Genel Yerel Seçimde Ne Yapacağız?- Av. Mehdi Bektaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Herseçim döneminde sınıfsal nitelikli sol hareketler ve partiler, düzeni ve düzen partilerini

teşhir etmeyi sever, kampanya açar, yürütür; seçimlerin çözüm ve çare olmadığını ilan eder.
Kitlede “iyi güzelde seçimlerde oyumuzu kime vereceğiz” diye sorar. Bu parti ve hareketlerin seçimlere katılması durumunda da “kazanamaz” der, genelliklede oyunu vermez.

Oyunu vermeyi düşündüğünde bile sandık başına gidince “oyum boşa gitmesin” diye yakınlık duyduğu kitle partisine oyunu atıverir. Bu hep böyle olur, kitle partileri bunu bilir, yetinmezler, “temsilde adalet yönetimde istikrar” adı altında barajlarda bu partileri boğarlar, sonrada demokrasicilik oynarlar (!)
Burjuva demokrasisinin “aldatmaca” olduğunu söyleyerek “Tek yol devrim” diyenler, haklı olsalar da devrimin o kadar kolay olmadığını bilirler…  
Unutmamak gerekir ki seçim, burjuvazinin bulduğu bir kural değildir. Göçebe toplumlarda ilk komünal yapılar olan oba ve boylarda liderlik (alp, gazi) seçimle olurdu. Oba, boy örgütlülüğü olarak tarih sahnesine çıkan bu yapılarda, beylik, liderlik aileden gelen bir kazanmışlık değil, eşitler arasında akıllı, yürekli, cesur, zeki olanın öne çıkması, “İşi layığına vermek” ilkesi uyarınca, obanın, boyun ileri gelenlerinin onayı ile lider olunmasıdır. Yani tarihsel olarak seçim vardır,  yöntemi de yalnızca sandık koyup oy atmak değildir. Oy vermek, oy atmak,  yalnızca bir yöntemdir, asıl olan seçim insanın kafasındadır.  
Mart 2014’te yapılacak yerel seçimlerde kimin kime oy vereceğine ilişkin anketlere bakıldığında, toplumun büyük çoğunluğu seçimini şimdiden yapmış görünüyor. Görsel basının adaylara “projen var mıdır, seçilirseniz ne yapacaksınız?” gibi sorular sorması, anlamsız gelmiyor mu? Hele birkaç dönemdir yönetimde olan iktidar partisinin adaylarına bu sorunun sorulması, anlamsızlığın ötesinde tuhaflık değil mi? Bu adaylar yapacaklarıyla değil yaptıklarıyla seçmenin önünde olurlar, yaptıklarını anlatıp vaatlerini sıralarlar.
Kapitalist devlet düzeninde toplum, modern sınıflara göre ideolojik olarak genellikle sol ve sağ olarak ayrışır. Sağcı sermayeden yana, solcu emekten yana demektir. Sağcıyı solcu yapmadan sola, solcuyu sağcı yapmadan sağa oy kayması pek görülmez.  
Bir toplumda, çoğunluğu etkileyecek büyük ekonomik, sosyal, siyasal kriz, dalgalanma, alt üst oluş olmadan, düşüncelerin değiştirmesi çok zordur, hatta imkânsız gibidir. Düşünce üreten, üretim faaliyetinde bulunan tek varlık insandır.  İnsan, et, kemik, sinirden oluştuğu kadar, gelenek, görenek, kimlik, inanç ve düşünce değerleriyle de donanımlıdır; doğal ortamdan, ekonomik, sosyal, siyasal yaşamdan kaynaklanan özgüven ve korkularıyla iç içedir. Siyasi partiler, insanların bu yapısını bildiklerinden, insanları etkilemek için her yolu denerler. Kitle partilerin insan aldatması bir beceri işidir.
İnsanın aldanmasının başlıca nedeni ise, ekonomik ve sosyal yaşamdır. Ekonomik ve sosyal yaşamını düzeltecek, can ve mal güvenliğini sağlayacak umut ışığı görülmedikçe, insan kolay kolay düşüncesini değiştirmez, bilinen yolda devam etmeyi daha güvenli görür.  
İnsanların ağırlıkla kitle partilerine hem oy vermesi, hem de eleştirip kızması şaşılacak bir durum değildir. Kitleler kuzuyken kurda yem olduğunu görse de,  düzeni,  huzuru sağlayacak çoban arar, mutlaka da bulur(!)…
İnsanların liderlere bakarak oy vermesine de şaşmamak gerekir. Liderlik, beceri ve genel kabul görmeyle bağlantılıdır. Lider, seçildiği çevre içinde çalışkanlık, üretkenlik, yönetme becerisiyle genel kabul gören kişidir.
Lider güncel (aktüel) olduğu gibi tarihi de olabilir. Güncel lider gelip geçicidir. Bir varmış bir yokmuş gibi olur!  Tarihi liderler, tarihe damgasını vuran, halkı, ülkesi ve insanlık için büyük işler başaran büyük insanlardır. Daima insanların gönüllerinde yaşarlar; Lenin, Mao, Gandi, Atatürk bunun tipik örnekleridir. Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın,  bu liderleri insanların gönüllerinden silemez, akıllarından çıkaramaz.
Büyük liderler, insan için mücadelenin, çağdaşlaşmanın, doğruluğun, dürüstlüğün, çalışkanlığın ve üretkenliğin tükenmez kaynağıdır. İnsanlar sürekli olarak böyle liderler arar, ancak pek de bulamazlar, aktüel (güncel, gelip geçici) liderlerle yetinmek zorunda kalırlar.
 
Bilinmeli ki devrimci olunmadan büyük lider olunmaz; hele halkın inanç, etnik, kültürel değerlerini istismar edenlerden hiç lider olmaz!…  Bunlar aktüel (güncel) liderlerdir, gün olur, devran döner ya hoş bir seda bırakarak dünyadan göçerler ya da çapsızlıklarıyla, yaptıkları hırsızlık, yolsuzluk, hayal kırıklıklarıyla tarihin çöp sepetine atılırlar, hafızalardan silinerek kaybolurlar!
Günümüzdeki aktüel(güncel) liderler, genel olarak seçimini önceden yapmış kitlelerin sözcüsü konumundadır. Bunlar, oyu belli olan bu kitleleri ellerinde tutmak, karşı olanları da kendi yanına çekmek çabasında olurlar. Büyük kopuşlar sağlayamazlarsa da iktidarda olan iktidarda kalmak, muhalefette olan iktidara gelmek için yoğun çaba gösteriler.  
Bu nedenle kitle partilerinden sağcı partiler, sağ kesime yönelik politika izlerken sol kesime; solcu partiler, sol kesime yönelik politika izlerken sağ kesime ters gelmeyecek politika izlemeye, söylemlerde bulunmaya özen gösterirler; adayları belirlerken de her iki kesimden oy alabilecekleri tercih ederler. Solcu bilinenin AKP’den, sağcı bilinenin CHP’den aday gösterilmesi bu yüzdendir.  
Politikada da sağcılık sermayeden, solculuk emekten yana olmaktır; ancak toplumsal yaşamda bu karışır, dinciliği sağcılık, dinsizliği solculuk gibi algılayanlar ortaya çıkar ki,  bu çok yanlış bir algıdır (!)
Bu yanlış algı sonucu sağcılık gelenek, görenek, dinsel inançlardan besleniyor, solculuğun dayanağı ise eşitlik, özgürlük, emek mücadelesi olmakla sınırlı kalıyor. Emek safında yer alması gereken kitlelerin gelenek, görenek, inanç nedeniyle sağın safında yer alması, bir tercih değil, bilinçlenme sorunudur. İnsanlar bilinçlendikçe, gelenekleriyle, görenekleriyle, kültürleriyle, inançlarıyla, etnik yapılarıyla, emek mücadelesin ideolojik ve politik safında yerini alır, bu kaçınılmaz bir durumdur.
Kimsenin doğuştan kazandığı değerlerle öğünmesinin ya da yerilmesinin gerçeklikle bir ilgisi olamaz. Emekten yana olanlar, insanların üretim faaliyetindeki konumuna bakarlar, geleneğine, göreneğine, dinsel inancına, etnik yapısına göre tavır belirlemezler; bu değerler insanın özel alanıdır, kimseyi ilgilendirmez ve karışılmaz (!)
Solcu, emeğin hakkını savunduğu kadar, ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal bağımsızlığını da savunur. Halkın barınma, beslenme, sağlık, çalışma sorunlarını çözen sosyal/sosyalist devletten yana olan, bireysel ve toplumsal özgürlük, eşitlik, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, parasız bilimsel eğitim, parasız sağlık, sosyal güvenlik, yaşanabilir bir çevre ve özgür iradeye dayanan demokrasi için mücadele edendir ve yaşamın her alanında ne yapılacağını bilendir.   
Sol anlayışı yaşama geçirmek isteyen sol partilere ya da hareketlere destek olmak solcu için esastır, ancak adil, eşit, özgür seçimlerin olmadığı koşullarda ne yapılacaktır? Sorun buradadır!
Ülkemizde seçimler adil, eşit, özgür koşullarda yapılıyor mu? Tabii ki hayır! Dış ve iç sermaye destekli partilere, adaylara karşı, halkın yeterli desteği olmadan nasıl mücadele edilir?  Kazanmadıkça, düşünülen politikaları yaşama geçirmedikçe, halkın desteğini almakta pek olanaklı değil!
Bu gerçeklerin yanında, 11 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın, aldığı kararlarla, çıkardığı yasalarla, yaptığı uygulamalarla,  ülkenin ve toplumun geleceğini kararttığı,  halkı inançsal, etniksel ayrışmaya soktuğu, ülkenin varını yoğunu yabancıya sattığı, ülkenin aşırı borçlandığı, çalışmadan geçinen tüketici kesimin oluştuğu bir dönemde ne yapılacaktır?  
Partili olanların, partilerinin alacağı kararlar doğrultusunda davranması işin doğası gereğidir ve ahlaki olanıdır. Partili, bir partiye üye olan, parti içinde yer alarak partinin faaliyetlerine katılandır. Bunlara bir şey denilemez, denilse de etik olmaz!
Burada asıl belirleyici olan, bir partiye üye olmadığı halde, o partiye gönül verenlerdir ki bu partinin kitlesidir. Bunlar,  partiye üye olmadıkları halde üye gibidirler, düşünce değişikliği de ağırlıkla bu kesimde görülür, etkilenirse bu kesim etkilenir. Bir seçimde A partisine oy verirken, politikalarını, liderlerini beğenmeyip, yararlı görmeyip, sonraki seçimde daha çok beğendiği B partisine, liderine oy verebilirler. Bu tutum, bu kesimin doğal davranışıdır; yadırganmaz, buna seçmen tercihi denir. Bir partiyi iktidara taşımak, iktidardan alaşağı etmek bu kesimin iştir. Parti çalışmaları da bu kesimi elde tutmaya, karşı partinin seçmenini etkileyerek safına çekmeye yönelik olur.
Seçimlerde kim ne derse desin halkın gözünde AKP dinsel sağın, CHP laik solun temsilcisi görünümündedir. Etniksel temelde BDP’nin, ırksal temelde MHP’nin, ırksal-dinsel temelde BBP’nin, dinsel temelde BTP, FP’nin, demokratik sol temelde DSP’nin, liberal sağ temelde DP’nin, milliyetçi sosyalist temelde İP’nin, enternasyonal sosyalist temelde ÖDP, TKP, Emeğin Partisi’nin varlığı bilinmektedir. Ayrıca bağımsızlar, İP’in öncülüğünde milliyetçi liberal sağın desteğindeki milli merkez çalışmaları da göz önündedir.  
Anketlere göre AKP, CHP, MHP ve BDP dışındaki partilerin gücü pek görünmemektedir. Genel olarak seçmenin solda da sağda da güçlü görünen partiye yakın duracağı varsayıldığına göre, yerel seçimlerde bu dört partinin önde olacağı bir tablo bizi beklemektedir.
Seçimdeki asıl sorun, iktidardaki AKP’nin hesabının sandıkta görülmesi noktasına gelip dayanmıştır.   
AKP’nin kaderini bu yerel seçim belirleyecektir. Gezi olaylarıyla karizması çizilen, Suriye politikasıyla hüsranları yaşayan, cemaatle girdiği kayıkçı kavgasıyla uğraşan, yolsuzluk, hırsızlık dosyalarının ortalığa saçıldığı bir ortamda, iktidarda olmanın avantajını kullanan, görsel ve yazılı basını kontrol eden, “kindar ve dindar” nesillere güvenen, dini ve dince kutsal sayılan değerleri fütursuzca kullanan AKP’nin nasıl bir sonuç alacağı merak edilmekte, ağır darbe alacağı ileri sürülmektedir.  
CHP’nin, devleti kuran, cumhuriyeti getiren bir parti olmasına karşın uzun yıllar iktidar yüzü görememesi, ideolojik yapısından kurtulmaya kalkması, sağa ve sağ politikalara yatması, kitleselleşmek adına laikliği ağzına almaz olması, ABD’yi ziyaret edip cemaatle yemek yemesi, sağcılığı tanınan adları aday göstermeye kalkması olumsuzluk olarak dillendirilmekteyse de seçim kazanmak için bu dönüşümü yapması gerektiğinin ileri sürülmesi, başkanın halkçı görünümü, üslubu, tutumu, emek, özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü, demokrasi söylemi öne çıkarılarak başarılı olacağı savlanmakta, umut edilmektedir.
MHP’nin bilinen söylemleriyle tabanını tutacağı, açılım ve Suriye konusuyla iktidarı vuracağı sanılmaktadır.  
BDP’nin etnik söylemiyle TC’yi doğuda vururken, HDP ile batıda vurmaya kalktığı, bir kesimi kontrol ederken, ayrışmanın, çatışmanın tohumlarını ektiği belirtilmektedir.
Sağdakilerin AKP’nin tabanından, soldakilerin CHP’nin tabanından seçmen devşirmeye çalışacağı, ancak başarılı olamayacağı söylenir.
Seçimlerde belirleyici olan büyük kentler olacaktır. Bilindiği gibi büyükşehir belediye başkanları seçiminde, büyük şehirde oturanların yanında il sınırı içindeki köyler, kasabalar, ilçelerde oturan seçmenler de oy kullanacaktır. Bu nedenle bu yerel seçim iktidar için bir referandum niteliğindedir, büyük bir yarış olacaktır, ister istemez herkes iktidara vuracaktır!
Önümüzdeki yerel seçimlerde hedef, seçim kazanmanın yanında mevcut iktidarın kazanmasını engellemek olacağına göre, ilçe belediye başkanlıklarında, mahalle muhtarlıklarında her seçmen istediği partiye, istediği adaya oy vermeli,  il ve ana kentte oy kullanırken iyice düşünmeli. Küçük ilçelerde adayın adı öne çıksa da, anakent, il, büyük ilçelerde kazanacağı umulan partinin adayı öne çıkar, adayın kişiliği tartışması ikinci plana iner, iktidarın oyunu düşürmek, etkinliğini kırmak önem kazanır!
Seçimlere daha zaman var, tartışmalara katkısı olsun diye genel bir çerçeve çizmeye çalıştım, seçime ilişkin Mehmet Tanju Akat’ın 3 Temmuz 2013 tarihli yasının okunmasını da öneririm, umarım okurlara, seçmenlere yararlı olur. 19.12.2013

Av. Mehdi Bektaş    
 

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir