Toplumsal Yaşamı Hangi Katmandan Kavrıyoruz?-Mehmet Uysal

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

İnsanlar, toplumsal yaşamı farklı katmanlardan kavrarlar. İnsanların, toplumsal olaylar karşısındaki ya da insan ilişkileri içindeki duruş ve davranışları da toplumsal yaşamı hangi katmandan kavradıklarına bağlı olarak farklılık gösterir. En ilkel katmandan başlayalım.

Birinci katman, ilk bakışta görünen katmandır. Bu katmandan bakıldığında, toplumsal yaşam klan, aşiret, kavim, ulus, ırk, ümmet, cemaat, sınıf, aile, hemşeri vs. olarak görünür. Toplumsal yaşamı bu katmandan kavrayanlar, insanı bir grup üyesi olarak düşünürler. Bunların toplumsal bilinci, gruba aidiyet ve grupla varoluş olarak şekillenmiştir. Bu nedenle, ait oldukları grupla var olabildiklerini düşündükleri için, bunlar için “grup çıkarı” her şeyin üstünde olup, “grup hakları”ndan anladıkları şey de grup çıkarıdır. Mensubu oldukları gruba aidiyet ve grupla var olma bilinçlerinden dolayı, bunlar, diğer grupları hasım olarak görürler. Toplumsal yaşamı, birinci katmandan kavramanın sonucu; grup-içi dayanışma, gruplar-arası çatışma, düşmanlık, savaştır.

İkinci katman, birinci katmanın altına inildiğinde görünen katmandır. İkinci katmanın temeli, her bir insanın “yaşam birimi” olarak kavranmasıdır. Yaşam birimi, canlı yaşamı taşıyan ve kalıtan her bir organizmadır. Her bir canlının doğası yaşamaya, sonsuz yaşamaya yöneliktir. Her bir canlının bir yaşam birimi olarak var olup yaşadığı görüldüğünde, birinci katmanın, ikinci katmandan türediği kavranır. Böylece, hangi “grup”tan olursa olsun, her insanın, sonsuz yaşamaya yönelik bir yaşam birimi olduğu temeline dayanan; “Her insan yaşama hakkına sahiptir” düşüncesi ve bilinci oluşur. Yaşama -temel insan- hakkından da bütün “insan hakları” kavramları türetilir. Toplumsal yaşamı, ikinci katmandan kavramanın ve bu bilinci hayata geçirmenin sonucu; her bir insanın, yaşam birimi olarak yaşama hakkının sağlanabileceği bir ekonomi-politik düzen ve böylece huzur, refah, barış ve dostluk ilişkileri içinde yaşayan bütünleşmiş insanlıktır.

Üçüncü katman ise ikinci katmanın altına inildiğinde görünen katmandır. Üçüncü katmandan bakıldığında, moleküler dünya görülür. Dört milyar yıl önce genlerin ve organizmaların ortaya çıkması; evrim süreci ve türlerin oluşması; insanın evrimi;  bütün canlıların yaşam birimi olması ve canlı yaşamın yaşam birimleri halinde yaşanıp kalıtılması, böylece canlı yaşamın, bu kapsamda toplumsal yaşamın muazzam bir gen havuzu olarak anlaşılması, üçüncü katmanın bilincidir. Bu bilince dayanarak, ikinci katman ve ikinci katman üzerinden de birinci katman türetilir.  Toplumsal yaşamın, üçüncü katman bilinciyle kavramanın sonucu ise aşiret, ulus, ırk, ümmet, cemaat farklılıklarının ne kadar yüzeyde kaldığının ve anlamsızlaştığının anlaşılmasıdır.

Dördüncü katman, üçüncü katmanın altına inildiğinde görünen katmandır. Bu katmanda, moleküler dünyanın altındaki atomlar ve atomların da altındaki parçacıklar dünyası görülür. Üçüncü, ikinci ve birinci katmanlar, dördüncü katmandan türetilir.

Beşinci katman, dördüncü katmanın altına inildiğinde görüldüğü iddia edilen ve “evrendeki her şey bir sürekliliğin parçasıdır” düşüncesi ile ifade edilen kavrayıştır.   Şöyle ki: “Einstein, dünyayı sarsan genel görecelilik kuramında uzay ve zamanın birbirinden ayrı varlıklar olmayıp, bölünmez uzay-zaman sürekliliği adını verdiği daha geniş bir bütünün pürüzsüz bir biçimde birleşmiş parçaları olduğunu söylemişti. Bohm, bu görüşü, dev bir adım daha ileriye götürmüştür. O, evrendeki her şeyin bir sürekliliğin parçası olduğunu söylemiştir. Görünen düzeydeki açık seçikliğine karşın, her şey birbirinin dikişsiz bir uzantısıdır ve sonuçta her şey, hatta saklı ve belirgin düzenler bile birbiriyle iç içe girmiş durumdadır.”[1] Holografik evren görüşünü savunan bilim adamları, beynin ve evrenin hologramik yapılanıp holoeylem olarak hareket ettiğine ilişkin epeyce kanıt ileri sürmektedirler. Bununla birlikte, “holografik evren” görüşü, bilim çevrelerinde yaygın kabul görüp, bilimsel bir kuram haline gelmiş değildir.

Görüldüğü gibi, insan aklı, evrenin, insanın ve toplumsal yaşamın kavranmasında çok çok derinlere inmiş durumdadır. Hatta indiği derinlikleri de yeterli görmemekte; “holografik evren” üzerine çalışmalarda görüldüğü gibi, daha derinleri düşünmektedir. Henüz bilimsel bir kuram haline gelmemiş olan holografik evren görüşünü bir kenara koyarsak, toplumsal aklın en âlimleri dünyayı dördüncü katmandan kavrayıp, “Dördüncü katmanın da altında neler var?” diye sormaktayken; en cahilleri birinci katmandan kavramaktadır. Peki, insanlığın ortalama kavrayışı hangi katmana tekabül etmektedir.  Gözlemlerimiz, toplumsal yaşamın çok yaygın olarak aşiret, ulus, ırk, ümmet, cemaat gözlükleriyle görüldüğünü göstermektedir. Bu nedenle, toplumsal yaşamın ortalama kavrayış düzeyi, birinci katmana tekabül etmektedir. Öyleyse, halen – ne yazık ki- bir cehalet denizinde yüzmekteyiz ve düşmanlıklar, savaşlar vs. bütün musibetlikler de cehaletten kaynaklanmaktadır. 


[1] Holografik Evren, Michael Talbot, Çev. Gülay Tekçe, Omega Yayınları

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

BENZER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Fikir