini var sayıp, küçük etnikçi-mezhepçi eğilimleri benimsemiş güdümlü kadrolarla gütmeye kalkıştılar.

Tüzük, üye-delege ve Genel Merkez oyunlarıyla partiye egemen oldular ama halk, yurtsever kitleler bu bir avuç azınlığa mahkûm olmayacak. Bu işbirlikçi zihniyet ABD-AB kazmalarıyla kazdıkları kuyularında yok olup gidecekler.

CHP’nin kurucuları Türkiye’yi kurtarma planları yapıyorlardı, bugünkü yöneticiler ise bitirme planlarına ortaklık yapıyorlar…

Parti ideolojik ve ilkesel temeline yabancılaşmış durumdadır.

Karar süreçlerine parti tabanının katılımı, söz ve karar sahibi olmasının önü tümüyle tıkanmıştır.

CHP, ülke ve dünya sorunlarına ilişkin politikalar üretmemektedir. Halktan kopuk Lider ve dar kadronun kararları partinin halktan kopuşunu hızlandırmış partiyi erime sürecine sokmuştur. Bu anlayış Parti örgütlerini de işlevsizleştirmiş, demokratik işleyiş ve parti yapılanması emir-komuta anlayışına teslim edilmiştir.

Genel merkez %15 kota kullanarak kendini halktan kurtarma çabası içindedir. Halkın CHP’ye mecbur edilme anlayışı yıllardır inatla sürdürülmektedir.

Ancak şu bilinmelidir ki, günümüzde dünyanın her yerinde sosyolojik ve siyasi yapılanmalarda antidemokratik yaklaşımların ömrü hep kısa olmuştur. Gene bilinmelidir ki CHP, kendini var eden temel ilkeleri esas almazsa, halk ya bu dönüşümü tabandan gelen bir irade ile gerçekleştirecek, ya da kendine yeni bir dünya kuracak ve orada yerini alacaktır.

 

Dünyanın hiçbir yerinde sol partiler çoğulculuktan ve katılımcılıktan kaçmaz. Kaçarsa bunun adı demokrasi değil bir avuç “seçkin”in otokrasisi olur. Yönetimi elinde tutan güçler, öteden beri alıştıkları dışlama kültüründen vazgeçmelidirler.

Bu parti solculardan, devrimcilerden korkmamalıdır. Sola kapıları kapatarak, sağa yeşil ışık yakmak CHP’nin kendi temel felsefesiyle çelişmektir.

Sayın Kılıçdaroğlu’na başkanlığa getirildiğinde, “bu parti solcuların, devrimcilerin partisidir” dedirtilmişti. Patlamaya hazır tabanın havasını almaya yönelik bu söylem doğal olarak kısa sürede unutuldu.

Son Kurultayda da sol değerler üzerinden tüm dünyaya güçlü mesajlar verilmesi (!) de aynı politikanın bir parçasıdır. Zaten o mesajlar hiçbir zaman salonun dışına çıkmamış, yaşama yansımamıştır. Sol bir yaşam biçimidir. Bunu terk ettiğinizde halktan size güvenmesini bekleyemezsiniz. Halktan kendini ifade edemediği yerde olması beklenmemelidir. Halk elitizmden ve dar kadrocu “küçük olsun benim olsun” anlayışından bıkmıştır.

Kılıçdaroğlu’nun başkanlığa getirilişiyle partide ilerici-demokrat değişiklik yaşanacağını düşünen milyonlarca kişi, kısa sürede hayal kırıklığı yaşamıştır.

CHP bugün seçkinci, gerici, mezhepçi, etnikçi anlayışların hegemonyası altındadır ve bu haliyle emperyalizmin projelerini daha iyi uygulayacağı mesajı vermekten başka bir şey yapması da mümkün değildir.

CHP’nin bu kapandan kurtularak siyasal yaşamda güçlü bir şekilde var olabilmesi için dil, din, mezhep, ırk ayrımı gözetmeksizin tüm çalışanların, emeğin ve emperyalizme karşı mücadele edenlerin partisi olmak durumundadır.

CHP kuruluş inanç-ilkeleri ve toplumcu anlayışın ışığında, yeniden yapılanmak, bu temel değerler üzerine kendini yeniden inşa etmek zorundadır. Yoksa eriyip gidecektir…

 

Tahsin Doğan

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir