Tek çözüm bölgesel-konfederal birlik

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Editörün Notu: Lübnanlı düşünce ve eylem adamı Enis Nakkaş’la yapılan, Ortadoğu bölgesinin hali hazırdaki durumunu, muhtemel gelişmeleri ve bu bölgeyle ilgilenen uluslararası ve bölgesel aktörlerin politikalarını (özellikle de İran’ın bakış açısından) anlamak bakımından önemli bir röportajı yayınlıyoruz…

Enis Nakkaş, yıllarca FKÖ eski lideri Yaser Arafat’la birlikte mücadele vermiş bir el-Fetih üyesidir ve Lübnan’daki el-Fetih güçlerinin eğitiminden sorumlu olmuştur.

 

 

Enis Nakkaş röportajı: Tek çözüm bölgesel-konfederal birlik

04 Kasım 2014

Neden bölgesel-konfederal bir proje önermeye çalışmıyoruz? Dolayısıyla alternatif proje var aslında. Bunu küçük kapılarda önermek yerine yüksek sesle dillendirmek gerek. Silahlı çatışmalardan endişe duymuyorum. Bu anlamda bütün bölgede elimizi değil, parmağımızı koyduğumuz her yerde zafer kazandık.

 

Spiker: Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e, IŞİD’in yayılmasından endişe eden Körfez’e kadar bölgede bir dizi gelişme var. Terörle mücadelede uluslararası ittifaklar, Ukrayna meselesi, Rusya’nın pozisyonu…

Tüm bu dosyaları konuğum Strateji ve Güvenlik Kurumu Koordinatörü Sayın Enis Nakkaş ile konuşacağız. Hoş geldiniz.

Enis Nakkaş: Ehlen ve sehlen.

Hangi dosyadan başlayacağımı bilemiyorum. Irak’tan mı, Suriye’den mi, Ukrayna’dan mı yoksa Lübnan ve terör tehlikesinden mi başlayalım? Hepsi birbiri ile bağlantılı gibi duruyor. Dünya terörle mücadele etmeye karar verdi gibi. İnşa edilecek bu ittifak hakkında ne düşünüyorsunuz?

Enis Nakkaş: Terörle mücadele etme kararı verildi ifadesi çok doğru bir ifade değil.

Spiker: 40’tan fazla devlet ”terörle mücadele” diyor sayın Nakkaş?

Enis Nakkaş: Mühim olan bu değil. 11 Eylül’den sonra terörle mücadele kararı verildikten sonra uluslararası işbirliği şimdikinden çok daha büyüktü. Ben gerçek bir terörle mücadele kararının, terörün kaynaklarını ortadan kaldırmayı ciddi bir şekilde tartışmaya başladığımız zaman verilebileceğini düşünüyorum. Teröre yardım nereden geliyor? İmkanlarını nasıl sağlıyor? Öncelikle terör kaynaklarını kurutmak gerek. Fakat aşırılığa davet çıkaran siyasetlere devam edildikçe terörü ortadan kaldıramazsınız. Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptığı gibi ”terörü destekleyen ve büyüten bazı ülkeleri, bize yakın olduklarından dolayı görmezden gelelim” derseniz terörü ortadan kaldıramazsınız. Özellikle ki bu ülkelerin medyası terörü desteklemeye devam ederken. Bunlardan bazıları Irak’taki IŞİD olgusunu ”yerel taleplerden doğmuş yerel devrim” olarak vermeye devam ediyor.

Askeri faktörün iki yüzü var. Biri terör örgütlerinin karargahlarını vuran bir görüntü çizecekken bir diğer gerçek yüzünde ise gördüğüm kadarıyla Amerika’nın bölgedeki müttefikleri ile ittifaklarını yeniden inşa edeceğidir. Çünkü bu müttefikler dağıldı, aralarında rekabet var, yeni denklemler var. Bu güçleri bir araya getirip, bölgedeki müttefiklerini bir arada tutmak istiyor. Böylece bu bölge, kontrolleri dışına çıkamayacak. Bu müttefikler kendi aralarında rekabet ediyor, ne Irak’ta, ne Suriye’de ne de Lübnan’da herhangi bir başarı elde edebiliyor. Bölge kontrollerinden çıkacak. Dolayısıyla müttefiklerini yeniden bir araya getirip yeni bir ittifak inşa etmek zorunda. Bunu yaparken de ”terörle mücadele” şiarını kullanıyor. Başarılı olur mu olmaz mı birazdan açarız.

Spiker: Yani şimdi IŞİD’e karşı Irak’ta, Suriye’de veya Körfez’e uzanması halinde Körfez’de savaşacak güçlü uluslararası bir ittifaktan çok yeni bir dönem mi söz konusu?

Enis Nakkaş: Lavrov’un açıklamasından önce haberleri takip eden herhangi bir insan Suriye’nin bu işin dışında tutulduğunu gördü. Teröre karşı savaş veren Suriye ordusu, Suriye devleti bu işin dışında tutuluyor. Sen sahada teröre karşı savaşan gücü bu işin dışında tutacaksan, burada farklı gayelerin olduğunu hemen söyleyebiliriz. Sen, bölgedeki rolünü ve gücünü itiraf ettiğin ve tanıdığın İran’ı da bu işin dışında tutuyorsun. Yani öyle gözüküyor ki bilinen, klasik müttefiklerinle iş yapacaksın. Bu müttefiklerin de az önce söylediğimiz gibi birbirleri ile mücadele ediyorlar. Bugün Türkiye ve Katar ekseninin, Arabistan ve kısmen Mısır’ın olduğu eksenle mücadele ettiğini biliyoruz. Sır değil. Bütün bu ülkeler de, ABD’nin çeşitli seviyelerdeki müttefikleri. Türkiye NATO üyesi ve bölgede NATO çıkarına siyasetler güdüyor. Katar ise tabiri caizse ikili oynuyor. Gazze, Mukavemet ve Filistin’e yakın olduğu gibi bütün bölgeye operasyon yapabilen en büyük askeri üsse sahip. İsrail de mühimmata ihtiyaç duyduğunda bu askeri üsteki depolardan mühimmat sağladı.

Spiker: İsrail mi?

Enis Nakkaş: Evet. Savaş sırasında İsrail’e buradan füzeler ve uçak parçaları gönderildi.

Spiker: Biraz adaletsiz değil mi bu? Halid Meşal Doha’da, müzakereler var…

Enis Nakkaş: Hayır, hayır. Ben Sheraton Otelinin 5. katında Halid Meşal’e de söyledim bunu. Halid kardeş, bugün bu otelin 5. katında biz oturuyoruz ama Mossad’ın ofisinin de 2. katta olduğunu bilmen lazım, dedim.

Spiker: Yeni mi oldu bu?

Enis Nakkaş: Bu olay eski ama Mossad’ın iletişim ve ilişkiler ofisi aynı yerde mevcut. En büyük hava üssünün Katar’da olduğu sır değil. Bu üssün de tam özgürlükle hareket ettiği de sır değil. Mazlumdur diyemeyiz. Adaletsizce de diyemeyiz. Protokoller, bilmesine izin vermiyor diyemeyiz. Protokoller, Katar’ın üsten çıkan uçakları ve nereye gittiklerini bilmesine izin veriyor. İsrail’e mühimmat götüren uçakları engelleyemez ama nereye gittiklerini bilir. Bu farklı bir mevzu. Önemli olan ABD’nin, bölgedeki müttefiklerinin birbirleri ile mücadele ediyor olmasıdır. Aralarında ciddi sorunlar var. ABD müttefiklerinin her birinin Suriye ve Irak’ta, kendi gündemlerine göre hareket eden silahlı grupları var.

Müttefikleri bu şekilde devam edemezdi. İsrail de Gazze savaşında, halk dilinde söylendiği gibi rezil oldu. Yani bazıları Temmuz savaşının İsrail için istisna olduğunu düşünüyordu. Hayır, alakası yok. Artık bir kaide bu. İsrail hedeflerini gerçekleştiremiyor. Kaçıncı oluyor bu başarısızlık? İstisna değil artık. Amerika’nın bölgedeki öncelikli müttefiki. Ürdün ise korkuyor. Birçok işe bulaştı. Militanların giriş çıkış yaptığı bir sınır bölgesine sahip. Aynı zamanda Ürdün’ün içinde IŞİD var diyebiliriz. Güney Ürdün’de IŞİD’in ciddi bir tabanı var. Dolayısıyla çok rahat bir pozisyonda değil. Türkiye ise Amerika’ya ”bölgenin haritalarını yeniden çizebilirim, çıkarlarını garanti altına alabilirim” mesajı vermişti ama her konuda başarısız oldu. Arabistan ve diğerleri ve ilaahiri. Dolayısıyla IŞİD’in varlığını kullanarak, IŞİD ile mücadele bayrağı altında, Amerikalılar müttefiklerini bir araya getirmek, safları sıklaştırmak, bölgede hedeflerini belirlemek ve düşman olarak gördüklerini bu işin dışında tutarak kontrolü sağlamak istiyor. Mantıkları şöyle işliyor: ”Rusya, İran ve Suriye bu işin dışında olmalı”. Bunu diyemeyen Amerika eski Amerika olamaz zaten.

Spiker: Amerika yıllardır ”terörle mücadele” ediyor. Müttefiklerini toplamak istemesi, bu kadar tafsilat istemez sayın Nakkaş. Bazı Amerikalı yetkililer de Obama yönetimi süresince IŞİD’e karşı zafer gerçekleşmeyecek diyorlar.

Enis Nakkaş: Evet bu doğru bir bakış açısı. Niye? Afganistan’daki deneyimleri bunu kanıtlar nitelikte. Afganistan’da, bugün hazırladıkları senaryonun aynısı vardı. Biz yere inmeyiz dediler. Biz uçaklarla destek veririz Afgan güçleri ve aşiretleri de karadan ilerler Taliban’ı kovar demişlerdi. Taliban’ı Kabil’den atıp yönetimi ele aldıklarında müttefik olabilecek bir rejim inşa etmek amacıyla güçlerini yere indirdiler. Hatalı oldukları görüldü. Kaide ve Taliban hala oradalar ve savaşlarına devam ediyorlar. 2001 yılından 2014’e kadar. 13 yıl oldu. Kaide ve Taliban ile savaşıyorsun ve bitmediler.

Buna benzer bir savaş sahasına giriyorsun. Kuzey ve doğu Suriye ile Irak kuzeyinin ve batısının büyük bir bölümünü kapsayan bir saha. IŞİD’in de bölgede hareket halinde olduğunu unutmadan tabi. Ürdün’de, Kuzey Afrika’da, Lübnan’da, Körfezde ve başka bölgelerde hareket halindeler. Dolayısıyla tüm bu bölgenin özel bir sürece ihtiyacı var. Her kim bir iki ay veya bir kaç sene içinde bu meseleyi askeri çözüm ile halledebilirim diyorsa yanılgı içindedir. Mantıklı da değildir. Kamuoyunu da uzun sürecek bu meseleye hazırlıyorlar. Yerel güçleri kullanma konusuna gelince de Afganistan’da denendi yerel güçler. Şimdi ise bölge ülkeleri denenmek istiyor. Hangi bölge ülkesi böyle bir savaşa direkt girebilir?

Spiker: Yardım ederler. Körfez destekler. Türkler de yardım eder.

Enis Nakkaş: Desteklerler evet ama mesela Türklerin askeri olarak müdahil olacağını hiç sanmıyorum.

Spiker: Niye olmasın? Tehlike altındalar.

Enis Nakkaş: Türk ordusunun ve siyasi isimlerinin birden fazla deneyimi bunun delilidir. Irak işgalinden bu yana müttefiklerine sınırları açmayı reddettiler. Türklerin müdahil olduğu tek bölge Irak kuzeyindeki Kürtlerin bölgesiydi. Saddam Hüseyin döneminden kalan ve Türklere ”terörle mücadele” başlığı altında 40 km içeri girme izni veren bir ittifak var. Suriye’deki operasyonlara ve topçu desteği verdikleri Keseb operasyonuna rağmen belirleyici olacakları askeri bir müdahale yapamadılar. NATO’nun Libya’da yaptığı gibi ”devrimcileri ve halkı koruma” sloganı vardı Türkiye’nin ama müdahil olmadılar. Lazkiye sahilinde hareketlenen ilk uçağı da düşürüldü. Ürdün ise herhangi bir ittifaka dahil olmayacağını ve bu savaşa iştirak etmeyeceğini ilan etti.

Spiker: John Keryy onları ikna etmeye gitti ama.

Enis Nakkaş: Fikirlerini değiştirebilirler tabi ama ilan etmezler. Ürdün’ün ”IŞİD’e karşı mücadele ittifakında biz de varız, güçlerimiz de IŞİD’e karşı savaşacak” diyebileceğini sanmıyorum. Aksi takdirde güney Ürdün patlayacaktır.

Spiker: Maan mı?

Enis Nakkaş: Maan’da kısa bir süre önce silahlı, RPG’li gösteriler oldu. Ürdün, gidişatı askeri güçleriyle değil hapishanedeki bazı tutukluları gizli bir antlaşma ile serbest bırakarak kontrol altına alabildi. Ürdün kendini biliyor. Bugün IŞİD’e karşı Ürdün ordusu ile savaşa dahil olursa, ama alenen dahil olursa Ürdün’ün güneyi infilak eder. Dolayısıyla Kerry’ye ”biz de güçlerimizle birlikte bu ittifaka dahil olacağız” diyemeyecekler.

Spiker: O halde Ürdün dahil olmazsa, Türkiye istemiyorsa, Körfezin gücü yoksa Amerikalılara kim iştirak edecek?

Enis Nakkaş: Amerikan merkezlerindeki akıllar bölgedeki kendi deyimleri ile ”Sünni aşiretler, bölgedeki Sünni devletlerin siyasi ve maddi desteği ile IŞİD’e karşı savaşırken biz de uçaklarla onlara yardım ederiz” diyor. Lakin Türk, Suudi veya Katarlı güçlerin savaşa aleni katılacağını sanmıyorum. Az önce dediğim gibi bir şeyler gizli kalır. Bugün Libya’da da aynısı yaşanıyor. Birileri havadan saldırıyor ama kimin saldırdığını kimse bilmiyor. Uçaklar bombalıyor ama kimin uçakları? Bilinmiyor.

Spiker: Emirlikler katıldı deniliyor.

Enis Nakkaş: Çok şey söyleniyor. Resmi söylemlerden ve itiraflardan uzak durmak gizlilik ile ilgili. Büyük devletler kaçınılmaz olarak bu hava saldırılarını kimin yaptığını bilir. Siyasi ve güvenlik sebeplerinden dolayı da açıklanmaz. Bazen açıklanır ve açıklama geri çekilir. Amerika’nın yaptığı gibi. Bu uçaklar Emirlik ve Mısır uçakları demişti. Daha sonra Mısır’ın sert tepkisinden dolayı emin değiliz açıklaması yaptılar. Amerika mı emin olamayacak? Amerika bugün Libya’yı vuran uçakların kimin olduğunu bilmiyorsa, gelişmiş uydularını ve bölgedeki radarlarını toplasın gitsin.

Spiker: Esas noktaya gelelim. ABD tüm ihtilaflara ve denklemlere rağmen müttefiklerini nasıl toparlayacak? Amerika ne yapabilecek bu müttefikler toparlamak için? Hangi esasa göre? Mısır Rusya’yı ziyaret etmişken, İhvan farklı bir konumdayken vs. müttefikleri bir araya getirecek faktör nedir?

Enis Nakkaş: Amerika veya batılılar bir şeye giriştikleri zaman mutlaka başarılı olacaklar diye bir şey de yok. Başarılı olamayacaksa niye öyle yapıyor diyoruz. Başarılı olamayacak. Bize göre hesapları hatalı. Müttefikleri kendi aralarında sıkıntılı. Tamam Nusra’yı, İslam Ordusu’nu ve Zehran Alluş’u bir tarafa bırakalım. Hatta Zehran Alluş’a yardım edelim ama IŞİD’e karşı beraber hareket edelim diyor. Aramızda bir koordinasyon olsun en azından diyor. Bu şekilde bu durum bize İran, Rusya ve diğer güçlere karşı mücadele izni verir. Amerika’nın özet olarak hayali budur. Bunu nasıl hayata geçirebilecek? İşte Kerry’nin ve Hagel’in ziyaretlerini izliyoruz.

Spiker: İngiltere ve Amerikalılar bir taraftan ve Körfez bir taraftan olmak üzere destekler gelecek.

Enis Nakkaş: İşin içinde para olduğu sürece Körfez’den ödeme yapması istenir.

Spiker: Cidde’de Türkiye, ABD ve Körfez bir araya gelecek.

Enis Nakkaş: Mühim olan bir başka nokta da Kerry’nin Nebil Arabi’ye telefonu. Bu telefonla Arap Birliğinin vereceği beyanda duracağı noktayı bildirdi. Daha sonra Nebil Arabi çıkıp ”Bütün Arap devletleri IŞİD’e karşı mücadele edecektir” dedi. Genel bakış bu. Uygulamaya geçtiğimiz zaman neler olacak? Terörden kastınız nedir? Nusra Cephesi bunun içinde mi? İslam Ordusu, diğer silahlı gruplar ve Irak’ta da hükümet karşıtı olan silahlı gruplar var. IŞİD’ ten önce birçok grup vardı bombalı araç saldırısı yapan, intihar eylemleri gerçekleştiren. Onlar ne olacak? Bunlara ne dersiniz? Ne isim verirsiniz? Bunlar da terör. Peki bunları da kapsayacak mı mücadeleniz? Tam aksine yardım ediyor, finanse ediyor ve medya yoluyla bu grupları destekliyorlar. Bence uğraşlarını bir noktada ittifak kurmak üzere verecekler, o da sadece IŞİD’in hedef olması.

Spiker: Amerika karaya inmeyecek. Müttefikleri de söylediğiniz gibi müdahil olmayacak. Sadece havadan mı vuracaklar?

Enis Nakkaş: Yabancı güçler sadece havadan vuracak. Bu karada güçleri yok anlamına gelmez. Bugün İngiliz SAS özel birlikleri var.

Spiker: Nerede Irak’ta mı?

Enis Nakkaş: Yani bugün Irak’a gönderdikleri 130 uzmandan bahsediyorlar. Nedir bu uzmanlar mühimmat ve silahları mı sayıyorlar?

Spiker: Danışmanlar. 350 Amerikan danışmanı var.

Enis Nakkaş: Onlar uçaklara talimat veriyor, Peşmerge’ye eğitim veriyor, planlamada yer alıyor, özel savaşlarda yer alıyor, destek gönderiyor… Bu bir savaş. Her parçasında yer alıyor. Irak’ta İngiliz SAS özel birlikleri var. Yarın ilan edilmeden Fransız özel birlikleri de sahada yerini alabilir. Bunlar resmi olarak ilan edilen işler değil. Özel ve gizli. Her zaman savaş sahasındadırlar. İlan edilmezler.

Spiker: Sayın Nakkaş Ruslar ne yapacak?? İzleyecekler mi her şeyi?

Enis Nakkaş: Lavrov, başarısız olacaklar dedi. Kimse bir şey için hele ki Rusya boşu boşuna ”başarısız olacaklar” demez. Demek ki başarısızlığa uğratacak bir şeyler olacak, başarısız kılacak bir program hazırlanacak. ”Rusya seyirci mi kalacak?” sorusuna dönelim. Seyirci kalacak mı? Hayır. Sebep? Musul işgalinden sonra Irak’a askeri destek veren Rusya oldu. Amerika’dan 500 milyon dolara silah satın aldılar ama ABD şu ana kadar Irak ordusuna bir şey göndermiş değil. Açıklamalarında bazı şartları öne sürdüler. ”Herkesin iştirak ettiği merkezi hükümetten sonra bu silahı size nasıl temin edeceğimizi düşünürüz” diyorlar. İsrail bu satışa veto koydu. F-16’lar, Apachi helikopterler… İsrail bunları kendisi için bir tehlike olarak görüyor. Veto veriyor. Fakat bu dönemde, merkezi hükümet oluşturulmazdan önce Ruslar ne yaptı? Uçaklar gönderdi, beraberinde uzmanları gönderdi, helikopterler gönderdi… Gördüğüm bazı uçaklarda hala Rus ordusunun amblemi var. Dolayısıyla Irak güçlerine destek olarak doğrudan savaşa girdiler. Seyirci kalmadılar. Bugün, müttefikleri ile hareketliliği arttıran Amerika’ya karşı Rusların da harekete geçeceğini göreceğiz. Sadece Irak’ta değil, Suriye’de de eşlik edecek şekilde. İki gün önce bir Suriye kanalındaydım. Orada da söyledim. Suriye’nin elindeki yeni uçakları görüyor musunuz? Yeni roketleri ve hava kuvvetlerinin silkinişini. Neden 3 yıl boyunca görmediğimiz bu sahneyi şimdi görüyoruz? Bu yeni faktörlerin, yeni hesapların varlığına işaret.

Spiker: Yani bugün B planındayız o zaman. Sayın Nakkaş ama bugün bazıları Rusların Suriye’ye ve Irak’a yeterli desteği veremeyeceği görüşünde. Yani bir adım veya 3 çeyrek adımları varmış gibi, fazla değil.

Enis Nakkaş: Yok bu şekilde okuyamayız. Siyasi alanda dünyaya karşı Suriye’nin yanında durup veto vermesi başlı başına önemli bir şey. Cenevre’deki tüm toplantı ve organizasyonlardaki diplomatik süreçlerde oynadığı rol, kimyasal silah sorununda getirdiği çözüm ve diğer meseleler, en önemli siyasi-diplomatik kalkan oldu. Tabi buna Çin-Rus ittifakı da diyebiliriz. Bunu da unutmamamız lazım çünkü koordinasyon hep Çin ve Rusya arasında gerçekleşti. Şimdiye kadar Suriye’nin sahada, kentlerde verdiği savaşlarda ihtiyacı olan her şey Rusya’dan sağlandı. En son Jobar’da tünelleri imha etmede kullanılan özel roketler de Rusya’dan sağlandı. Irak’ta durum daha açık. Helikopterler ile birlikte 300 teknik uzman göndereceğiz dediler. Ne demek 300 teknik uzman? Benzin mi dolduracak bu teknik uzmanlar? Hayır. Yani, tüm araçlar ve imkanlarla yardım ediyorlar. Öte yandan Irak ordusunun IŞİD mevzilerini vurduğu uçaklara da dikkat edin. Bana göre Rusya Irak’ta yeterli şekilde harekete geçti. Dozu da daha artırabilir tabi.

Spiker: Ukrayna’daki çatışmanın bölgedeki denklemlere etkisi ne olacak? Yemen mevzusu bir kenarda duruyor. Ne oldu da Yemen yeniden ateşlendi? Bölgede hesaplar yeniden mi gözden geçiriliyor?

Spiker: Sayın Nakkaş az önce dediğimiz gibi harita geniş. Görünüşe göre daha da genişleyecek. Maliki’nin istifası veya yerinden edilmesi, her nasıl tanımlıyorsanız, Irak’ta olumlu gelişmelerin olduğuna dair işaretler verdi. Arabistan’ın memnuniyetle karşıladığı işaretler. Sanki İran ve Arabistan arasında bir yakınlaşma oldu. Irak sahasında da İran ile batı arasında bir ittifak görüntüsü var. Siz bu gelişmeleri veya çelişkileri tabiri caizse nasıl okuyorsunuz?

Enis Nakkaş: Suudilerin Irak’taki değişimlere yönelik tepkileri şişiriliyor. Arabistan bazı gelişmeleri memnuniyetle karşıladı çünkü Maliki’yi şeytan el-racim olarak görüyordu. Meseleyi kişisel gördü. Şimdi yeni seçilen bakanlar kimler? Bu denkleme bakalım. İçişleri ve savunma bakanlıkları, Maliki’nin partisinden ve çizgisinde olan başbakanın elinde. Üslupları ve ilişkileri farklı olabilir. Siyasi olarak aralarında bir fark yok. Peki Suudi Krallığı ne kazanmış olabilir? Maliki’nin gidişinden sonra Irak’taki güç dengelerinde çok ciddi değişimlerin yaşanacağını beklemiş olabilirler. Bazen, karşıdaki seçimlerde kazansa ve görevine devam etse bile bazı güçler o kişiyi istemez. Bir düğüm halini alır. Siyasi düğüm. Şimdi Amerika Birleşik Devletlerinin, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile arasındaki bir düğüm gibi. Şimdi ”Bize göre gitmesi lazım meşruiyeti yok demiştik. Terörle mücadelenin kralı olsa da geri dönüş yapamayız” pozisyonundalar. Bunun ahlak ile alakası yok tabi. Farklı bir mesele. Dolayısıyla Suudiler ve Irak meselesi şişirildi ve beklentiler büyük tutuldu. Ben Irak’ın bölgesel pozisyonunu ve siyasetini değiştirmeyeceğini, Irak’taki iç dengelerin de değişmeyeceğini düşünüyorum. Görünüşte ve birkaç isimde değişiklik oldu ama ileriki zamanlarda aynı çizgide ilerlediğini göreceğiz. Bunun yanında şunu söylemek gerek ki Suudilerin ilk hatası değil bu. Bir kaç adım attıktan sonra hatalı olduklarını ve istediklerini elde edemediklerini anladıkları birçok tecrübe yaşadılar. Lübnan örneği de açık. Birçok yerde girişimde bulundu ama sahneyi tek başına ele almayacağını fark ettiğinde geri adım attı. Yarın öbür gün Suudi Krallığı, Irak’taki gelişmeleri anlayıp hatalarını fark edecek.

Lakin Arabistan’ın, en azından davranışlarını açıktan değiştirmesine neden olan baskılara uğradığını unutmamak gerek.

Spiker: Nerede?

Enis Nakkaş: Kendilerine özel manevralarına rağmen Suudiler, batı ekseni ve ABD’nin tam kontrol sağlayamadığı sınırlarından dolayı çok hassas durumda. Son haftalar ve aylarda yazılan makaleler ve yapılan çalışmaları hatırlatalım. Selefi-Vahhabi fikriyatının arkasında olanın ve bu terör olgusuna yol açanın Suudiler olduğuna dair birçok makale yazıldı, çalışmalar yapıldı. Eskiden olduğu gibi 11 Eylül olayında 15 Suudi var hatırlatmalarına başlandı, Irak ve Suriye’de savaşanların en çok Arabistan’dan geldiğine vs. Bunların hepsi okunuyor. Artık ”Teröristlerden çok bizi anarak, biz Abdülaziz ve Suud ailesi olarak bize sorumluluk yüklüyorlar” diye düşünmeye başladılar. Medya ve siyasi baskılar, onları doğrudan fetva verip ve açıklama yapmaya itti.

Spiker: Bugün onlar için de bir tehlike yok mu sayın Nakkaş? IŞİD’in kendisi ve IŞİD’liler Mekke’ye gireceğiz diyerek tehdit ediyordu?

Enis Nakkaş: Hepsinden önce. Bunlardan da önce. IŞİD, Musul’a girmeden ve Musul’u işgal etmeden çok önce verdiler bu fetvaları. Açıklamalara ve tarihlere bakalım bütün bu tehditlerden önce başladılar. Zamanlama evet çok önemli. Batının medya üzerinden ve araştırma merkezlerinden başlattığı hücumdan iki hafta sonra açıklamalar gelmeye başladı. Fetvalar verildi. IŞİD ve diğerleri hatta Müslüman Kardeşler dahil, hepsi terör örgütüdür denildi. Musul düşmemişti, IŞİD bölgeyi tehdit edecek konumda değildi. Halifelik ilan edilmemişti. Irak ve Bilad-ı Şam’daki İslam Devleti örgütüydü sadece. Halifeliği ilan etmemişti. Bugün halifelik ilanı, bölgenin tüm sınırlarına yönelik savaş ilanıdır. IŞİD örgütü ile halifelik ilanı arasında fark vardır dikkat ediniz.

IŞİD neden halifeliği ilan etti? Kendilerinden okuduğumuz kadarıyla, Irak ve Suriye’de dışarıdan kışkırtıp doldurduğumuz militanlarla verdiğimiz savaşlar tamamlandı. Halk dilinde denildiği gibi bardağı doldurduk. Bundan sonra yapacağımız şey ile kamuoyunu etkilemeliyiz. Cezbedici olan halifeliği ilan etmekten başka da elimizde bir şey kalmadı dediler. Halifelik ilanı tüm sınırlar için bir tehdittir. Irak-Şam İslam Devleti ismi ile Irak ile Şam arasındaki Sykes Picot’u hedef almıştın ama halifelik ilanı ile Mekke ve Medine’ye, Ürdün’e, Lübnan ve diğer bölgelere gözünü dikmiş oluyorsun. Haritalarını da gördük sonradan. Bu noktadan sonra Arabistan’ın hassas davranması gerekti. Lübnanlı bir Selefi’yi IŞİD’e katılıma ikna edebilmen için saatler, günler ve aylara ihtiyacın var. Fakat Arabistan’daki herhangi bir Vahhabi’yi ikna için beş dakika yeterli olacaktır. Çünkü küçüklüğünden beri aynı tekfirci fikirlerle büyütülmüş.

Spiker: Orada hazır bir çevrenin olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Enis Nakkaş: Evet fikren de hazırlar. Seyyid Hasan da bir ara buna değinip ”maalesef fikren hazırsınız” demişti. Ürdün’ün Maan bölgesinde de fikren hazırlar. Lübnan’da öyle değil. Mezhepçi ve mutaassıp olanlar bile IŞİD mantığına, herkesi tekfir eden mantığına hemen teslim olamaz.

Spiker: IŞİD’i kabul etmeye hazır değiller mi?

Enis Nakkaş: IŞİD’in intihar saldırıların, sistemine ve istisnasız herkesi tekfir eden yapısına hazır değiller. Ama Suudi Krallığında eğitim sistemi IŞİD’in ideolojisine çok yakın.

Spiker: Bu fikre savaş açmadılar mı ama? Müftünün çıkıp ”IŞİD’e karşı savaşmak vaciptir” demesi ve ayrıca açıklamalarla birlikte fetvalar da var.

Enis Nakkaş: Dikkat edin, IŞİD’in yaptıklarını kınadı ama çıkıp ”IŞİD’in falan mezhebe veya falan dine mensup olanları kafir ilan etmesi doğru değildir” demediler. Demiş olsalardı hakiki fetva bu olurdu. Yoksa televizyonlarda “insanların kafalarını kestiler, kadınları sattılar ve çarmıha gerdiler, hepsi yanlıştır” açıklaması yeterli mi? Bunlar araç ve yöntemler. Bunları kınadı Suudiler. Bu fetvaları verenler çıkıp tekfirci fikirlere ve Vahhabiliğin zemininde yer düşüncelere hatalıdır, yanlıştır diyebilecekler mi? Şia’yı kafir ilan etmek yanlıştır, Hıristiyan’ı kafir ilan edip katletmek yanlıştır diyebiliyorlar mı? Bizimle ittifak yapmayan Sünnilerin kafir ilan edilmesi hatadır, yanlıştır diyebiliyorlar mı? Demiş olsalar ve tüm toplulukların kiliseler inşa edip, camiler inşa edip beraber yaşaması gerektiğine dair fetva verselerdi Krallığın tüm düzenini değiştirmeye başlamış olurlardı.

Spiker: Ama bugün aşırıcılık yine Krallığa ve siyasi düzenine bir tehlike arz ediyor. Fetvayı okuduğumuz zaman IŞİD’in dine zararlarından, şer ve bela oluşundan, tehlikeli ve hatalı bir çevre oluşundan bahsettiğini görüyoruz. Bu ifadelerle ben IŞİD’in savaşını meşrulaştırmadıklarını ve artık bir örtü ile saklamadıklarını görüyorum.

Enis Nakkaş: Kendilerinden başka tüm mezhepleri ve dinleri tekfir etmekten vazgeçtiler mi? Bu konuda bir değişiklik var mı? IŞİD’teki tekfirci fikri kendilerine özel bir müftüden çıkmadı. Arabistan’dan bir paket halinde getirdiler Irak ve Suriye’ye. Suriye’de IŞİD’e katılanlar, Arabistan’daki bu tekfirci fikirle eğitilip büyütülen insanlar. Arabistan’ın şeyhlerinin dahil olduğu bir süreç.

Spiker: Irak’ta da var. Kuveyt, Katar ve her yerde varlar artık.

Enis Nakkaş: Evet evet her yerdeler.

Spiker: Bu hükümetler de hesaplarını yapmıştır herhalde.

Enis Nakkaş: Şu noktaya dikkat edelim. Bu örgüt hilafet ilan etmeden öldürmeye, kesmeye ve katliamlarına devam etseydi diğer bölgeleri bu şekilde tehdit eden bir durum ortaya çıkmazdı. Hilafeti ilan etmen ne demek biliyor musun? Bu ”Ben hiç bir kralı, hiç bir başbakanı, hiç bir cumhurbaşkanını vs. tanımıyorum. Müslümanlar bana biat etmeli” ilanıdır. Diğer bölgeleri tehdit eden durum bu. IŞİD, Irak ve Suriye’de savaşırken Körfez’in bir sorunu yoktu. IŞİD’i kendileri finanse ediyordu. Bugün terörü büyütürsen yarın sana bulaşır.

Spiker: Hesaplar değişti. Sonuçlar da değişir mi? Irak ve Suriye’de bundan sonra sonuçlar değişir mi?

Enis Nakkaş: Hayır. IŞİD’e karşı yeni pozisyondan dolayı ve IŞİD’e karşı savaşta İran ile müttefik olmayacaklar. Suriye merkezi hükümeti ve ordusu ile de çalışmayacaklar. Bunu Amerikalılar da söyledi. Neden? Çünkü onların hedefinde sadece IŞİD’i ortadan kaldırmak yok. Onun bir diğer hedefi de bölgeyi elinde tutmak. Buna alternatif bizim sunduğumuz ise, hem terörden önce hem terörden sonra, ABD’nin bölgeden çıkışı ile bölgedeki güçlerin birbirleri ile bir ağ (teşâbuk) oluşturması, çatışması (iştibek) değil. 6-7 yıl önce bizi dinlemiş olsaydılar, ki Amerika bölgeden çıkıyor demiştik onlar ise inanmamışlardı, bütün bu sorunları hallederdik. ABD çıkarken oluşacak stratejik boşluğu doldururduk. Bir ağ oluşturarak tabiî ki. Fakat Türkler açgözlü davranarak ‘bölgeye hakim olabileceklerini, Suudiler de bölgeyi kontrol edebileceklerini, Katarlılar paralarıyla kendi programlarını yürütebileceklerini düşündüler ve bölgeyi çatışmalı sürece taşıdılar. Şu ana kadar diyalog kurmayı düşünmüş değiller. Bugün Sayın Velid Canpolat’ın dediği gibi İran ve Türkiye dahil olmak üzere tüm Arap ülkelerini bir kurum altında toplayın ve bölgede ne yapacağınızı konuşun. Sorunlar bu şekilde halledilemez mi? Diyalog kurulamaz mı? Etnik, mezhepsel ve bölgesel savaş olmadan bir organizasyon kurulup bölgenin ekonomik, toplumsal güvenlikle ilgili ve siyasi meseleleri konuşulamaz mı? Herkes için uygun olan bu değil mi? İran ve Suriye ile işbirliği yapmamaktaki ısrarları, bu çatışmayı kendi yolunda devam ettirecekleri anlamına geliyor. Lavrov’un açıklamasında uyardığı nokta da buydu.

Spiker: Rusya da izlemeyecek.

Enis Nakkaş. Tabi ki izlemeyecek. Ne yapacaklarını izleyeceğiz. Bugün Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlardan sonra Rusya’nın geri adım atmayacağını ve çıkarları için savaşmaya hazır olduğunu görüyoruz.

Spiker: Sizce ABD bölgesel güçleri dediğiniz gibi tekrar bir araya getirebilecek mi? Müslüman Kardeşler ekseni ile Suudi eksenini mesela.

Enis Nakkaş: Genel olarak teröre karşı savaşmamız gerek diyeceklerdir hepsi. Detaylara baktığımız zaman ise birileri çıkıp ”şunu silahlandır, şunu silahlandırma”, diğeri ”ben bana bağlı güçlerle müdahil olurum, ben olmam”, bir diğeri ”ben size istediğiniz kadar para veririm ama beni bu meselelere dahil etmeyin”, öbürü ”medya araçlarımla destek veririm ama sahaya inmem”, bir başkası da ”silah ve parayı görünce savaşmak isteyecek aşiretler-kabileler var ben onlarla ilgilenirim” diyecek. Bugün Suriye’de, dışarıya ”birlik oluyoruz, bir araya geliyoruz” görüntüsü vermeye çalışan gruplar da var. Bütün bu denklemler kullanılmak üzere açık. Tüm seçenekler açık ve ortada. Büyükten küçüğe, doğudan batıya takip etmelisin ki tümleşik bir strateji ile karşı koyabilesin.

Spiker: Bugün İran ve Suriye arasındaki ittifak ve diğer açıdan Ruslarla olan ilişkiler ne anlama geliyor?

Enis Nakkaş: Irak’ı da unutma. Gazze de bu ittifak içinde.

Spiker: Evet Irak da var. Irak bugün sahasında meşgul. Suriye de sahasında meşgul. Lübnan da keza aynı. Fakat Gazze tamamlanmamış daha. İhvan var, Hamas var ve diğerleri..

Enis Nakkaş: Sorun değil. Sen, asıl mevzu olan ve bölgede sallantılara neden olan İsrail’e bir darbe vurdun. Biz her yerde Suriye rejimini direniş güçlerini destekliyor diye vuruyorlar demiyor muyuz?

Spiker: Sizin için öyle, Suriyeliler veya İran için öyle ama Hamas için öyle değil? Ve Hamas esas kısımlardan biridir Filistin’de.

Enis Nakkaş: Hamas komutasının bir kısmı nasıl ve ne düşünür mühim değil. Bu konuda netim. Mühim olan Kassam’ın İsrail’e karşı ne yaptığıdır. Sen Mukavemet Ekseni olarak, tüm kapsadıklarınla beraber, İsrail’e karşı savaştan ne kadar uzaklaştırılırsan, onlar için en tatlı savaşı vermişsindir zaten. Bizim Lübnan’daki günlerimize benziyor. En ”güzel” başbakan, ABD’ye en yakın olan başbakandır. Kim? Fuad Sinyora . ”Hizbullah ve Emel hükümette, yok hükümette değil, Lübnan’ı biz kontrol ediyoruz” gibi ifadeler havada uçuşurken Hizbullah kalktı İsrail ile en ”güzel” savaşı yaptı. ABD’nin bölgedeki tüm arayışları, tüm çabaları İsrail’i rahatlatmak içindir. Bugün İsrail ordusunun ne askeri, ne de siyasi hedeflerini tutturabildiği açıkça görüldü. Bazen siyasi hedeflerinde de başarısız oluyor. Bugün askeri alanda da başarısız oldu. Gazze’de askeri olarak hiçbir şeyi ortadan kaldırmayı başaramadı. Ne füzeler, ne tüneller, ne özel birlikler, ne Mukavemet komutasını ve diğer hiçbir şeyi ortadan kaldırmayı başaramadı. Bu ordu bölgede ne yapabilir? Bugün kendileri de ”İleride iki cephe aynı anda hareketlenirse Hizbullah ile büyük savaşımızda Allah yardımcımız olsun” diyorlar. Bugün tekrarlıyorum, güney cephesi de kuzey cephesi de çok iyi durumda. Kuzey cephesi de Nakura’dan Ürdün’e kadar olan bir cephe artık. Bugün Kunaytra’daki savaşın bir kısmı da bu bütünleşmeyi engellemeye yönelik operasyonlardan biridir. Yine aynı şekilde ”Suriye muhalefeti ve ÖSO” hikayeleri ile yürütülen bir cephe.

Spiker: Bu mevzuyu açtınız diye sorayım. Burada başarılı oldukları görülüyor. Orada bir kemer ördükleri görülüyor.

Enis Nakkaş: Buradaki grupların İsrail çıkarına savaştıkları çok açık değil mi? Çok açık. Bu ne anlama gelir? İnisiyatifi ele alacaklarının mı? Mukavemet Ekseni sürekli başarı kazanırken tarihsel ilerleyişi ellerine alabileceklerini mi? Lübnan tecrübesi de ortada. (İşbirlikçiler) İsrail’de bakla ve humus satıcıları veya Irak’ta Amerikan çetecisi oldular sonradan. Bu güçler de bu sona sahip olacak. Öğrenemeyenler gelip öğrensin. Anlatırız. Detaylandırırız.

Spiker: Az önce sorduğum ittifak (İran-Suriye-Rusya) hareketliliğine dönelim. Bu hareketliliğin sınırı nerede bitiyor? Yemen cumhurbaşkanının dediği gibi Yemen’deki hareketlilik de ”İrani” midir? Suudi karşıtı mıdır?

Enis Nakkaş: Bugünkü Husilerin, İran Devrimi öncesi de var olduklarını bilmiyor muyuz?

Spiker: Ama bugün kiminle müttefikler? Onları kim destekliyor?

Enis Nakkaş: Birçok müttefikleri var. İran daha onları görmezken desteklendiler. Arap devletleri de destekledi ve bazı Arap devletleri de desteklemeye devam ediyor. Onları finanse eden devletler var bölgede.

Spiker: Katar destekliyor mu mesela, Suudilere karşı?

Enis Nakkaş: Sen ilk zamanlarda Ali Abdullah Salih ile uzlaşıya giden ve Husilerin çoğunlukta olduğu yoksul bölgelere 250 milyon dolar yatırım yapılmasını görüşen kimdi hatırlıyor musun? Katar değil miydi? Suudiler ise gelip ”Bu yatırımı unut, hayata geçirme ben de sana 500 milyon dolar vereyim” dediler. Yemen üzerinde birçok devletin müdahil olduğu bir çatışma var. Körfez ülkeleri gibi evet İran’ın da bu bölge için aldığı bir pozisyonu var. Husiler, İran’ın ortaya çıkışı ile veya İran Devriminden sonra ortaya çıkan bir olgu değil. Ortak çıkarlar var. Bilindiği üzere Husileri ilk keşfeden ve desteklenmesi gerektiğini düşünen Kaddafi idi. Yoksul ve bölgeye hükmeden aşiretlerle sorunu olan bir halk. Onları destekleyen herkesten yararlandılar. Yemen’de bir varlığı olan ve ilerleme sağlayan bir olgu. Kimsenin ürünü değil.

Spiker: Peki bugün Yemen’deki hareketliliklerini nasıl tefsir edersiniz? Bugün Suudilerin müttefiklerini sıkıştırmıyorlar mı?

Enis Nakkaş: Sebep? Bugün Yemen’de devrim yapan bir halk var. Suudiler ve Körfez ülkeleri gidip bu devrimi durdurdu. Ali Abdullah sorun ise Hâdi’yi getiririz dediler. Ne yaptılar? Birini çıkarıp diğerini yerleştirdik fakat düzende bir şey değişmedi. Aşiretlerin, kabilelerin düzeni ve Amerikan elçisi ile Suudiler tarafından kontrol edilen yolsuzluk devam etti. Sahadaki gruplar Ali Abdullah’tan sonra biraz durup hayır var mı yok mu, güzel şeyler mi oldu diye beklediler ama hiçbir şey değişmemişti. Husiler bugün tek başlarına değiller. Husiler birçok kabile ve aşiretten gençlerle ve Yemen halkından büyük kitlelerle bir arada hareket ediyorlar. Sebep ne? Çünkü tahlilleri doğru çıktı. Doğru tahlili ve analizi onlar yapmışlardı. Yani Ali Abdullah gidince sevinen ve imzaları atan gruplar meselenin bittiğine inanmışken Husiler ise bu konuda uyarı yapıyorlardı. Mesele bu değil demişlerdi. Mezhepçi bir tutum da değil bu. Ali Abdullah Salih de onların mezhebindendi. Mesele mezhep de değil. Mesele yolsuzluk var mı yok mu? Bağımsız mısın değil misin? Bazıları meselenin bittiğini düşünüp ulusal diyaloğa katıldı. Nedir ulusal diyalogun sonucu? Söz verilenler yerine getirildi mi? Reformlar, katılım ve özgürlükler meselelerinde verilen sözler uygulamaya koyuldu mu? Hayır. Dolayısıyla Husilerin tahlili doğru çıktı ve insanları, kitleleri bir araya getirebildiler. Ne fazla ne az. Tesadüfi oldu ve bölgedeki bazı çatlakların olduğu döneme denk geldi ve Suudilerin iç siyasetine etki ediyor diyorlar. Ee etki etsin nedir sorun? Sorun Suudiler’de, Husiler’de veya Yemenliler’de değil.

Spiker: Yemen’de, bölgesel gelişmelere bağlı olmaksızın bir çözüme gidilir mi? Ne olur bundan sonra?

Enis Nakkaş: Açık konuşalım. Son müzakerelerde, cumhurbaşkanı Abdulhâdi’nin reddettiği parti, aşiret ve siyasi liderlerin katıldığı müzakerelerde ”Yeni hükümetteki tüm bakanlıklarda Husilerin söz hakkı olmalı” deniliyordu. Bu ne anlama geliyor? Bu, Husi olmayanlardan ve Husilere bazen düşman olan bazı taraflardan gelen bir itiraf. Husilerin kitlesi ve gücü, kurulacak hükümetlere veto hakkı veriyor anlamına gelir bu. Bu rejimin, Husilerin eline geçtiği anlamına geliyor. Şekil olarak olmasa da fiilen Husilerin eline geçen bir rejim var artık. Diğerlerinin hesaplarını tekrar gözden geçirip bir uzlaşıya gidilmesi gerekiyor.

Spiker: Kısa bir aradan sonra IŞİD ve Lübnan’a yönelik tehdidinden bahsedeceğiz. IŞİD’in Lübnan’a ulaşabilme endişesini soracağız.

Spiker: Tekrar hoş geldiniz. Aradan önce IŞİD’in, Lübnan’a varabileceği endişesinin olduğunu söylemiştim. Bugün bu krizin sınırları geniş. Libya bunun bir kısmını oluşturuyor, Mısır bazı alanlarda istikrarı sağlamışken yine bu krizden etkilenmiş durumda, Ürdün yine bu krizde önemli bir yerde ve ila ahiri. Hatta İslamcıların Almanya’da bazı bölgelerde şer’i polis oluşturma girişimleri var. Yani genişleyen bir tehlike var. Bugün bu krizin önüne nasıl bir geniş siyasi çözüm ile geçilebilir? Sizce çözüm yakında olabilir mi? Yoksa küresel veya en azından bölgesel ucu açık bir krize mi giriyoruz?

Enis Nakkaş: Yani öyle bir konu açıyorsun ki bunlar birçok programla ancak anlatılabilir.

Spiker: Başlıklar halinde de olabilir.

Enis Nakkaş: Hızlı bir şekilde neler olup bittiğinden bahsedeyim. Bazıları bu genişlemeyi “küresel İslami uyanış” olarak isimlendirirken bazıları da tam tersini söylüyor.

Spiker: Bazıları da uyanış görüşünden vazgeçti.

Enis Nakkaş: Yok Arap hareketliliğinden bahsetmiyorum. Benim görüşümü sorarsan Uyanış 79’daki İran Devrimi ile başladı. Buna karşılık farklı bir boyutta Afganistan’da İslami Cihad olarak başladı. Bunu inkar edemeyiz. Evet ABD bunun arkasında idi ve bazı Arap devletleri bunu yaşama geçirdi, güçlendirdi ama şu ana kadar etkilerini gördüğümüz şey bir şekilde var oldu. İsmi de Selefilik bayrağı altında ”cihad” oldu.

Dünyada İslami bir hareketlilik var. Bunun bir sebebi bir taraftan İran’da olduğu gibi hakiki bir devrim diğer tarafta ise kapitalizm ve ABD için kullanılan bir İslam. Yani bir tarafta uyanış diğer bir tarafta kışkırtma var. Bazen bir araya gelebilen bazen de birbiri ile çarpışan iki farklı durum. Fiilen birçok alanda çarpışan iki farklı durum.

Bu olguları nasıl iyileştirirsin, bu olgulara nasıl yaklaşırsın? Salman Rüşdi’yi örnek alalım. Dünya neler olup bittiğine dikkat etmedi. Salman Rüşdi’nin yaptıklarından sonra dünyanın birçok farklı ülkesinde insanlar sokağa çıktı. On binler ve yüz binlerin katıldığı ”İslami” gösteriler ne Filistin davası, ne de Mescidi Aksa için yapıldı. New York’da yüz bin kişi bir araya geldi. İnsanlar New York sokaklarında namaz kıldı. İslami Uyanış da var, İslami kışkırtma da var vs. Bütün bunlar hem olumlu hem olumsuz olgular çıkarıyor ortaya.

Bugün, Müslümanların birliğine davet eden olumlu olgular ile Müslümanları tekfir ederek Müslümanları çarpıştıran, sorunlar yaratan kapitalizmin, ABD’nin ve düşmanın yararlandığı olumsuz olgular arasında bir ayırım yapmalısın. Bu ayırıcı hattı yerleştirmeliyiz. Bugün bu ümmet için neler yapılmalı? İki ayağı üzerinde sallanmaya devam eden bir durumdayız. Bunun üzerinde de küresel bir çatışma var. Yerel çatışmalar da var tabi. İslam içinde kendi görüşüne göre İslam’ı kutuplaştırmak isteyenler olduğu gibi ABD, Çin ve Rusların İslam üzerinde ”İslam’ı kontrol etme” çatışması da var. Lübnan’da gördüğümüz üzere her ülkenin ve gücün çıkarına göre el uzattığı bir çatışma süreci var. Bugün İslam üzerinde Fransızların dediği gibi ”Gidip satın alacağız, gidip kontrol edeceğiz” durumu var. Bütün bunlar olurken İslam kendi içinde de çatışıyor. Dolayısıyla önümüzde koca bir sorun var. Bütün bu meseleleri birbirinden nasıl ayıracağız? Barışçıl bir İslam için nasıl bir çağrıda bulunacağız?

İdeolojik ve fikirsel çalışmalarla birlikte, ortaya çıkarmaktan kaçmayacağımız bir tarih çalışmasına da ihtiyacımız var. Uzun ve zor bir süreç ama önemli. Dolayısıyla ”IŞİD Amerikan ürünüdür, biz sorumlu değiliz” diyenler gerçeği söylemiyor. Bu doğru bir bakış açısı değil. IŞİD, bizim fikirlerimizin, ürünlerimizin bir kısmı. Vahhabiliğe bak. Ortaya çıktığında Amerika neredeydi? Mehmet Ali, Vahhabilik ile savaşması için oğlunu göndermişti. Türkiye hilafet üzerinden kontrol ediyordu burayı. Bunlar Türkiye’nin kontrol ettiği İslami hilafete karşı savaşmak üzere Arapların içinden çıktı. Bu fikir eski ve ciddi bir olgudur.

Spiker: Yani Müslüman Kardeşlerle olan çatışmaları tarihi diyorsunuz öyle mi?

Enis Nakkaş: Tabiî ki. Bölgeyi kimin kontrol edeceğine dair bir çatışma. Sadece Müslüman Kardeşler değil. Ne İhvancı, ne de Selefi-Vahhabi olan Müslümanlar da var.

Spiker: Ben de bugün ABD, bu tarihi çatışma varken bu güçleri nasıl bir araya getirecekler diye sordum.

Enis Nakkaş: Söyleyeyim. ABD kim daha etkin, kim daha güçlü ona bakacak. Geriye kalan düşecek, devrilecek. Mısır’da başta askeri darbe dedikleri yönetimi tanıdılar ve diğerlerinin düşmesine izin verdiler. Çünkü bölge için Mısır ve ordusuna ihtiyaçları var. Müslüman Kardeşleri terk ettiler ki başta Türkiye ile birlikte desteklemişlerdi. Dolayısıyla ABD bölgeye baktığında en aktif ve güçlü olan kimse onunla hareket edip destekleyecek, zayıf gördüğü taraflardan ise vazgeçecek. Şimdi Amerikalılarla hareket edenler ki lafım Lübnanlılara, her zaman ABD koruması altında olacaklarını düşünmesinler.

Spiker: Bugün bölgeye dair şöyle bir okuma var. İran üzerine askeri olarak yüklenilmek isteniyor. Pakistan ve İran sınırında İran’ı meşgul edecek gelişmeler var. Irak, Irak içinde; Suriye, Suriye içinde; Filistin Mukavemeti Gazze’de ve dolayısıyla her bir saha kendi içinde meşgul. Kimsenin diğeri için tabiri caizse boş vakti yok. Bu okuma gerçekçi mi değil mi sayın Nakkaş? İran bundan sonra ne yapacak?

Enis Nakkaş: Bu Pakistan sınırındaki ilk girişim değil. 20 seneden beri var. Önemli askeri operasyonların yapıldığı dereceye de ulaşmışlığı vardır o sınırın. Bu yeni değil. Birilerinin orayı hareketlendirmeye çalıştığı aşikar. İran birçok etnik grubun bir araya geldiği ve etnik çatışma meselesini aşmış bir devlet. Evet İran’a yönelik içten, dıştan ve sınırlarından baskılar var. Bu strateji izleniyor mu İran’a karşı? Evet izleniyor. Başarıya ulaşabilecek mi? Sanmıyorum. İran doğru atacağı adımlarla bu saldırıları durdurabilecektir. Bugün Pakistan’ın ordusu ve diğer tarafları ile birlikte yaşadığı iç çatışmalar sınırlara yönelik bu girişimleri kolaylaştırıyor. Zevahiri Hindistan’da bir şube açıyor. Dolayısıyla uzun bir zamandan beri istikrarsız bir saha olduğu aşikar.

Spiker: Nükleer mesele dosyasında bir yandan ilerleme varken diğer yanda başka meselelerde farklı durumlar söz konusu. İran ve batılılar arasında ilerleme var mı yok mu?

Enis Nakkaş: Batı nükleer enerji dosyası üzerinden ve arkasından, diğer meseleleri müzakere etme umudu içindeydi. İran için önemli bir konu olan bu dosyayı, diğer bölgelerden tavizler verdirterek devam ettirmek istediler. Diğer bölgelerde istediklerini alamadıkları görüldü. Bu dosya ile diğer dosyaları birbirinden ayırmak gerek. İran, diğer dosyalardan önce bu dosyanın bitirilmesini şart koşuyor. Batı ise herhangi bir anda stratejisini değiştirmek isteyebilir.

Spiker: İran üzerinde baskı vardı bu konuda. İsrail’in baskısı vardı.

Enis Nakkaş: Bahane ve gerçek hedefleri birbirinden ayrıdır. Ben en başından beri söylüyorum. Şimdi de söylüyorum. Nükleer dosya ile hedeflenen İran’ı ekonomik açıdan boğmak ve yaptırımlarla içte fitneler yaratmaktır. Amerika’da aklı olan, İran’ın bir iki nükleer bombasının, yüz binlerce nükleer bombaya sahip Amerika’yı tehdit edemeyeceğini bilir. Ama öyle düşünüyorlar. Bu benim tahlilim değil. Kendi belgeleri öyle diyor. Amerikan ve batılı 5 araştırma merkezi bir araya gelip bu konuyu tartıştığında, İran için tek çözümün direkt savaş değil ekonomik baskılar için nükleer dosyayı bahane olarak ele almak gerektiği sonucuna vardılar. Nükleer dosyanın onlar için çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Onlar için önemli olan bölgedeki diğer dosyalardır.

Spiker: Bugün IŞİD’in Lübnan’a doğru uzanma tehlikesi var mı? İşaretleri geldi mi? Kaçırılan askerler, Arsel vs.?

Enis Nakkaş: IŞİD gelmişken hala aynı soruyu sormanın mantıklı olmadığını düşünüyorum.

Spiker: Kuzeye veya denize ulaşabilecekler mi anlamında sordum sayın Nakkaş?

Enis Nakkaş: Irak ve Suriye’de nasıl başladılar? Bombalı saldırılarla değil mi? Sınırlı askeri operasyonlarla değil mi? Belirli bölgelerde kontrol kurup o kontrol dairesini genişletmediler mi? Kontrol ettikleri bölgeleri birbirine bağlayarak Suriye ve Irak’ta geniş bir coğrafyada kontrol sağlamadılar mı? Dolayısıyla bu örnekler var ve benzer şeyler de Lübnan’da yaşanıyor. Bombalı saldırılar ve intihar eylemlerinden sonra taban bulabildikleri bölgelerde kalabalık taraftarlar toplamaya başladılar. Bir girişim oldu ki erken davranıldı ve girişimciler yakalandı. Tutuklananların itiraf ettikleri plan başarıya ulaşmış olsaydı sonuçları ne olurdu? Arsel’i kontrol ettikten sonra kuzey Bekaa ve ardından Akkar’a taşınacaklardı. Bu durumda Lübnan’da ne olurdu? Planlar ve silahlı elemanlar karşımızda duruyor. Erken bir operasyonla bu planlar engellendi ama ordu, planı itiraf eden şahsı tesadüfi olarak durduğunu ve her şeyi bu şekilde öğrendiğini söylüyor. Sonuç olarak bütün bunlar tehlikenin geçerli olduğuna işaret ediyor. Bugün kaçırma olayları, öldürmeler ve diğer eylemler yükselişe geçerse mezhep çatışmasına ortam hazırlanır. O zaman kim yararlanır bu durumdan? Her yerdeki ”IŞİD’çiler”. Bazı siyasiler de dahil bu tanıma. Mezhep çatışmasını körüklemek için herkese ”tüfeğinizi alın, tüfeği olmayan tüfek alsın haydi sokağa” diyecekler. Kim yarar sağlar bu durumdan? Bir köyün diğer köyden korkmaya başlaması, bir mahallenin diğer mahalleden korkmaya başlaması bir tek aşırıcıların işine gelir. O zaman krize dahil olacaklardır. Suriye ve Irak’ta olduğu gibi. Dolayısıyla göz ardı edip bunu konuşmaktan kaçmamalı, en başından tartışmalıyız.

Spiker: Bazılar Arsel üzerinden klasik askeri saldırıların olabileceğinden, çatışmaların başka bölgelere taşınabilme olasılığından bahsediyor. Ordu bunun önüne geçti ve kuzeyde hazır durumdaki tabana veya destekleyen köylere ulaşmasını engelledi.

Enis Nakkaş: Askeri boyut tehlikeli.

Spiker: Tehlikeli mi? Bir şeyler olabilir mi yani? Bir yerlere ulaşabilir mi?

Enis Nakkaş: Yani Arsel’de yoğun gerilla savaşı veren 5000 militan için birkaç ordu tugayının o teçhizatlarla karşı durabileceğini mi düşünüyoruz? Amerikan’ın Irak’ta düştüğü duruma bakalım. 150 bin Amerikalı asker bu olgu karşısında ne yapabildi? Yani IŞİD’in 200 bin militana sahip olması mı gerekiyor Lübnan’ın tehlike altında olduğunu söyleyebilmemiz için? Tam bir savaşa girmemeleri ve Arsel’de yetinmelerinin arkasında başka sebepler var. Lübnan’ın biraz daha nefes almasına izin veren ve müdahil olan devletlerle birlikte Lübnan’a özel denklemlerdir bunun arkasındaki sebep. Ne askeri imkanlar ne de bölgede konuşlanan güçlerdir. Dolayısıyla Arsel’deki bu olguyu ortadan kaldırmak için Suriye ordusu ile hareket etmek en doğru ve mantıklı siyaset olacaktır. Bunun dışındaki her şey vakit kaybıdır.

Spiker: İsrail’in Mukavemet’e karşı bir savaş hazırlığından bahsediliyor. Mukavemet sınırlarını korumaya çalışırken ve bazı yerlerde çatışmalar sürerken İsrail bu durumdan faydalanmak ister mi?

Enis Nakkaş: Bugün İsrail ordusunda savaş vermek isteyecek ne bir niyet ne de bir irade vardır. Özellikle de Lübnan Mukavemeti ile bir savaşa girecek durumda değiller.

Spiker: Filistin füzelerinden sonra deneyimleri oldu.

Enis Nakkaş: Hayır, ne oldu biliyor musun? Gazze ile olan savaşları, Amerika ile birlikte gerçekleştirdikleri ve kötü sonuçları olan tatbikattan sonra geldi. Gazze’den gelen füzeler karşısındaki başarısızlığı da gördük. Bugün İsrailliler ”güçlendiririz, imkanlarımız var” diyorlar ama bir önceki ve yine başarısız olan tatbikattan sonra yaptıkları açıklamada da aynı şeyleri söylüyor, hatta başarılı bir tatbikat oldu diyorlardı ki bunu yalanladık. Yalan olduğunu biliyorduk. Amerikalılar teyit etmeye geldi. İsrailliler milyarlar istedi, milyarlar da harcamıştı ama ne yaptınız? Sonuç ne diye soruyor Amerikalılar. Bu başarısız tatbikattan ve başarısız savaştan sonra yaptıkları açıklamada ”bunu beklemiyorduk” açıklaması yaptılar. Bu da ”Demir Kubbe” başarısız oldu anlamına gelir.

Şimdi ne yapacaklar? ”Evet başarısız olduk ama 5 milyar daha istiyoruz” diyecekler. Amerika 5 milyar dolar daha verebilecek durumda mı? Şirketler ve yeni teknolojiler tekliflerini yapacaklar ama başarısızlıkları da ortada.

Spiker: Bugün Amerikalıların eskiden daha iyi durumda oldukları iddia ediliyor sayın Nakkaş. Ortadoğu’da oyunun kurallarını daha kolay belirleyebilecek durumdalar deniliyor. Ukrayna meselesinden sonra özellikle…

Enis Nakkaş: Of of of, euzu billâh.

Spiker: Öyleyse Ukrayna’da Ruslarla çatışma ne anlama geliyor?

Enis Nakkaş: Ukrayna’da bir çatışmalı süreç patlak verdi ama Ruslar hiçbir şekilde geri adım atmadı. Bana ait olan benim, size ait olan da sizin olsun dedi. Kendilerinin saydıkları Kırım’ı aldılar ki Ruslar için esas olan da bu bölge idi. Bu Rusya için büyük bir kazanç. Federal Ukrayna için, veto hakları olacak şekilde müzakerelere başladı ki böyle bir durum yoktu daha önce. Esas mesele Ukrayna’da değil. Esas mesele tüm bu çatışmaların çatısı altında. Avrupa ve Amerikalılar arasında ”Kuzey Atlantik” diyaloğu var. Kuzey Atlantik Paktı’ndan (NATO) bahsetmiyorum. Kuzey Atlantik diyaloğu. İktisadi bir organizasyon için diyaloglar var. Bu organizasyon tüm siyasi, toplumsal ve iktisadi kararları kapsayacak ve Avrupa ve Amerika arasında bütünleşik olacak şekilde müzakere edilirken bunun karşısında Rusların Avrasya girişimi vardı ki Avrupa ile Rusya’yı iktisadi alanda entegre edecek bir girişimdi. Bunun başında Rus-Alman koordinasyonu vardı. Amerika, Ukrayna darbesi ile Ruslarla Avrupalılar arasındaki bu ilişkilere darbe vurmak istedi ki kısmen başarılı oldu. Fakat bu başarının arkasından gelen tehlike ne? Avrupa ekonomisi. Avrupa’daki başarılı olan ve lokomotif olarak diğerlerini çeken tek ekonomi Alman ekonomisi idi. Avrupa’ya yönelik yaptırımlardan sonra bu ekonomi de dondu ve geriye sarmaya başladı. Bu şekilde devam etmesi halinde Avrupa ekonomisi tehdit altında olacaktır. Dolayısıyla Amerika için ne kadar tatlı olabilir bu ortak? Amerika bir enkazı kaldırabilecek mi? Kesinlikle hayır. Bu durumda kim Avrupa’yı kaldıracak? Avrupa şirketlerini kim satın alacak? Çinliler. O zaman, daha önce de uçak ve araba sanayisi alanındaki birçok şirketi satın alarak iflastan kurtardıkları gibi bu şirketleri satın alacaklardır.

Spiker: Son sorumu sorayım sayın Nakkaş. Vaktimiz doluyor. Bu bölge için endişeli misiniz? Lübnan ve Suriye’yi kastediyorum. Güvenlik ve siyasi şartlar konusunda. Yoksa güven hissediyor musunuz?

Enis Nakkaş: Silahlı çatışmalardan endişe duymuyorum. Bu anlamda bütün bölgede elimizi değil, parmağımızı koyduğumuz her yerde zafer kazandık. Kazanabileceğimizi de ispatladık. İstedikleri durumda Horasan’dan Gazze’ye kadar var olacağımızı söyledik ve var olduk. Çatışma bu anlamda açık. Lakin beni sürekli endişelendiren, bu silahlı çatışmaların dışında ”kaybolmuş” siyasi projelerdir. Halklara açıklayacağımız bölgesel bir organizasyon gerekiyor. IŞİD çok mu zeki? Halifelik ilan ederek tırnak içinde ”tüm mücahitleri” heyecanlandıran bir slogana sahipken bizim hala bir sloganımız yok.

Spiker: Ne önereceksiniz? Ne sunacaksınız? Ne İslamcılık, ne Arabizm ne de milliyetçilik ile oluyor.

Enis Nakkaş: Velid Canpolat’ın dediklerine bakalım. Neden Türkiye ve İran’ın da dahil olduğu bir ”Arap Birliği” benzeri bir projeden bahsedemiyoruz veya öneremiyoruz. Veya neden bölgesel-konfederal bir proje önermeye çalışmıyoruz? Türkler gelsin çıkarları neler 1-2-3 diye belirlesinler, İranlılar gelsin aynı şekilde maddelerini sunsunlar. Arap devletleri gelsin bu çatışmalı sürece bir son verip çatışmalar yerine halkların yararlanabileceği kalkınmalar daha önemlidir desinler.

Dolayısıyla alternatif proje var aslında. Bunu küçük kapılarda önermek yerine yüksek sesle dillendirmek gerek. Mezheplerin ve halkların tekfir edilmesine karşılık herkesin bir arada yaşayabildiği herkese saygı duyulan bir yaşam.

Çev: Hasan Sivri

www.medyasafak.net

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir