Search
Close this search box.

Hakkı Zabcı’nın YOL AYRIMI III ÖRGÜTLENME(2) yazısı üzerine…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BUGUN DEVRIMCI SOL HAREKETLERIN,DURUMUNU GORMEDEN,DEVRIMCI HAREKETI ORGUTLEMEYE KALKMAK HAYALDIR.!

                                                                                                        Nazmi Kipel

‘’İster karşıtı, ister yandaşı olunsun Marksizm’in günümüz dünyasının oluşumunda temel bir rol oynayan akımlardan biri ve hatta en etkilisi olduğu tartışma götürmez. O nedenle Marksizm’i dışta bırakarak çağımızı anlamaya çalışmak da mümkün değildir.!’’

‘’Özellikle, bugün içinde bulunduğumuz sistemden kurtulmanın yegâne yolu örgütlenmek, örgütlü mücadele etmektir. Bunun birinci temelinde LİDERLİK/ÖNDERLİK sorunu, olmazsa olmazıdır.

İkinci temel faktörü HALKTIR..!

Devrimci ahlakın temel kurallarından ikisi de Halkın hesap sorması ve Devrimcilerin  (Önderlerin) hesap vermesidir, bu hayata geçirilmiyorsa sol adına devrimcilik adına siyaset yaptıklarını iddia edenler halkı kandırıyor ve havanda su dövüyorlardır!

Aynı zamanda halkın muhalif/devrimci enerjilerini sisteme entegre ediyorlardır ve ihanet içindedirler..!’’M.Tanju Akad Hoca’mın en önemli, doğru tespitlerinden birisidir..!

Sanırım tam da bunu söylemek istemiştir.

Devrimci ahlak’ın olmadığı bir yerde birey ve grupların,birinci derecede prensip edinmeyenler halka asla güven vermez ve örgütlenemezler..!

Bu nedenle bireylerin ve grupların devrimci ahlak’a uygun olmayan davranışlarına karsı, mücadele edildiği kadar ciddiye alınıp tavır da alınmalıdır..Sosyalist çekirdek toplum bu yolla oluşur.!

Sanırım tam da bunu söylemek istemiştir M.Tanju hocam.

Ancak,Devrimci hareketin dünle bugünün arasındaki farkı ortaya koymadan harekete geçmek de doğru olmaz.!
Özellikle H.Z.Hocamın yazısını eleştirmek yerine katkı sunmanın doğru olacağını düşündüm, unutulan yanlarımızı görmek ve gösterilmesi açısından..Tabii bu, görmediği anlamı taşımaz, belki de daha sonra yazacaktır. Neyse her iki şekilde kabulümdür. Şimdiden bir katkım olduysa sevindirik olduğumu herkesin bilmesini isterim.!

Hemen şöyle bir giriş yapmayı uygun buldum;

DÜNÜN DEVRIMCİ HAREKETİYLE BU GÜNÜN DEVRİMCİYİM DIYEN SOL;
Özellikle ’’Gezi hareketinin Durumu’’?!
Kısaca anlatmak istediğim şu;

Dünün “Devrimci örgüt’’ ve anlayışıyla bugünkü sokak mücadelelerinin merkezi disipline ya da emir komuta ilişkilerine asla uyum sağlamayacağı kesin.Kendiliğinden ve çoğul yapılarını, bu yapıların geçmişteki örgütlülüklere dayanan eski sokak hareketlerinden temelden büyük farklarını kavramadan yapılacak tahliller bizi kesinlikle yanlış sonuçlara götürecektir.!
Geçmişteki sokak hareketlerinin büyük çoğunluğu, hatta daha parçalı olan Devrimci hareketlerin ya da (genellikle güçbirliği yapmış) birkaç örgütün yönlendirmesiyle yürütülürdü,bu hareketlerde ileri gitme-geri çekilme taktiklerini uygulamayı mümkün kılacak belli bir disiplin kurmak mümkündü;

Ancak, Bugünkü sokak hareketlerinde ise (Gezi’de açık bir şekilde görüldüğü gibi) böyle bir disiplin kurmak mümkün değildir.Ama,bu iyi bir şey midir, yoksa kritik anlarda olumsuz sonuçlar mı verir, bu ayrı bir tartışma konusudur ama bugünkü olgu budur.!

Bildiğim ve gördüğüm; bugünkü sokak hareketleri merkezi bir disiplinden yoksundur, ne kadar uğraşırsanız uğraşın böyle bir disipline de gelmez oluşlarıdır!

Neden derseniz.?

Çünkü bugünkü sokak hareketleri şu ya da bu örgütün disiplinine tabi değildir. Belirleyici olan burada, bireyler ya da en fazlası bireylerin oluşturduğu küçük grupların olmasıdır. Tabii, bunu söylerken tamamen birbirinden bağımsız kuruluşların olması; bu bireylerin ve küçük grupların genelde ortak ideallere ve hedeflere sahip oldukları söylenebilir, hatta kendiliğinden ve sosyal medya aracılığıyla oluşturdukları görünmeyen bir ağları da vardır ama bunun ötesinde ortak bir disiplinleri yoktur ve böyle bir disipline asla gelmezler.

Ancak, bu durumun bazı dezavantajları olduğu gibi, egemen güçleri ve polisi çılgına çeviren çok önemli avantajları da vardır. Aniden toplanır ve aniden dağılırlar. Üstelik nerede toplanıp nerede dağılacakları hiçbir şekilde belli olmaz; hatta son ana kadar nerede ne yapacakları da belli değildir.

Bundandır polisin belli merkezlere aşırı güç yığması ve sivil polisleri başıboş bir şekilde ortalığa salması buradan kaynaklanır. Çünkü kimin nerede, ne zaman, nasıl ortaya çıkacağı, nereden bir flama, pankart sarkıtacağı, hangi köşe başında gözükeceği, nereden geleceği, nasıl ortadan kaybolacağı hiçbir şekilde belli değildir. Dolayısıyla Taksim Dayanışması gibi örgütlerin varlığı ve çağrıları bile sadece sembolik bir anlama sahiptir. Sonra ‘Taksim Dayanışması’ hiçbir şeyi özellikle toplumsallık anlamında yönlendirecek durumda değildir.

Sınıflar mücadelesindeki olumlu ve olumsuz katkıları ayrıca tartışma konusu!

Sonra; bu kendiliğindenci hareket, savaş taktiklerinden vb. hiçbir şey anlamaz. Böyle merkezi bir beyni yoktur. Ancak bir ruhu vardır, genç ve sayısız beyne sahiptir. Zaten ele avuca gelmemesi ve polisi sürekli taciz etmesi de buradan kaynaklanır. Bu hareket böyle taktiklerden anlamadığı için, evet kendini çok fena yıpratır, çok sayıda katılımcıların polisin eline düşmesine neden olur ama aynı ölçüde polis güçlerini de yıpratır ve yorar.

Dolayısıyla anlaşılması gereken, bugünkü sokak hareketinin yeni bir şey olduğudur. Bu harekete bilinçli akıl vericilerin verebileceği çok fazla bir akıl yoktur aslında. Bu akıl vericiler her kim olursa önemli değil, önemli olanın; bence bugün bizim gibiler açısından yapılması gereken, akıl vermeye kalkışmaktansa yeni hareketin ruhunu ve ele avuca gelmezliğini kavramaya çalışmaktır.!

Doğrusu bu sokak hareketini fetişleştirmek ya da eleştirilmez değil, amacım; sadece bugünün örgütlenmesiyle ilgili ilerde çıkacak zaaflarımızı görmek adına konuşmaktayım.

Yoksa, kuşkusuz ’’Eleştiri, öz eleştiri’’ devrimci mekanizması işletilebilir, buradan gördüğüm bir çok yanlış gelen şeyler vardır… Esnaf dükkanlarına taşlı sopalı tepki çekecek şekilde yapılan eylemler gibi, daha az yıpratıcı taktikler önerilebilir bunun yerine, ama bunu yaparken, “mücadele tarzının moral bozucu olduğunu düşünmek hatalıdır.! Sonra, polise düşen tek tek gençlerin morali önemli, ilerde çıkacak bir başka eylemde çabuk bozulabiliyor olması, gördükleri baskıdan dolayı. Ya da onlara üzülen bizlerin de morali bozulabiliyor. Ama, Mayıs eyleminde görüldüğü gibi, sokağa çıkanlar o kadar yıprandığı halde, hareketin genelinde bir moral bozulmasına ya da yılgınlığına yol açmamıştır,yinede Kutlamak düşer.! Ülkenin her yanında sokağa çıkılması ve polisin ağır saldırılarına rağmen direnilmiş olması moralleri yükseltmiş, diktatörlüğün hiçbir şekilde yanıtsız kalmayacağı gösterilmiştir. Yarın yine bir hareketlenme olsun, yine çok sayıda insan sokağa çıkacaktır, buna eminim! Ama o güç ve enerji kaldı mı bilmem.

Bu, hareketin bastırılamazlık momentidir ve diktatörleri çılgına çeviren, daha fazla polis daha fazla polis sevkiyatı yapmalarına da yol açan nedenlerdir! Eksik yanları yok mu? Polisin tek başına yakalanıp, kaçmaları gibi… Aralarında devrimci dayanışmanın olmaması. Aslında on kişi hazır bekleyip polisin elinde yakalanan arkadaşların üstüne atlayıverseler hem arkadaşlarını kurtaracaklar hem de polis geriye çekilecek. Aralarındaki kopuk Devrimci dayanışma bunu gerektirir.! Geçmiş de bunların hiç birisi bizde olmazdı!..

Sonra, bununla birlikte, sokak hareketinin bir anma günlerinde ve etkinliklerde belli programa tabi olmamaları. Bunun düzeltilmesi gerekir. Bu da ciddi bir örgütlü olmaktan geçer. Sınıf mücadelesi veren örgütlü yapıda olmadıkları belli. Daha doğrusu, belli günlerin dışında, bu büyük potansiyel kendini verimli toplumsal faaliyetlere yönlendirmelidir. Bu da aralarındaki organik bağın olmadığını göstermektedir. Bunların ne gibi faaliyetin ve örgütlenmenin ne olduğu bilen örgüt çatısında olan devrimciler bilir. Özellikle en son Soma’da görüldüğünün resmiydi,net bir şekilde ortaya çıkmıştır: O en çok sömürülenlerin mekânları, işçi şantiyeleri, işçi barınakları, tarım işçisi çadırları, madenci evleri, varoş evleri, HES’lerin saldırısı altındaki köyler, işyerleri, fabrikalar, tarlalar…tabi bunların sorunu değil…bunu gördüm…Çünkü var oluş nedenleri bu değil.Şimdilik bu kadar yeter.Sonra varsa eleştiriler, genişletebiliriz.

Nazmi Kipel

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir