Kürt ulusu – Devleti İnşası -Haluk Başçıl

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

ABD ‘zayıf ve başarısız’ devlet olarak tanımladığı Irak’a iki kez doğrudan saldırdı. İlk saldırıyı 1991’de yaptı. Amaç Saddam iktidarını işgal ettiği Kuveyt topraklarından çıkarmak, sonra da alaşağı etmekti. Bu amacın ilk aşaması tamamlandı, Irak ordusu Kuveyt’ten çıkarıldı. Ancak ikinci aşama, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın karşı çıkışı nedeniyle gerçekleştirilemedi. Saddam iktidarda kalmaya devam etse de Washington yönetimi Baas rejiminin egemenlik alanını Kuzey Irak’ta önce daralttı, sonra da etnik Kürt ulusu-devleti inşasına girişti.

ABD, ikinci saldırıyı 2003’de yaptı ve Irak’ı işgal etti. Laik Cumhuriyet rejimini yıktı. İşgali altındaki topraklarda ‘Kürdistan’ın yanı sıra ‘Şiidistan – Sünnistan’[1] ulusu-devleti inşasına da girişti. Irak’ta belli bir aşamaya gelen devlet-ulus inşası çalışmasını daha sonra Suriye’ye doğru genişletti. Dünyanın dört bir yanından getirilen, eğitilen, donatılan ve yönlendirilen Sünni cihatçıların saldırıları ile ülke etnik-mezhepsel savaş ortamına sokuldu. Merkezi iktidar zayıflatıldı, idari ve coğrafi bütünlük parçalandı. Suriye devletinin egemenlik alanı daraltıldı. Yaratılan kaos ortamında Sünni ve Kürt bölgelerinde yeni iktidar yapıları ortaya çıktı.

PYD-PKK, Suriyeli Kürtlerin yoğunlaştığı ve merkezi iktidarın egemenliğini kaybettiği bölgelerde özerk kantonlar oluşturdu. Ardından özerk kantonlar arasında coğrafi bütünlüğü sağlayacak şekilde IŞİD’in denetimi altındaki toprakları, ABD ile işbirliği içinde ele geçirdi. Türkiye’nin 911 Km’lik Suriye sınırının 780 Km’lik kısmında, 2015 yazında bir Kürt bölgesi ve Kürt yönetimi ortaya çıktı. PYD bu bölgede demokratik özerklik ilan etti. Irak’tan Suriye’ye doğru genişletilen Kürt devleti, Türkiye’de iktidarı, devlet kurumlarını (TSK, bürokrasi vd.) siyasi partileri harekete geçirdi. Kamuoyunda ve sol çevrelerde süren Kürt sorunu ve çözümü tartışmalarını da alevlendirdi.

 

GOPKaynak: http://www.nytimes.com/interactive/2013/09/29/sunday-review/how-5-countries-could-become-14.html?ref=sunday

 

Rusya 2015 sonbaharında İran’ı ve Şiileri yanına alarak ABD’nin 1991’de Kuzey Irak’ta başlattığı Ortadoğu planına Suriye üzerinden müdahale etti. Böylelikle Ortadoğu’nun paylaşımında  ben de varım dedi. Ortadoğu’nun büyük güçler tarafından yeniden paylaşım kavgası; bir tür Sykes-Picot anlaşması ile yeni ülkeler, yeni sınırlar oluşturulmak istenmesi göz ardı edilerek ne Suriye’deki Kürt devleti oluşumu, ne de Türkiye’de Kürt sorununda gelinen aşama doğru değerlendirilebilir. Bugün Suriye’de yaşanan gelişmeleri anlamak için 1991’de Irak’ta başlatılan ve günümüzde Suriye’yi de içine alan değişimin Irak kısmını yeniden hatırlamak, Suriye’deki etnik ve mezhep temelli; Kürt- Sünni-Şii parçalanmaya ışık tutacaktır.

  1. ABD’nin Irak’ta Kürt ulusu – Kürt Devleti İnşası

ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Irak ordusunu 1991 Şubatında Kuveyt’ten çıkarmasını takiben ABD başkanı baba Bush, Saddam’ı iktidardan düşürmek için Mart ayında “Amerika’nın Sesi” radyosundan Iraklı Şiilere ve Kürtlere ayaklanma çağrısı yaptı. Ayaklanma çağrısına; güneyde Şiiler kuzeyde de Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin önderliğindeki Kürtler isyanla karşılık verdiler. Şii ayaklanması Suudi Arabistan’ı, Kürt ayaklanması da Türkiye’yi kaygılandırdı. ABD’nin iki önemli müttefikinin, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın tepkileri karşısında, ABD yönetimi isyancıları yüz üstü bıraktı. Saddam’ın Cumhuriyet Muhafızları ayaklanmayı ezdi. Saddam güçlerinin katliamından korkan yaklaşık 1,5 milyon Kürt, Türkiye ve İran’a sığındı. Washington yönetimi, Kuzey Irak’taki Kürtlerin güvenliğini sağlamak ve Türkiye’ye sığınanların da topraklarına dönebilmeleri için Saddam güçlerinin Irak Kürt bölgesine girmesini yasakladı. Bu bölgeyi havadan korumaya aldı. Önce Huzur Operasyonu sonra Keşif Güç olarak adlandırılan bir hava gücü oluşturdu.[2] Ardında da Kuzey Irak’ta ABD, İngiltere ve Fransa himayesinde Özerk Kürt Bölgesi oluşumuna girişti.[3] Özerk bir yönetim için Kürdistan Demokrat Partisi (Mesut Barzani’nin KDP’sini) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (Celal Talabani’nin KYB’sini) 1992’de, bir araya getirdi. Yapılan serbest seçimlerde oyların %45’ini KDP, %43,6’sını da KYB aldı. Parlamento sandalyeleri iki aşiret partisi arasında (çatışmaya yol açmayacak şekilde) eşit olarak paylaşıldı. 1992 sonbaharında, Barzani ve Talabani Batılı güçlerin gözetimi ve koruması altında Özerk Kürt Hükümeti’ni kurdu. [4]

Petrol Karşılığı Gıda Programı’ndan gelen ve Irak’a aktarılacak gelirin %13’ünün ABD’nin bastırmasıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyin’den geçen özel bir düzenlemeyle doğrudan Kürt bölgesine verilmesi sağlandı.[5] Böylelikle Özerk Kürt Bölgesi’nin ayakta kalabilmesi için gerekli olan kurumsal yapının (eğitim ve sağlık hizmetleri, elektrik şebekesi, ulaşım, barınma vb.) finansmanı bu şekilde temin edildi. Bu hizmetlerin örgütlenmesi içinde bölgeye Batılı uzmanlar gönderildi.

Oluşan Özerk Kürt Bölgesi’ne yönelik en büyük tehdit, 1994’de dışardan değil içerden geldi. Aile-aşiret bağları ve sınır ticareti dışında ortak paydaya sahip olmayan KDP ve KYB güçleri, Kuzey Irak’ta hâkimiyet kavgasına girişti. İki grup arasında mücadele 1995’de silahlı çatışmaya dönüştü. Çatışmalar, her iki Kürt aşiretinin birlikteliğine dayalı ABD özerk Kürt bölgesi planını zora soktu. Özerk Kürt Hükümeti çöküşle karşı karşıya kaldı.[6] ABD KDP ve KYB’yi barıştırmak ve çatışmaları sonlandırmak için her iki grubu İrlanda’da (Dublin’de) 1995 sonbaharında, bir araya getirdi. Türkiye’nin de bu toplantıya katılımını sağladı.[7] Yapılan ateşkes anlaşması bir yıl sürdü ve 1996’da yazında İran’dan yardım alan Celal Talabani, Barzani güçlerine saldırdı ve Erbil’i ele geçirdi. Zor durumda kalan Mesut Barzani de Saddam yönetimi ile anlaştı. Irak ordu birlikleri ve Barzani güçleri birlikte Talabani güçlerini bozguna uğratıp Erbil’i geri aldılar. Bölgede denetimi yeniden ele geçiren Irak hükümeti, Amerikan desteğiyle kurulmuş olan özerk kurumları ortadan kaldırdı.[8] Batı’nın koruması ve BM’in gözetimi altında oluşturulan Özerk Kürt Bölgesi inşasını çökertti.[9]

  1. ABD Kuvvetlerinin İşbirlikçi Kürtleri Kurtarması: Guam Adası

ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Kuzey Irak Kürt bölgesine yerleşen Amerikan Sivil İşler Birlikleri’nde, Zaho Amerikan üssünde ve çeşitli insani kuruluşlarda, sivil toplum örgütlerinde çalışacak çok sayıda kişiyi işe aldı. Bunlar CİA ajanı ya da ABD görevlisi olarak çalıştılar. Irak hükümetinin Erbil’de ve bölgede kontrolü ele geçirmesi ile bu kişiler, merkezi iktidarın hedefi haline geldiler. ABD kendisi için çalışan bu Kürtleri, Saddam güçlerinin saldırısından korumak için aileleri ile birlikte bölgeden tahliye etmek zorunda kaldı. ABD işbirlikçileri üç parti halinde Silopi-Diyarbakır üzerinden Guam adasına nakledildiler. ABD’li diplomat (2010-2014 dönemi ABD’nin Türkiye Büyükelçisi) Frank Ricciardoni, İlk parti uçağa binerken bu kişilerin ‘Amerikan hükümeti için doğrudan çalışan görevliler’ olduğu açıkladı. Pasifik’deki Guam adasına aileleriyle gelenleri karşılayan Amerikan generali John Dallager, ‘gelenlerin Amerikan Hükümeti çalışanları olduğunu ve uzun süredir Kuzey Irakta görev yaptıklarını ve özel olarak seçildiklerini’ söyledi.[10]

Tahliye edilenler[11]

Tarih Tahliye Edilen Kürt Sayısı
Hızlı transit 1 15-18 Eylül 1996 2,106
Hızlı transit 2 15-22 Ekim 1996 604
Hızlı transit 3 7-13 Aralık 1996 3,783
 Toplam 6,493

1975’de, Vietnam’dan kaçan Amerikan işbirlikçisi Vietnamlıların taşındığı Guam adası, bu kez de 6.493 Iraklı Kürt işbirlikçisini misafir etti.

2001 yılından itibaren yerli ve yabancı basında Guam’a götürülenlerin Kuzey Irak’a geri döndüğü haberi yer aldı. ABD’ye götürülen doktor, mühendis, tercüman, hukukçu, öğretmen teknisyen vb. çeşitli meslek gruplarından bu işbirlikçilerin ABD’de eğitim aldıkları ve Irak’ta, Kuzey Irak’ta yönetimler içinde görevler üstlendikleri, devlet-ulus inşasında çalıştıkları yazıldı.

  1. Irak Devletinin Dağıtılması ve Yeni Devlet-Ulus İnşası

ABD’nin ‘Ulus-Devlet İnşası’ uzmanları, bu inşa faaliyetinin (her zaman bire bir geçerli olmasa da) dört aşamayı kapsadığını söylüyorlar:

  • Barışı sağlama
  • Barışı koruma
  • Savaş sonrası yeniden yapılandırma
  • Uzun vadeli ekonomik ve siyasi kalkınma[12]

Bu dört aşama, bize devletin çökertilmesinin ipuçlarını da veriyor. Irak’ta devlet, ABD işgal ordusu tarafından bu aşamalara uygun çökertildi. ABD ordusu oluşturduğu işgal hükümeti aracılığıyla, önce devletin temel kurumlarını ortadan kaldırdı. Irak’ta toplumsal düzeni sağlayan en temel iki kurumu; ordu ve polis örgütlenmesini dağıttı. Devlet bürokrasisinde, kamu kurumlarında çalışan eğitimli personel Baas üyesi olmakla suçlandı, işten atıldılar. Iraklı Araplar ve Türkmenler; elektrik, su, beslenme, eğitim, sağlık, iş vb. temel toplumsal ihtiyaçlardan mahrum bırakıldı. Toplumda hukuk düzeni, can ve mal güvenliği yok edildi. Ortaya çıkan kaos ortamında halkın, işgalci ABD ordusuna (açık işgale) karşı ortak mücadelesini de önleyecek şekilde mezhep çatışmasını kışkırtan politikalar geliştirildi. Mezhepsel iç savaş tetiklendi. ABD yönetimi, -teorisyen Brzezinski’nin geliştirdiği- ‘Yaratıcı Kaos’ ortamında, bölgedeki çıkarlarına uygun bir şekilde yukarıdan aşağıya yeni bir Irak devleti-ulusu inşasına girişti.

ABD işgal ordusu komutanlığı, etnik gruplardan, mezheplerden ve aşiretlerden kendisine bağlı olarak çalışacak bir konsey oluşturdu. Oluşturulan Irak Yönetim Konseyi’nde; KDP ve KYB, Şii İslam partisi, Sünni Irak İslam Partisi temsilcileri yanı sıra önemli aşiret temsilcileri ve Amerika’da yaşayan bazı Iraklı şahsiyetler yer aldı.[13] Bu işbirlikçi geçici Hükümet, 30 Ocak 2005’de genel ve yerel seçimleri düzenledi. ABD işgal yönetiminin gözetimi altında yapılan bu seçimleri Sünni siyasi partiler boykot etti. Seçimlere katılım Anbar eyaletinde, Sünnilerde %2 de kaldı. Şii bölgelerinde katılımın %70, Kürt bölgesinde de %80’in üzerinde olduğu açıklandı.[14] Geçici Ulusal Meclis’i, eyalet meclislerini ve Kürdistan Bölgesel Meclisi’ni oluşturacak temsilciler, ayları bulan oy sayımı sonrasında açıklandı. Demokrasi başarısı ve halkın iradesinin göstergesi olarak lanse edilen genel seçimlerle; hem toplum etnik ve mezhep temelinde parçalandı hem de Kuzey Irak Kürt bölgesi ve burada oluşturulan Kürt Bölgesi Meclisi de meşru kılındı.

Seçimlerin ardından ABD işbirlikçisi Adnan Paçacı’nın başkanlığında Anayasa Hazırlama Komisyonu oluşturuldu. Iraklı ve Irak asıllı Amerikalı hukuk uzmanlarından ve ABD İşgal Yönetiminden (CPA), BM danışmanlarından oluşturulan Komisyon, geçici Irak Anayasası’nı hazırladı. [15] Hazırlanan Anayasa Ekim 2005’de yapılan referandum ile kabul edildi. Yeni Irak Anayasası ile merkezi ulus-devlet yapısı ortadan kaldırıldı. Bunun yerine etnisiteye, mezhebe, aşiret vb. alt kimliklere dayalı federal ve temsili parlamenter yönetim modeli kondu. Kürt Özerk Bölgesi ve 18 eyalet üzerinde yükselen yeni Irak devletinde; Kürt Özerk Bölge idaresine diğer 18 eyalet yönetimlerinden daha fazla ve geniş yetkiler tanındı. Ayrıca merkezi hükümetin aldığı kararlara veto yetkisi de verildi. Böylelikle Kürt Özerk Bölgesi, demografik konumuyla uyuşmayacak bir oranda güçlü kılındı. Kısacası ABD’nin 1991’den itibaren oluşturduğu Özerk Kürt Yönetimi, oluşturulan yeni Irak Anayasası ile hem güçlü kılındı hem de güvenceye alındı.

ABD işgal ordusunun Irak’tan çekilmesi ( açık işgalden gizli işgale geçilmesi) ile birlikte iç savaş daha da şiddetlendi. İç savaş ortamında, Kürt Özerk Bölge Yönetimi, İslam Devleti’nin (IŞİD’in) ele geçirdiği (Araplar-Kürtler ve Türkmenler arasındaki tartışmalı) bölgeleri ABD’nin desteği ile ele geçirdi. Irak anayasasında statüsü belirlenmeyen Kerkük bölgesi[16] ve ‘kurtarılacak’ Musul ile birlikte Kürt Özerk Bölgesinin toprakları yaklaşık iki katına çıkacaktır.

  1. Sonuç

ABD ve koalisyon güçlerinin Kuzey Irak’ta Özerk Kürt bölgesi inşa çalışmaları sol içinde de tartışmalara ve ayrışmalara yol açtı. Tarihin farklı dönemlerinde farklı biçimlere bürünen ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi, bir kısım sol-sosyalist çevrelerce zamandan, mekândan ve bağlamdan kopuk ele alındı, muğlak bir ilkeye dönüştürüldü. Emperyalist politikalar görmezden gelindi ya da küçümsenerek sömürgecilik, ezilen halkın mücadelesi, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı (UKKTH) vb. kavramlar üzerinden emperyalist yeniden inşa programına meşruiyet kazandırıldı.

Birinci Dünya Savaşı sonrasındaABD Başkanı Wilson ve Lenin ‘demokrasi ve UKKTH’ nı savundular. Ancak bu dönemde liberaller ve sosyalistler, demokrasi ve UKKTH tartışmalarında ortak kavramlar kullansalar da, bunlara yükledikleri anlam ve içerikler oldukça farklıydı. Liberal kapitalizmin savunucusu Wilson, UKKTH ile gelişen ABD kapitalizminin pazar (sömürge) ihtiyacını karşılamaya çalışıyordu. Bu zeminde Avrupa’nın sömürgeci ülkeleriyle rekabete girişiyor ve sömürgelerin yeniden paylaşımını, yeni sömürgecilik anlayışını dile getiriyordu. Lenin ise bir halkın kendi siyasi geleceğine karar verme hakkına, devlet kurma arzusuna anti sömürgeci, anti-emperyalist temelde yaklaşıyordu. Bu doğrultuda sömürgeci kapitalist ülkelerin boyunduruğu altındaki halkları başkaldırıya çağırıyordu. UKKTH’nı anti-emperyalist, anti sömürgeci devrimle birlikte ele alıyordu.

Hitler İkinci Dünya Savaşı öncesi 1936- 1940 yılları arasında Avusturya, Çekoslovakya ve Polonya’yı çökertmek ve topraklarını ilhak etmek amacıyla Avusturya’da, Çekoslovakya’nın Sudetenland eyaletinde ve Polonya’nın Baltık kıyısında yaşayan etnik Almanların kendi kaderlerini tayin hakkını dile getirdi.

ABD emperyalizmi, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesini, Soğuk Savaş sonrasında, tıpkı Hitler’in yaptığı gibi hedef aldığı ulus devletleri çökertmek ve kendi egemenliği altına alma amacıyla kullandı. Irak’ta ve Suriye’de ortaya çıkan emperyalizme tabi ‘Kürdistan, Şiistan, Sünnistan’ gibi yeni devletlere bu çerçevede yaklaşılmalıdır. İşbirlikçi Kürt siyasi hareketlerinin KDP, KYP’nin (buna Türkiye’de PKK ve Suriye’de PYD’de ilave edilmeli) emperyalist sistemin neo-liberal ekonomisine entegre, ABD’nin ve İsrail’in Ortadoğu’daki çıkarlarına göre şekillendirilmiş Kürt devlet-ulus yapılanması, vatandaş-yurttaş temelinde oluşturulan ulus devleti anlayışının daha da gerisindedir. Emperyalizmin gerici özelliklerinin kurumlaştırıldığı Özerk Kürt Yönetimi devletleştiği ölçüde hem Kürdistan’da hem de bölgede ilerici her türlü gelişmeye karşı -İsrail ile birlikte- gericiliğin kalesi olacaktır. Emperyalizmin gerici çıkarlarına göre biçimlendirilmiş bir Kürt devleti Kürt halkı için ileri bir gelişme olarak değerlendirilemez. Böylesi bir Kürt devleti, ne ‘ulusların kaderlerini belirleme hakkı’, ne de ‘kimlik temsiliyeti’ ne dayalı bir “demokrasi” diye de savunulabilir. Bu durum ne IŞİD’in dinci gericiliğine karşı Kürt sekülarizmi, ne de Kürt halkının yıllardır ezilmişliği, mağduriyetine karşı hak mücadelesi vb. söylemleriyle de meşrulaştırılabilir. Sol liberallerin ya da emperyalizmin hegemonyasına girmiş ‘sosyalistlerin’ bu tür yaklaşımları Neo-Wilsonculuk’tan, Kürt politikaları da Neo-Mandacılık’tan başka bir şey değildir.

Son 35 yıllık sürede, ABD ve Batı’nın desteği ile Kuzey Irak’ta oluşturulan Kürt ulus-devlet girişimi önemli aşama kaydetmiştir. Özerk Kürt Bölgesi; 155.000 Peşmerge (Irak ordusu 271.500), Kerkük bölgesi dâhil 13 milyon varil petrol üretimi (Irak 144 milyon varil), 18 milyar $ bütçesi (Irak 105 milyar 47 milyon $) ile bir devlet konumundadır.[17] Kürt özerk bölgesi okullarında Arapça bilmeyen, kendilerini Irak ile özdeşleştirmeyen Kürtlük bilinci yüksek, ayrı devlet oluşturma düşüncesine sahip genç bir Kürt kuşağı ortaya çıkarmıştır. Başta Kuzey Irak Kürtleri olmak üzere tüm Kürt halkının ulus bilincini ve devletleşme düşüncesini harekete geçirmiştir. Ancak emperyalizmin güdümünde yukarıdan aşağı geliştirilen bu ‘Kürt milliyetçiliği’ özü itibariyle gayri millidir. Gerici örgütlü-kurumsal devlet yapısı ile de ne özgür ne de bağımsız bir Kürt devletidir.

Sosyalistler, emperyalizmin Ortadoğu politikasına ve işbirlikçi hükümetlerin ve siyasi yapıların (Kürt siyasetlerinin de) emperyalizme tabiiyetlerine açıkça karşı çıkmalıdır. Sol liberallerin ve bir takım sol-sosyalist kesimlerin ABD’nin Kürt ulus-devlet inşası faaliyetlerini kamuoyunda meşru kılma, katkı sunma, inşa sürecine katılma vb. girişimleri açık ve net olarak eleştirilmelidir. Devrimciler başta Kürt halkı olmak üzere tüm halkların emperyalizme, sömürüye ve esarete karşı özgürlük-eşitlik mücadelesini sahiplenmeli, Ortadoğu’da ilerici – devrimci her türlü girişimi de desteklemelidir.

 

Haluk Başçıl

 

[1] How 5 Countries Could Become 14, New York Times, Sunday Review, 28 Sept. 2013, Erişim 17.11.2015 http://www.nytimes.com/interactive/2013/09/29/sunday-review/how-5-countries-could-become-14.html?ref=sunday

[2] Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası, Amerika’nın Türkiye Politikasının Belirlenmesi Sürecinde Karşılaşılan Güçlükler, Morton Abramowitz, s 226

[3] Türkiyenin Kürt Meselesi,Graham. E. Fuller-Henri J. Barkey,Profil Yayıncılık, 2011, s 47

[4] Sonuçlar: Dünyada Türkiye’nin Artan Rolü, Graham E. Fuller, Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu s 222

[5] Ulus İnşası, Francis Fukuyama, Profil yayıncılık, 2006, s 306

[6] Türkiyenin Kürt Meselesi,Graham. E. Fuller-Henri J. Barkey,Profil Yayıncılık, 2011, s 86

[7] A.g.e. s 231

[8] Amerika ’nın Dış Politikaya İhtiyacı Var mı? H. Kissinger, METU Press,2002, s 172

[9] A.g.e. s 173

[10] Upi.com, Guam welcomes Kurdish refugees, 17. Sept. 1996, Erişim: 17.11.2015

http://www.upi.com/Archives/1996/09/17/Guam-welcomes-Kurdish-refugees/3854842932800/

[11] GlobalSecurity. org, Operation Pacific Haven, Page last modified: 05-07-2011, Erişim tarihi 17.11.2015 http://www.globalsecurity.org/military/ops/pacific_haven.htm.

[12] Ulus İnşası, Francis Fukuyama, Profil yayıncılık, 2006, s 353

[13] A.g.e. s 283

[14] a.g.e, s 265

[15] A.g.e, s 290

[16] A.g.e. s 291

[17] Council Foreign Relations, The Time of the Kurds, 29 July 2015,Erişim: 17.11.2015

http://www.cfr.org/middle-east-and-north-africa/time-kurds/p36547#!/

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

3 Responses

  1. Teşekkür anafikir.. Mükemmel yazılar yayınlıyorsunuz… Daha çok düz kafaya ulaşmak dileğiyle…

  2. Bu zamanlardaki günlerde: Beşeri coğrafyamızda ve dünyada toplumcu yurtseverlik ekseninde sulh ve hakkaniyet cephesinden doğru insan dayalı doğrudan demokratik bir toplum devleti ile kamusal mülkiyet temelinde eşitlikçi bir toplum düzeni aranmalıdır… Bölgemizdeki paylaşım ve talana dayalı kirli savaş kapımızdan içeri girmiştir..Emperyalizmin ebeliğinde şehir yada bölge veya “kürt devleti” zırvasına soyunan “sol görünümlü” fikir fukarası uşşaklar garabetlerini düşünsünler…baki selamlar…

  3. emek verilmiş iyi bir yazı.sadece sömürge veya yarı sömürge ülkelerin sömürgeleri olmaz,olamaz sözcüğü buraya eklenebilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir