Emperyalistlerin Suriye saldırısı AKP’nin gerçek yüzünü açığa çıkardı

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

ABD öncülüğünde emperyalist devletlerin Suriye’ye saldırılarına destek olan AKP yönetiminin gerçek yüzü bir kez daha açığa çıktı.

ABD, Suriye’yi bölmek için önce Müslüman Kardeşler, ardından IŞİD ve PYD-YPG vasıtasıyla başlatıp sürdürdüğü içsavaşta istediği sonuca tam olarak ulaşamadı. Yaklaşık sekiz yıldır süren kargaşa ve içsavaşa rağmen ABD ve taşeronları, Suriye Hükümeti ve müttefiklerini yenilgiye uğratamadılar. Hatta Suriye Hükümet güçleri son zamanlarda emperyalistlerin uzantısı cihatçı örgütlere karşı önemli başarılar elde etmeye başladılar.

Bu gelişmeler üzerine yaklaşık bir aydır ABD, İngiltere ve Fransa Şam yönetiminin kimyasal silah kullanması halinde cezalandırılması gerektiğini tekrar edip durdular. Esad yönetiminin kimyasal silah kullanacağını önceden bilen(!) emperyalistler yapacakları saldırı için kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Tıpkı Irak’ta Saddam’a karşı yaydıkları “kimyasal silahı var” yalanına dayanarak yaptıkları gibi.

Son olarak Şam’ın kenar semti Doğu Guta’yı Suudi Arabistan yandaşı cihatçı gruplardan temizleyen Suriye yönetiminin kimyasal silah kullanmasını gerektirecek hiçbir ikna edici nedenin olmadığı ortada. İnsanlığın tepkisini çekecek bu silahı başarılı operasyonlar yapan Esad güçleri küçücük bir alanı ele geçirmek için neden kullansınlar? “Esad kimyasal silah kullandı” propagandası tamamen ABD ve ortaklarının Şam yönetimine saldırılarını meşrulaştırmak için başvurdukları bir yalandır.

Yeryüzünün tarihi boyunca insan toplulukları üzerine bir tek ülke atom bombası attı. O da Amerikan emperyalistleridir. Şimdi bu ülkenin içeride hukuki açıdan da zor durumda olan yöneticileri insanlık abidesi kılığına bürünüp dünyaya ayar vermeye kalkıyorlar. İkinci Emperyalist Yeniden Paylaşım Savaşından bu yana dünyanın çeşitli ülkelerinde otuz milyon kadar insanı katleden bir ülkeden bahsediyoruz. Bunların üç milyon kadarı da Müslüman ülkelerin vatandaşı. Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı, Libyalı, Suriyeli… Bunlara bir de dolaylı savaşlarda ölümlerine neden olduğu insanları eklemek gerekir.

Suriye’ye saldıran Fransa ve İngiltere’nin insan katlindeki sicillerinin ABD’den geri kalmadığını bilmeyen mi var?. Çin’den Hindistan’a, Vietnam’dan Cezayir’e kadar milyonlarca insanı yok eden bu yeni sömürgeciler dünyaya insanlık dersi vermeye kalkışıyorlar.

AKP emperyalizmin dümen suyundan ayrılamaz

AKP yönetiminin iç kamuoyuna yönelik popülist “Batı karşıtı” söylemlerine bakarak “bu hükümet emperyalizme karşı” gibilerinden görüşler ortaya atanların hükümetin son Suriye saldırısına karşı takındığı tavırla yanıldıkları bir kez daha ortaya çıktı. Şu gerçeğin altını tekrar çizelim: AKP, ABD emperyalizmi tarafından Türkiye’yi daha fazla tahakkümü altına almak ve Ortadoğu’daki planlarını hayata geçirebilmek için kurduruldu ve iktidara getirildi. AKP’nin ABD’nin doğrudan yönetimi altındaki FETÖ ile çatışması da bu gerçeği değiştirmez. Bu çatışma ideolojik nedenlere dayanmıyor, temelinde iktidarı paylaşma sorunu var. PKK ile aralarının açılmasının altında yatan asıl neden de AKP’nin bu ilişki nedeniyle seçmen desteğinin giderek zayıflamasıdır. Yoksa AKP’nin Türkiye’nin etnik esaslara dayalı olarak bölünmesi diye bir sorunu yoktur. Onlar için önemli olan mezhepçi Müslümanlıktır, kendi mezheplerinden olan Müslümanların birliğinin sağlanması önemlidir. Bu birliğin emperyalistlerin tahakkümü altında olmasının dinciler için bir sakıncası yoktur. Yeter ki bu dinci birliğin liderliğinde AKP’nin lideri olsun.(*)

ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye yaptıkları saldırıyı destekleyen AKP’nin bu tavrından en fazla hoşnut olanlar (saldırıyı yapanlardan başka) İsrail, Suudi Arabistan, IŞİD, FETÖ ve PKK-PYD’dir. AKP yöneticilerinin bu tutarsız tavırlarından (aslında tutarsız sayılmaz) karşısında en fazla şaşkınlığa düşenler ise Rusya, İran, Irak ve Amerikan karşıtı Türkiye halkıdır. (Türkiye halkının sol eğilimli kesimleri bu gelişme karşısında doğal olarak şaşırmazlar. Çünkü sağcı siyasetçilerin tutarlı ABD karşıtı olmadıklarını, bu çevrelerin sonuçta emperyalist güçlerle işbirliği içinde olduklarını bilirler.)

Bu arada Putin ABD öncülüğünde Suriye’ye yapılan saldırıya karşı çıkarken, Erdoğan bu saldırıyı desteklemektedir. Bu ikili arasındaki tavır zıtlığının, bundan sonra, Putin-Erdoğan ilişkisini nasıl etkileyeceğini sormak gerekiyor.

AKP iktidarı, emperyalistlerin Suriye’ye saldırısını destekleyerek Türkiye’nin iç dinamiklerinin ve hayatın zorlamasıyla bölge ülkeleriyle kurulmaya başlanan iyi ilişkileri torpillemektedir. AKP yöneticileri bu son tavırlarıyla bir kez daha Rus uçağı düşürdüler, açılımın kapısını yeniden açtılar, FETÖ’ye bir kez daha hizmet sundular, Türkiye’yi ve Ortadoğu ülkelerini parçalamayı amaçlayan emperyalist güçlere destek verdiklerini ortaya koydular. Bu gelişme karşısında AKP’yi destekleyen emekçi ve yoksul insanların bu partiyi yönetenlerin emperyalist güçlerin işbirlikçisi olduklarını artık görmeleri gerekmiyor mu? Diğer yandan halkımızın ezici çoğunluğunun Amerikan emperyalizmine karşı olduğu bilindiğine göre, Amerikan saldırısına destek veren AKP yönetiminin hala yanında yer almayı sürdüren insanların bu siyasi tercihlerini sürdürmelerinde aydınların ve solun sorumluluklarının da sorgulaması gerekmiyor mu?

Sonuç olarak, emperyalistlerin Suriye’ye saldırıları bir kez daha gösterdi ki, Türkiye emperyalist planların ve saldırıların karşısında yer aldığı ölçüde geleceğini kurtarabilecektir. Ülkemizin bu politikayı hayata geçirebilmesi için içerde toplumsal dayanışmayı ve birliği hakkaniyetli adalet anlayışıyla yaratması, dışarıda da Suriye, Irak ve İran ile birlikte bölgeyi emperyalizme karşı savunması gerekmektedir.

(*)Dincilik ve etnikçilik yapanlar için geçerli olan önemli bir gerçekliği aklımızdan çıkarmamalıyız. Türkiye’de ve Ortadoğu’da emperyalist politikaların uzantısı olan dinciler ve etnikçiler bölge ülkelerinin uluslaşma süreçlerini ve kendi ayakları üzerinde durma mücadelelerini etkisizleştirerek emperyalist devletlerin kontrolünde, kendi ideolojileri doğrultusunda federatif, konfederatif devletler kurmayı amaçlıyorlar. Örneğin dincilerin “tek devlet”ten anladıkları onların dininden, hatta mezheplerinden olanların bir araya gelerek oluşturacakları dinci devlettir. “Tek millet”ten kasıtları İslam dininden olan Türklerin, Arapların ve diğerlerinin oluşturduğu “bu millet”tir. Amaçladıkları bu kozmopolit milletle dinci devletlerini kurmayı amaçlıyorlar. Bunu gerçekleştirebilmek için öncelikle akılcılığa-bilimselliğe ve demokratikleşmeye karşıdırlar.

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir