Search
Close this search box.

Deniz Baykal’ın Konuşması

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Deniz Baykal, TBMM Genel Kurulunda anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerde grubu adına söz aldı.

Baykal, “Türkiye’ye sahip çıkmak için geldim. ‘Buna ihtiyaç mı var?’ derseniz, evet, buna ihtiyaç var. ‘Bu sana mı düşer?’ derseniz, hepimize düşer, evet, bana da düşer. Buraya seçilerek gelmiş siz milletvekilleri gibi ben de bütün siyasi ömrümü bu kutsal çatı altında geçirmiş bir kişi olarak milletime karşı bu noktada konuşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İstiklal Madalyası’yla onurlandırılmış bir istiklal gazisinin oğlu olarak, babamın helalliğini kazanabilmek için burada konuşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Belki bir daha böyle bir şans hiçbirimiz için olmayacaktır.”

Türkiye’nin tarihle ve gelecekle hesaplaşmasında milletvekillerinin oyuyla, duruşuyla rol oynayacağı bir görev anının, bir sorumluluk ortamının içinde olunduğuna işaret eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne yazık ki böyle bir tarihi karar anına bizi taşıyan, müellifi bilinmeyen ama daha içeriği belli değilken boş kâğıt imzalatılarak önümüze getirilen bir projedir. Bu projenin müellifi belli değildir ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Bu proje alelacele, telaşla hazırlanmış, hukuki ve siyasal olgunlaşmaktan uzak bir sipariş projedir. Milletin egemenliği ve Meclisin üstünlüğü anlayışını temel alan bir asırlık siyasi geleneğimizi tahrip edecek, milli siyasi kültürümüzü çökertecek, millet egemenliğinin yerine şahıs hegemonyasını ikame edecek bu teklif bugün önümüzde duruyor.”

https://www.youtube.com/watch?v=QQCc4aaajPk

“BU TEKLİFTEN TÜRK HALKININ HABERİ YOK”

Anayasanın, devletin en temel dayanaklarıyla oynayan teklifin, milletin haberi olmadan, alelacele komisyonlarda, Genel Kurulda görüşülmek istendiğini savunan Baykal, vatandaşların konu hakkında bilgilendirilmediğini, teklifin toplum kesimleriyle tartışılmadan hazırlandığını söyledi.

Baykal, “Hatırlarsanız daha önce iktidar Çözüm Süreci diye PKK’yla anlaşmanın halka izah edilip kabul ettirilebilmesi için çırpınıyordu. Akil adamlar icat edip, onları bütün Türkiye’de seferber etmişti, aylarca çabalamıştı. Söyler misiniz şimdi, anayasa değişikliğini millete anlatmak için en küçük bir çaba, gayret sergiliyor musunuz?” dedi.

Teklifin görüşmelerinin TBMM TV’den canlı olarak yayınlanmamasının anlaşılabilir bir durum olmadığını belirten Baykal, bunun milletin haber alma hakkını engellemek olduğunu söyledi.

“Kendisine güvenen, projesine güvenen insanlar milletin gözü önünde bu tartışmayı yapmaktan niye kaçınır?” diye soran Baykal, teklife ilişkin oldubittiye getirme çabası sürdürüldüğünü, bunun da iyi niyetli olamayacağını dile getirdi. Baykal, “Bu, doğru değildir. Bu, sizin, teklifinize güvenemediğinizi gösterir. Karda kışta, zemheride bu telaş niye, bu acele niye? Bırakın millet gerçekleri öğrensin. Acele etmeyin, acele işe şeytan karışır.” dedi.

“GÜMRÜKTEN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?”

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Milletvekillerine boş kâğıdı imzalattırıp, milletin anlayıp öğrenmesine fırsat vermeden anayasayı değiştiremezsiniz, cumhuriyeti tahrip edemezsiniz. Bu işler böyle olmaz. Eğer oldurmaya çalışıyorsanız bu işin içinde bir çapanoğlu var demektir, olmaması gerektiğini siz de bilirsiniz çünkü. Öyle yapmak zorunda kalmışsanız eğer bu işin içinde bir çapanoğlu var, bir sıkıntı var. Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz? Eğer size birileri ‘Uzatmayın, bir an önce bitirin bu işi’ dedi diye yapıyorsanız, ona söylemeniz gereken şey şuydu; ‘Size saygı duyarız ama millete ve Meclise daha çok saygı duyarız. Onun için önce millete bu işi anlatmanız lazım’. Bunu söylemenizi beklerdik. Milletin arkasından talimatla oyun çevirmek kimseye yakışmaz.”

“AYIPLI MALINI PAZARLAMAYA ÇALIŞAN KURNAZ TÜCCARI HATIRLATIYOR”

Teklifin olağanüstü hal (OHAL) ortamında gündeme getirilmesini de eleştiren Baykal, bazı uygulamalara da değindi.

“Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırılarını yaşıyoruz. 1,5 yılda 38 terör saldırısında 516 kişi hayatını kaybetti. Sadece şu son altı ayda, OHAL döneminde 17 saldırıda 214 kişi hayatını kaybetti. Suriye’de 47 askerimiz şehit düştü. Ekonomi alarm veriyor. Suikast timleri onlara kol kanat geren mülteci hemşeri kolonileriyle birlikte kentlerimizde yuvalanmış. Güvenlik krizi sizi muhalefet liderlerine zırhlı araba teklif etme noktasına kadar getirmiş. Bütün bunları, ‘Türkiye’yi onbeş yılda ne hale getirdiniz?’ diye şikâyet etmek için söylemiyorum. ‘Allah aşkına, bu ortamda, OHAL rejimi altında bu anayasa değişikliğini, referandum yapma düşüncesini nasıl oluyor da aklınızdan geçirebiliyorsunuz?’ diye sormak için söylüyorum. Millet can derdinde, birileri et derdinde.

OHAL’in altıncı ayındayız. Her gün yeni gözaltılar, tutuklamalar, birbiri ardına terör saldırıları, bombalamalar, şehit haberleri. Millet ülkenin her yerinde acı ve matem içinde. Yasını tutmaya çalışan, matemini yaşayan insanlara ‘Hadi koş, bana oy ver’ diyeceksiniz. Bu bana bir kargaşa ortamında ayıplı malını pazarlamaya çalışan kurnaz bir tüccarı hatırlatıyor. OHAL rejimi içinde yapılacak bir anayasa değişikliği hukuk vicdanıyla, demokrasi ahlakıyla bağdaştırılamaz.”

“HERHANGİ BİR DEMOKRATİK ÜLKEDE BENZERİ VAR MI?”

Söz konusu teklifi ile görüşülenin “Meclis üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyet rejiminin kaderi” olduğunu ifade eden Baykal, ülkenin gerilime değil, uzlaşmaya ihtiyaç duyduğu bir süreçten geçtiğine işaret etti.

Türkiye’de anayasanın temelinde milli egemenlik anlayışı ve Meclisin üstünlüğünün bulunduğunu, teklifin ise milli egemenlik anlayışını tahrip edeceğini, milletin ve Meclisin üstünlüğünü ortadan kaldıracağını, milli egemenliği ortadan kaldırılacağını belirten Baykal, şöyle devam etti:

“Bu Meclisin arkasında millet var, milli irade var. Tümüyle Türkiye milleti TBMM’nin arkasında, yüzde 100’üyle. Her siyasi görüşten parti varız, her kimlikten, her etnisiteden, her inançtan, her mezhepten insanlarız, çünkü Türkiye böyle, o Türkiye de buraya yansıyor. Onun için burası egemen, onun için bütün organların üzerinde olmak durumunda. Ama şimdi ilk kez bir seçim yapacağız; yüzde 51’le bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz; seçeceğimiz Cumhurbaşkanı bu milletin yüzde 100’ünü temsil eden organın temel yetkilerini alacak, yasamanın bir kısmı dâhil, denetlemeyi tümüyle ortadan kaldıracak, yargıyı alacak ve yeni bir anlayışla bir devlet mekanizması ortaya çıkacak. Herhangi bir demokratik ülkede bunun bir benzeri var mı Allah aşkına? Böyle bir ortamda bu kadar köklü bir anayasa değişikliğini zorlayarak geçirmeye çalışmak yapılabilecek en büyük yanlıştır, en büyük hatadır.”

“CUMHURBAŞKANININ PARTİ BAŞKANI OLMASI TEHLİKELİ BİR DURUM”

Dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri görülmemiş bir şekilde, cumhurbaşkanının aynı zamanda partisinin genel başkanı olmasına imkân verildiğini belirten Baykal, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu, böyle bir durumda tarafsızlıktan bahsedilemeyeceğini söyledi.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tüm Türkiye’nin temsilcisi olması gereken kişi, bir siyasi partinin genel başkanı olacak, grup toplantısına katılacak, MYK toplantısına katılacak, o partinin yararlarını, çıkarlarını savunacak, takip edecek. Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı olacak, AKP Genel Başkanı da yargıyı belirleyecek, Anayasa Mahkemesini belirleyecek, HSYK’yı belirleyecek. Değerli arkadaşlarım, sağduyumuzu mu kaybettik Allah aşkına? Bir siyasi parti genel başkanına Anayasa Mahkemesinin üyelerini belirleme hakkı verilebilir mi? Cumhurbaşkanına parti genel başkanı olma yetkisini, imkânını tanıdığınız anda işte siz bunu yapmış oluyorsunuz ve bu, hiçbir şekilde kabul edilebilir, sürdürebilir bir olay değildir. Tarafsızlık yemini edecek Cumhurbaşkanı, ‘Ben tarafsızım’ diyecek. Kimi aldatıyoruz? Ne bu samimiyetsizlik? Anayasa’ya yansımış bir samimiyetsizlik. Parti genel başkanı tarafsız olarak yemin edecek. Yani aynı kişi Cumhurbaşkanı Köşkü’nde tarafsız olacak, parti genel merkezinde AKP’li olacak, Başbakanlıkta Başbakanlık yapacak. Bunlar yanlış. Bu, parti devletini oluşturmak demek, siyaseti devletin temeline sokmak demek.

“YÜZDE 50, YÜZDE 100’Ü FESHEDİYOR”

Düzenlemeyle cumhurbaşkanının Meclisi gerekçesiz olarak fesih hakkına kavuşacağını ileri süren Baykal, “Kim, kimi feshediyor? Yüzde 50, yüzde 100’ü feshediyor. Yüzde 51’le seçiliyorsun, yüzde 100’ü feshediyorsun.” dedi.

Cumhurbaşkanının, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini cumhurbaşkanı sıfatıyla atayacağını, 3’ünü de iktidar partisinin genel başkanı olarak Meclisteki oylamalarla belirleyeceğini dile getiren Baykal, ihtiyaç duyulması halinde o mahkemenin cumhurbaşkanını yargılayacağını kaydetti. Baykal, “O mahkemenin hükmüne derler mi adalet? Anayasa Mahkemesini ne hale getiriyoruz?” dedi.

Baykal, cumhurbaşkanına OHAL ilan etme, OHAL kararnamesi çıkarma yetkisinin verilmesinin de demokrasiyle bağdaşmayacağının altını çizdi.

“DENETLEME İMKÂNI YOK”

Deniz Baykal, düzenlemenin çok fazla yetkiyle donattığı cumhurbaşkanını denetlemeye yönelik mekanizmaları içermediğini, olanları da ortadan kaldırdığını belirtti.

İcraya yönelik denetleme mantığının, “Ortada bir suç varsa verirsiniz mahkemeye” şeklinde kurulduğunu aktaran Baykal, cezai suç gerektirmeyen durumların ise tamamen denetimsiz bırakıldığını ifade etti.

Baykal, şunları kaydetti:

“Bir denetleme imkânı yok. ‘Suç varsa ver mahkemeye’ diyor. Nasıl vereceğiz? Suçun olduğunu iddia edenlerin yapması gereken şey önce 300 üyeyi bulup teklif etmek, daha sonra 360 üyeyi bulup komisyona sevk kararı çıkarmak, ondan sonra da 400 oyu bulup Yüce Divana sevk etmek. Ya, bu suç teşkil eden bir olayın dışında bir yanlış yok mu? Bu yanlışı Meclisin söyleme hakkı yok mu? Bir denetleme imkânı getirmenin ülke için bir yararı yok mu? Böyle bir mekanizma var mı? Bunların hiçbirisi yok. ‘Bir suç varsa bulursun 400 milletvekilini, mahkemeye verirsin’ mantığı. Peki, mahkemeye veririz, bizi kim yargılar? Benim tayin ettiğim Anayasa Mahkemesi üyeleri…”

Deniz Baykal, iktidarın düzenlemeye, “istikrar sağlamayı” gerekçe gösterdiğini, 14 yıldır tek başına hükümet eden bir iktidarın istikrar sağlamaktan söz etmesinin anlaşılır olmadığını ifade etti.

“TÜRKİYE ALLAK BULLAK”

Baykal, istikrar sağlama konusunu gelecekteki tehlikelerle birleştirmenin de anlamsız olduğunu dile getirerek, “Bu düzenleme hiçbir şekilde gelecekteki bir tehdidi bertaraf etmeye yönelik bir düzenleme değildir.” diye konuştu.

Türkiye’nin son derece zor bir durumda olduğunu, ancak bunun anayasal yetersizliklerden kaynaklanmadığını söyleyen Baykal, şöyle konuştu:

“Türkiye’nin şu andaki problemi bambaşkadır ve bu, Anayasa’dan kaynaklanmamıştır. Bu, doğrudan iktidarın uzun süredir uygulamalarından kaynaklanmıştır. İktidar geride bıraktığımız 15 yıl içinde giderek ülkeyi daha da karmaşık, daha da yüksek krizler ortamına doğru sürükledi. Bunun altında yatan anayasal bir gerekçe yoktur. Bu sadece iktidarın yanlış politikalarındandır. Yanlış bir Suriye politikası izlediniz, onun sonuçlarıyla bugün Türkiye hesaplaşıyor. Yanlış bir terör politikası izlediniz, izlediğiniz terör politikasıyla Türkiye hesaplaşıyor. FETÖ konusunda tamamen yanlış, siyaseten yanlış, hukuken yanlış, büyük hatalar yaptınız, şimdi o hataların sonucunda Türkiye allak bullak. Yolsuzluklarla mücadeleyi bir kenara bıraktınız, görmezlikten geldiniz, onun sorunları Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor. Türkiye’nin sorunu Anayasa sorunu değil. Ülkeyi yönetenlerin hata yapmasına imkân vermeyecek bir anayasa düzenleme yetkisi hiçbir anayasada bulunamamıştır. Olay; sorumlu insan olma, iyi siyasetçi olma, devlet adamı olma, bugünü değil yarını düşünme, günlük çıkar için, siyasi çıkar için ülkeyi sıkıntıya sokmama olayıdır.”

“SORUMLULUĞUMUZ YÜKSEK”

Teklifin yasalaşması halinde ülkenin büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağını öne süren Baykal, “Bu teklif geçerse Türkiye çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacak. Biz TBMM’nin özünü, temelini, onun arkasındaki milletin haklarını maalesef bir tek kişiye emanet etme konumundayız. Böyle bir tablo içinde bizim dikkat etmemiz gereken konu, sorumluluğumuzun ne kadar yüksek olduğudur. Ben inanıyorum ki bu büyük yanlışı önleyebilecek organ, TBMM’dir. Şimdi hepimiz büyük bir sorumlulukla karşı karşıyayız.” değerlendirmesinde bulundu. .

TBMM’nin yanlış bir düzenlemeye “Hayır” diyebilmesi gerektiğini belirten Baykal, bunun herkes için yararlı olduğunu ifade etti.

Baykal, şöyle devam etti:

Bu teklif Mecliste reddedilirse Türkiye’nin önünde büyük ufuk açılacağına ben içtenlikle inanıyorum. Türkiye çok rahatlayacaktır, siz rahatlayacaksınız. Yani siz kimliğinizi kazanacaksınız. Biz Dolmabahçe Sarayı’ndan egemenliği Ankara’ya Meclise getirdik, şimdi siz Ankara’da Meclisteki egemenliği götürüp Beştepe’deki saraya emanet ediyorsunuz. O egemenliği siz saraya emanet edebilirsiniz ama şunu herkesin bilmesini isterim ki biz kapı kulları değiliz. Orada bir saray olabilir ama bu Meclis kapı kullarının Meclisi olamaz, olmamalıdır. Bu Meclisin çatısını bombalayan generaller ve pilotlar akıllarını birisine emanet etmişlerdi, kiralık akıl sahibiydiler. Siz aklınızı kimseye emanet etmeyin. Siz aklınızı kimseye kiralamayın.”

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir