TÜRK-İŞ KURULTAYI

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

15–16 Haziran işçi sınıfının eseridir. Yeraltı Maden-İş gökten zembille inmedi, Devrimciler yarattı.

 

TÜRK-İŞ KURULTAYI TOPLANIRKEN…

Emperyalizmin neo-liberal politikalarının en fazla hedef tahtasına koyduğu toplumsal kesim işçi sınıfıdır. Geçtiğimiz 20–30 yıla baktığımız zaman, emperyalizmin ezilen halkların yanı sıra işçi sınıfına da çok acımasızca saldırdığını görürüz. Kapitalistler, gerçekleştirmeyi planladıkları ekonomi politikalarının hayat bulabilmesi için en öncelikle işçi sınıfını etkisiz hale getirmeleri gerektiğini tarihsel deneylerinden bilirler. Çünkü toplumun en dirençli, en örgütlü veya örgütlenmeye en yatkın kesimi işçilerdir. Egemen sınıflar işçi sınıfını etkisizleştirmek için çeşitli yöntemler uygularlar. En klasik yöntemleri, baskı ve şiddet uygulamaktır. Bu yöntem bizim gibi demokrasinin gelişmemiş olduğu ülkelerde pek sık uygulanır. Mesala yakın geçmişte işine sahip çıkan Tekel işçilerine Ankara’nın orta yerinde iktidar şiddet uygulayarak direnişi kırmıştır. İşçi sınıfına karşı geliştirilen bir başka yöntem ise işçi önderlerini satın almaktır. Bu yöntem en çok Batı’da uygulanır. Ama bizde de sendikacıların bir bölümü arasında bu usulün uygulandığı bilinir. Bazı sendikaların paralarının yağmalandığı da bir gerçektir. Sistem bu tür faaliyetlere göz yumarak o sendikacıları avucunun içine alır. Böylece sendikalar sisteme karşı dik duramaz hale getirilir.

Neoliberal politikaların en fazla uygulandığı alanlardan birisi de kamu işletmelerinin özelleştirilmesidir. (Bu arada AKP iktidarı özelleştirmelere ara vermeksizin devam etmektedir.) Özelleştirmeler yoluyla işçi sınıfı hem nitelik hem de nicelik olarak çok güçsüzleştirilmiştir. Özellikle Türk-İş gibi kamuda örgütlenen sendikalar özelleştirmelerden en fazla zararı görmüşlerdir.

Sendikaların güçsüzleşmesi, etkili direnişler örgütleyememeleri gibi nedenlerle bu örgütlerin tabanları giderek daralmakta ve örgütlülükleri zayıflamaktadır. Egemen sınıflar ve iktidar, uluslar arası emperyalist politikalara da dayanarak işçilerin kazanılmış haklarını sürekli budamaktadırlar. Sendikalar işverenle mücadeleyi değil mutabakatı esas almaktadırlar. Çünkü sendikaların işçilerle güçlü dayanışmaları olmadığı gibi mücadeleci bir anlayışa da sahip değiller.

Her şeyden önce sendikalar tutarlı birer emek örgütü kimliğini kazanmadan egemenler karşısında hiçbir varlık gösteremezler. İşçi sınıfının ideolojisini benimsemiş, onların içinden gelen, onlardan kopmamış ve sendikacılığı bir meslek olarak değil mücadele alanı olarak gören sendikacılar ancak işçilerin haklarını savunurlar ve egemen sınıfların karşısında dik durabilirler.

İşçi sınıfını ve örgütlülüğünü tasfiye etmeye çalışan, özelleştirmeci, taşeroncu, baskıcı işverenlere ve onların iktidarlarına karşı mücadeleyi esas alacak bir sendikacılık anlayışı sendikalara hâkim olmadan yönetimlere kim gelirse gelsin sorun çözülmez. Bu ülkede sigortası olmayan, kayıtdışı, boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalan milyonlarca insan var. Mevcut sendikalar, yönetiminde kim olursa olsun, onlar için ne yapıyorlar?

Kıdem tazminatı başta olmak üzere yeni saldırılar kapıda bekletiliyor. Sırf bugünkü iktidara yakın Türk-İş yönetimi seçimlerde zor durumda kalmasın diye kıdem tazminatı gibi hakların budanmasını geciktiriyorlar. Emekten yana, demokrat ve mücadeleci bir yönetim seçilemezse işçi sınıfının mücadelesi daha da zora girecektir. Bu doğru. Ama doğru bundan ibaret değil. Her şeyden önce emperyalizmin Türkiye’yi tümüyle teslim almayı amaçlayan bütün politikalarına ve işçi sınıfını ve örgütlerini tümüyle etkisizleştirerek taşeron bir topluluk haline getirme yaklaşımına en baştan karşı çıkılması gerekiyor. Bu anti- emperyalist, devrimci anlayış kitleler içinde yaygınlaştırılabiliniyorsa, sahipsiz bırakılan kimsesizlere sahip çıkmak için adım atılabiliniyorsa anlamlı bir yürüyüş başlatılabilinir.

15–16 Haziran işçi sınıfının eseridir. Yeraltı Maden-İş gökten zembille inmedi, Devrimciler yarattı. İşçi sınıfı elbette devrimci sendikacılığı bugünkü sarı sendikacılığa hâkim kılacaktır. Ancak bu doğru fikirle, kararlı ve inatçı bir mücadele anlayışı ile gerçek olabilir…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir