Editörünün Notu : Mondialisation ca’da yayınlan bu yazıyı anafikir olarak cevirip yayınlamayı uygun gördük. Halkların etnik ve mezhep çatışmaları ile birbirine kırdırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Irak’ta yaşananlar, ABD’nin BOP projesine uygun olarak ilerlendiğini gösteriyor. Dün İngilizlerin planlarında olduğu gibi bu projede de yer verilmeyen toplumların görmezden gelindiği yetmemekte yıllardır çözülemeyen Kerkük meselesi gibi kritik sorunlar onların üzerinden çözülmeye çalışılmaktadır. Emperyalist politikaların kurbanı haline getirilen bu halklardan biri olan Irak Türkmenlerinin çaresizlik içinde yaşadıkları büyük dramı, yabancı bir yazarın kaleminden, halkların eşitliğine ve kim olursa olsun ezilenlerin haklarını savunmanın insanlık görevi olduğuna inanan devrimciler olarak, okurlarımızla paylaşmak istedik.
Yazan : Gilles Munier, 2 Temmuz 2014
Çev : Anafikir
Suikastlar, fidye için adam kaçırmalar, yakılan köyler, zorla yerinden edinmeler, kutsal yerlerin tahribi… Musul’un ele geçirilmesi ve Niniva bölgesinde İŞİD’ın yükselişi, Selahittin ve Diyala bölgesindeki tartışmalı Şii Türkmen şehirleri, köyleri bugün Kürtlerin işgali altında, cehennem hayatı içindeler ve kimse de bundan söz etmiyor.
Batıda, ne yazık ki Türkmenlerin kaderiyle ilgilenilmiyor. Küçük bir azınlık tarihsel geçmişlerini biliyor (1). Sadece varlıkları dile getiriliyor. Bundan haberdar olanlar da konuyu Türkler diye geçiştiriyor.
Türkmenler –Türkçe konuşanlar diye de tanımlanıyorlar- yaklaşık 3 milyon nüfuslarıyla toplumun Irak nüfusunun %12’sini oluşturuyor ve 3 etnik grup olarak tanımlanıyorlar. Dini inançları açısından kendi aralarında Sünni (%60), Şii (%40) olarak ayrışıyorlar. Bazıları, çok küçük bir azınlık ise Hıristiyan’dır.
Bundan 50 yıl önce Türkmenler Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor – Musul ele geçirilmesiyle de Kerkük Kürdistan otonom bölgesi içinde yer aldı – ve Irak-Türkiye sınır bölgesindeki Dohuk, İran-Irak sınır bölgesindeki Mandali’ye kadar uzanan bölgede Türk ses düzenine uygun sayısız yerleşim yeri: Altun Köprü, Tazeh, Tavuk, Beşir, Tuzhurmatu, Kara Tepe, Kefri, Kanakin bulunuyordu.
Irak Kürdistan’ının başkenti Erbil eskiden bir Türkmen kentiydi. Musul ve Suriye arasında yer alan Tel Afar’da öyleydi, ancak ne kadar süre böyle devam edecek?
2003 yılında Saddam Hüseyin’in devrilmesinden bu yana Tuzhurmatu ve Tel Afar önceleri El-Kaide daha sonra Irak İslam Devleti tarafından üstlenilen sayısız vahşi saldırılara maruz kaldı. Gerekçe açıktı: Burada yaşayan Türkmenlerin çoğunluğu Şii’ydi (2), salafiydi (İran Şiilerinin uşaklarıydı), sapkındı ve Bağdat rejiminin işbirlikçisiydi, dolayısıyla da ölümü hak ediyorlardı. Tüm bunlara ek olarak üstlenilmeyen bazı saldırılar da verimli tarım arazilerine ve petrol yataklarını ele geçirmeye yönelik Kürt yöneticilerin yönlendiriciliğinde Kürt gizli servisinin eylemleriydi. Tuzhurmatu’da yaptıkları ile amaçlarına da ulaştılar.
Cihatçılar Tel Afar ve onun üzerinde köye saldırmadı. Kerkük’ün 15 km güneyindeki Beşir kasabası kısa bir taciz ateşi sonrasında silahlı cihatçı konvoyu şehre girmeden önde kasaba halkı takviye peşmerge güçlerinin koruması altında, en yakınlarındaki Türkmen yerleşim yeri Tazeh’e kaçtı. Sonuç: çok sayıda yaralı ve cihatçıların teslim ettiği 15 ölü ve haber alamadıkları kayıp yakınları… Geride de yarıya yakını yanmış şehirleri
Musul’un kaybından önce düşünülemeyecek bir girişim: 500.000 nüfuslu ve %70’sinin Türkmenlerin oluştuğu Tel Afar’ın şiddetli çatışmalar sonrasında cihatçı isyancıların eline geçmesi Sünni ve Şii Türkmen liderleri birleştirerek Erbil’e gitmelerine Peşmergelerden kendilerini korumalarını istediler (3).
Yaşanan ve yaşanması olası dramatik tablo karşısında Sünni ve Şii Türkmenler Milis örgütlenmesine gidiyorlar (4). Türkiye’den yardım talep ettiler. Bu aralar Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle meşgul ve rehin tutulan Musul konsolosluk çalışanlarının, Türk kamyon şoförlerinin serbest bırakılması (bırakıldılar ama ne karşılığı? bn) ile ilgili olarak anlaşmaya çalışıyor ve de sadece insani yardım gönderileceğini söylüyor. Bu çok küçük bir adım, ama hiç yoktan iyidir. İstanbul’daki Türkmen dernekleri federasyonu Başkanı Kemal Beyatlı’da fazlasını yapamıyor ‘‘Ne silah ne insan bulabiliyoruz: ABD bize bunları sağlamıyor, çünkü Türkmenler Amerikanın bölge planlarının bir parçasını oluşturmuyor, İsrail de bir katkı sağlamıyor çünkü onlar Kürtlerle anlaşmış durumdalar, İran ise sadece Şiilere destek oluyor’’ ve Türkiye de ‘eğer size silah yardımı yaparsak bir çok sorunla karşı karşıya kalırız’ (diyor bn.) Bizler, Türkmenler her zaman kaybedenlerden olduk, her zaman da kaybettik.’’ (5). Bir yankı gibi, Erdoğan’ın AKP’nin yaptığı bir toplantıda buna: ‘‘Biz olası tüm senaryalara gögüs germeye hazırız. Bizler kaçırılan 80 türk vatandaşımızı ve Türkmen kardeşlerimizi tehlikeye atmamak için her türlü önlemi alıyoruz’’ cevabını verdi (6). Daha bekliyoruz, ama aciliyet de var.
(1) Turcomans: peuple oublié ou marginalisé (mai 2007)
(2) Irak : Qui tue qui à Tuz Khurmatu ?
(3) Tal Afar tribes form a delegation to claim Erbil to join Kurdistan
(4) Les Turkmènes irakiens vont créer une milice armée
(5) Les Turkmènes d’Irak tirent la sonnette d’alarme
(6) “On ne peut tourner le dos à nos frères Turkmènes en Irak et en Syrie”
http://www.mondialisation.ca/irak-la-tragedie-des-turkmenes-chiites/5389541