Search
Close this search box.

Niçin Sürekli Yeniliyoruz… (3)- M. Tanju Akad

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Siyasetin Teorisi ve Pratiği Bilinmiyor

Siyaset bir dizi sonuç elde etmek için yapılır. Bu sonuçlar doğrudan elde edilemez. Bazı ara hedeflerden, aşamalardan geçmek gerekir. Ne var ki bir kez yola çıktıktan sonra daima beklenmedik durumlarla karşılaşılır. Hedeflerin, ara hedeflerin, aşamalarla ilgili öngörülerin ve yöntemlerin sürekli gözden geçirilip değiştirilmesi iktiza eder. Israrlı olmak, aynı yöntemlerle aynı şeyleri tekrarlamak değildir. Sürekli yeni ve uygun yolların geliştirilmesi için yetenekli ve bilgili bir liderlik gerekir. Bu hiçbir zaman sadece liderin aklıyla sağlanamayacağı için, onun yerine ikame edilecek kurullar/kurumlar gerekir. Yani uzun vadeli kurumsallaşma. Gerekli ısrar ve esneklik bileşimi ancak bilgi ve kurumsallaşma ile mümkün olabilir. Aksi halde lider (yerine geçenler) kör bastonuna sarılı misali hep aynı şeyleri tekrarlayıp dururlar, ya da sürekli aşırı esneyip kıvırtırlar. Bu süreçte, sürekli olarak istenmeyen/beklenmeyen durumlarla karşılaşılınca fikirlerin ve yöntemlerin buna göre ayarlanması kolay değildir. İnsanlar alıştıkları şeyleri hemen terk etmek istemezler, isteseler dahi edemezler.

 

Türkiye’de ilerici olduğu sanılan ama aslında öyle olmayan bir kesim vardır. Örneğin CHP’nin küçümsenmeyecek kısmı böyledir. Bir de değişim isteyen ama bunu tanımlayamayanlar vardır. Belki üçüncü olarak bunu az-çok tanımlamaya çalışan ama nasıl yapılacağını bilmeyen, kimi zaman kendilerini “devrimci” olarak niteleyen bir başka kesimden söz edebiliriz. Öyle nitelemekle birlikte, bunların çoğu, söylediklerinin ne anlama geldiğini tam olarak kavramış değildi. Yani ne olacaktı da yaptıkları şeyler devrimci bir iş sayılacaktı. Niçin öyle sayılacaktı. Neye hizmet edecekti. Bunlarla ilgili net bir fikri olmadan, kitaplardan edinilmiş muğlâk bir “devrimci” fikri vardı. Tabii bir de “devrim için savaşmayana sosyalist denmez” gibi sloganlar duyulurdu. Savaş nedir? Ne zaman savaşılır? Kaç çeşit savaş vardır? Neyin devrim, neyin karşı devrim olduğu her zaman belli midir? Devrim diye neler yutturuldu, neler yaptırıldı. Hadi bakalım kolay gelsin.

 

1970’lerin ilk yarısında ortada (belli ve çok olgunlaşmamış fikirlerin dışında) bir toplumcu siyaset olmadığı için genel bir muhalefet yapılıyordu. İkinci yarısında ise toplumcu bir siyasetin oluşturulma sürecine girildi. Bu sürecin içinde yer alarak daha iyi bir şekilde gerçekleştirilmesini umduk. Ne var ki başarılı olamadık. Bunun birinci nedeni, olayların çok hızla tırmanması ve insanların işyerlerinde, mahallelerde ve diğer yerlerde koşturmak zorunda kalmasıydı. Gerçekten de herkese, “arkadaş, dur biraz! Önce kendini geliştir” denemezdi ve zaten en iyi gelişme pratiğin içinde olurdu. Ama buna rağmen, herkesin asgari ölçüde yetiştirilmesi, karşılaşacakları durumlara karşı psikolojik olarak hazırlanmaları, yapmaları gerekenler konusunda uzun vadeli düşünceye itilmeleri gerekirdi. Aralarından seçilen daha uygun kişilerin ise daha önemli görevler için hazırlanması şarttı. Bu yapılmadı ve gittikleri her yerde ellerinden gelenin en iyisini en hızlı bir şekilde yapmaya çalışan insanların büyük kısmı bunu kaldıramayarak dağıldılar. Böylece siyaset yapanlar, siyasetin en önemli unsurları arasında olan kadro yetiştirme ve kurumsallaşma koşullarını gerçekleştiremediler. İşte buna dar pratikçilik denir.

 

Şimdi, bir siyasetin olduğunu var sayalım. Bunun için ayrıca bir siyaset planı gerekir. Hedeflere hangi ara hedef ve aşamalardan geçilerek ulaşılacaktır. Öncelikli işler nelerdir. Hangi yollarla, hangi kesimlere ne tür mesajlar verilecektir. Nasıl ilişki kurulacaktır. Daha yakın veya hasım unsurlara nasıl yaklaşılacak, toplumsal destek nasıl artırılacaktır. Burada kullanılacak yöntemlerin verimliliği nasıl değerlendirilecek ve değiştirilecektir. Bilgi akışı nasıl sürekli kılınacaktır. Gelen bilgilerin geçerliliği nasıl kontrol edilecek, nasıl değerlendirilecektir. Bunların hepsi son derece zor işlerdir. Hevesle yapılsa iyi olur ama heves hem geçicidir hem de asla yetmez. Belli prosedürler gerekir. Bu da çoğu zaman sıkıcıdır. Sokağa fırlayıp iş yapmak isteyen bir kişinin yordam sahibi kılınması uzun ilgi ve emek gerektirir. Kaldı ki, bu yordamları tasarlayacak nitelikte insanları bulmak dahi kolay değildir. Ayrıca, sadece prosedürlere bağlanan insanlar hemen bunalırlar. Bir kısmının serbest bırakılması, ama bir şekilde denetlenmesi ve birilerinin de tüm süreci gözetip, kontrol altında tutması gerekir. Bu işleri yapacak adamlar istense bulunurdu ama onları kazanacak bir yaklaşım eksikti.

 

Değerli okur. Bunları şimdi söylediğimizi sanmayın. 1970’lerde de çok dile getirdik ama dinleyecek kulak bulamadık. Biraz bulduysak da sadece dinlendi o kadar. Serbest stilde siyaset yaptıklarını sananlar için bunlar fuzuli şeylerdi. Siyaset oluşturulma süreci bir türlü gelişmedi, siyasi liderlik oluşmadı ve dört dörtlük bir yenilgiye uğranıldı. Utanç verici değil de, acıklı olarak tanımlamak daha uygundur. Haa! Kulak verilseydi farklı olur muydu, ne kadar farklı olurdu… bunu bilemeyiz. Farklı olması için farklı bir liderliğin teşekkül etmesi gerekirdi ama etrafta buna talip olan da yoktu. Bir noktadan sonra herkes topu ayağından çıkarmaya çalışıyordu.

 

Toplumcu bir siyasetin geliştirilmesi, hele muhafazakâr bir İslam ülkesinde son derece zor bir iştir. Bunu daha da zorlaştıran şey, batılı güçlerin ilerici güçler arasından seçtikleri kişileri yanlarına çekip liberal ve etnik siyasetlerin peşine takmalarıdır. Türkiye’de 68 kuşağından ve takip eden kuşaklardan çok sayıda kişiyi kontrollerine alıp kullanıyorlar. Bu kadar karmaşık bir süreç içerisinde çok daha titiz bir çalışma yapmak gerekirken, insanlara nasıl kullanıldıklarını bile anlatmakta büyük zorluk çekiliyor. Bugün Türk solunun ve sağının büyük kısmı emperyalizmin dolaylı kontrolü altındadır. Bunu bilmeden adım atan herkes felakete katkıda bulunur. İşin ilginci, çoğu ne olduğunun farklında değil, ama hainler takımının listelerinin çok doğru bir şekilde yapılmış olduğunu da memnunlukla görüyoruz. Yani, etraf o kadar da boş değil.

 

Bu arada hep siyasetten söz ediyoruz da, siyaset yapmak için önce bir siyaset sahibi olmak gerekir. Bu da bir sonraki bölümün konusu olacak. Bakalım bu tefrikanın sonu gelecek mi?

 Tanju Akad

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir Yanıt

  1. Gidişatta arzu edilen değişim istikametinde politika yapmak çin bilgi taşıayan suya renk katacak bir irdeleme ve kıymetlendirme ile HAL’i KAL yapacak bir üretecimiz ve kollektif şuurumuz olmalıdır…Baki selamlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir