Zengin Roma’lı triumvir Marcus Crassus’un (Ölümü M.Ö.
53) geliri, Sırp asıllı Amerikalı Ekonomist Branko Milanoviç’e göre, yılda
yaklaşık 1 milyar dolara eşit.
Kısa bir internet araştırmasında bulabildiğim en büyük rakama göre, dünyanın
sayılı zenginlerinden Bill Gates ise 1 yıl içinde saniyede 250$ kazanıyor. Bu
da günde yaklaşık 20 milyon $ ve yılda 7.8 milyar $ ediyor.
Roma’nın hükmettiği coğrafi alan ve günümüz ekonomik coğrafyası gözetilerek
kıyaslandığında belirgin bir fark yok denebilir rahatlıkla.
% 1 ve gücü pek değişmemiş, uygar dünyada.
Kritik soru;
Ne zaman çıktı ortaya bu % 1?
Cevap basit aslında, paylaşımın toplumun üzerinde yükseldiği zorunlu bir ilke olmaktan çıkışı ile.
Alışılageldik genel söylem, tarıma bağlar bu olayı.
Doğru değildir.
Tarım artan nüfus artışına cevap üretme isteğinin bir sonucu olarak gündeme gelmiş görünüyor.
Son araştırmalar, tarım sonrasında gerçekleştiği
savlanan nüfus artışının tarımdan hemen önce gerçekleştiğini söylüyor.
Çin Fudan Üniversitesi’nden araştırmacılar, Sci Rep 2, 745 (2012) adresinde
yayınladıkları raporlarında;
Küresel nüfusların MtDNA analizinin, büyük nüfus artışlarının Neolitik
Zaman’dan önce başladığını gösterdiğini söylüyorlar. Bulgular, Üç kıtadaki
büyük tarih öncesi insan nüfusu artışlarının Neolitik dönemden önce başlamış
olabileceğini gösteriyor – yaklaşık 15–11.000 yıl önce Afrika’da, yaklaşık
13.000 yıl önce Avrupa’da ve 12-8.000 yıl önce Amerika’da.
Li Jin ve arkadaşları, Afrika, Avrupa ve Amerika’daki 11 nüfusu temsil eden
1000 Genom Projesi tarafından üretilen 900’ün üzerinde mitokrondriyal genomu
analiz ettiler. Genişleme çizgilerini belirlediler ve tarihsel demografik
varyasyonları yeniden yapılandırabildiler. Her üç kıtada, büyük soyların çoğu
tarımın ilk ortaya çıkmasından önce birleşti.
Veriler, büyük nüfus artışlarının Son Buzul Maksimumundan (son buzul çağının
zirvesi) sonra ancak Neolitik dönemden önce gerçekleştiğini göstermektedir.
Yazarlar, Son Buzul Maksimumundan sonra daha ılıman iklimin daha bol beslenme
olanaklarının ortaya çıktığı bir ortam sunduğunu ve bunun tarih öncesi insan
artışlarında önemli bir faktör olabileceğini ileri sürmektedir. Nüfus
büyüklüğündeki artış muhtemelen tarımın kullanılmasına neden olan ve onu ek
gıda kaynağından birincil kaynağa dönüştüren itici güçlerden biriydi. (1)
Tarımı tüm günümüz olumsuzluklarının kaynağı olarak göstermek adetten olmuş, oysa tarım yeni çevre koşullarına dönenceler arasında yaşayan insanlarca üretilmiş bir cevaptır.
Peki, ne oldu da ortaya çıktı % 1?
%1’i ortaya çıkaran gelişmeler
Uygar öncesi insan yaşamına dair genel inanış; üretimi bilmeyen ilkellerin tüm yaşamlarının ana uğraşının yiyecek aramak olduğudur. Öyle ki yaşam tüm gün yiyecek aramakla geçmektedir. Üretim araçlarının keşfi, tarımın beslenme yöntemi olarak benimsenmesi, üretimde bir fazlalığa yol açarken, daha gelişkin üretim araçlarının sınıflaşmayı beraberinde getirdiğidir. Bu bakışın temel argümanları birincisi uygar öncesi insanlarının ilkel ve geri olduğu, kıt olan olanaklarınsa başka bir etken olduğudur.
Ve doğru değildir. Tarıma geçiş öncesinde kıtlık değil, bolluk ortamının varolduğu ve sınıflaşmanın bu dönemde ortaya çıktığına dair epeyce bulgu var artık.
İsrail’in Celile Denizi kıyısındaki 23.000 yıllık avcı-toplayıcıların sedanter kampı Ohalo II’de “proto-yabani otlar” ve küçük ölçekli deneme ekimi konusunda eşi görülmemiş yeni bulgular sunuyor. Yaklaşık 150.000 örnek incelemesinde Ohalo II insanları tarafından bitki yetiştiriciliğinin kanıtlarına ve yabancı ot türlerinin varlığına ulaşıldı. Arkeolojik açıdan zengin bitki topluluğu, 140’tan fazla bitki türünün kapsamlı insan toplanmasını ve yabani buğday ve arpa öğüterek gıda hazırlığını gösteriyor. Bunlar arasında çok sayıda yabani emmer (kavılca buğdayı), arpa ve yulaf tohumu ile karıştırılmış 13 iyi bilinen mevcut yabani ot tespit ediliyor. Bu koleksiyon, yabancı otların evrimi için bir ön koşul olan “proto-yabani otların” geliştirilmesi için koşulları sağlayan, insanın müdahale ettiği bir ortamın (tarımın başlamasından en az 11 bin yıl önce) en erken kanıtını sağlar. Son olarak, onların mevcudiyetinin arkeolojik kayıtlarda görülen yabani tahılları yetiştirmek için yapılan ilk, küçük ölçekli girişimi gösterdiğini söylüyor araştırmacılar. (2)
Kıtlık dönemi diye anılan dönem bolluk ortamının kesintiye uğradığı mini buzul dönemi diye bilinen Genç Dryas dönemidir. Genç Dryas 12.800 ile 11.500 yılları arasında meydana gelen soğuk iklim koşulları ve kuraklığın jeolojik kısa dönemidir. Doğu Akdeniz’de yaşanan kuraklık, Natufian kültürünün tarımı beslenme biçimi olarak benimsemesine yol açmıştır. Topluluk çevre koşullarındaki değişime bir çözüm üretmiştir.
Natufian kültürünün başlangıcı 14500 yıl öncesine tarihleniyor. Natufian, tarım öncesinde de tahılları ve ekmek yapımını bilmektedir. Ürdün’ün kuzeydoğusundaki Siyah Çöl’de konumlanan Natıfian Kültürüne ait Shubayqa 1 adlı 14.400 yıllık arkeolojik alanda yürütülen kazılarda ortaya çıkan karbonlaşmış yiyecek kalıntıları, Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi ve İngiltere’deki University College London ve Cambridge Üniversitesine bağlı bir grup araştırmacı tarafından incelendi ve sonuçlar Proceedings of the National Academy of Sciences adlı bilimsel dergide yayımlandı. İncelemeler sonucunda, karbonlaşmış yiyecek kalıntılarının, dünyada bilinen ilk ekmek üretimine dair kanıt oluşturduğu anlaşıldı. (3)
Natufian en az yarı zamanlı küçük yerleşik köylere sahip, zengin yiyecek kaynakları arasında, yabani meyve ve yabani tahıllar ile fındık, sonuçta tarıma yol açan bir yaşam tarzıdır. Wisconsin Üniversitesi’den Arkeolog T. Douglas Price ve Harvard Universite’sinden Ofer Bar-Yosef Natufian’ın arkasında bazı eşitsizlik izleri bıraktığını söylüyorlar.
İkili standart aradı arkeologlar eşitsizlik
belirleyicileri arasında. Mezar mallarındaki eşitsizlikler, ölü süslemeleri ve
ev büyüklükleri. Yaklaşık 15.000 ve 8000 yıl öncesi dönemde eşitsizlik
belirleyicilerinin daha yaygın hale geldiğini tespit ettiler.
Mt. Carmel, İsrail’deki Raqefet Mağarası önemli bir alan. Ortaya çıkarılan
Natufian mezarlarından 13,700–11,700 yıllık ilk çiçek süslemeli mezar burada.
Mezarlarda tespit edilen geniş bitki izleri arasında adaçayı ve diğer Lamiaceae
( Labiatae ; nane ailesi) veya Scrophulariaceae sapları bulunur(figwort ailesi)
; bir fitolit bolluğu eşliğinde, şu anda mezarların hazırlanması ve süslenmesi
için bilinen en eski doğrudan kanıtları sağlarlar. Bitki türlerinden bazıları,
renkli ve aromatik çiçeklere oluşuyor ve bahar mezarlarını gösteriyor. İstenilen
mezar yeri ve cenazeyi istenilen derinlikte yerleştirmek için yer döşemelerinin
mağarada seçildiği de tespit edilmiştir. Bu nedenle, mezar hazırlığı,
Pleistosen’in sonunda köklü değişimler geçiren karmaşık bir tarım öncesi
toplumu yansıtan sosyal ve ruhsal anlamlarla gömülü sofistike bir planlı
süreçtir. (4)
Ancak eşitsizliğin başlangıç sinyalleri ortaya çıkışı
bundan daha önce idi. 14.500 ile 12.800 yıl önce, Erken Natuflular Avcı-
toplayıcı idiler. Price ve Bar-Yosef; Erken Natufian’ın iskeletleri zengin bir
şekilde süslendiğini, kolye veya deniz kabukları ile dekore ettiklerini
söylüyorlar. Ancak bu topluluğun büyük çoğunluğu için değil, en zengin % 8’i
için idi. Süslemenin belirgin unsuru Dentalium (Denizdişi kabuğu), 400 km
uzaktan ithal edildi. Bir sitede üç erkek iskelet Dentalium başlıkları ile
gömüldü, biri de kabuklarla çevrilidir. Zenginliklerinin etkileyici bir
gösterimi idi bulgular.
Natufian oyulmuş sanat eserleri yerleştirdi birkaç mezara, değişik büyüklükte
evler inşa ettiler ve büyük kadeh şeklinde üretilen taş havanlar, bayramlarda,
şölenlerde yemek hazırlamak veya servis etmek için çok uygun idi. Bu eylemlilik
“Saatlerce zor koşullarda uğraşmak tamamen eşitlikçi bir toplumun işi ”diyor.
Price ve Bar-Yosef.
Bulgular insanların eşitsizliğin ortaya çıktığı uzun yolda ilk geçici adımların atıldığı. Natufian’da bolluk ortamında yaşandığını gösteriyor. Price’ın işaret ettiği gibi, yabani tahıl taneleri ormandaki yoğun yamalarda gelişti. Görünüşe göre Natufian “vahşi hasattan büyük miktarlarda bitki ve tahıl depoladılar ”. Bazı Natufian avcı-toplayıcıları depolayacak kadar yabani tahıl fazlası veren arazilerde idiler. Bu fazlalık ‘’insanlara bir şeyleri manipüle etmeyi, yiyeceklerden uzaklaştırmayı ve böylece bazı hâkimiyet davranışları oluşturmayı ” sağlayan avantaj sağladı. Giderek bu verimli sahalar ilkel bir özel mülke doğru evrildi.
Bu gelişmeler sadece Tarıma özgü değildir.
Tarım dışında da diğer bol, depolanabilir yabani yiyecekler de fazlaya ve
bunların özel sahipliğine yol açabilir. Bol doğal kaynaklar eşitsizliği
arttırarak yeni bir tür “transegalitari” avcı-toplayıcı toplum yaratabilir.
Örneğin;
Keatley Creek bölgesi bulguları tarımın beslenme yöntemi olarak benimsenmediği,
tamamen doğal ortamın sunduğu bol somon balığı ortamında neler yaşandığını
anlatıyor.
Keatley Creek bölgesi, Fraser Nehri’nin teraslarında, Britanya Kolumbiyası Lillooet kasabasından yaklaşık 20 km yukarısında bulunan alışılmadık derecede büyük bir tarih öncesi housepit köyü sitesidir. Alanda 1986-1996 yılları arasında Simon Fraser Üniversitesi’nden Dr. Brian Hayden tarafından arkeolojik araştırmalar yapıldı.
Araştırma sonuçları, ‘Klasik Lillooet’ köylerinin, kurutma ve koruma için çok sayıda birinci kalite somon elde etmek ve ticareti yapmak için olağanüstü iyi konumlandığını göstermektedir. Bölgede ticaret ile ilgili kanıtlar, kaynakların, servetin, birikimin ve hiyerarşik sosyoekonomik organizasyonun mülkiyetine ilişkin kanıtların yanı sıra bol miktarda bulunmaktadır. Bölgedeki balık kalıntılarının analizine dayanarak, büyük hanelerin muhtemelen en kazançlı balıkçılık ve avlanma alanlarının bazılarına erişimli veya diğerlerinin erişiminin kısıtlı olduğu görülmektedir.
Fraser Nehri kış kullanımı için depolanacak bir somon
kaynağıdır. Somon boldur, bazı yerlerde daha bol ve büyük balıklar vardır. Az
sayıda aile buraları denetimleri aldılar, giderek sahiplik geleceğe de taşındı.
Bu aileler, hasadın sonunda büyük şenlikler düzenlediler. Toplayıcılar ve
düzenleyiciler ortaya çıktı. Topluluğun diğer üyeleri de ihtiyaçlarını
karşılayacak balığa ulaşma şansına sahiptiler. Daha verimli yerlerin bazı
ailelerin denetimine girişi çok önemsenmedi.
Bulgular yaklaşık 2500 yıl önce Keatley Creek’te eşitsizliğin başladığını gösteriyor.
Hayden, iddialı ve saldırgan birkaç insanın somon
balığı avını denetimleri altına aldığını söylüyor.
Daha fazla yiyecek isteyen toplayıcılar, büyük olasılıkla balıkçılık
platformları inşa ettiler, toplanan bol ve büyük somonlar onlara, bu kayalar
üzerinden bir denetim ve özel mülkiyet hakkı iddiasını gerçekleştirme olanağı
verdi. Bu toplayıcılar diğerlerinden daha fazla gıda fazlası sağladılar, ama
hiç kimse onları durdurmadı. Diğer avcılar paylaşmayı reddedenleri önemsemedi,
çünkü herkes için bol miktarda yiyecek vardı, diyor Hayden. “En büyük
eşitsizliklerin Kuzeybatı Platosunda en fazla büyük fazlaların etnografik
olarak üretildiği verimli balıkçılık yerlerinde oluştuğunu” da ekliyor.
Hayden ve ekibi pek çok kanıt buldu Keatley Creek’te. Büyük kavurma çukurları, 500 kişi için yemek pişirmek için yeterince büyüktü. Bu ve diğer kanıtlar Keatley’deki Şeflerin diğer toplayıcıları etkilemek için büyük ziyafetler düzenlediğini, gıda hareketliliğine yön vermeye başladıklarını, diğer katılımcılarında buna Dentalium gibi prestij ürünleri ile karşılık verdiğini gösteriyor. Klan üyeleri kabukları 300 km uzağa kendileri takmak ve şefe vermek üzere getirdiler. Bu tür ziyafetler herkese açık olarak yapılıyor, ev sahibinin gücü zenginlik gösterisi olarak gerçekleşiyordu, aynı zamanda bu gösteri rakip şefler ile yarışmak demekti. Potlaça katılan misafirlerin mallarla karşılık vermesi bekleniyor, aileler daha değerli hediyeler getirebilmek için borca girmek zorunda kalıyordu. (5) (6)
(1) https://doi.org/10.1038/srep00745
(2) https://journals.plos.org/plosone/article…
(3) https://doi.org/10.1073/pnas.1801071115
(4) https://doi.org/10.1073/pnas.1302277110
(5) https://www.sfu.ca/…/pa…/keatley-creek/site-abandonment.html
(6) https://science.sciencemag.org/content/344/6186/822