Emperyalistlerin gündemlerinin en üst sıralarını Suriye, Irak, Türkiye, bu ülkelerdeki bazı örgütler ve bunlarla ilgili konular işgal ediyor. Dünyanın öbür ucunda da olsalar ellerini bu ülkelerden çekmiyorlar ve her türlü müdahalede bulunuyorlar.
Hürriyet’ten Tolga Tanış’ın haberine göre, ABD Başkanı Obama’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk; 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’nin bölge politikalarına yaklaşımını değiştirdiğini ve Kürtlerin önünde birlik için tarihi bir fırsat olduğunu söylemiş.
Eski CIA Direktörü, emekli Orgeneral David Petraeus’la konuşan McGurk, Petraeus’un Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında pazartesi günü gerçekleşen görüşmeye işaret ederek “Beyaz Saray’ın Türkiye’ye yönelik politikası hakkında ne düşünüyorsun” şeklindeki sorusuna cevap veren McGurk şöyle demiş: “DEAŞ’la Mücadele Başkan Özel Temsilcisi ve ondan önce de (Emekli) Orgeneral John Allen’ın aynı pozisyondaki yardımcılığını yaptığım dönemde, Irak dışındaki tüm ülkeler arasında en fazla Türkiye’de bulundum. Çünkü Türkiye’nin bu işte başarılı olmasına ihtiyacımız var. Bunda hiçbir şüphe yok.”
McGurk, devamla: “Temmuz’un ilk haftası Türkiye’deydim ve olağanüstü toplantılarım oldu. İncirlik Hava Üssü’nün açılması, sınırdaki işbirliği için Türklerle çok sıkı çalışmıştık. Yolladığım raporda, karşılıklı menfaatlere dayalı doğru yolda bulunduğumuza dair Türklerle o güne kadar yaptığımız en iyi toplantılar olduğunu söyledim. Dört gün sonra Türkiye’de darbe oldu. Darbe gecesi Moskova’daydım. Ne olduğunu bilmiyorduk, her şey çok hızlı değişti.” Darbeden sonraki dönemde Türkiye’ye birkaç kez yine gittiğini ve en son birkaç hafta önce Dışişleri Bakan Yardımcısı Tony Blinken ile yine Türkiye’de bulunduğunu, F-16’lar tarafından bombalanan Meclis’i gezdiğini anlatan McGurk, “Bu ülkenin tarihinde travmatik bir olay. Ve bu artık benim Temmuz’un ilk haftasında bulunduğum ülkeden farklı bir ülke. O yüzden işler hızlı değişiyor. Ben Temmuz’un ilk haftası Türkiye’deyken Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler sıfırın altıydı. Ve şimdi Rusya ile Türkiye bizim tahminimizden daha ileride bir yerdeler.”
Sahada Türkiye’nin Yanında Olduklarını Söylüyor
McGurk, darbe girişiminden sonra Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyinde İŞİD’le savaşta Türkiye’nin yanında bulunduğunu söyleyip “Türkiye’nin DEAŞ’a karşı bir şey yapmadığını çok duyuyorum. Size söyleyeceğim, şu anda yaptıkları, Türkiye şu anda bu teröristlere karşı savaşıyor, kayıp veriyor ve biz de sahada onların yanındayız. Bu belirgin bir gelişme. Uzun süredir onları bu konuda teşvik ediyorduk. Sonunda oradalar ve birlikte yapıyoruz. Bunu devam ettirmeliyiz.”
McGurk, Türkiye ve PKK arasındaki sorunun bu işi “karmaşıklaştırdığını” ve ABD’nin bu konudaki posizyonunun ise sorunun ancak “barışçıl bir siyasi süreçle” çözülebileceği yönünde olduğunu söylemiş.
McGurk: “Kürtlerin Önünde Tarihi Bir An Var”
Tolga Tanış’ın yazdığına göre, McGurk, Irak ve Suriye’deki Kürtlere ilişkin ise 2014’teki Ayn el Arap (Kobani) operasyonunun perde arkasına dair şu değerlendirmeyi yapmış: “Kürtlerin önünde tarihi bir an var. Ama birden bire farklı partiler arasında bölündüler. 2014’te DEAŞ ilerliyorken ve Suriye’nin Türkiye’yle olan tüm sınırını temizlemek üzerelerken, son hedefleri olan, Kobani diye bir kasaba kalmıştı. Ve bölgeye binlerce savaşçı gönderiyorlardı. Doğrusu, pek umudumuz yoktu. Doğu Kürdistan’da birlikte çalıştığımız, Kürdistan Yurtseverler Birliği (Celal Talabani’nin partisi) diye bilinen bir Kürt partisi, Kobani’deki insanları tanıyordu. İrtibata geçip durumu öğrenebildiler. Oradaki bu insanlara yardım edebileceğimiz bir durumdu. Havadan askeri malzeme gönderebilirdik. İletişim geliştirip savaşmalarına yardım edebilirdik. Çok umutsuzdu durum. Ama Başkan Obama bir karar verdi. Ve kararı verdiğinde ben de odadaydım. Havadan malzeme yardımı yapıp savaşmalarına katkı için irtibat kuracaktık. Türklerin (AKP iktidarı demek istiyor) de bundan rahatsızlık duymamalarından emin olmamız gerekiyordu. Irak Peşmerge kuvvetlerini Türkiye’nin güneydoğusundan Kobani’ye yollayıp Kobani’deki savaşta oradakilere yardım etmek için Türkler, Kobani’deki insanlar ve Iraklı Kürtlerle çok sıkı çalıştık. Kürt birliği için olağanüstü bir andı. Herkes birlikte çalışıyordu. O günden beri, DEAŞ tehdidi biraz geriledikçe, Irak’taki üç Kürt partisinin birbirleriyle ihtilaf içine girdiklerini gördük. Erbil’de, Kürdistan’da bir yıldır toplanamayan bir Meclis var. Çünkü Meclis Başkanı dışarı atıldı. Devam eden bir ihtilaf.”
McGurk: “Suriye’de Yerel Yönetimin Güçlü Olduğu Yapı Kurulmalı”
“Suriye’nin toprak bütünlüğü öncelik” demesine karşın McGurk, Suriye’deki Amerikan özel kuvvetlerinin bulunduğu, Fırat Nehri’nin doğusundaki Kobani (Ayn el Arap) ve diğer bölgelere iki kez gittiğini ve sahadaki gözlemleri ışığında Suriye’de yerel yönetimin güçlü olduğu bir yapı kurulması gerektiğini savunmuş. McGurk, bu konuda Suriye’deki mevcut demografinin de dikkate alınması gerektiğini belirterek şöyle dedi: “Rejimin kontrol ettiği bölgelerde yaklaşık 10 milyon kişi yaşıyor. Bu kişilerin yarısından fazlası Sünni. Diğer yarısı ise korumaya muhtaç azınlıkların oluşturduğu gruplar ki bu yüzden halen rejimin yanındalar. Bazılarını bildiğimiz, bazılarını bilmediğimiz muhalif grupların kontrol ettikleri bölgede yaklaşık 2 milyon kişi var. DEAŞ’a kalan bölgede 1.8 milyon kişi var ama hızla azalıyor. Birlikte çalıştığımız Kürtler ve Arapların kontrol ettiği alanda da yaklaşık 1.8 milyon kişi var.” McGurk, bu tablonun ardından “Suriye’nin tekrar ayaklarının üzerinde durması için 10 yıl gerektiğini” belirtmiş.
***
ALMAN GAZETESİ, SURİYE’Yİ BÖLMÜŞ
Odatv’nin haberine göre, Alman Der Tagesspiegel gazetesi, Suriye’de ateşkesin sonuçsuz kalmasının ardından “Doğu’da bir Kürt devleti, Batı’da Esad kontrolünde bir Alevi devleti ve Suriye-Irak bölgesinde IŞİD’in söz sahibi olmadığı Sünnilere ait kapalı bir bölge” önerisinde bulunarak bu ülkeyi üç parçaya ayırmış.
Der Tagesspiegel, Suriye’de ateşkesin sonuçsuz kalması sonrasında Batı’nın ne yapması gerektiği sorusuna yanıt arayarak şu yorumu yapmış:
“Batı eğer sulhu sağlamak istiyorsa, Putin ile konuşmak zorunda, Esad konusunda asileri umutsuz olan direniş yönünde daha fazla teşvik etmemeli ve önünde bir hedef olmalı. Bu şu anlama geliyor: Türk bölgesinde değil ama Doğu’da bir Kürt devleti, Batı’da Esad kontrolünde bir Alevi devleti ve Suriye-Irak bölgesinde IŞİD’in söz sahibi olmadığı Sünnilere ait kapalı bir bölge. Bu hatlar üzerinden bir uzlaşma mümkün olabilir.”
***
Yukarıdaki haberlerden de anlaşılacağı gibi Batı emperyalizmi bu bölgeden elini-kolunu çekmiyor. Yüzyılı aşkın bir zamandır gözleri bölgenin enerji kaynaklarında. İsrail’in güvenliğini sağlamak ve bölgenin jeostratejisinden faydalanmak için başta ABD emperyalizmi olmak üzere büyük devletler Ortadoğu ülkelerini karıştırmaya, içsavaşlarla dağıtmaya çalışıyorlar. Bu sömürgeci faaliyetleri boyunca işbirlikçi devletler, örgütler ve topluluklar bulmakta fazla zorlanmadılar. Bugün de Amerikan bayrağı ve savaş uçaklarının gölgesinde devlet kurmaya çalışan güçlerin varlığına tanık oluyoruz.
Bir Yanıt
Dunyan?n toprak bak?m?ndan ve nufuz alanlar? temelinde paylas?m?, beraberinde kac?n?lmaz olarak bir yeniden paylas?m mucadelesini gundeme getiriyordu. Emperyalizm demek, sermayenin merkezilesmesi ve yogunlasmas? demekti, sermaye ihrac? demekti, nufuz alanlar? demekti, dunyan?n mali oligarsinin c?karlar?