Zorunlu Eğitim 4 Yıla Dönüyor-Tahsin Doğan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Parasız, tüm giderleri devletçe karşılanacak zorunlu eğitimin demokratik, laik, bilimsel temele

dayalı, kesintisiz15 yıl olması temel hedefimiz olmalıdır.

tdogan@anafikir.gen.tr

ZORUNLU EĞİTİM4 YILA DÖNÜYOR

Her toplum, zorunlu eğitim süresini kendi ekonomik koşulları ve kültürel gelişmişlik düzeylerine paralel olarak sürekli artırma eğilimindedir. Tüm dünya toplumları için genel yaklaşım, çocukların örgün eğitim içinde kalma sürelerini olabildiğince uzatmaktır. Çünkü uluslararası çocuk sözleşmelerinde, her birey 18 yaşın sonuna kadar çocuk sayılır. Bu sözleşmeye de dayanarak tüm dünya kesintisiz eğitim süresini 12 yılın üzerine çıkartmaya çalışmaktadır.

Toplumların kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyleri, okullarında uygulanan eğitim sürelerinin de belirleyicisidir. Bu bağlamda toplumlar kalkındıkça, geliştikçe yurttaşlarına daha uzun süre eğitim verme çabası içinde olmuşlardır ve olmaktalar. Günümüzde yoğun olarak tartışılan yaşam boyu eğitim yaklaşımı da tüm toplumların ilgisini çekmekte. Kendi yurttaşlarına yaşam boyu eğitim projelerini uygulamak eğilimi ve çabası içindeler.

Biz de büyük umutlarla 5 yıl olan zorunlu eğitim süresini 1997-1998 öğretim yılında kesintisiz 8 yıla çıkardık. Bu dönemde liselerin orta kısımlarının, ilköğretim kapsamına alınmasıyla, meslek liselerinin orta kısımları da ilköğretim kapsamına alındı.  Doğal olarak İmam-Hatip okullarının orta kısımları da ilköğretim kapsamına alındı. Fırtına da burada koptu. Çocuklar “dini küçük yaşta öğrenmeli” diye dinci-gerici siyaset ve basın büyük yaygara kopardı. Ancak “28 Şubat Muhtırası”nın da rüzgarı ile geri adım attıramadılar. Fakat o günden bu güne 8 yıllık kesintisiz eğitimi delmek için sürekli çaba harcadılar. Kaçak ve resmi kuran kurslarıyla ilköğretime alternatif bir yapılanma devletin gözü önünde hızla yaygınlaştırıldı. Milyonlarca çocuk okuldan çıktıktan sonra, bu kaçak ama göz yumulan kurslarda yetiştiriliyorlar.

Bununla yetinmeyen gerici güçler, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz bahanesiyle, çok daha gerilere giderek zorunlu eğitim dönemini 4 yıla indiriyorlar. Alt komisyonda olan yasa teklifine aydın kamuoyundan, sendikalardan cılız tepkiler var. Fakat toplumsal güçlü bir direniş, bir karşı duruş yaratılamadı.  Bu nedenle de büyük bir olasılıkla bu teklif, belki küçük değişikliklerle yakında yasalaşacak.

4+4+4 şeklinde düzenlenen bu teklif yasalaşınca, gerici iktidar bir taşla gene birçok kuş vuracak. Yasa teklifinde, 4 yıldan sonrayı açık öğretimle ilişkilendirdiğinden, çocuklar ilk 4 yıllık öğretimden sonra açık öğretime yönlendirilecekler,  özellikle Kız çocuklarının dini eğitimin yanında eve kapanması ve küçük yaşta evlendirilmeleri söz konusu olacak.

4. Sınıftan sonra ikinci 4 yıllık döneme geçişte büyük olasılıkla sınav sistemi getirilerek zincir dershanelere yeni kaynak yaratılacak.

Hepsinden de önemlisi küçük yaşlardan itibaren biat kültürü içinde yoğrulan, demokrasi düşmanı “dindar” ve “kindar” gençlik yetiştirilecek.

Gerekli altyapı sağlanmadığı için, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimde büyük kazanımlara karşın, yüzde yüz bir okullaşma sağlanamamışken, apar topar birbirinden bağımsız 4+4+4 şeklinde yapılacak bu yeni düzenleme ile siyasi iktidar toplumu tamamen dincileştirerek devleti ideolojik olarak da ele geçirecektir.

Asıl bundan sonra atılacak adımlar daha da önemli. Yeni düzenlemeye uygun eğitim programları, ders kitapları, eğitim alt yapısı tümüyle din devleti yaratmaya yönelik bir anlayışla hazırlanacaktır.

Oysa ilköğretim çocuğun demokratik bir eğitim ortamında kendini yaşayabileceği, toplumsallaşacağı, özgün bir kişilik gelişimi içinde yaratıcılığını geliştirebileceği bir dönem olarak algılanmalıdır. ”Demokratik, katılımcı,  özgürlükçü bir toplum yaratmanın ana koşulu da budur. Çocuk bir toplumun geleceğidir. Hamur gibidir, ona nasıl şekil verirseniz öyle kalır. Büyük filozof, eğitimci Jean Jacques Rousseau “verin çocuğu bana, ister dahi, ister cani yapayım” diyor.

Bunu çok iyi bilen ve emperyalizmin güdümünde Büyük Ortadoğu Projesi’nin taşeronluğunu yapan bu gerici–dinci iktidar, ideolojisine uygun kafalar yetiştirmenin tek aracı olarak eğitimi gördüğü için bugün de yarın da eğitim sistemiyle çok oynayacaktır. Ta ki, kendine muhalefet eden bir tek kişi kalmayıncaya dek.

Okul öncesi eğitim, çocuğun kişilik gelişiminin en hızlı olduğu bir dönemdir. Bu dönem, hem aile hem de eğitim sisteminin özen göstermesi gereken bir aşamadır. Siyasi iktidarın bu dönemi zorunlu eğitim dönemi dışında bırakmasını da anlamak mümkün değil. Bu çocukları zorunlu eğitim kapsamı dışında tutarak yeni bir dinsel eğitim projesini gündeme getirirlerse hiç şaşırmayalım.

Bu tür köklü sistem değişiklikleri, en azından alt yapı hazırlığı ya da uygun kadro hazırlama açısından bir takvime bağlanır. Siyasi iktidar bir şeyler kaçırma havası içinde buna da bakmamış, ihtisas kurumu olan Talim Terbiye Kuruluna vermesi gereken yetkiyi de bakanlar kuruluna vererek, bu girişimin eğitsel-pedagojik değil ideolojik ve siyasi bir hamle olduğunu ortaya koymuştur.

Tüm dünyada evrensel ve toplumsal kültür değerlerinin ve temel beceri eğitiminin yapıldığı bir süreçten sonra gençleri mesleğe yöneltme programları uygulanır. Oysa siyasi iktidar mesleğe yöneltmeyi erken yaşlara çekerek, daha doğal gelişimini tamamlamamış yaştaki bu kuşağı mesleğe yönelterek onun ilgi, irade ve yeteneğini yok saymaktadır. Her yaş grubunun doğal gelişimi ve gereksinimleri farklıdır. Çocuğun bu temel özelliklerini yanıtlayamayan bu düzenlemenin yaşaması mümkün değildir. Ya da bu kuşağı feda etmektir.

Öte yandan çıraklık eğitimini 11 yaşa çekerek ideolojilerine uygun bir anlayışla çocuğa hiçbir fırsat tanımama eğilimindeler. Zaten bu iktidar döneminde çocuk işçiliği giderek artmıştır. Yeni sistemle daha da artırılarak çocuk emeğinin sömürülmesi yaygınlaştırılacaktır. Siyasi iktidarın göbek bağı ile bağlı olduğu Avrupa Topluluğu’nda bile mesleğe yönlendirme daha geç yaşlara itilirken, bizde erken yaşlara çekilmesinin pedagojik ve sosyolojik olarak bilimsel dayanaktan yoksun olduğu gibi,  çocuk psikolojisine de uygun değildir. İktidar “dindar bir nesil yetiştirme” uğruna çocukların geleceğini karartmakta, onların gelecekleriyle oynamaktadır.

İktidar 8 yıllık kesintisiz eğitim sürecinde kaliteli eğitim vermeye, gerekli eğitim alt yapısını hazırlamaya ve %100 bir okullaşmayı sağlamaya yönelik bir çalışma yapmamıştır. Aksine özel öğretimi özendirici önlem ve desteklerle, eğitimi ticarileştirmiş ve kamusal nitelikli bilimsel eğitimi tümüyle terk etmiştir. Eğitim sistemini, kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmanın bir aracı olarak görmüştür. Bu nedenlerle iktidarın zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarması samimi değildir.

Tüm engellemelere karşın, 8 yıllık kesintisiz eğitimle kız çocuklarının okullaşma oranının arttığı, orta öğretimde mesleki ve teknik eğitimin önemli oranda geliştiği, eğitimde çağ nüfusuna çok yaklaşıldığı bilinmekteyken, zorunlu eğitim dönemini parçalamak art niyetin dışa vurumudur.

Bu yasa teklifi bugünün işi değil. Uzun bir çalışma ve hazırlanmanın sonucu bugün gündeme getirildi. İlk işareti İmam Hatip Mezunları Derneği’nin başkanı verdi. Başbakanla yaptığı görüşme sonrasındaki açıklamasın da “İlköğretim 4.sınıftan itibaren eğitimin kesintili olabileceği, orta kısımların ayrıca 4 yıllık ikinci kademe olarak açılabileceğini” öne sürmüştü.

İkinci olarak 2010 da yapılan 18. Milli Eğitim Şurası’nda, iktidarın güdümündeki sendika tarafından, 8 yıllık zorunlu eğitimden kesintili eğitime geçme önerisi, gündeme getirilmiş ve öneri “oy çokluğu” ile kabul edilmişti.

Ardından Başbakan, “Çağdaş dindar nesil yetiştireceğiz, çocuklar dindar olmasın da tinerci mi olsunlar” diyerek,  eğitim sistemini bu amaca hizmet edecek şekilde düzenleneceğine yönelik güçlü bir irade beyanında bulunmuştu.

Tamamen ideolojik bir yaklaşımdan kaynaklanan yasa teklifinin içine “katsayıyı” yeniden düzenleyen maddenin yerleştirilmesi, iktidarın gerçek yüzünü göstermeye yetmiştir. Tek amaçları, imam-hatip okullarının orta kısmını tekrar açmaktır.

12 yıl söylemi de, ne batıya uyumdan ne de, okullaşma oranını yükseltmekten kaynaklanıyor. Kulağa hoş gelen “12 yıllık zorunlu eğitim,” eğitim adına amaç değil, tamamen siyasi iktidarın amaçlarını gerçekleştireceği bir araçtır.

İktidar dinsel motiflerle süslediği yasanın gerekçesinde 6 yaş ile 14 yaş grubunun aynı ortamları paylaşmalarının yaratacağı olumsuzlukları öne sürüyor. Oysa tüm okullarımızda buna yönelik önlemler alınmış salonların, dersliklerin ve tuvaletlerin ayrılması sağlanmıştır. Çoğu yerde binalar bile ayrıdır. Siyasi iktidar eksiklikleri gidermek yerine 8 yıllık kesintisiz eğitimi ortadan kaldırma yolunu seçmiştir.

İktidar  “8 yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasının mesleki teknik orta öğretime darbe vurduğunu, gelişmesini engellediğini öne sürmektedir. Oysa bilmektedirler ki mesleki ve teknik eğitimde 8 yıllık zorunlu eğitim döneminde %25’lere ulaşan hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Yasayı hazırlayanların bunu bilmelerine karşın, bilinçli olarak kamuoyu yanıltılmaktadır.

Zorunlu eğitim sisteminin yapılanması ve süresi ne olmalıdır?

Parasız, tüm giderleri devletçe karşılanacak zorunlu eğitimin demokratik, laik, bilimsel temele dayalı, kesintisiz 15 yıl olması temel hedefimiz olmalıdır.

Zorunlu Okulöncesi olarak 4-5 yaşlar hedeflenmelidir. 5 yıllık bir planlama sonunda %100 okullaşma sağlanarak, bu çağ nüfusunun tamamına ulaşılmalıdır. Bu yaş grubuna ulaşıldıktan sonra ilk 1-2-3 yaş grubu içinde zorunlu olmamakla birlikte, kamusal hizmet verebilecek alt yapı, ikinci bir beş yıllık çalışma ile çağ nüfusunu kapsayacak bir altyapıya kavuşturulmalıdır.

Zorunlu İlköğretim kesintisiz 9 yıl olmalı, 6-14 yaş grubunu kapsayacak durumda düzenlenmelidir. Bu dönemde var olan altyapı ve eğitimde kaliteye önem veren çalışmalar ivedilikle başlamalıdır.

Zorunlu Ortaöğretim15 yaştan başlayarak 4 yıllık bir süreyi kapsamalıdır. Ortaöğretimde zengin bir program çeşitliliği yaratılarak, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir program seçme ve mesleğe yönelme fırsatı verilmelidir.

Zorunlu eğitim sistemi süreleri 2+9+4 olarak düzenlenmelidir.

Okulların eğitim politikaları, programları ve eğitim altyapıları konusunda Talim Terbiye Kurulu, Eğitim sendikaları, Eğitim fakülteleri, veli ve diğer tüm ilgililerin katılacağı eğitim kurultaylarında alınacak kararlar doğrultusunda yürürlüğe konmalıdır.

Bakanlık, ağırlıklı olarak organize edici, uygulayıcı ve eğitim için ARGE çalışmalarını yürüten bir birim olmalıdır. Eğitim politikaları tüm ilgililerin katılımıyla yukarda sözü edilen kurultaylarca belirlenmeli ve kurultaylarca değiştirilmelidir. Her hükümet değiştiğinde yeni eğitim politikaları belirlenmesi eğitimde bugünkü açmazları beraberinde getirmiştir, getirmektedir. Türkiye de eğitim sistemi demokratik, katılımcı karar organlarına bırakılmadıkça bugünkü açmazlarından kurtulamayacaktır.

Tahsin Doğan

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir