Türkiye’de Öğretmen Örgütlülüğü ve TÖB-DER- Tahsin Doğan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

TÜRKİYE’DE ÖĞRETMEN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ

VE

TÖB-DER

tobder

 

Tahsin Doğan

Dünya da ve Türkiye de bir meslek olarak öğretmenlik toplumsal yaşama çok geç girmiştir. Eğitim insanın tarihi ile başlar ama profesyonel öğretmenlik kanalıyla değil, ana-baba tarafından ya da usta-çırak ilişkisi içinde verilmiştir.

Dünya da bilinen öğretmenlik mesleği ve öğretmen okulu, 1789 da Fransız devrimi ile toplumsal yaşama girmiştir. Devrim ideolojisinin halka daha hızlı yayılması için profesyonel öğretmenler eğitim alanında görevlendirilmiş ve öğretmen okulları açılmaya başlanmıştır. Eğitim alanında din adamları da önceleri tümüyle daha sonra mesleki eğitimlerin sisteme girmesiyle kısmi olarak günümüze kadar çocukların, gençlerin eğitiminde görev almışlardır.

Türkiye’de önce erkek çocuklar için 1824’de İstanbul’da, 1856’da tüm ülkede kız ve erkek çocuklar için parasız ilköğretim kurumları açılmaya başlanmıştır. Ancak öğretmen okulları olmadığından bu okullarda okuma yazma bilen farklı mesleklerden insanlar ve daha çok din adamları tarafından yürütülmüştür.

16 Mart 1848’de açılmaya başlanan öğretmen okulları, kontenjan azlığı nedeniyle ihtiyacı karşılayamamış ve eğitim Cumhuriyet dönemine kadar medreseli hocalar tarafından yürütülmüştür. Gene de öğretmen okullarından yetişen öğretmenlerin, özellikle İstanbul Erkek Öğretmen Okulu‘nun eğitim ve örgütlenme yaşamında etkisi giderek artmıştır.

 

ÖĞRETMENLERİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ

Öğretmenler toplumun en duyarlı kesimini oluştururlar. Bu duyarlılığı üç temel nedene bağlıyorum.

1-Halkla iç içe yaşamaları ve toplumsal sorunlarla sürekli yüzleşmeleri,

2-Eğitsel, kültürel ve ideolojik donanımları,

3-Her toplumda sayısal çokluk ve itibar gören bir meslek olması.

Öğretmenler fiili üretim sürecinde olmasalar da, tüm dünyada artık eğitim, üretim girdileri arasında yer almaktadır. Bu dün de böyleydi fakat görülmek istenmiyordu. Eğitimli işçilerin çalıştığı bir iş yerinde üretimin kalite, miktar ve maliyet olarak daha avantajlı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle özellikle sanayileri gelişmiş toplumlarda örgün eğitimin yanında hizmet öncesi ve hizmet içi eğitime, hatta “Yaşam Boyu Eğitim” stratejisine büyük yatırımlar yapılmaktadır. Bu anlamda şunun altını çizerek belirtmekte yarar var; öğretmenin üretim sürecindeki önemi giderek belirginleşmekte ve artmaktadır.

Bu durumlarından dolayı öğretmen gerici kesimlerin sürekli tepkisini çekmiştir ve çekmektedir. Çünkü öğretmen;

1-Toplumun sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlıyor ve demokrasi mücadelesinde ön saflarda yer alıyor.

2-Emeğin, emekçinin yanında sömürüye karşı kitlesel mücadele veriyor. (En azından Türkiye de son yıllara kadar bu böyleydi.)

3-Örgütlü bir toplum yaratılması için mücadele ediyor.

Tüm bu nedenlerle öğretmene yönelik saldırılar sürekli devam etmiştir ve etmeye de devam etmektedir.

Öğretmenler, öğretmenlik mesleğinin profesyonel olarak var olması ile örgütlenmeye de başlamışlardır. Ancak bu örgütlenme uzun yıllar yerel olmanın ötesine geçmemiştir. Osmanlı döneminde işçilerin hak aramalarında ve direnişlerinde, öğretmenler hep onların yanında yer almıştır.

ÖĞRETMEN ÖRGÜTLERİ

Osmanlı hukuk mevzuatında örgütlenme yoktu. 1876 Anayasası’nda da yer almadı. Bu anayasada 1909 da yapılan bir değişiklikle kısmi bir örgütlenmenin önü açıldı. Ancak öğretmenler bu düzenlemeden önce de Anadolu’nun her bölgesinde yerel örgütler kurmuşlardı.

18 Temmuz 1906 yılında henüz Osmanlı ile bağları devam eden Bulgaristan’da Türk öğretmenler tarafından Muallimin-i İslamiye Cemiyeti kurulmuştu. Bulgaristan’ın genelinde yaygın olarak faaliyetini sürdüren bu örgüt,  Anadolu dışında kurulduğundan olacak, eğitim tarihçileri tarafından Türkiye’de ilk öğretmen örgütü olarak kabul görmedi. Türkiye öğretmen örgütlenmesinde ilk örgüt olarak genellikle 1908’de kurulan Encümen-i Muallimin kabul edilir.

1- ENCÜMEN-İ MUALLİMİN

Öğretmenlerin kayıtlara geçen ilk örgütlenmesi 1908 yılında Darülfunun ve Darülmuallimin mezunları tarafından kurulan Encümen-i Muallimin’dir. (öğretmen topluluğu)  yönetimi maarif vekâletinin yöneticilerinden oluştuğu için buna tepki olarak öğretmenler Cemiyet-i Muallimin’e yönelmişlerdi.

2- CEMİYET-İ MUALLİMİN

Ardından Rüştiye ve İptidai okullarının öğretmenleri tarafından Muhafaza-i hukuk-u muallimin cemiyeti adıyla ikinci bir örgüt kurulmuştur. Ardından bu iki örgüt birleşerek 1908 de cemiyet-i muallimin (Öğretmenler Derneği) adını almıştır.

CEMİYET-İ MUALLİMİN eğitim ve öğretmen sorunlarını işleyen Mirat-ı Maarif adında bir dergi çıkarıyordu. Bu dergide yer alan başkan Zeki beyin maarif vekiline yazdığı bir mektupta “öğretmenlerin ücret farklılıklarının giderilmesi, batıya açılmak, öğretmen okulları ve fakir öğrencilerin dışında öğrencilerin paralı hale getirilmesi” gibi o dönemde pek alışık olunmayan istekler yer almaktaydı.

1909’da kurulan,  NEŞRİ-İ MAARİF VE TEAVÜ-Ü MUALLİMİN CEMİYETİ (eğitim yayma ve öğretmenler yardımlaşma derneği)  taban desteği bulamadığı için kısa sürede kendiliğinden kapandı.

1911 yılında Edirne’de kurulan MAHFEL-İ MUALLİMİN (Öğretmenler Lokali) Öğretmen sorunlarıyla ilgili olmadığından destek bulamadı.

1910-1914 yılları arasında tüm Anadolu öğretmeninin mücadelesini sınıfsal temele oturtarak mücadele edecek bir öğretmen örgütlülüğü çabaları yoğun şekilde sürdürülmesine karşın, bu dönemde önemli bir sonuç alınamadı.

MUALLİMLER CEMİYETİ

Muallimler cemiyeti 1918’de kuruldu. Tüm Anadolu’da benimsenen cemiyetin; “öğretmenlerin eğitsel ve ekonomik ihtiyaçlarının yanında halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesi doğrultusunda mücadele edeceğini” kuruluş amaçlarının içine koyması öğretmen ve öğretmen dostları tarafından olumlu karşılanmıştır.

Cemiyet ilk anti-emperyalist eylemini,  Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine 22 Mayıs 1919’da İstanbul Sultan Ahmet Meydanında yaptığı mitingle göstermiştir.

1 Mart 1920’de aylıklarını alamayan ilkokul öğretmenleri 14 gün süren ilk hak grevini gerçekleştirdiler. Ne var ki 1920 savaş yıllarında ülke çapında gerçekleştirilen bu grevi Muallimler Cemiyeti desteklemedi.  Ayrıca bu grevle ilgilerinin olmadığı doğrultusunda gazetelere ilanlar verdi. Bu nedenle buna tepki gösteren öğretmenler,  MEKATİP-İ İPTİDAİYE MUALLİMLER CEMİYETİ’ni kurdular. Bunun üzerine kendi tabanının eylemine sahip çıkmayan MUALLİMLER CEMİYETİ yaşamını sürdüremeyip dağıldı.  Ancak şunu vurgulamakta yarar var. Muallimler Cemiyeti ile öğretmen örgütlülüğü, antiemperyalist, sömürü ve baskıya karşı direnen bağımsızlıkçı örgütsel bir anlayışa da kavuşmuştur.

TÜRKİYE MUALLİMLER VE MUALLİMELER CEMİYETİ BİRLİĞİ

Kurtuluş savaşı döneminde ülkenin çeşitli bölgelerinde mahalli öğretmen dernekleri kuruldu. Süreç içinde doğal olarak merkezileşme ihtiyacı duyuldu. Bu nedenle 9 Mayıs 1921’de Eğitimci Kökenli Milletvekilleri ve Bürokratlar tarafından tüm öğretmen derneklerini birleştiren TÜRKİYE MUALLİMLER VE MUALLİMELER CEMİYETİ BİRLİĞİ kuruldu. Mustafa Kemal bu derneğin fahri başkanıdır.

Dernek amacını özetle şöyle belirtmiştir:

Muallimlik mesleğini korumak, içtimai vaziyetlerini düzeltmek, bu amacına iktisadi ve ilmi vasıtalarla ulaşmak”

Bu dernek yönetimine ilk kez bir kadını alarak, kadının örgütsel yaşamda yer alması için önemli bir adım atmıştır. (Ankara kız öğretmen okulundan Leman Hanım)

Dernek 26 Haziran 1922 tarihinde Kurtuluş Savaşına Katılım Çağrısı Yapmıştır.

Diğer meslek kuruluşları gibi öğretmenler,1946 yılına kadar, 1925’te Çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasası’nın etkisi ile bir durgunluk ve örgütsüzlük dönemi yaşamıştır.

1940’lı yıllarda KÖY ENSTİTÜLERİ öğretmenlerin ve halkın ihtiyaçlarına yanıt veren ve dünya genelinde beğeni kazanan eğitim programı yanında, bir öğretmen örgütü gibi halkın aydınlanmasına katkıda bulunmuştur. İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel‘in öncülüğünde kurulan 17 Köy Enstitüsü, 17 kaynaktan tüm Türkiye’ye ışık saçmıştır. Halkın kültürel ve sosyal gelişimine öncülük etmiştir. Bu kurumların laik ve bilimsel eğitime yaptığı katkıların etkileri günümüze kadar sürmüş ve sürmeye de devam edecektir.

tobder3

TÖB-DER 1 MAYIS 2011 TAKSİM İSTANBUL

 

Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu  (TÖDMF-1954)

1946 yılında “cemiyetler Kanunu‘nda yapılan bir değişiklikle öğretmenlerin dernek kurmalarının önündeki engel kısmi de olsa kaldırıldı. Ancak bu dönemde merkezi örgütlenmeler değil, daha çok il ve ilçelerde yerel düzeyde birçok öğretmen derneği kuruldu. Ancak merkezi bir örgütlenme çalışmaları da yoğun şekilde sürdürüldü.

Türkiye’nin hemen her bölgesinden öğretmenlerin katılımıyla 1954 yılında Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu -TÖDMF kuruldu. Kısa sürede 15 bin üyeye ulaştı. 1965 yılına gelindiğinde 446 şubesi ve 65.752 üyesi vardı.

TÖDMF 20 Şubat 1963 Büyük Eğitim Mitingi’ni gerçekleştirdi. Mitingin ardından;  Milli Eğitim Bakanı Şevket Ratip Hatipoğlu ile Maliye Bakanı Ferit Melen İstifa etti. Ders ücretleri ve eğitim ödeneği yasaları çıkartıldı. Öğretmen aylıklarında % 35 artış ve özlük haklarında önemli düzenlemeler yapıldı.

Köy Öğretmenleri Dernekleri Federasyonu (KÖDF 1963)

1963 de ayrıca KÖDF kuruldu. Ancak öğretmelerin TÖDMF’ye yönelimi nedeniyle etkinliği sınırlı kaldı.

tobder2

1 MAYIS 2012 TARLABAŞI İSTANBUL TAKSİM KUTLAMALARINA HAZIRLIK

 

TÜRKİYE ÖĞRETMENLER SENDİKASI (TÖS)

8 Temmuz 1965 TÖS kuruldu. 1965’te 92 kişi ile kurulan TÖS, 1966’da 28 bin, 1968’de 51 bin, 1969’da 65 bin üyeye ulaşarak yaklaşık öğretmenlerin %60’ını örgütledi.

4-11 Eylül 1968’de TÖS, eğitim ve öğretmen sorunlarına yönelik Devrimci Eğitim Şurası‘nı topladı.

15 Şubat 1969 Büyük Eğitim Yürüyüşünü gerçekleştirdi. Bu mitinge 30 bin kişi katıldı. İLK-SEN ve TÖDMF bu mitinge katıldı ve destekledi. Ardından TÖDMF kendini feshederek tüm yönetici ve üyeleriyle TÖS’e katıldı (1969).

TÖS gerici faşist güçlerin yoğun saldırısına uğradı. 8 Temmuz 1969 Kayseri’de, gerici ve faşist güçlerin saldırısıyla TÖS Genel Kurulunun yapıldığı sinema yakıldı. Yakılan sinemanın içinde kalan yüzlerce TÖS delegesi öğretmen askeri müdahale ile kurtarıldı.

Bu dönemde Türkiye genelinde devrimci öğretmenlere karşı yoğun saldırılar yaşandı. Konya, Horasan, Boyabat, Eskipazar, Karaman, Adıyaman ve birçok yerde öğretmenlere yönelik saldırılarda birçok arkadaşımız yaralandı.

TÖS, öğretmene yönelik saldırılar, eğitim ve öğretmen özlük sorunlarının çözümüne yönelik hükümete uyarı için, benimde içinde yer alma şansını yaşadığım ve onur duyduğum 15 Aralık 1969 Tarihinde 4 Günlük Öğretmen Boykotunu gerçekleştirdi. Boykota İLKSEN de katıldı. Öğretmen mücadele tarihinde önemli bir yeri olan bu boykota Türkiye’deki 120 bin eğitim emekçisinden 109 bini katıldı.

İlginçtir, 80 bin üyesi olan TÖS, 109 bin öğretmenle boykotu gerçekleştirdi. Öğretmen ve halk üzerinde yarattığı güven ve olumlu etki nedeniyle üyesi olmayan 29 bin öğretmenin de boykota katılmasını sağladı.

12 Mart 1971 Darbesinin ardından TÖS kapatıldı, tüm yöneticileri tutuklandı. TÖS yöneticileri tutuklu iken, TÖS üyesi yedisi kadın 40 öğretmen tarafından 3 Eylül 1971de, “Türkiye Öğretmenler Birliği” (TÖB) kuruldu. Bakanlığın isimdeki “Birliği” sözcüğüne karşı çıkması nedeniyle, TÖB 23 Kasım 1971’de Afyon’da yapılan “Olağanüstü Genel Kurulda” örgütün ismini “Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği”  (TÖB-DER) olarak değiştirdi. Ancak bu kez de “Türkiye” sözcüğünün bakanlar kurulu iznine tabi olduğu gerekçesiyle bu sözcüğe de karşı çıkıldı.1973’de örgütün adı Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği”  (TÖB-DER) olarak değiştirildi. 1978’de yapılan 4. Olağan Genel Kurulda da öğretmen dışında eğitim iş kolunda tüm çalışanları kapsamına alması amacıyla örgütün adı, Tüm Eğitim Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma Derneği”  (TÖB-DER) olarak değiştirildi.

TÖB-DER

TÖB-DER 12 Eylül 1980’de kapatıldığında 220 bin üye ve 670 Şubesi ile dünyanın en büyük öğretmen örgütlerinden biriydi.

TÖB-DER Türkiye’de eğitim ve öğretmen sorunlarını tartışmak ve çözümler üretmek üzere 4-11 Şubat 1978’de, Demokratik Eğitim Kurultayı’nı topladı.

12 Eylül sürecinde TÖB-DER’li 210 öğretmen faşist saldırılarda öldürüldü. (Kaybettiklerimiz ayrı bir yazımızın konusu olacak.)

12 EYLÜL VE TÖB-DER

12 Eylül askeri darbesi tüm partiler, sendikalar ve derneklerin faaliyetlerini yasakladı. Çoğu hakkında davalar açtı. Ancak ilk hedefi TÖB-DER’di. Çünkü:

Öğretmenlerin % 60’ını 220 bin öğretmeni, TÖB-DER çatısı altında toplamıştı.      Demokratik, laik bilimsel eğitimi savundu. Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele etti. Hep halkının, ezilenlerin yanında oldu. Faşist saldırılara teslim olmadı, aksine direniş destanları yazdı.

İşte bu nedenlerle

12 Eylül Cuntası daha ilk gününde TÖB-DER’in yönetici ve bir kısım üyelerini tutukladı. Yöneticilerini TCK’nun 141 ve 142. maddelerinden yargılayarak acele ve büyük bir telaş içinde 4-9 yıl arasında hapisle cezalandırıldı. Üyelerinin birçoğuna da delilsiz uydurma bahanelerle çeşitli hapis cezaları verildi. 5000 dolayında öğretmeni 1402 sayılı yasaya dayanarak görevden attılar, on binlerce yönetici ve üyesini de sürgüne gönderdiler.

Genel başkan, Genel Sekreter dahil, birçok yönetici ve üyemiz büyük sıkıntılar içinde yurt dışına çıktı ve yıllarca sürgün hayatı yaşadı. Bu süreçte;

İşkencede, hapishanelerde, yurtdışında sürgünde ölen genel sekreter yardımcımız İbrahim Sevimli’yi, Genel saymanımız Abdullah Gülbudak’ı, Enver Karagöz’ü ve yüzlerce öğretmen arkadaşımızı kaybettik.

Görevden atılarak açlığa mahkûm edilen beş bin öğretmenin çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının yüreklerinde büyük yaralar açıldı.

TÖB-DER’ i kapattılar ve tüm mal varlığına el koydular. Bu gasp hala devam ediyor.

İlginçtir o dönemde yakalanmayan yöneticimiz sıkıyönetimin kalkmasıyla Ankara’da sivil mahkemede aynı dosya ve aynı delillerle yargılanarak 1986 yılında beraat ettiler. Türkiye’ye daha geç gelen bazı yönetici ve üyelerimize dava bile açılmadı.

TÖB-DER davası 12 Eylül hukuksuzluğunun en önemli davalarından biridir. Çünkü:

TÖB-DER yöneticileri 12 Eylül cuntasının askeri mahkemesinde ceza almalarına karşın, sivil mahkemede beraat etmişlerdir.

141 ve 142. maddelerin kalkmasıyla yöneticilere verilen cezalar da sonuçları ile birlikte ortadan kalkmasına, yönetici üyelerinin eski görevlerine iade edilmelerine karşın TÖB-DER’ in itibarı halen iade edilmemiş, cezalı durumu devam ettirilmektedir.

12 Eylül’de kapatılan partiler, sendika ve dernekler açılmış, malları iade edilmiştir.

Yurt dışında sürgünde olanlar tekrar Türkiye’ye dönebilmişler, vatandaşlıktan çıkarılanlar tekrar vatandaşlığa kabul edilmişler, mal varlıkları iade edilmiştir.

Bütün bu gelişmelere ve değişmelere karşın TÖB-DER kapalıdır ve yüz yıllık öğretmen hareketinin dişi-tırnağı ile bir araya getirip örgütten örgüte devrettiği değerleri gasp altındadır.

12 Eylül’ün yarattığı bugünkü siyasi iktidar tüm karşı söylemlerine karşın, 12 Eylül’ün oluşturduğu kurum ve uygulamaları işine geldiği için bugün de sürdürmektedir.

Buna karşı tüm demokrasi güçleri, TÖB-DER üzerindeki bu haksızlığın kaldırılması için mücadele etmelidir.

Bugün; sol partiler, sendikalar, dernekler gelişemiyor, güçlenemiyorsa kaynağı 12 Eylül’dür. Bugün; Demokrasi gelişemiyor, güçlenemiyorsa kaynağı 12 Eylül’dür.

 

TÖB-DER Sonrası Öğretmen Örgütlülüğü

TÖB-DER’in kapatılmasıyla öğretmenlerin örgütlü mücadelesi durmadı. Örgütlenme ve demokrasi mücadelesinde önemli bir birikime sahip olan öğretmenler, yurt dışına çıkan Genel Başkan Gültekin Gazioğlu, Genel Sekreter Kemal Uzun ve diğer MYK üyeleri Ömer Aslan,  Ayhan Kutluay, Bayram Ayaz, Tekin Üstün ve birçok TÖB-DER yöneticisi 1982’de Frankfurt’ta bir temsilcilik açtılar. Temsilcilik Türkiye de kalan yönetici ve üyelerle iletişimini sürdürdü.

12 Eylül Cuntası Türkiye de tüm memurların olduğu gibi öğretmenlerin de dernek kurmasını yasaklamıştı. Çalışan öğretmenler dernek kuramıyordu. Türkiye genelinde yaptığımız uzun toplantı ve değerlendirmeler sonucu, aralarında benimde bulunduğum altı arkadaşın ticari bir şirket kurarak bir dergi çıkartmasına, bu derginin çevresinde öğretmenlerin örgütlenmesine karar verdik. 1986 da “abece” dergisi çıkmaya başladı. “abece” kısa sürede TÖB-DER üyelerini çevresinde topladı ve birçok ilde temsilcilikler açtı. “abece” dergisi bu ara dönemde öğretmen örgütlülüğü adına büyük bir sorumlulukla önemli görevler üstlendi.  “abece” dergisinin iki yıllık bir çalışmasından sonra gene çalışmayan öğretmen arkadaşlarımızca 16 Şubat 1988’de Eğitimciler Derneği   kuruldu (EĞİT-DER). Dernek o dönemde önemli sorumluluklar üstlendi: Bugünde emekli öğretmenler kanalıyla çalışmalarını sürdürmektedir. “abece” dergisi ve EĞİT-DER ile hedeflenen sendikalaşma süreci bu dönemde olgunlaştı. 28 Mayıs1990 yılında EĞİTİM-İŞ, 13 Kasım 1990’da da EĞİT-SEN kuruldu. Öğretmenler 12 Eylül darbesinden ancak 10 yıl sonra tekrar örgütlerine kavuştular.

EĞİT-SEN ve EĞİTİM-İŞ tabanın yoğun talebi üzerine birleşerek, her iki sendikanın kadrolarıyla  23 Ocak 1995’te Eğitim Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) kuruldu.  4688 Sayılı Yasa’dan sonra Kültür Emekçileri  ayrıldı ve EĞİTİM-SEN, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak devam etti…

tobder1

TÖB-DER 1 MAYIS 2015 ANKARA

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir