RAND Raporu: ‘Balkanlar’dan Batı Çin’e: TÜRKİYE’NİN YENİ JEOPOLİTİK KONUMU’
ABD’nin Yeni Dünya Düzeni’ nde Türkiye Jeopolitiği
Haluk Başçıl
1980’li yılların ortalarına doğru, ABD, SSCB’nin bir krize doğru gittiğini tespit eden ABD Dışişleri Bakanı Shultz, 1985 Şubatında San Fransisco’da yaptığı konuşmada buna işaret eder;
‘‘Yıllarca, komünist diktatörlükleri yaymak isteyen düşmanlarımız, herhangi bir sakınmaya gerek görmeksizin dünyanın çok yerinde yapılan ayaklanmalara destek olmuştur. … Komünizmin herhangi bir zaferinin geri çevrilemez olduğunu sanmışlardır. Bugün, Sovyet İmparatorluğu kendi iç problemlerinin ve karışık dış ilişkilerinin baskısı altında zayıflamaktadır. … Dünyadaki demokratik güçler, desteğimizi hak etmektedirler. Onları terk etmek, utanç verici bir ihanet olur; yalnızca bu cesur erkekleri ve kadınları terk etmek değil, aynı zamanda en yüksek ideallerimizi de terk etmek anlamına gelir.’’
ABD’deki düşünce kuruluşları, Bakanlıklardaki uzmanlar, stratjesitler-politika yapıcılar, zayıflayan SSCB’ye ve bu zayıflamanın dünya üzerindeki sonuçlarına yönelik yoğun bir çalışma ve tartışma içine girerler. Yeni Stratejiler, buna uygun genel-bölgesel politika planları yaparlar. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Soğuk Savaşın sona ermesi, Dünya’da bir şaşkınlık, bilinmezlik yaratır. ABD’nin ve Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşturduğu Komünizm düşmanlığının bir anda altı boşalır. Ülkeleri bir arada tutmada tutkal işlevi gören ortak düşman: ‘Komünist blok’ artık yoktur.
Z. Brezezinski, ‘‘Soğuk Savaş koalisyonunun özü, ortak değerlerin olması ve komünist diktatörlüğü reddetme temelinde, Sovyetler Birliği’nin gücüne karşı çıkmakta yatıyordu. Koalisyonun kritik ifadesi, … (NATO tarafından resmileştirilen) Atlantik İttifakı idi ve amacı Sovyetlerin daha fazla yayılmacı politika izlemesini engellemekti. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılması, …. aynı zamanda bu, müttefiklerin gelecekteki görevinin ne olacağı sorusunu gündeme getirmişti.”
Robert Kagan, ‘‘Soğuk Savaş’ın sonunda, Amerikan yasallığının bu temelleri … yerle bir oldu. Soğuk Savaş sonrası dönemde bunların yerini alabilecek çok fazla şey yoktu. Radikal, askeri İslam, terörizm olarak ne tür bir tehlike oluşturursa oluştursun, Batı liberal demokrasisi için ideolojik bir tehdit olarak komünizmin yerini asla alamazdı. Bugün, “özgür dünya”nın lideri ifadesi neredeyse Amerikalıların kendileri için bile biraz saçma görünmektedir”
1991’de SSCB’nin resmen dağılmasıyla birlikte, ABD Batı dünyasındaki hegemonyasını sürdürmek amacıyla komünizmin yerine konulacak yeni bir ortak düşman arayışına girişir. Aynı zamanda 1980’lerin 2. Yarısında başlattığı ve yeni ABD stratejisi ve politikalarına ilişkin ABD’deki Savunma Bakanlığı, CIA, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon vb. çalışan uzmanlar, üniversitelerdeki çeşitli akademisyenler, “think tanklar”(çeşitli düşünce kuruluşları-Vakıflar) vb farklı yaklaşımları ortaklaştırılmaya çalışılır. Tartışmalar, Yeni Dünya Düzeni olarak isimlendirilen yeni bir ‘Pax Amerikana’ üzerinde uzlaşma ile sonuçlanır. (Bakınız ‘Küreselleşme, Savaşlar-İç Çatışmalar, www.anafikir.gen.tr)
Her bir bölgenin uzman stratejist ve politika üreticileri Yeni Dünya Düzeni planına uyumlu yeni bölge politikaları oluşumuna yönelirler. Genel strateji-politikalar ile bölge politikaları bütünselleştirilir. Orta-Doğu’ya yönelik olarak oluşturulan ve Büyük Orta Doğu Projesi (önceleri BOP sonraları Kafkasları da içine alacak şekilde GOP-GBOP) olarak adlandırılan politik-askeri strateji bu çalışmanın bir ürünüdür.
Yeni Dünya Düzeni ’ne uygun olarak oluşturulan bölge politikalarının başında da Balkanlar, Orta-Doğu, Kafkaslar ve Orta-Asya geliyordu. Türkiye, yeniden yapılandırılarak Batı’ya entegre edilmesi planlanan bölgelerin kesişme noktasında bulunuyordu. Zira Türkiye bu bölgedeki ülkelerin birçoğuyla benzer kültürel, etnik, dini özellikler ile ortak bir tarihsel geçmişe sahipti.
Jimmy Carter hükümetinde Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapan ve birçok önemli diplomatik görevler üstlenmiş olan Richard Holbrooke de bunu açık ve net olarak ifade etmiştir;
” Türkiye … Avrasya kıtasında, ABD açısından önem taşıyan hemen hemen her konunun kesişim noktasında bulunmaktadır.”
F. Stephen Larrabe, Ian o. Lesser de Türkiye’nin konumuna ilişkin aynı şekilde düşünürler:
‘’Türkiye Avrupa ve ABD için stratejik önemi gittikçe artan üç önemli bölgenin tam ortasında bulunmaktadır: Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu ”
ABD emperyalizminin Yeni Dünya Düzeni stratejisinde Türkiye önemli bir yere sahiptir. ABD’nin Ulusal Güvenlik Araştırma Bölümü, Savunma Bakanlığı ve araştırma yapan düşünce kuruluşları-Vakıflar daha 1985’lerden itibaren Türkiye’nin yeni rolüne yönelik raporlar hazırlarlar. Bu raporlarda Türkiye’nin, Avrupa ve Balkanlar Rusya-Kafkaslar-Orta Asya ve Ortadoğu’ya yönelik gittikçe artan rolü ele alınır.
RAND Corporation başta olmak üzere çeşitli düşünce kuruluşlarının hazırladıkları Türkiye raporları bir süre sonra kitaplaştırılır. Türkçeye çevrilerek kitaplaştırılan bu politika belgelerini kısaca tanımak, ABD’nin yeni dönem politikalarını anlamamızda yararlı olacaktır.
1. Balkanlar’dan Batı Çin’e: TÜRKİYE’NİN YENİ JEOPOLİTİK KONUMU
RAND Corporation’un raporlardan birincisi, Graham Fuller’in hazırladığı ‘Avrupa’nın Doğu’sundan Çin’in Batı’sına: Türkiye’nin Dünyada artan rolü, sonuçları ve Batı’nın çıkarları’ dır. İkincisi, Ian. O. Lesser’in yazdığı ‘Köprü mü, Bariyer mi: Soğuk Savaş sonrası Türkiye ve Batı” dır. Üçüncüsü de Paul Henze’nin yazdığı ‘Türkiye: 21. Yüzyıla doğru’ dur. Bu üç rapor 1993 yılında RAND raporları olarak yayınlanır. Alfa yayınları da 2000 yılında bu raporları Türkiye’de kitaplaştırır. Alfa iç kapak tanıtımında, bu raporların orginal adlarına ve yayın tarihlerine değinmez. 1989-1991 yılları arasında Türkiye de, ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Abromowitz, kitaba Sunuş yazısı ile katkı verir. Kitapta isimsiz uzun bir Önsöz yazısı da yer alır. Kitapta bu üç raporun dışında (internette ismine ulaşılamayan ve RAND’ın web sayfasındaki yayıncı isimlerinin olduğu bölümde yer almayan) J.F. Brow imzalı ‘Türkiye: Yeniden Balkanlar’a mı?’ başlıklı bölüm ilave edilmiştir.
1990’lardaki gelişmeler ışığında revize edilerek 2000 yılında, ‘Balkanlar’dan Batı Çin’e: TÜRKİYE’NİN YENİ JEOPOLİTİK KONUMU’ ismiyle Türkçeye kazandırılan kitabın Önsöz’ünde şu bilgi verilir: ‘
’Bu kitabın orijini 1990 Sonbaharında Türkiye’nin bölgesel ortamındaki dönüşüm henüz başlarken gerçekleştirilen bir RAND araştırmasına dayanmaktadır. … ABD politikası açısından bölgesel istikrarın önemini anlama ihtiyacını ortaya çıkaran, iç ve dış eğilimlerin belirlenmesi fikrinden hareket etmiştir. RAND’ın Akdeniz, Balkanlar, Orta Doğu ve Sovyetler Birliği’ni ele alan ve sürmekte olan araştırmasından ayrı olarak, Türkiye’nin beklentileri ve yöneliminin de kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi ihtiyacından kaynaklanmıştır. Dört yazar da (Graham Fuller, Paul Henze, J. F. Brown ve Ian O. Lesser yazarın eki) bölge ile faal bir şekilde ilgili olup, Graham Fuller ve Paul Henze Türkiye sahnesinde resmi gözlemci olarak uzun bir deneyime sahiptir. Çalışmanın 1992 yazında resmen tamamlanmasından bu yana, Türkiye içinde ve Bosna’dan Orta Asya’ya kadar Türkiye’nin çevresinde yaşanan gelişmeler, sadece Türkiye’nin önemini artırmıştır. …bölümler bu değişimleri de kapsayacak biçimde revize edilmiş ve güncelleştirilmiştir. Kaçınılmaz olarak olayların hızı bu çalışmanın hızını aşacaktır. Ancak uzun vadeli eğilimler ve incelemenin temel çizgileri değişmeyecektir’’
Kitap içeriğine bakıldığında aşağıdaki sorulara cevap üretilmeye çalışılmaktadır:
• İslamcı Doğu ve Batı arasında Türkiye’nin yönelimi ne olacaktır?
• Uluslararası eylemciliğin tehlikeleri konusundaki geleneksel Atatürkçü fikirler ne ölçüde değişecektir?
• Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya’daki Türk ve Amerikan çıkarları benzeşecek mi, yoksa çelişecek midir?
• Bölgesel krizlerde Türkiye’nin tutumuna ilişkin Beklentiler nelerdir?
‘’Kitapta başlıca şu sonuçlara ulaşılmaktadır: Türk dış politikası giderek artan bir şekilde Orta Asya, Balkanlar ve Orta Doğu üzerinde odaklanacaktır. Türkiye’nin Orta Asya cumhuriyetleri arasındaki rolü gerek Türkiye, gerekse Batı açısından kritik ve önemli olacaktır. Yeni ülkeler hem bir kalkınma modeli olarak hem de maddi yardım sağlaması için Türkiye’ye yöneleceklerdir. … Batı yatırımları için bir geçiş yolu teşkil edebilecektir.’’
Kitaplaştırılan bu raporda varılan sonuç ise net ve açıktır:
‘‘ … incelemeler Türkiye ve Batı konusunda uzun vadeli beklentileri ortaya koymaktadır. …Birçok Türk’ün de kolaylıkla kabul edeceği üzere, Türkiye’ye ilişkin strateji sadece Türkiye’ye bırakılamayacak kadar önemlidir.’’
Haluk Başçıl
Devam edecek… 24 Kasım 2014 Pazartesi Gelecek yazı: RAND yayını: ‘Türk- Batı İlişkilerinin Geleceği: Stratejik Bir Plana Doğru’ ve Washington Orta Doğu Politikası Enstitüsü yayını: ‘Türkiye’nin Yeni Dünyası, Türk Dış Politikasının Değişen Dinamikleri’
[1] Diplomasi, Henry Kissinger, T. İş Bankası Yayınları, Mart 2014, S 752
[2] Tercih, İnkilap Kitabevi, Z. Brezezinski, 2005, s 55
[3] Cennet ve Güç, Yeni Dünya Düzeninde Amerika ve Avrupa, Robert Kagan, koridor yayıncılık,2005, s 138
[4] Türkiye’nin Yeni Dünyası, Türk Dış Politikasının Değişen Dinamikleri, Önsöz, Fred S. Lafter
[5] Türk Dış Politikası Belirsizlikler Döneminde, F. Stephen Larrabe, Ian o. Lesser,Ötüken Neşriyat AŞ. 2004, s 17
[6] Günümüzde Türkiye’nin Dış Politikası, Derleyenler: Barry Rubin ve Kemal Kirişçi, Önsöz, s 1
[7] Balkanlar’dan Batı Çin’e, Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu, Önsöz, s xvıı
[8] Sunuş, Büyükelçi Morton Abramowitz, Balkanlar’dan Batı Çin’e, Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu,S XI
[9] Köprü mü Engel mi? Soğuk Savaşın Ardından Türkiye ve Batı, lan O. Lesser, Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu s127
Bir Yanıt
Soğuk savaş döneminde Sovyetlerin altını oyup da “aaaa bakın komünizm çöküyor,
olacağı buydu” diyen Amerikalı köpeklere “Bu bölgede ne işiniz var
ulan?” “Bu üslerinizin ne işi var burada lan?” diye sorulmadıkça
Orta Doğu’da BOP “istikrarlı bir şekilde jop olup Bölge halklarının kı…
gir… Her halk, aptal aptal bakarak diğer halkların nasıl be… izleyip duruyordu,
en sonunda tüm halklar Türkiye’nin ka… ka… nasıl be… izleyecektir. Türkiye sömürgeler arasında en haysi… dir.